Yaşam Nedir? Beş Adımda Biyolojiyi Anlamak
Paul Nurse, Çev. Şiirsel Taş, Domingo, 2022, 176 s.
Nobel Ödüllü biliminsanı Paul Nurse bu kitapta yaşamı, biyolog olmayanların da anlayacağı şekilde tanımlamak istiyor. Biyolojinin temelindeki beş büyük fikri –hücre, gen, doğal seçilim, kimya ve enformasyon olarak yaşam– tane tane açıklayıp tüm canlıların ortak keşif yolculuğunun haritasını çizmeyi amaçlıyor.
Yapay Zeka Bilge İle Bilime Yolculuk 2 – İnsanın Oluşumu ve Bilim Tarihi Üzerine Bir Söyleşi Roman
Kadir Can Aydemir, Doruk Yayınları, 2022, 308 s.
Yazar Kadir Can Aydemir bu ikinci kitabında bilim tarihi üzerine okuru bir keşfe çıkmayı amaçlıyor. Bu söyleşi romanda şu sorulara yanıt arıyor; Evren, dünya, insan ve toplum ilişkisi, bize neyi anlatır? Avcı – toplayıcı, kölelik, feodalizm, kapitalizm, sosyalizm dönemlerinde bilimin gelişimi nasıl bir yol izlemiştir? Bilim, “büyük dehaların” mı, yoksa madenci, ebe, denizci, şifacı gibi emekçilerin mi eseridir? Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nde bilimin seyri nasıl bir rota izledi? Modern bilim nasıl şekillendi? Gelecekte bilim nasıl İlerleyecek? Bilim, tüm sorunlarımızı çözebilir mi?
Küresel Adalet – Emperyalizm ve Uluslararası Yargılamalar
Gönenç Hacaloğlu, Ters Kule Yayınları, 2022, 144 s.
“Tarihin en caniyane yüzyılı” olan 20. yüzyıl, onca savaş, yıkım ve sömürüyle beraber bir dizi uluslararası hukuk kurumunu da bizlere “armağan etti”. Tüm devletlerin ve elbette halkların eşit olduğunu vazeden bu kurumlar emperyalistlerin düzenlemelerinden mi ibaretti yoksa “kapitalist küreselleşmenin kurbanlarının göreli zaferlerinin” mi sonucuydu? Uluslararası otoritelerin yaptığı yargılamalarda sanık koltuğunda oturanlar galipler miydi, madunlar mı? Wallerstein’ın ifadesiyle “kişisel ve kolektif hayatlarında en büyük bedelleri ödeyen” halklar için bu kurumlar ve yargılamalar işlevli oldular mı? Küresel Adalet, bu sorulara uluslararası yargılamaları inceleyerek cevap vermeye çalışırken diğer yandan kapitalist dünya-sistemin 16. yüzyıldan çağımıza taşıdığı Avrupa-merkezcilik ile bir hesaplaşmaya girişiyor. Bu bağlamda uluslararası ceza yargılamalarının Nürnberg’den başlayarak daimî Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasıyla devam eden serüveni eleştirel bir perspektifle inceleniyor. Bağımlılık okulunun Marksist temsilcilerinin ve özel olarak dünya-sistemleri analizinin sunduğu zengin çerçeve çalışmaya yol gösterirken uygulanan “adalet”in evrenselliğinin tartışılması için de okura kapı aralıyor.
Ekoloji: Bir Arada Yaşamın Geleceği
Der. Didem Bayındır- Mine Yıldırım, Tellekt, 2022, 560 s.
Başta ekolojik yıkım kaygılarıyla ortaya çıkan Ekoloji: Bir Arada Yaşamın Geleceği “geri dönüşü olmayan noktaya bir adım kala” ekolojik yıkımı çok boyutlu dinamikleriyle ele alıyor, insanların kolektif evi olan Dünya’yla ilişkisine değil; aynı zamanda Gaia’nın, canlı ve cansız varlıkların, gezegenin dününe, bugününe ve geleceğine bakmayı amaçlıyor. Derlemeye katkıda bulunan yazarlar uzmanlık alanlarının çerçevesinden gerek bireysel ve toplumsal gerekse küresel örgütler ve devletler bazında değişmek zorunda oluşumuzun bilimsel ve felsefi gerekçelerini sunuyor, canlı ve cansız tüm varlıklarla yeryüzünün bir bütün olduğunu hatırlamak, hatırlatmak amacını taşıyor.
Çalışma – Taş Devrinden Robot Çağına Zamanımızı Nasıl Harcadığımızın Tarihi
James Suzman, Çev. Selma Uzun, Kolektif Kitap, 2022, 344 s.
Neden bu kadar çok çalışıyoruz? Çalışma bizim kim olduğumuzu neden ve nasıl belirliyor? Nasıl oldu da çalışma, hayatımıza anlam ve değer katan, toplumsal statümüzü belirleyen, zamanımızı kimlerle ve nasıl geçireceğimizi söyleyen, üstelik bedenimizi, çevremizi, eşitlik anlayışımızı dönüştüren bir şey haline geldi? Dünyanın önde gelen antropologlarından James Suzman bu kitabında, insanların çalışmayla kurduğu ilişkinin 300 bin yıllık evrimini kayda geçiriyor ve bu ilişkinin günümüzde de köklü bir değişimden geçtiğini ve bu değişimin olası sonuçlarını göstermeyi amaçlıyor.
Toplumsal Yaşamın Temelleri
Maurice Godelier, Çev. Ayris Taban, Heretik Yayıncılık, 2022, 70 s.
Toplumsal ilişki nedir? İnsanın bir “özü” var mıdır? Ne tür akrabalık sistemleri mevcuttur? Hâsılı, antropoloğun gözünde toplumsal yaşamın temelleri nelerdir? Sosyal bilimlerin hem saha araştırmalarının hem de sorgulamalarının merkezindeki bu soruları ele alan Maurice Godelier bu kitabında insan varoluşunun beş önkoşulunu tanımlıyor. Yazar’a göre insan, en başından beri hem biyolojik hem toplumsal hem de tarihsel bir varlıktır. Eğer böyleyse, kültürün insan varoluşuna sonradan “eklendiği” iddiası temelsizdir. İnsanlar toplumsal bağları ne bir anda keşfetmiş ne de bir sözleşme vasıtasıyla ansızın toplumu “kurmuştur”. İnsan doğal olarak sosyal bir türdür, toplum halinde yaşamayı sonradan keşfetmemiştir. Ancak bu belirlenim insan gerçekliğinin tamamını da kapsamaz çünkü buna bir de tarih eklenir. Ne söylenirse söylensin tarihin bir sonu yoktur. Tarih, bireyler için olduğu kadar toplumlar için de her zaman ucu açık bir mümkünler uzamıdır.
Düzenin Kökenleri – Evrim Sürecinde Kendiliğinden Örgütlenme ve Seçilim
Stuart Kauffman, Çev. Alptekin Demir, Alfa, 2022, 920 s.
Stuart Kauffman, karmaşık biyolojik sistemlerde yaşamın kökenleri ve düzenin korunması konusundaki tartışmanın kalbine giderek, kendi kendine örgütlenme kavramına odaklanıyor. Kendisi, doğada yaygın olarak gözlemlenen düzenin kendiliğinden ortaya çıkışı ve kendi kendine örgütlenmenin Darwinci doğal seçilim sürecinde önemli bir rol oynadığını ilk öne sürenlerden. Bu konuda dünyadaki ilk öncülerden olan Kauffman’ın bu kitabı, uygulamalı moleküler evrimin yeni biyoteknolojisi, doğal olarak oluşan birçok sistemde gözlemlenen düzen ve kaos arasındaki denge, biyolojide istatistiksel mekaniğin önemi ve ilgili diğer önemli konular üzerine temel başvuru kitabı olmasını amaçlıyor.
Henri Bergson – Değişimin Felsefesi
H. Wildon Carr, Çev. Onur Varolun, Fol Kitap, 2022, 96 s.
Bergson için yaşam bir yaratma sürecidir: Bir anda gerçekleşen ya da kesintili bir süreç değil, durmaksızın her an gerçekleşen bir süreç. Tıpkı bir nehrin akışı gibi yaşam da kesintisiz ilerler, sürüp gider. Bu anlamda Bergson felsefesi bir yaşam felsefesidir. Bergson felsefesini, kendisinden önce gelen tüm antik ve modern sistemlerden ayıran şey budur. Zekâ, bizim yaşam dediğimiz faaliyetin amaçlarına hizmet etmek için biçimlenmiştir. Yaşam bilgi için değildir, bilgi yaşam içindir. Felsefenin temel görevi bilimin yapamadığı şeyi yapmaktır: yani yaşamı kavramak. Gerçeklik katı bir madde ya da düşünen bellek değil, yaşayan, yaratıcı tekâmüldür. Bu kitap, çağdaş felsefeye ve Kıta felsefesine yön veren en önemli isimlerden Henri Bergson düşüncesine giriş yapmayı amaçlamaktadır. Filozofun temel kavramları, zekâ ve madde, sezgi ve özgürlük, bellek ve hareket; yaratıcı tekâmül ve yaşam bağlamında sunulmaktadır. Bergson felsefesinin en çetrefilli kısımlarını bile oldukça açık bir biçimde dile getirmeye çalışan kitabın en ilgi çekici yanlarından birisi de şudur: Bergson bizzat kendi felsefesi üzerine olan bu kitabı okuyarak yazım sürecine dâhil olmuş ve “Değişimin Felsefesi” adını da kendisi koymuştur.
Felsefe Nedir?
Andre Comte Sponville, Çev. İsmet Birkan, İletişim, 2022, 11 s.
Antikçağ’dan modern zamanlara, Platon’dan Nietzsche’ye, Descartes’tan Kant’a, felsefeciler hep sorular sordu ve insanı, dünyayı, hayatı anlamlandırmaya çalıştı. İnsan nedir? Ahlâk gerekli midir? Bilgi neye yarar? Zamanımızın ünlü felsefecilerinden André Comte-Sponville de bunun gibi birçok sorunun izini sürerek felsefenin düşünme biçimini tartışıyor. Felsefe tarihinde iz bırakmış önemli isimleri ve akımları; ayrıca varlık, insan, Tanrı, bilgelik, erdem, güzellik, siyaset, sanat gibi felsefi düşüncenin ana tartışma konularını sunuyor. Felsefeyi felsefe yapan şeyin ne olduğunu sorgulayıp buna kendi üslubunca yanıt veriyor: Felsefe herkes içindir ve herkes kendi bilgeliğine giden yolu arşınlar.
İlkel İnsanın Zihni
Franz Boas, Doğu-Batı Yayınları, 2022, 279 s.
Sanayileşme ve kentleşme sonucunda 19. yüzyılda ortaya çıkan sosyoloji, toplumu anlama ve açıklama konusunda bugün de önemli bir bilim dalı olma özelliğini sürdürmektedir. Öte yandan insanı ve kültürünü, farklı ırk ve çevre koşullarında inceleyen antropoloji; günümüzde sosyal bilimlerin önemli çalışma alanlarından biri olma özelliğini kazanmıştır. Antropoloji alanında ilkel ile modern, köylü ile kentli, azgelişmiş ile gelişmiş ayırımı çok kapsamlı ve farklı açılardan ele alınmaktadır. Bu alandaki ilk çalışmalar; modern antropolojinin öncüsü, Alman kökenli Amerikalı antropolog Franz Boas (1858-1942) tarafından, İlkel İnsanın Zihni adlı eser ile ortaya konulmuştur. Irk ve çevre ilişkisinin ilk kez ele alındığı bu eser, sosyal bilimlerin en önemli klasiklerinden biri olarak kabul edilir. Franz Boas, ilkel insan ile modern insanın düşünme biçimini belirlemeye çalışır, bunların çok da farklı olmadığı anlayışına ulaşır. İlkel İnsanın Zihni; antropoloji, tarih, sosyoloji, insan hakları, psikoloji gibi alanlar başta olmak üzere hemen her alandaki araştırmacıya hitap eder. Bu niteliğiyle antropolojinin alanını, kapsamını ve yaklaşımını anlamak, insanı ve toplumu açıklamak, günümüzde de üstün ırk, üstün ulus, üstün insan ve benzeri söylemlerle varlığını farklı biçimlerde sürdüren ırkçılığa karşı, tarafsız ve ciddi bir itiraz geliştirilir.
Karialılar – Denizcilerden Kent Kuruculara
Kolektif, Yapıkredi Yayınları, 2022, 544 s.
Bu kitapta Karia Bölgesi’nin prehistorik çağlara tarihlenen en erken yerleşimlerinden Geç Osmanlı Dönemi’ne uzanan arkeolojik ve tarihi geçmişi hakkında bugüne dek yapılmış çalışmaların ve güncel araştırmaların bir özeti sunulmuştur. Anadolu Yarımadası’nın güneybatı kesiminde yer alan ve Antikçağ’da Karia olarak bilinen coğrafi bölgenin kuzey sınırını Büyük Menderes Vadisi, doğu sınırını Dalaman Çayı belirler. MÖ 2. binyıla tarihlenen yazılı kaynaklarda birçok kez adı geçen Karialıların, Hitit istilaları karşısında Anadolu halklarını destekledikleri ancak daha sonra Mısırlılar karşısında Hititlerin yanında yer aldıkları görülür. Karialıların adı, tüm Akdeniz’de geçtikleri yerleri talan ederek Geç Tunç Çağı’nın güçlü imparatorluklarının çöküşüne katkıda bulunan efsanevi “Deniz Kavimleri” arasında da anılır. İlerleyen dönemlerde, Homeros Karialıların Yunanlara karşı Troia kentini savunmaya gelen halklar arasında yer aldığından bahsederken “savaşmaya bir kız gibi altınlarla süslü geldiler” sözleriyle Karialıların zenginliğini vurgular.
Ontoloji ve Planlama – Kentsel Planlamada Yeni Arayışlar
Ahmet Alkan, Yem Yayın, 2022, 200 s.
Toplumsal yapı, bilim ve teknolojik değişim sürecinde başat bir rol üstlenen mekân, son yüzyıllık süreçte çözümü zor bir sorun alanına dönüştü. Hayal kurmayı ve düşünmeyi, mimar kimliğini besleyen en verimli kaynak olarak gören Ahmet Alkan, Kentsel Planlamada Yeni Arayışlar – Ontoloji ve Planlama adlı kitabında, bu alanda yaşadığımız derin sorunları aşabilmek için ihtiyaç duyduğumuz bütüncül çözüm arayışlarına katkı verebilme ümidiyle, “mekân ve zamanı ontolojik zeminde yeniden düşünmeyi” tartışmaya açıyor. Kitapta açılımını yaptığı “özgür kent”in, doğa hakkını önceleyen ve insanlık için sürekli yaşanabilir bir mekân inşasının ontolojik ilkelerini açığa çıkaran bir model olarak üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram olduğunun altını çizen Ahmet Alkan şöyle söylüyor:
“… Sahip olduğumuz tarihsel birikim şu hususu açığa çıkarmıştır: Ontolojik bütünlük içinde, kenti ve kentsel planlamayı kavrayıp evrenin determinizminden beslenen bilimsel yöntem ve tekniklerden yararlanarak, sorunların varoluşsal kökenleriyle yüzleşmeden ve bu nedenleri değiştirebilecek araçları geliştirmeden kenti inşa etmeye çalışmak, bugüne kadar kentsel planlamadan beklediğimiz sonuçları vermemiştir. Planlama disiplini, kendini evrenin yaşadığı büyük değişimlere uyumlu olarak yenilemek zorundadır.
Planlamacılar olarak, kendi kapımızın önünü süpürmek adına, doğanın ontolojik yapısında var olan ilkeleri, insanlığın kendi elleriyle başlattığı değişimin açığa çıkardığı ivmelenen güçleriyle birlikte değerlendirmenin yollarını bulmalıyız.