Ana Sayfa Dergi Sayıları 256. Sayı Shakespeare nasıl biriydi?

Shakespeare nasıl biriydi?

Bir oyunun anlatı malzemesini seçtikten sonra Shakespeare bir olay örgüsü, bir heykeltraşın bakarak çalışabileceği bir makete veya mimarın zemin planına ya da senaristin akış şemasına benzeyen bir tür kurgu - ona oyunun yapısını verecek bir hikâye bütünü yaratmak, anlatı malzemesine nasıl giriş yapacağına, nasıl karakterlerini ete kemiğe büründüreceğine, isteyebileceği ikincil hikâyeleri veya başka malzemeleri ana hikâyeye nasıl katıp şekillendireceğine, nihayet hepsini nasıl bir sonra taşıyacağına karar vermek zorundaydı. Ve bütün bunları tiyatroların fiziksel yapılarına ve elindeki aktörler kumpanyasının güçlü yanlarına ve sınırlarına uygun olacak şekilde yapmak zorundaydı.

572

Ümit Erlim

William Shakespeare’in eserleri yüzyıllardır sahneleniyor, inceleniyor, uyarlanıyor ve yeniden yazılıyor. Ama Shakespeare gerçekte nasıl biriydi? Nasıl bir adamdı? Kimdi? Yaşamı, kişiliği, tiyatroya olan tutkusu ve yaşadığı çağla ilişkisi hakkında ne kadar bilgiye sahibiz?

Shakespeare çalışmaları alanında en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Stanley Wells, Shakespeare Nasıl Biriydi? isimli eseriyle, okuru Shakespeare hakkında daha önce sorulmamış dört sorunun ışığında bir yolculuğa çıkarıyor. Kitap, Wells’in Nisan ve Mayıs 2020’de, 90. yaşını kutlamak için davet edildiği Stratford-upon-Avon’da, Shakespeare Birthplace Trust binasındaki Shakespeare Centre’da verilmek üzere yazdığı dört konferansın sonradan üzerine tekrar düşünülmüş metinlerinden oluşuyor. Anlatı diliyle yazılmış olması nedeniyle, zaman zaman anlaşılması güç kısımlarda bile okuyucunun son derece rahatlıkla hikayeye dahil olabileceği bir tasarı oluşturuyor. Tabii ki bunda çevirmen Hamdi Koç’un detaylıca düşünülmüş özenli aktarımının da katkısının altını çizmek gerekiyor.

Birinci bölüm, “Ne Tür Bir Adamdı?” sorusunun peşine düşüyor. Özellikle Shakespeare’in hayatı hakkında kısıtlı bilgiye sahip olmamız, kişisel belgelerin azlığı, tüm düşünsel yoğunluğuna rağmen bu eserin aşması gereken zorluklardan biri olarak karşımıza çıkıyor, diye belirtiyor Wells. Bununla birlikte oyunlarının sadece hayal ürünü olarak kalmayıp biçim ve dil olarak çoğunlukla tarihsel olaylara ve başka insanların anlatılarına da bağlı olarak şekillenmesi, bu anlatıyı oldukça ilgi çekici hale getiriyor. Meslek hayatına oyuncu olarak başlayıp ardından tiyatro yöneticiliği yapan, bir oyun yazarı olarak tanınırlığı dünyanın bir ucundan diğerine kadar uzanan bu tiyatro insanının nasıl bir kişi olduğu dürüstlükle tanımlanıp aktarılıyor.

Stanley Wells.

İkinci bölümde, Shakespeare’in bir oyunu yazma süreci ile ilgili bilgilere ulaşıyoruz. Burada dikkat çeken unsurlardan biri meslek hayatı boyunca yasal, toplumsal mecburiyetler ve devlet sansürünün Shakespeare’in yazımında ona ayak bağı olmasıdır. Örneğin, İncil’de geçen konular hakkında oyun yazmanın yasaklanması veya konulan bir yasa ile oyuncuların sahnede açık saçık ifadeler kullanmasının yasaklanması gibi dış faktörlerle bir yazarın mücadele etme yöntemlerini dinliyoruz. Hikayelerini nasıl seçtiği, anlatı yaratma stratejileri, yazma eylemi, türler arasında kurduğu bağlam, metinlerinin sahnelenme süreci ile ilgili kısa ve yalın yorumlara tanık oluyoruz. Shakespeare’in her oyununun kendine has sese sahip olmasını, Wells sanatçının profesyonelliğinin ve sanatsal ahlakının eşit ölçüde göstergesi olarak tanımlıyor. Bu bölümde özellikle oyunları nasıl yazdığını ve farklı oyunları arasındaki bağlantıları görmek, metinlerinin sahnelenmesi sırasında arka planda yaşananlara tanık olmak oldukça merak uyandırıcı. Oyun metinlerinin esnekliği, bugün özellikle Shakespeare sahnelemelerinin, uyarlamalarının ve yeniden yazımlarının bu kadar çeşitli olmasının ana sebeplerinden bir tanesidir. Bu esneklik aynı zamanda Shakespeare’in metinlerinin yazım aşamasındaki üretkenliğine ve özgünlüğüne bağlanabilir.

Yazar, üçüncü bölümle birlikte sonelerin ışığında yazarın içsel yolculuğuna odaklanıp, son bölümde Shakespeare’i nelerin güldürdüğü ile ilgileniyor. 1591’den 1597’ye uzanan zaman diliminde on yedi tane sone kitabı yayınlanmış ardından bu moda bir anda sona ermiştir. Bu sonelerin ortak özellikleri tutarlı olmaları ve erkek aşığın yakarışlarına kayıtsız kalan belirsiz bir kadın figürüne yönelik olmasıdır. Özellikle soneler, Shakespeare’in kişisel ve sosyal hayatına farklı derecelerde ışık tutan bir çeşitliliktedir. Wells’in “duygusal otobiyografi” diye tanımladığı soneler, bizi Shakespeare’in gerçekten neye benzediği sorusunun cevabına en çok yaklaştıran eseridir. Stratfort’taki ve Londra’daki toplumsal ve kişisel konumuyla ilişkilidir. Bunun ardından gelen bölümde, Shakespeare’i güldüren şeyler üzerine düşünmek özellikle oyunlarındaki komedi unsurlarını gözden kaçırmamak adına önemli anahtarlar barındırıyor. Shakespeare için edebiyatçıdan çok tiyatrocuydu diyebiliriz. Wells’e göre bunun sebebi; oyunları sonradan basılsa bile aslında sahnelenmesi için gösterdiği çabayı, basımı için göstermemiş olmasıdır. Hem sanatsal hem de düşünsel olarak hırslı olması, başkalarına odaklanmak yerine kendi üzerinde deneyler yapması, başarıya sırtını yaslayıp aynı tip oyunları yazmamış olması, hem kendini hem de seyircisini ileriye doğru zorlamaya devam etmesi aslında bugüne ve bugünün sanatçılarına tekrar tekrar düşünülmesi gereken bir yol haritası oluşturuyor.

Stanley Wells, yalnızca bir biyografi yazmakla kalmıyor; Shakespeare’in boşluklarla dolu hayatı üzerinden onun estetik anlayışıyla tarihsel ve toplumsal dönüşümler arasındaki ilişkileri de görünür kılıyor. Shakespeare’in tiyatroya bakışı, kendini sahnenin diliyle ifade edişi ve yaşamı boyunca tiyatroya adanmışlığı, Wells’in anlatısında oldukça net bir şekilde ortaya konuyor. Kitap, aynı zamanda Shakespeare’in özel hayatına dair merak uyandıran pek çok detaya da yer veriyor. Bazı bilgiler kesinlik taşımasa da, okura onun yaşamına dair bir tür tanıklık hissi veriyor. Wells’in titizliği, anlatımındaki duruluk ve özgün yaklaşımı, kitabı sade bir biyografi çalışması olmaktan çıkarıp akademik bir kaynağa da dönüştürüyor. Hamdi Koç’un özenli çevirisiyle Türkçeye kazandırılan bu eser, Shakespeare’i sadece yazdıklarıyla değil, bir insan, bir sanatçı ve bir çağın tanığı olarak tanımak isteyen herkes için vazgeçilmez bir okuma önerisi.

Shakespeare Nasıl Biriydi?, Stanley Wells, Çev. Hamdi Koç, Koç Üniversitesi Yayınları, 2025, 144 s.