Ana Sayfa Biyoloji Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?

Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?

7412
0
İlüstrasyon: José Antonio Zapata

Sorularla Bilim köşemize evrenin başlangıcı tartışmasına ilişkin bir soruyla başlamıştık. Büyük Patlama bilimsel alfabenin ilk harfiyse hemen sonra evrim gelir. Bu nedenle bu soruya değinmeden geçmemiz düşünülemez: Evrim nedir?

Bu soruya Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Özbek, 50 Soruda İnsanın Tarihöncesi Evrimi (1) başlıklı kitabında şöyle yanıt veriyor:

“Evrim nedir? Evrim süreci nasıl işler?

“Evrim, bazı çevrelerde, sahip oldukları önyargılar ve kökleşmiş inançlar üzerinden evrimi değerlendirmeye çalışmaları nedeniyle, genellikle tepki uyandıran bir kavram olarak algılanır. Oysa evrim denilen bu olgu biz canlılarla her zaman var oldu. Ortama en iyi uyum sağlama, dolayısıyla hayatta kalma koşulu sadece fiziksel güçle açıklanamaz; aynı zamanda bulunduğu koşulları kendi temel gereksinimleri için en iyi biçimde kullanan canlıların hayatta kalması ilkesine dayanır. Bunu hem fosillerden hem de genetik araştırmalarından biliyoruz. Daima bir değişim ve yenilikle işlemeye devam eden evrim sürecinin üç unsur üzerine temellendiğini görmekteyiz. Bunlar sırasıyla mutasyon, varyasyon (genetik çeşitlilik) ve doğal ayıklanmadır. Evrimin işleyişinde devreye giren bu üç temel faktörün ardışık bir düzen içinde işlediğini görürüz; bir başka deyişle mutasyon olmadan genetik çeşitlilik ortaya çıkmaz, genetik çeşitlilik olmadan da doğal ayıklanma süreci işlevini sürdüremez.

Evrimin üç temel unsuru mutasyon, varyasyon (genetik çeşitlilik) ve doğal ayıklanmadır.

O halde bu üç unsurdan birinin işlevselliği bir öncekinin var olmasına bağlıdır. Mutasyon canlıda hücre düzeyinde çeşitli nedenlerden dolayı rastlantısal olarak meydana gelen bir değişmedir. Daha doğrusu DNA sarmalının baz çiftindeki dizilimde kopyalanma sırasında ortaya çıkan bir hatadır. Bu hata sonucunda bir genetik yenilik ortaya çıkar. Değişime uğrayan gen yeni bir kalıtsal özelliğin kodlanması demektir. Bu suretle yeni özellik topluluğun gen havuzunda yerini alır. Mutasyonlar tek başlarına yeni türlerin ortaya çıkmasına yol açmazlar; daha ziyade önceden var olan türler içinde genetik çeşitlenmeyi artırırlar. Yeni genlere sahip olan kuşaklar yaşadıkları ortama görece daha iyi uyum sağladıkları takdirde, başarılı biçimde üreyerek bir sonraki kuşağa bu genleri aktarır. Böylece seçilimci bir avantaja sahip olan genlerin topluluk içindeki sıklığı her kuşakta görece artar ve o genlerin belirlediği biyolojik özellikler gen havuzunda korunur. Ancak, burada önemle vurgulamak gerekir ki, bireylerin alışkanlıkları ve gereksinimleri hiçbir surette mutasyonların izleyeceği yol haritasını belirlemez. Bir başka deyişle canlılar hücrelerinde ne zaman ve hangi DNA baz çiftinde bir mutasyon olacağını öngöremez. Dolayısıyla, mutasyon rastlantısal ve öngörüsüzdür. Bunun yol açtığı genetik çeşitlenme üzerinde doğal ayıklanma mekanizmasının işlevi ise belirli bir mantığa dayanır; otomatik olarak iyi mutasyonları seçer, zararlı olanları ise büyük ölçüde eler. Gerçekten de zararlı mutasyonların tümü bir topluluğun gen havuzundan elenip gitmez, bazen düşük sıklıkta da olsa ilgili canlı grupta varlığını sürdürmeye devam eder. Buna en iyi örnek, talasemiya (Akdeniz anemisi) adı verilen kalıtsal hemolitik anormalliktir. Talasemiya, hemoglobin proteinin β-globin geninde ortaya çıkan toplam 180 farklı mutasyondan kaynaklanır. Bu zararlı mutasyonlardan 50’si Akdeniz bölgesinde tespit edilmiştir. Talasemiya dünyada en sık rastlanan genetik hastalıktır. Zararlı olan bir mutasyonun yol açtığı bu kalıtsal rahatsızlığın yeryüzünde bu denli yaygın olması anormal hemoglobin genini (mutant gen) taşıyan hastaların malaryaya karşı bağışıklık kazanmış olmalarıdır. O halde, zararlı olan bir mutasyon yeri geldiğinde belirli koşullar içinde genomunda bu anormal geni bulunduran bireylere seçilimsel bir avantaj kazandırabilir. O takdirde, evrim sürecinde ilgili toplumun bireylerinde kuşaklar boyu aktarılmaya devam eder.

Homo habilis

“Mutasyonlar yeni genetik çeşitlenme için tükenmez bir kaynak oluşturur. İşte bu kaynak üzerinde de doğal ayıklanmanın filtrasyon (süzme) işlevi başlar. Zaman içinde türlerin değişimine ortam hazırlar ve onların çevreye en iyi biçimde uyum sağlayarak evrimleşmesini olanaklı kılar. Ancak, her mutant gen her çevresel koşulda bir avantaj sağlamayabilir. Bazen bir canlı organizmanın giderek yok olmasına da neden olabilir. Evrim, yer ve zamana göre değişen çevresel koşullara bağlı olarak işler. Herhangi bir amaca yönelik değildir. Kendine bir hedef belirlemez. Daha doğrusu evrimin bir yol haritası söz konusu değildir. Geçen zamanı geri getiremediğimiz gibi, değişmiş olan canlıyı da eski haline döndüremeyiz. Örneğin insanlaşma sürecinde bir Homo sapiens hiçbir zaman 1,8 milyon yıl önce yaşamış olan Homo habilis’e dönüşmeyecektir.

“Bugün bir kuramdan ziyade artık bir olgu olarak kabul edilen evrim mekanizması zamana yayılan uzun bir süreçtir. Günümüzde artık bilim dünyası, canlıların evrim geçirip geçirmediği değil de, bu biyolojik evrimin nasıl işlediği üzerinde tartışmalar yapmaktadır. Canlılar dünyasındaki biyolojik çeşitliliğin nasıl oluştuğu ve bu çeşitliliğin ortaya çıkış nedenleri araştırılırken, zaman zaman bilimsel yaklaşımlar göz ardı edilmekte ya da çarpıtılmaktadır. Evrimin ilahi bir gücün varlığı ile ve canlı formların şu anda ulaştıkları evrimsel statüler amaçlanarak tasarlandıkları şeklinde açıklanması, var olan bilimsel verilere ters düşer.”

Sevgili Metin Hoca’nın da belirttiği gibi, günümüzde bilim dünyası canlıların evrim geçirip geçirmediği hakkında değil, evrimin nasıl işlediği üzerine araştırmalar/tartışmalar yapıyor. Evrimin işleyişine ilişkin şurada Kurzgesagt’ın çok başarılı bir görsel anlatımı var:

Haftaya başka sorularla görüşmek üzere…

Kaynaklar:
1) Özbek, Metin, 50 Soruda İnsanın Tarihöncesi Evrimi, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, İstanbul, 2015, ss. 49-51.
2) Video: Evrim Nasıl İşler? Kurzgesagt youtube kanalı, yayın tarihi: 11 Temmuz 2013.