Ana Sayfa Bilim Gündemi Sosyal izolasyon ve yalnızlık, kalp krizi ve felç gibi hastalıklardan ölüm riskini...

Sosyal izolasyon ve yalnızlık, kalp krizi ve felç gibi hastalıklardan ölüm riskini arttırıyor

454
0

Amerikan Kalp Derneği’nin açık erişimli dergisi Journal of the American Heart Association‘da bugün yayınlanan yeni bilimsel çalışmasına göre, sosyal izolasyon ve yalnızlık, kalp krizi veya felç ya da herhangi birinden ölüm riskinde %30’luk bir artışla bağlantılıdır. Açıklama ayrıca, sosyal olarak izole edilmiş veya yalnız olan insanlar için kardiyovasküler sağlığı iyileştirebilecek müdahalelere ilişkin veri eksikliğini de vurgulamaktadır.
Yazı gurubunun başı olan tıp profesörü Crystal Wiley Cené, “Sosyal izolasyon ve yalnızlık kalp krizi, felçten ölüm riskini arttırmaktadır. 40 yılı aşkın bir süredir yapılan araştırmalar, sosyal izolasyon ve yalnızlığın olumsuz sağlık sonuçlarıyla ilişkili olduğunu açıkça göstermiştir” dedi. Aynı zamanda California San Diego Sağlık Üniversitesi’nde klinik tıp profesörü ve sağlık eşitliği, çeşitlilik ve kapsayıcılık baş idari sorumlusu olan Cené, “ABD genelinde sosyal kopukluğun yaygınlığı göz önüne alındığında, halk sağlığı etkisi oldukça önemlidir.” diye de ekliyor.

En yalnız nesil; Z Kuşağı
Sosyal izolasyon riski, eşini kaybetme ve emeklilik gibi yaşam faktörleri nedeniyle yaşla birlikte artmaktadır. 65 Yaş ve üstü ABD’li yetişkinlerin yaklaşık dörtte biri sosyal olarak izole edilmiştir ve yalnız yaşama sıklığı % 22 ila% 47 gibi yüksek oranlarda saptanmıştır. Bununla birlikte, genç yetişkinler de sosyal izolasyon ve yalnızlık yaşayabilmektedirler. Harvard Üniversitesi’nin Making Caring Common projesinden yapılan bir anket, “Z Kuşağı”nı (şu anda 18-22 yaş arası yetişkinler) en yalnız nesil olarak tanımlamaktadır. Genç yetişkinler arasında artan izolasyon ve yalnızlık, daha yüksek sosyal medya kullanımı ve anlamlı kişisel faaliyetlere daha az katılım ile bağlantılı olabilir.
Veriler ayrıca, Kovid-19 pandemisi sırasında, özellikle 18-25 yaş arası genç yetişkinler, yaşlı yetişkinler, kadınlar ve düşük gelirli bireyler arasında sosyal izolasyon ve yalnızlığın artmış olabileceğini göstermiştir.
Sosyal izolasyon, aile, arkadaşlar veya dini gurup üyelikleri gibi aynı topluluğun parçası olma gibi zorunlu sosyal ilişkiler için insanlarla nadiren yüz yüze temasta bulunmak olarak tanımlanır. Yalnızlık, yalnız olduğunuzu veya başkalarıyla arzu ettiğinizden daha az bağlantıya sahip olduğunuzu hissettiğiniz zamandır. “Sosyal izolasyon ve yalnızlık hissi birbiriyle ilişkili olsa da, aynı şey değildir ”diye açıklıyor Cené. “Bireyler nispeten yalıtılmış bir yaşam sürdürebilir ve yalnız hissetmeyebilir ve tersine, birçok sosyal teması olan insanlar hâlâ yalnızlık hissedebilir.”

Yazı grubu, sosyal izolasyon ile kardiyovasküler ve beyin sağlığı arasındaki ilişkiyi incelemek için Temmuz 2021’e kadar yayınlanan sosyal izolasyon araştırmalarını gözden geçirip bulguları şöyle özetlediler:

• Sosyal izolasyon ve yalnızlık, kardiyovasküler ve beyin sağlığının yaygın, ancak yeterince tanınmayan risklerindendir.

• Sosyal bağlantı eksikliği, özellikle erkekler arasında diğer tüm nedenlerle birlikte erken ölüm riskinin artmasıyla ilişkilidir.

• İzolasyon ve yalnızlık, yüksek inflamatuar belirteçlerle ilişkilidir ve sosyal olarak daha az bağlantılı olan bireylerin, kronik stresin fizyolojik bulgularını yaşama olasılığı daha yüksektir.

• Sosyal izolasyon için risk faktörlerini değerlendirirken, ikisi arasındaki ilişkinin her iki yönde de gidebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Depresyon sosyal izolasyona yol açabilir ve sosyal izolasyon depresyon yaşama olasılığını artırabilir.

• Çocukluk döneminde sosyal izolasyon; obezite, yüksek tansiyon ve artan kan şekeri seviyeleri gibi yetişkinlikte artan kardiyovasküler risk faktörleri ile ilişkilidir.

Ulaşım, yaşam düzenlemeleri, aile ilişkilerinden memnuniyetsizlik, pandemik ve doğal afetler gibi sosyo-çevresel faktörler de sosyal bağlantıları etkileyen faktörlerdir. “Genel olarak kalp ve beyin sağlığını bozan risk faktörlerinin artmasıyla sosyal izolasyon ve yalnızlığı ilişkilendiren güçlü kanıtlar vardır. Bununla birlikte, kalp yetmezliği, bunama ve bilişsel bozulma gibi hastalıklarla ilgili bağlantılar seyrek olarak gözlenmiştir” diyor Cené. “Kanıtlar, kalp krizi ve/veya kalp hastalığından ölüm riskinde %29’luk bir artış ve felç/felçten ölüm riskinde %32’lik bir artışla, sosyal izolasyon, yalnızlık ile kalp hastalığı ve felçten ölüm arasındaki bağlantı için yeterli bir doğru orantı göstermektedir. Hatta sosyal izolasyon ve yalnızlık, halihazırda koroner kalp hastalığı veya inme geçirmiş bireylerde daha kötü prognozla( hastalığın seyri) da ilişkilidir” diye ekliyor Cené.
Sosyal olarak izole edilen kalp hastası kişiler, altı yıllık bir takip çalışması sırasında ölümlerde iki ila üç kat artış göstermişlerdi. Ayda üç veya daha az sosyal teması olan sosyal olarak izole edilmiş yetişkinlerde tekrarlayan inme veya kalp krizi riski% 40 oranında artabilmektedir. Ek olarak, 5 yıllık kalp yetmezliği sağ kalım oranları, sosyal olarak izole edilmiş kişiler için ve hem sosyal olarak izole edilmiş hem de klinik depresyonda olanlar için (% 62), daha fazla sosyal teması olan ve depresyonda olmayanlara kıyasla (% 79) daha düşük olarak hesaplanmıştı (% 60).

Kimileri daha da savunmasız
Sosyal izolasyon ve yalnızlık, daha düşük düzeyde fiziksel aktivite, daha az meyve ve sebze alımı ve daha fazla hareketsiz zaman gibi kardiyovasküler ve beyin sağlığını olumsuz etkileyen davranışlarla da ilişkilidir. Çok sayıda büyük çalışma, yalnızlık ile daha yüksek sigara içme olasılığı arasında da önemli ilişkiler bulmuştur.
Cené, ”Özellikle risk altındaki popülasyonlar için sosyal izolasyon ve yalnızlığın kardiyovasküler ve beyin sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için programlar ve stratejiler geliştirmek, uygulamak ve değerlendirmek için acil bir ihtiyaç var” dedi. “Klinisyenler hastalara sosyal aktivitelerinin sıklığı ve arkadaşlarıyla ve aileleriyle olan etkileşim düzeylerinden memnun olup olmadıklarını sormalıdır. Daha sonra, sosyal olarak yalıtılmış veya yalnız olan insanları — özellikle kalp hastalığı veya inme öyküsü olanları — başkalarıyla bağlantı kurmalarına yardımcı olmak için topluluk kaynaklarına yönlendirmeye hazır olmalıdırlar.”
Bazı popülasyonlar sosyal izolasyona ve yalnızlığa karşı daha savunmasızdır ve sosyal izolasyonun bu gruplarda -çocuklar ve genç yetişkinler, az temsil edilen ırksal ve etnik gruplardan insanlar, eşcinseller- kalp damar ve beyin sağlığını nasıl etkilediğini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Biseksüel, trans ve kuir (LGBTQ) bireyler, fiziksel engelliler, işitme veya görme engelliler, kırsal kesimde yaşayanlar ve kaynakları yetersiz topluluklar, teknoloji ve internet hizmetine sınırlı erişimi olan bireyler, yeni göçmenler ve hapsedilmiş bireyler gibi.
Araştırma, yaşlı yetişkinler arasında sosyal izolasyonu ve yalnızlığı azaltmayı amaçlayan çalışmaları da gözden geçirip vurgulamaktadır. Yaşlı merkezleri, öz-değer kaybı ve diğer olumsuz düşünceler geliştirme gibi eğilimleri, spor programları ve eğlence aktivitelerini kullanarak hissedilebilecek izolasyon ve yalnızlık duygusunun azaltılması için umut vaat eden çalışmalar yapmaktadırlar.
Cené, “Aslında izole olmanın (sosyal izolasyon) veya izole hissetmenin (yalnızlık) kardiyovasküler ve beyin sağlığı için en önemli olup olmadığı açık değildir. Çünkü sadece az sayıda çalışma her ikisini de aynı örnekte incelemiştir” dedi. “Sosyal izolasyon, yalnızlık, koroner kalp hastalığı, inme, demans ve bilişsel bozulma arasındaki ilişkileri incelemek ve sosyal izolasyon ve yalnızlığın kardiyovasküler ve beyin sağlığı sonuçlarını etkilediği mekanizmaları daha iyi anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır” diye de ekledi.

Kaynak: Social isolation and loneliness increase the risk of death from heart attack, stroke