Ana Sayfa Dergi Sayıları 227. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

166
0

İdea Nedir?
Nayla Farouki, Çev. Atakan Altınörs, Bilge Kültür Sanat, 2023, 120 s.
Terimin en yaygın anlamında bir “fikir” akla geldiğinde, insan aklını âdeta ışık hızıyla ve şiddetiyle aydınlatır. Bu imge bir hayli eskidir: Evvelce Platon ışık ile bilgi, yani düşünce, idea arasında bir ilişki kurmuştur. Bu ilişkilendirme hâlâ kullanılır. Karikatürlerde fikir çoğu kez yanıveren bir ampulle resmedilir. Işıkla kurulan analoji makuldür ve derinliği vardır. Platon bu analojiyi çok ilerilere götürmüştür. İdea mefhumu problemler ortaya koyar: İdea nedir? Nereden gelir? Neye yarar? İdea hakkında sökün etmesi durdurulamayan sorular felsefe tarihinde art arda gelir ve her felsefe akımında işin içine dâhil olur. İdea, uzayda ve zamanda tahsis edilmiş bir yere oturtulamaz. İdea bilhassa da kendi kendime birçok soru sormama neden olur: İdea, nöronlarımın etkileşiminin bir ürünü müdür? Bana başka bir yerden mi gelir? İdealarımın efendisi miyim, yoksa onlar mı beni olduğum şey yapar? Filozofların her biri, bu soruların hepsine, kendisine has cevaplar bulmaya çalışır. Felsefeyle haşır neşir olan herkesin belki de en sık karşılaştığı terimdir idea. Batı metafiziğinin onsuz düşünülemeyeceği idea nedir peki? Bu sorunun cevabını bulmaya kalkıştığımız anda, felsefî düşüncenin karakteristik özelliği bir kez daha kendisini gösterir: “özgürlük”, “adalet”, “doğruluk” ve felsefenin diğer tüm merkezî kavramları gibi “idea” konusunda da filozofların kavrayışları arasında farklılıklar vardır. İşte bu çalışmada, Platon’dan Popper’a kadar belli başlı filozofların idea kavrayışları rahat okunan bir üslupla tetkik ediliyor. Lübnan kökenli Fransız felsefeci ve bilim tarihçisi Nayla Farouki bu kitabıyla idealar meselesine giriş için kullanışlı bir yol haritası sunuyor.

Güzel Matematik
Martin Erickson, Doruk Yayınları, 2023, 300 s.
Matematik fikirlerinin, zamanı ve araştırmaya hevesi olan herkes için estetik çekiciliği vardır. Matematik konuları sözcükler, görseller, formüller, teoremler, kanıtlar, çözümler ve çözülmemiş problemler olarak sunuluyor. Okuyucular, karmaşık sayılardan aritmetik dizilere, Alcuin dizilerinden Zeta işlevine, hiperküplerden sonsuzun karesine ilginç pek çok matematik konusunu keşfedecekler. Peki bu kitabı kimler okumalı?  Tüm matematik ilgilileri kitapta yeni şeyler bulabilir. Lise ve üniversite öğrencileri matematik konularında ilerlemek için motivasyon bulacaklardır. Matematikçiler diğerlerinin yanında matematik güzelliğinin taze örneklerini bulacaklardır.

Toplumsal Sıçrama – Bizi Biz Yapan ve Mutlu Eden Şeylerin Yeni Evrimsel Bilimi
William Von Hippel, Fol Kitap, 2023, 304 s.
İnsan bir çelişkiler yumağıdır: Hedeflerine ulaşmak için canla başla çalışırlar ama çabalarının meyvesini verdiğinde mutlulukları kısa sürer. Dostlarının hayatta başarılı olmalarını isterler ama çok başarılı olduklarında onları kıskanırlar. Yalan söylemeyi kötüler, yalancıyı ayıplarlar ama ne kendisine ne de başkalarına yalan söylemekten çekinmezler. Bu tutarsızlıklara bakınca, insanlığın bugünlere gelebilmiş olması bir mucize gibi görünebilir. Oysa yapılan son bilimsel çalışmalar bu çelişkilerin insanlığın evriminde hayati bir rol oynadığını gösteriyor. Uzak atalarının ağaçlardan düzlüklere inmek zorunda kaldıklarında zihinlerinin çalışma şekli de sonsuza dek değişti. Başkalarının düşüncelerini tahmin etmeyi, yarınları düşünmeyi ve yalan söylemeyi de öğrendiler. Bu gezegendeki yerlerini sonsuza dek değiştirecek tamamen yeni bir zekâ türü yaratarak, fiziksel beceri yerine ekip çalışmasına ve toplumsallığa öncelik verdiler. Tanınmış sosyal psikolog William von Hippel, bu kitapta, uzak geçmişte insan evrimine yön vermiş olayların bugünkü hayatları nasıl şekillendirdiğini açıklamayı amaçlıyor. İnsanların kendi yalanlarına neden inandığını, neden mutluluk peşinde koştuğunu, şöhret ve servetin neden mutluluk kadar mutsuzluk da getirdiğini izah etmeye çabalıyor.

Akıllı Tasarımın Eleştirisi – Antik Çağlardan Günümüze Yaratılışçılığa Karşı Materyalizm
Brett Clark, Kalkedon, 2023, 230 s.
Hümanist bir bilimin daha da ilerlemesi, zorunlu olarak devrimci bir projedir. Aynı zamanda akıllı tasarım, geçmiş kazanımlara yöneltilmiş gerici bir hareket olarak görülmelidir. Thomas Henry Huxley’in Origin of Species’in (Türlerin Kökeni) yayınlanmasından kısa bir süre sonra muzaffer bir şekilde yazdığı gibi, “Sönük teologlar, Herkül’ün yanındaki boğulmuş yılanlar gibi tüm bilimlerin beşiği hakkında yalan söylerler ve tarih, bilim ve dogmatizm ne zaman adil bir şekilde karşı karşıya gelse, dogmatizmin arenadan çekilmek zorunda kaldığını kaydetmiştir: yok olmasa da ezilmiş ve kanayarak, ölmese de darbe alarak.” Akıllı tasarım bu anlamda bilime yönelik bir karşı devrimdir. İntikam amacıyla son dirilişinde, akıllı tasarım biçimindeki yaratılışçılık, devlet okullarında ve diğer kurumlarda materyalizme karşı zafer kazanmaktan çok, onu çarmıha germeyi amaçlıyor. Akıllı tasarım savunucuları, tasarım argümanını, sorunu Darwin’e değil antik çağdaki Epikür’e dayandıran, materyalizme karşı daha büyük bir haçlı seferinin sadece parçası olarak görüyorlar. Epikür, materyalizmin arketipi ve yaratılışçılığın en büyük düşmanı olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla Darwin’in çürütülmesi gerekli görülüyor ama çok daha büyük bir engizisyonda nihai ya da yeterli hedef bu değil. Gerçekten de akıllı tasarım eleştirmenleri eleştirilerine bir tür Deccal olarak kabul ettikleri Epikür’den başlayıp, modern zamanların şeytani üçlüsü Darwin, Marx ve Freud’a kadar uzanarak materyalist geleneğin tamamını dâhil eder. Bu kısa kitaptaki amaç, akıllı tasarımın (yaratılışçılığın) 2.500 yıllık materyalist eleştirisinin (ki bu eleştirinin içinden modern bilimsel dünya görüşü ortaya çıkmıştır) kısa bir açıklamasını sunarak aynı tartışmaya karşıt bir bakış açısıyla bakmak. Batı düşüncesindeki bu bin yıllık tartışma, doğa bilimleri kadar sosyal bilimleri, din kadar felsefeyi ve kilise kadar devleti (siyaseti) de ilgilendirdiği için incelenmektedir. Akıllı tasarım hareketine yanıt vermeye yönelik çok sayıda yeni girişim, bilim ve din arasında yapay bir barış oluşturmaya çalıştı. Yine de akıllı tasarım hareketi tarafından öne çıkarılan, din ve bilim arasındaki çatışmanın, günümüz toplumunda aşılamaz olduğunu ileri sürüyoruz. Dinsel yabancılaşma, yani dünyaya yabancılaşma, insani yabancılaşmanın bir yansımasıdır, tıpkı yalnızca bir tahakküm aracı olarak düşünüldüğünde bilimin yabancılaşması gibi. İkisi de mevcut iktidar yapısı için eşit derecede gereklidir. Bu ikili yabancılaşmayı aşmanın tek yolu, toplumsal yollarla, daha geniş bir materyalizm-hümanizm yaratmaktır; bu materyalizm-hümanizmin ilk önkoşulu doğayla sürdürülebilir bir ilişki, yani yaşayan bir natüralizm olacaktır. Ancak bunu başarmak için dünyayla ilişkimizi değiştirerek onu dostumuz yapmamız gerekecektir.

Gıdanın Politik Ekolojisi
Kolektif, Metis, 2023, 216 s.
Kapsayıcı ve dönüştürücü gıda politikaları nasıl olmalıdır? Farklı kavramsal ve politik çerçeveler kimler tarafından hangi politik arka planlardan beslenerek hangi tarihsel bağlamda geliştiriliyor? Bu farklı yaklaşımlar egemen gıda sistemini nasıl sorunsallaştırıyor? Bu yaklaşımların gıda sisteminin geleceğine dair görüşleri ve önerdikleri yol haritaları neler? Gıda sistemindeki sorunları ve daha adil ve sürdürülebilir gıda politikalarına nasıl ulaşılabileceğini irdelemeyi amaçlayan kitabımız gıda konusunu politik ekolojiden toplumsal cinsiyet eşitliğine, sağlıktan beslenmenin sürdürülebilirliğine, agroekolojiden teknolojik gelişmelere çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. Dünyada ve Türkiye’de gıda sisteminin yapısı ve işleyişi ile bunlardan doğan ekonomik, sosyal ve ekolojik sorunların, mücadelelerin ve çözüm arayışlarının tartışılabildiği bir zemin sunmayı hedefliyor.
Sağlıklı, adil, sürdürülebilir ve krizlere dirençli bir gıda sistemine ulaşmanın yolu, gıdanın bir hak olarak ele alınmasından ve sağlıklı gıdaya erişim hakkının insan hakları çerçevesinde kabul edilmesinden geçiyor. Çiftçi örgütlenmelerinin yaygınlaştırılması, çiftçiler arası gıda ağlarının genişletilmesi, çiftçi bilgisinin merkeze alındığı agroekolojik uygulamaların benimsenmesi ve aynı zamanda teknolojik yeniliklere açık olunması yeni bir gıda sistemine geçişin ön şartları. Bu tür bir dönüşüm, düşük emisyonlu ve iklim değişikliğine dirençli bir gıda sistemini desteklerken, ekonomik ve sosyal açıdan da geçim kaynaklarının ve yerel kültürlerin korunduğu sağlıklı gıda üretimlerini sağlayabilir.

Tüketici Hayat
Zygmunt Bauman, Tellekt, 2023, 184 s.
Akışkan modernitenin gelmesiyle birlikte, üreticiler toplumu tüketiciler toplumuna dönüşmüştür. Bu yeni tüketim toplumunda, bireyler aynı anda hem metaların teşvikçisi hem de teşvik ettikleri metalar haline gelmişlerdir. Bunlar hem mal hem pazarlamacı, hem ürün hem seyyar satıcıdır. Hepsi, geleneksel olarak pazar terimiyle tanımlanan aynı sosyal alanda yaşarlar. Göz diktikleri sosyal ödülleri elde etmek için geçmeleri gereken sınav, kendilerini dikkatleri üzerlerine çekebilecek ürünler olarak yeniden biçimlendirmelerini gerektirir. Tüketicilerin metalara bu incelikli ve yaygın dönüşümü, tüketici toplumunun en önemli özelliğidir. Şu anda içinde yaşadığımız tüketiciler toplumunun gizli gerçeği, en derin ve en sıkı korunan sırrıdır. Zygmunt Bauman, Tüketici Hayat’ta tüketimci tutum ve davranış kalıplarının sosyal yaşam siyaseti ve demokrasi, toplumsal bölünmeler ve tabakalaşma, topluluklar ve ortaklıklar, kimlik inşası, bilginin üretimi ve kullanımı ve değer tercihlerinin görünüşte bağlantısız çeşitli yönleri üzerindeki etkisini inceliyor.

Sürekli Göç Kente Uyum Kimlik ve Din – Zeytinburnu Afganistan Özbekleri
Ensar Göçmez, Çizgi Kitabevi, 2023.
Bu kitap; göç, göçmen, mülteci vb. olguların ulusal sınırları aşıp küresel bir kriz haline dönüştüğü yıllarda kaleme alınmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası literatürde göç çalışmalarında dış göç ve iç göç iki ayrı çalışma alanı olarak görülmektedir. İç göç araştırmaları, yoğun olarak bölgesel nüfus değişimi çerçevesinde, yabancı göçmenlerin veya etnik azınlıkların ülke içi hareketlilikleri üzerinden yürütülmektedir. Fakat araştırmalar bu göçe önderlik eden uluslararası göçle neredeyse hiç ilişkilendirilmemektedir. Halbuki büyük şehirlerdeki baskıyı azaltmak adına göçmenlerin ülkeye geldiklerinde çevre (daha kırsal ve küçük) bölgelere dağıtılmaları, akabinde daha metropol bölgelere ülke içi ikinci kez göç etmeleriyle sonuçlanmaktadır. 1979 yılında Rusya’nın Afganistan’ı işgali nedeniyle Afganistan Türklerinden olan Özbekler, 1982 yılında zorunlu, kitlesel, ulusaşırı göçle getirilerek Hatay’da (Ovakent) iskân edilmiştir. Söz konusu aynı kuşak göçmen grubun bir kısmı özellikle 1990’ların ikinci yarısından itibaren buradan Zeytinburnu’na farklı zamanlarda gönüllü, bireysel, ekonomik amaçlı kırdan kente göç etmişlerdir. Böylece ikinci bir göç ile birinci göç edilen yer ana vatan rolünü üstlenmiş, ilk göç edilen yer sıla olmuştur. Zeytinburnu’ndaki göçmen Özbekler, bir yandan göç öncesi doğup büyüdükleri ülkenin/yerin kültürünü diğer yandan da iskân edildikleri yerin kültürünü ve dahi kentin kültürünü kimi zaman parçalar halinde ayrı ayrı kimi zaman ise harmanlayarak yaşamaya çalışmaktadır. Kitapta Zeytinburnu’ndaki Afganistan Özbeklerinin kente uyum süreçleri (kültürleşmeleri), kent yaşamında kimliklerini nasıl inşa ettikleri, dini yaşam ve pratikleri, dindarlık algıları ve en nihayetinde kente göçün yaşam tarzlarındaki etkileri irdelenmektedir. Araştırmaya konu olan göçmen Özbeklerin hem ulusaşırı, zorunlu, kitlesel hem de bireysel, gönüllü, ekonomik sebeplerden kırdan kente iç göç etmeleri nedeniyle, bu çalışma odaklandığı göçmen grubu açısından ülkemizde ilk, dünyada da (tespit edilebildiği kadarıyla) sayılı araştırmalardan biri olma iddiasındadır.

Kitle İletişiminin Soyağacı
Hayati Tüfekçioğlu, Doğu Kitabevi, 2023.
Bu kitaptaki çalışmaların tamamı iletişim sosyolojisi ile ilgilidir. Tezlerden oluşan kitap bölümleri ise tezlerin hazırlanma tarihlerinin tersine olan bir kronolojik sıra içinde verilmiştir. Çalışmalar bağlamlarıyla birlikte birbirini tamamlayan özellikler göstermekte ve bu sıralamayla bütünlük kazanmaktadır. Bu bütünlüğün kitle iletişiminin soyağacına ışık tutacak bir özellik gösterdiği ifade edilebilir. Dolayısıyla kitabın adının Kitle İletişiminin Soyağacı: İletişim Sosyolojisi Tezleri olması uygun görülmüştür. Kitapta yer alan çalışmaların hepsi tarihsel çalışmalardır ama bir tarih çalışması değildir.  Kitle iletişiminin sosyolojik boyutu toplumların oluşumu aşamasından başlanılarak Baykan Sezer’e ait bir teori ekseninde ele alınmıştır.

Yaşamı Üretmek: Bütüncül Bir Feminist Teoriye Doğru
Melda Yaman, Dipnot Kitap, 2023, 344 s.
Bütüncül bir teori çerçevesinde toplumsal yeniden üretim anlayışı, mevcut krizi sadece ekonomik terimlerle değil toplumun tüm boyutlarıyla yeniden üretiminin genel bir krizi olarak anlamamızı sağlıyor. Bugün, toplumsal yeniden üretimin birer parçası olan ucuz ve doğal gıda, karşılanabilir ve uygun kiralık ev, kamusal kreş ve yaşlı bakım kurumları, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti, hijyenik ped ve çocuk bezi vb. talepler, feminist talepler olarak öne çıkıyor. Gelgelelim, bu talepler sınıf mücadelesinin de birer parçasını oluşturuyor. Feminist hareketle sınıf mücadelesini buluşturan bu taleplerle, toplumsal yeniden üretim için verilen mücadele, sermayeye karşı bir mücadele halini alıyor. Melda Yaman, elinizdeki kitapta genel olarak kadın emeği ve toplumsal yeniden üretim perspektifini işliyor, özel olarak da Marksizm ile feminizm ilişkisine odaklanıyor. Marksizmin teorik kazanımlarını ataerki teorisine içererek, feminizmle Marksizm arasındaki yarığı kapatmaya yönelik bir adım daha atıyor. Bununla birlikte, Marx’ın teorisinin feminist argümanlarla, kapitalizm analizinin ataerkinin analiziyle birleştirilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Kadınların kurtuluşunun, sermayenin yanı sıra ataerkine karşı verilecek bütüncül bir mücadeleyle olanaklı olduğunun altını çiziyor.