Kültürel Sorunlarımız Üzerine Felsefi Sorgulamalar
Prof. Dr. Hasan Aydın, Bursa: Sentez Yayınları, Mayıs 2023, 324 s.
Dergimizin de yazarı olan Prof. Dr. Hasan Aydın’ın yeni kitabı yayınlandı. Aydın’a göre felsefe, dil-düşünce ve gerçeklik ilişkileri bağlamında yürütülen kavramsal, mantıksal, refleksif ve eleştirel bir sorgulamadır. Bu yüzden olsa gerek felsefenin, eleştirel düşünceye alışık olmayan çevrelere göre rahatsız edici ve yıkıcı bir yanı vardır. Bu rahatsızlık, aslında temellendirilmemiş inançların, kabullerin ve düşüncelerin yıkılmasından duyulan kaygı ve korkuya dayanır. Bu kaygı ve korku yüzünden kitleler genelde felsefeye mesafeli davranırlar ve bu nedenle felsefe kitleselleşemez. Felsefenin kitleselleşememesinde ona yönelik kültürel önyargıların da güçlü bir rolü vardır. Çünkü kültürler, genelde mitik kökene dayanan ve pratik yaşam için standardize edilmiş normları, inançları ve kabulleri temsil ederler. Kendilerini mitik anlatıların ve ona dayalı kültürel geleneklerin gardiyanları, bekçileri ve sahipleri olarak görenler, kültüre ve kültürün dayanaklarına yönelik her türden eleştirel sorgulamaya direnirler, eleştirenleri hor görürler, ötekileştirirler, yersiz yurtsuz bırakmaya yönelirler.
Filozoflar, mitik olanı, tabu olanı, eleştirilemez olanı sorgulamaya yöneldikleri için, genelde toplumda bir tür yabancıdırlar, yersiz yurtsuzdurlar ve yalnızdırlar. Onlar, Don Kişot olmayı göze almışlardır; hesabını veremedikleri hiçbir düşünceyi dağarcıklarına almak istemezler. Bu yüzden denilebilir ki, filozofların en önemli eleştiri nesnelerinden birisi de, eleştiriye direnen mitik gelenekler ve kültürel kabullerdir. Kuşkuyla karşılanan ve ötekileştirilen filozofların kültüre yönelik eleştirileri, aslında kültürün ussal düzlemde yeniden ve yeniden üretimini, gelişip serpilmesini olanaklı kılar. Bu yüzden denilebilir ki, mitos’tan logos’a uzanan, aydınlanmış ve sürekli aydınlanmayı önceleyen bir kültür inşası, ancak ussalı önceleyen felsefi sorgulamalar ile mümkündür.
İşte bu kabulden yola çıkan Aydın, kültürümüzü ve kültürümüzde kökleşmiş çeşitli inançları, kabulleri ve uygulamaları felsefi bir sorgulama ile ele almaya çalışmaktadır. Kitabın yazarının temel amacı, yadırganmayı ve eleştirilmeyi göze alarak, okuyucuda bir rahatsızlık yaratmak, felsefi bakışın hırpalayıcılığıyla onu yüz yüze getirmektir. Böylece, okuyucunun önyargılarının farkına varabileceği, felsefi bakışı içselleştirebileceği, gerekçelendirilmiş düşünceler üretme aşamasına ulaşabileceği düşünülmektedir. Bazen, en iyi yöntem, dürtmek, sarsmak, rahatsız etmek ve konforu bozmaktır. Sokrates’in at sineği metaforu bunu daha felsefenin şafağında açıkça ortaya koymaktadır.
Farklı zamanlarda kaleme alınmış, bazıları sempozyumlarda bildiri olarak sunulmuş, bazıları ise çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış sorgulayan denemelerin yeniden gözden geçirilmesi yoluyla oluşturulmuş olan kitap, eleştirel tavrı yüzünden bir parça sarsıcı ve rahatsız edici olsa da, kısa denemelerden oluştuğu için aynı zamanda okunma kolaylığına da sahip. Her bir deneme belli bir sorunsalı ele almakla birlikte, okunduğunda da görüleceği gibi, denemelerin yöntembilimsel, konusal ve söylemsel bakımdan birbirini destekleyen bir yanı da bulunmakta. Okuyucu, kısa denemeler yoluyla, felsefe, bilim, eğitim, din, ahlak, siyaset vb. alanlara yönelik temel kültürel kavrayışların eleştirisiyle karşılaşacaktır. Bu eleştiriler yoluyla kendi düşüncesiyle de hesaplaşma olanağı bulacaktır.
Yeryüzü Yakılıp Yıkılırken – Dijital Çağdan Kapitalizm Sonrası Dünyaya
Jonathan Crary, Çev. Tuncay Birkan, Metis, 2023, 147 s.
Modern sanayi uygarlığı dünyayı ateşe vermenin eşiğinde. Toplumsal oluşumların ve toplulukların kökünün kurutulması, insani müştereklerin bağımlı olduğu canlı yeryüzü̈-sisteminin yok edilmesiyle iç içe geçmiş durumda. Artık kapitalizmin en son, “yakıp yıkma” safhasındayız. Askeri bağlamda bu tabir, yenilmiş bir halkın veya yaklaşan bir ordunun faydalanmasını engellemek için hayati kaynakların imha edilmesi anlamına gelir. Daha genel anlamdaysa, bereketli bölgelerin çoraklaştırılıp yenilenme kapasitesini yitirmesine karşılık gelir. Sudan mahrum bırakılmış nehirleri ve yeraltı suları zehirlenmiş havası kirlenmiş toprağı kuraklık ve kimyasal tarımla mahvedilmiş kavrulmuş bir dünya demektir. Yakıp yıkma kapitalizmi, grup ve toplulukların kendi kendilerini geçindirmesine, kendi kendini yönetmesine veya birbirlerine destek olmasına imkân veren ne varsa imha eder. Bu durum madencilik, ormansızlaştırma ve zehirli atık yığma yoluyla yaşanması imkânsız çorak alanlar ve yoksulların umutsuz iç sürgünler haline geldiği şehirler yaratılan Küresel Güney’de son derece şiddetli yaşanıyor. Hesaplanarak düşük seviyede tutulan savaş hali veya uyuşturucu kartelleri arasındaki çatışmalar, bir zamanlar sivil toplumu andıran her şeyin ortadan kalkmasına neden oluyor… Bunun karşısında “toplum karşıtı aygıtlara” kul köle olmaktan kurtulma ve pasiflik ile yalıtılmışlığı yeni dayanışma biçimlerine dönüştürme konusunda birliğin ve ortak eylemliliklerin benzersiz bir gücü olduğunu söyleyebiliriz. – Jonathan Crary.
Nöromatik: Maneviyatçılıktan Sibernetik Çağına Beynin Zihnin ve Dinin Tarihi
John Lardas Modern, Çev. Ayşe Deniz Temiz, Say Yayınları, 2023, 520 s.
Aydınlanma düşünürlerinin Rönesans’tan devralarak üzerine kafa yordukları temel mesele, işleyiş kuralları zihin tarafından çözülmeye başlanan maddeye kıyasla zihnin ve/ya ruhun nasıl tanımlanacağı, nerede konumlandırılacağı sorusuydu. Gelgelelim ne Aydınlanma düşüncesini kendine siper ederek Kilise’nin siyasi nüfuzuna meydan okuyan devrimin Fransa’sında, ne de devrim filozoflarıyla yakınlıklarını gizlemeyen “reformcu”-“radikal” liberallerin siyasette giderek gücünü hissettirdiği İngiltere’de, zihnin işleyişinin nasıl açıklanacağı sorusuna sarih bir yanıt bulunabilmiş değildi. Nöromatik, Avrupa’da böylesine dallanıp budaklanmakta olan “bilince dair çetin soru”nun Amerikan bilimi, maneviyatı ve toplumunda yarattığı çalkantıların izini sürmeyi amaçlıyor. Bilincin gerek zihin gerek ruh olarak, daha çok da her iki veçhesiyle birden tezahür ettiği deneylerin peşinde ilerlerken tarihçi John Lardas Modern, Foucault’nun soykütük yöntemine başvurarak 19. yüzyılın ikinci yarısından İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme ve nihayet günümüze dek uzanan bir zaman kesitinde, genelgeçer bilim tarihi ve felsefesinin tasvir ettiğinden bambaşka bir manzaranın parçalarını birleştirmeye çabalıyor. Ve iki nöron arasında bir sinaps yakaladığımız her defasında bilgiyi not ederek bir hafıza kaydı açmayı ve soykütük inşasına başlamayı teşvik ediyor. Yeraltı edebiyatı ile devlet sırrı vasfındaki araştırmaların hangi ortak mutfaklarda hangi dolambaçları katederek buluştuğunu görmeye, idrak etmeye, düşünmeye davet ediyor.
Zaman – Zemin – Zuhur: Geçmişin Tiyatral Temsili – Doğrusal Perspektifli Resimden Minyatüre
Beliz Güçbilmez, Kolektif Kitap, 2023, 264 s.
Geçmiş’in izleri, şimdi’nin hızla akan zamansallığı ve geleceği tahayyül biçimleri sanatta, özellikle de tiyatro sanatında yapıta nasıl ve ne ölçüde yansıyor? Unutmaya ve hatırlamaya dair pratikler bizde ve Batı’da nasıl farklılaşıyor? “Unutuşun kolay ülkesinde” yaşayan bizler, geçmişi yok saymaya meylettikçe icra ettiğimiz herhangi bir sanat dalında sadece bugüne çağırabildiğimiz geçmiş temsillerine tutunuyor, hafıza kırıntılarımızla ona yepyeni bir beden şekillendiriyoruz. İşte bu yeni bedeni, zaten bir tür temsil yoluyla işleyen tiyatro sahnesine çıkardığımızda, hakikatten fazlasıyla uzak bir geçmiş imgesiyle kendimizi yanıltıyor olabilir miyiz? Zaman/Zemin/Zuhur’da Beliz Güçbilmez işte tam da böyle bir merakla, Osmanlı’dan köklenen, Tanzimat’la birlikte geçmişinden kopmaya niyetli üstelik Batı tiyatrosuna öykünen gerçekçiliğiyle, yeni kurulan cumhuriyetin gölgesinde filizlenen Türk tiyatrosunun bebek adımlarının peşine düşüyor. Güçbilmez kitabında Antik Yunan’dan beri süregelen Batılı tiyatro geleneğine özenen Türk tiyatrosunun çocukluğunu ve bir nevi ergenlik sancılarını dışarıdan, son derece detaycı ama bir o kadar da anlayışlı bir bakış açısıyla analiz etmeye çabalıyor.
Öngörülemeyen Bir Dünyada Yaşamak
Frederic Lenoir, Çev. Murat Erşen, İş Bankası Kültür Yayınları, 2023, 72 s.
Fransız düşünür Frédéric Lenoir “hayatta kalmaya ve olgunlaşmaya dair” bir kılavuz olarak tasarladığı bu kitabında pandemiden yola çıkarak daha genel bir soruna, kriz zamanlarında nasıl daha iyi yaşanabileceğine odaklanıyor. Stoacılar, Montaigne, Spinoza gibi geçmiş zaman filozoflarından aldığı ilhamla sinirbilim ve psikoloji kaynaklı daha çağdaş düşünceleri bir araya getirerek şu sorulara karşılık arıyor: “Gittikçe daha kaotik ve öngörülemez hale gelen bir dünyada nasıl sakin, hatta mutlu kalmaya çalışabiliriz? İstikrarımızı, dengemizi bozan bir gerçekliğe mümkün olduğunca olumlu bir şekilde uyum sağlamak için kendimizi nasıl değiştirebilir veya bakış açımızı nasıl dönüştürebiliriz?”
Zarlar Tanrı’yı Oynar mı? Belirsizliğin Matematiği
Ian Stewart, Alfa Bilim, 2023, 312 s.
Yanlış bir inanç vardır: Bir zar atıldığında eğer atış yönü, rüzgâr hızı vs gibi zarı etkileyen bütün fiziksel olgular bilinirse sonuç tahmin edilebilir. Bu inanç ne klasik fizikte ne de kuantum fiziğinde temellendirilebilir. Ama yine de pek çok kişi tarafından gözü kapalı savunulur, çünkü bazı şeyleri kesin olarak bilebileceğimize inanmak isteriz. Seçimi kimin kazanacağını, borsanın çöküp düşmeyeceğini veya bir şüphelinin kesinlikle suç işleyip işlemediğini öğrenebilmek isteriz. Oysa bir tesadüfi olayın sonucunu tahmin etmemiz istendiğinde, neredeyse her zaman yanılıyoruz. Stewart tarih boyunca olasılık matematiğinin gelişiminin özetini vererek, gerek bilebileceğimiz gerekse asla bilemeyeceğimiz şeylere dair şaşırtıcı ve tatmin edici bir anlatı sunmayı amaçlıyor.
20.Yüzyılda Ne Oldu?
Peter Sloterdijk, Çev. Mustafa Tüzel, Tellekt Yayınları, 2023, 280 s.
Çağdaş düşünür Peter Sloterdijk, önceki yüzyılın bizlere miras bıraktığı yükleri, öğretileri ve umutları farklı perspektiflerden irdeliyor. Okurlarını ters köşeye yatırmayı seven yazar, insanlık tarihine savaş, kıyım ve devrimleriyle damgasını vuran aşırı yüklü bu yüzyılı alışıldık tarihsel ya da ideolojik bakış açılarıyla ele almaz; çünkü kendi deyişiyle olaylara ve ideolojilere odaklanarak 20. yüzyılı anlamak olası değildir. Sloterdijk’a göre 20. yüzyılın baskın motifi, hakikati burada ve şimdi dolaysızca harekete geçirme iradesi olarak kendini gösteren şeydir. Geçmiş yüzyılı anlamak için ekonomiden felsefeye tüm alanlarda tümden yeni yaklaşımlara gereksinim olduğunu öne süren Sloterdijk; 20. Yüzyılda Ne Oldu? ile okurları Antroposen’in anlamı, insanların evcilleştirilmesi, denizin önemi, küreselleşmenin felsefi veçheleri gibi bir dizi ilgili konunun yanı sıra Derrida ve Heidegger’in siyaseti üzerine de yeniden düşünmeye davet ediyor.
Gizli Bilim – Zehir Savaşları ve İnsan Deneyleri Yüzyılı
Ulf Schmidt, Doruk Yayınları, 2023, 680 s.
Yirminci yüzyıl boyunca yüksek gizlilikteki tesislerde zehirli kimyasalları denemek için askerlerin kullanıldığı iddiaları, 1990’lı yılların başından beri medyada daha sıklıkla yer buluyor. Britanya’da 1939 ve 1989 yılları arasında 21 binden fazla ordu mensubu bu gizli deneylere katıldı. Bazıları kendi deneyimlerini zararsız olarak hatırlarken bazıları için nahoş, bazıları için zararlı bir deneyimdi ve bazı vakalar da ölümle sonuçlandı.
Gizli Bilim, geçmişte ittifak kuvvetlerini oluşturan ülkelerin özellikle Britanya’nın, Birleşik Devletler’in ve Kanada’nın kimyasal ve biyolojik silahlarının tarihinin izini süren ilk çalışma olarak önem kazanıyor. Etik konulardan askeri bilim kültürüne, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda ilk kez kimyasal silah kullanmasıyla gelişen durumlardan uluslararası toplumun -halen süren- bu silahları yasaklama çabalarına kadar geniş bir kapsam okuyucuya sunuluyor. Yazar, ittifak güçlerinin özellikle de Britanya’nın o günlerdeki durumlara ve değerlere göre bu alandaki yargılamalarını etik ve güvenilirlik açısından sorguluyor. Bunu yaparak yüksek gizlilikteki araştırma kuruluşlarındaki karmaşık dinamikleri anlatıyor. Kimyasal ve biyolojik savaş birlikleri oluşturmak amacında ve kapasitesinde olan bu kuruluşların kadrolarının büyük kısmı ordu yetkilileri, biliminsanları ve uzman sivil görevlilerden oluşuyordu. Bu kadrolar, sürekli gelişen, sonu olmayan ulusal tehditler tanımlamak ve inşa etmek, bunlara karşı stratejiler geliştirmek için devasa bütçeler ve insana en zararlı malzemeleri kullanarak deneysel çalışmalar yaptılar. Gizli Bilim, belgeler ışığında bu deneyleri ve ortaya çıkan sonuçları, kapsamlı bir biçimde, bilim etiği çerçevesinde tartışmaya açıyor.
Dünyayı Yeniden Efsunlamak: Müşterekler Siyaseti ve Feminizm
Silvia Federici, Çev. Ebru Kılıç, Sel Yayınları, 2023, 280 s.
Silvia Federici, Marx’ın tanımladığı şekliyle ilksel birikimin, köylüleri ücrete tabi ve disipline edilmiş bir proletarya ordusuna dönüştüren arazi gaspının, kapitalizmin başlangıçtaki değil süreğen bir önkoşulu olduğunu, bunun da toplumsal yeniden üretim alanında kadınların ev içi emeğinin sömürülmesiyle taçlandırıldığını ileri sürerek, özellikle 1970’lerde, feminist harekete önemli bir ivme kazandırmıştır. Kapitalizme yönelik bu eleştiri çerçevesini hem teorik hem pratik düzeyde istikrarlı bir biçimde sürdürerek günümüze kadar taşıyan Federici, Dünyayı Yeniden Efsunlamak’ta gezegenin dört bir yanında yaşanaduran yeni çitlemeler ve bu bağlamda tartışılan müşterekler meselesinde, küresel kapitali st birikim sürecinin, borçlandırma vasıtasıyla yeniden üretimin yeni bir finans kaynağına dönüştürüldüğü güncel evresinin göz ardı edilen boyutları üzerinde ısrarla durarak, feminist perspektif adına içe dönük eleştiriler de barındıran çok katlı bir cephe açıyor. Kapitalizmin çitlemelere, yani öncesinde kullanım hakkı örfi kurallar kapsamında topluluklara ait kılınan kaynakların zor kullanılarak temellük edilmesine dayandığını savlayan Federici, buna karşı savunulması gereken “müştereklerin” ortak mülkiyetten ziyade bir toplumsal ilişkiler bütününe işaret ettiğinin altını çiziyor. Bu ilişkilerin var ettiği özerkliğin ise hayatın ve emeğin mevcut kapitalist örgütlenmesi karşısında direnç ve direniş alanları açtığı tespitinden hareketle, yerli halkların, sularına ve topraklarına göz diken kapitalist düzene karşı verdiği mücadeleye dikkat çekerken, söz konusu ilişkilerin daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde yeniden inşasında toplumsal cinsiyetin önemli bir kaldıraç görevi göreceğini iddia ediyor.
Beagle Yolculuğu
Charles Darwin, Ayrıntı Yayınları, 2023, 393 s.
Güney Amerika (Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, Ekvator…), Galapagos Takımadaları, Havai, Yeni Zelenda, Avustralya gibi dünyanın birçok bölgesini dolaşarak bitki ve hayvanları toplamak, onları değerlendirerek gözlemlerini teorik bir çerçeveye oturtmak 22 yaşındaki Charles Darwin’in temel amacıydı.Bugünün koşullarında kolaymış gibi görünen bu gezi, o günlerde büyük bir özveri gerektiriyordu. Beş yıl süren bu gezi sırasında genç Darwin deniz tutması dahil bir dizi hastalığa katlanmak zorunda kalmıştı. Bir yanda daha önce görmediği olağanüstü canlılarla tanışıp onları Doğa Tarihi Müzesi’nin en önemli koleksiyonu olarak derlerken, diğer yanda İspanyol işgalcilerin yerli halklar üzerindeki baskı ve katliamlarına, köleliğin iğrenç yüzüne tanık olur. Darwin’in eserleri Türkçede ilk kez bir arada basılıyor. Ayrıntı Yayınları, iki Pulitzer ödüllü Edward O. Wilson’un derleyerek illüstrasyonlarla zenginleştirdiği Beagle Yolculuğu’ndan (1845) sonra Türlerin Kökeni (1859), İnsanın Türeyişi (1871) ve İnsan ve Hayvanlarda Duyuların İfadesi (1872) kitaplarını da yayımlayarak külliyatı tamamlayıp tek bir kutu içinde okurlarla buluşturmayı amaçlıyor. Ölümünden 123 yıl sonra büyük bilim insanına bir saygı duruşu niteliğinde bu çalışmalar.
Cengiz Han’dan Timur’a Moğol Tarihi
Abraham Constantin Mouradgea D’ohsson, Dorlion Yayınları, 2023.
Moğollar kendilerine dair yazılı bir şeyler bırakmamışlardır. Kendileri hakkındaki bilgiler ise genellikle Rusya, Polonya ve Macar tarihlerinden alınmaktadır. XIII. yüzyılda Moğolistan’ı dolaşan seyyahların kaleme aldıkları eserlerinde de Moğolların adetlerine dair açıklama ve ayrıntılara tesadüf edilmektedir. Moğollara dair en değerli bilgileri, Arap ve İran tarihçileri vermektedir. Bu hususta elde Arapça ve Farsça yazılmış çok sayıda el yazması tarih kitabı bulunmaktadır. Bu eser, XIII. Asrın Başlarında Orta Asya’da Türkler, Tatarlar ve Moğollar, Cengiz Han’ın Ortaya Çıkışı, İlk Faaliyetleri ve Moğol İmparatorluğuna Giden Süreç, Cengiz Han’ın Çin’i İstilası, Moğolların Karahıtay Topraklarını İstilası ve Küçlük Han İdaresinin Ortadan Kaldırılması, Harezm İmparatorluğu ve Türkistanda Harezmlilerle Moğolların Savaşı, Harezm İmparatorluğu Üzerine Cengiz Han’ın Yürümesi, Harzemşahlar Devletinin Yıkılması ve Moğolların Harezm’i Tahripleri, Moğol İstilasının Asya Dışına Taşması ve Kıpçak İlinin İstilası, Tangut Krallığının Yıkılması, Cengiz Han’ın Son Seferi ve Ölümü, Moğolların Avrupa’da Hakimiyet Kurma Çabaları, Güyük Han, Kubilay Han, Kubilay Döneminde Moğol İmparatorluğu ve Bu İmparatorluğun İdari, Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Timur ve Halefleri, Babür Han ve Halefleri Cengiz’in Soy Ağacı… gibi konuları ayrıntılı bir şekilde ele alarak, Moğol tarihinin kapsamlı bir incelmesini yapmaktadır.
Almanya’da Dinin ve Felsefenin Tarihi Üstüne
Heinrich Heine, Dergah Yayınları, 2023, 197 s.
Heine’nin gündelik siyasetten uzaklaşarak uğraştığı sanatla, dinle ve felsefeyle daha yakından bağlantılı olan ve sansür nedeniyle bir polemik metnine dönüştüğünü söylediği Almanya’da Dinin ve Felsefenin Tarihi Üstüne her ne kadar, Heine’nin Romantizm Okulu’nun önsözünde belirttiği gibi, bir edebiyat tarihine giriş olarak planlanmış olsa da Romantizm Okulu’ndan ayrı olarak, Salon’un ikinci bölümü olarak yayımlandı. Metin aslında 3 kitaptan oluşacak bir ikinci De l’Allemagne’ın parçası olarak tasarlanmıştı. Bu kitap ADFT ve Romantizm Okulu ile birlikte Almanya’da Hıristiyanlık sonrasının dinsel, felsefi ve edebi gelişmelerini, 1834’te yayımlayacağı Elementargeister (Doğa Ruhları) ile Hıristiyanlık öncesi Alman mitolojisini ve halk inanışlarını okuyucuya sunacaktır. Ancak hem kişisel hem de siyasi nedenlerle bu üç kitap bir türlü bir arada yayımlanamaz. Bu üç kitap içerisinde elinizde tuttuğunuz kitapsa onun felsefe ve din konusundaki konumunun tanığıdır, en azından metni yazdığı dönem için.
Metafor – Analitik Felsefe Yaklaşımı
Tuncay Turna, Nobel Bilimsel Yayınlar, 2023 178 s.
Nedir metafor? Bu soruyu; felsefe, edebiyat ve dilbilim alanlarının üçü de cevaplamaya çalışır. Böylece bu disiplinlerin verdikleri cevapların ortak noktaları, bize bir temel sunar. Ancak felsefe alanındaki araştırmalar, metaforu kendi özel yapısı kadar dilin ayrılmaz parçalarından birisi olması yönüyle de ele alır. Doğrusu sorunumuz sadece metaforu tanımlamak değil aynı zamanda metaforun ve dilin varoluşunu açıklayabilmektir. Böylece “Metafor nedir?” sorusu kadar “Metafor nasıl mümkündür?” ve “Dil, metaforla birlikte nasıl mümkündür?” soruları da önem kazanır. Son yarım yüzyılda analitik felsefe geleneğine ait anlam kuramları, bir alt başlık olarak metaforun da açıklamasını vermeyi daha sık yapar oldu. Bu çalışma analitik kuramların ilk örneklerinden hareketle John Searle ve Donald Davidson’ın metafor kuramlarını birbiriyle karşılaştırmalı olarak inceliyor. Bunun için öncelikle metafor konusunu edebiyat ve dilbilim yönüyle ele alıyor. Sonrasında Searle ve Davidson’ın dil ve anlam kuramlarını genel hatlarıyla ortaya koyuyor. Karşılaştırmalı incelemenin sonucunda ise metafor-dil olarak adlandırılan bir öneri sunuyor.
Roma Tarihi Cilt 3 – İtalya Birliğinden Kartaca ve Yunan Devletlerinin Boyunduruk Altına Alınmasına
Theodor Mommsen, Say Yayınları, 2023, 480 s.
Klasik tarihçi Theodor Mommsen 1854-1856 yılları arasında Roma Tarihi isimli eserini yayınladı. Çalışmaları bilim camiası ve okuyucular tarafından büyük beğeni toplayan Mommsen 1902 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü ve “tarihsel yazma sanatının yaşayan en büyük ustası” olarak onurlandırıldı. Roma’yı yücelten Aydınlanma yaklaşımını reddeden Mommsen bunun yerine yeni ve titiz bir kaynak eleştirisinin rehberliğinde Roma tarihinin mitolojiden arındırılmasını sağladı. Canlı ve ilgi çekici bir tarzda, klasik fikirleri ifade etmek için modern terimleri kullanan Mommsen on dokuzuncu yüzyıl ile Antik Roma arasında paralellikler ortaya koymayı başardı. Roma’nın kökenlerinin açıklandığı birinci cilt ve İtalya Yarımadası’nda nasıl egemenlik kurduğunun anlatıldığı ikinci ciltten sonra bu kez Roma’nın Kartaca ve Makedonya ile yaptığı savaşlarla nasıl bir dünya imparatorluğuna dönüştüğü aktarılıyor.
Kars Rumları – Kostandinos Knigopulos’un Anılarında Güneybatı Kafkasya
Erkan Karagöz, Su Yayınevi, 2023.
Bu kitap, dönemde Kars yöresinde uyum içinde, kardeşçe yaşayan ve o topraktan çıkan ekmeği bölüşen, Rumların, Türklerin, Ermenilerin, Kürtlerin ve Malakanların ortak hayatına dair bir şahitlik ve dolayısıyla bir keşif olma iddiasını taşıyor. Ortak gelenek, görenek ve adetleriyle yaratılan bu özgün medeniyet, etnik veya dilsel aidiyetten bağımsız olarak, insanı aydınlatmakta, onu değerli kılmakta ve örnek olmaya çalışıyor. Yine bu günü yaşayanlar için de bir tanıklık ve bir keşif olma iddiasında. Yazar kitabını şöyle açıklıyor: Bu eser, ulusların ve halkların uyumlu birlikteliğine ve yoldaşlığına dair tüm bu tanıklıklarla, yeni bir değerlendirme ve yönlendirmedir. Umarım sayın okuyucular bu çalışma vasıtasıyla geçmişte Kars’ta yaşayanlar ve yaşananlar hakkında detaylı bilgilere sahip olacaklar, yanlış bilinen gerçekleri öğrenme imkânı bulacaklar.