Bilim ve Gelecek dergisinde, yakında yayınevimizden çıkacak olan kitapların ön tanıtımlarını yapmak, içinden bir bölümü alarak okurlarımızı kitabın içeriği konusunda bilgilendirmek sıkça kullandığımız bir yöntem. Bu sayımızın kapak dosyasını da önümüzdeki birkaç ay içerisinde “50 Soruda” dizimiz bünyesinde yayımlanacak olan Ahmet Çevik’in “50 Soruda Paradokslar” kitabının “Felsefe paradoksları” bölümünden derledik. Bazı temel felsefe tartışmalarını bu tür paradokslarla ve öyküleriyle birlikte okumak daha ilgi çekici oluyor. Umarız hem bu dosyayı hem de çıktığında kitabı ilgiyle, düşünerek ve tartışarak okursunuz.
Söz kitaplarımızdan açılmışken, Hasan Aydın’ın Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan yeni çıkan “İlkçağdan Ortaçağa Doğa Tasarımları ve Nedensellik” adlı kitabı vurgulamamak olmaz. Aydın’ın bütün birikimini yansıttığı, önemli bir boşluğu dolduracak anıt bir eser. Hemen edinmenizi öneririz. Elinizdeki sayıda Hasan Aydın’la kitabın içeriği konusunda yaptığımız geniş bir söyleşi de bulunuyor.
Ay başında derginin yakın ekibiyle yaptığımız toplantıda birkaç konu öne çıkmıştı. Bilindiği gibi geçtiğimiz ay Celal Şengör üzerinden Musa peygamberin gerçekte yaşayıp yaşamadığı kamuoyunda tartışılmış, traji-komik bir biçimde Şengör sorgulamaya bile uğramıştı. Biz de – gerçekten yaşayıp yaşamadığını değil- Hz. Musa dahil olmak üzere tek-tanrıcılığın baş peygamberlerinin neyi simgeledikleri ve temsil ettiklerini ele almak istedik. Bu konuda Alâeddin Şenel önde gelen bir uzman. Bizi kırmadı ve her zamanki gibi konuyu tüm ayrıntılarıyla ve belgeleriyle tartışan bir makale yazdı. Toplantıda önerilen bir diğer konu, Gorbaçov’un ölümüyle yeniden gündeme gelen Sovyetler Birliği’nin neden dağıldığı meselesiydi. Konuyu “hain Gorbaçov” sığlığıyla değil, Gorbaçov’ların nereden çıktığı sorusuna yanıt arayarak işlemek istedik. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mao Zedung’un Çin’de karşılaşılan sorunlardan yola çıkarak yaptığı Sovyet sosyalizmi değerlendirmesi bu konuda son derece ufuk açıcı bir kaynak. Mao’nun “Sovyet İktisadının Eleştirisi” adlı kitabına James Peck’in yazdığı önsözü okuyacaksınız.
Toplantıda en fazla tartışılan konu, İngiltere kraliçesi Elizabeth’in ölümü dolayısıyla gündeme gelen monarşi meselesiydi. Birçok Avrupa ülkesinde monarşi kalıntılarının neden hâlâ devam ettiği, simgesel ve törensel mi oldukları yoksa bir işlevlerinin bulunup bulunmadığı soruları gündeme geldi ve faklı bakış açıları da doğdu. İçine girdikçe ne kadar çok boyutlu olduğunu anladığımız bu konuyu elinizdeki sayıya yetiştiremedik ama önümüzdeki sayılarda ele alacağız. Ayrıca bizim cumhuriyetimizin kuruluşunun da 100. yılına giriyoruz. Bir yıl boyunca monarşi-cumhuriyet meselesini tüm boyutlarıyla ve geleceğe uzanarak dergide tartışacağız.
Bu sayıda başka önemli yazılar da var. Hüseyin Karakuş’un “Neden deist oluyorlar?” başlıklı çalışmasını ibretle ve tartışarak okuyacağınıza eminiz. Osmanlı’nın ilk dönemi konusunda uzman olan Avusturyalı tarihçi Paul Wittek’in, neden diğer beylikler değil de Osmanlı Beyliğinin öne çıktığını ve bir imparatorluğa evrilebildiğini analiz ettiği makaleyi, sadece tarih meraklılarına değil, politik çıkışların diyalektiği üzerine kafa yoran herkese öneriyoruz. Sedat Ölçer iki ayda bir yayımlanan “Geniş Açı” adlı bölümünde dik yürümenin kökeni ve evrimleşmesi konusunu ele alan çok güzel bir makale yazmış; bunu da ilginize sunuyoruz.
Kısacası yine zengin içerikli ve sizleri ay boyunca meşgul edecek bir sayı hazırladığımızı düşünüyoruz. İyi okumalar.
Dostlukla kalın…