Bilindiği gibi modern kimyanın kurucusu sayılan Antoine Laurent Lavoisier, Fransız Devriminin en ateşli döneminde 1794’te kafasını giyotine kaptırmıştır.
Varlıklı bir aileden gelen Lavoisier, köylülerden vergi toplayan Fermier General adlı şirkete bir milyon frank yatırarak önce ortak olmuş, sonra da en büyük ortaklardan birinin kızıyla evlenerek şirkette yöneticilik de kapmıştı. Gerek köylülerin nefret ettikleri bu kuruma ortak olması, gerekse kentteki tüccarların vergi kaçırmasını önlemek için Paris’in çevresine bir duvar örülmesi önerisine destek vermesi, Lavoisier’nin devrimin önde gelen iki sınıfının da (köylülük ve burjuvazi) tepkisini çekmesine yol açmıştı.
Ama yine de kafasını kurtarabilirdi. Giyotine gitmesine yol açan olay devrimin liderlerinden Jean Paul Marat ile kapışmasıdır.
Marat, üstüne vazifeymiş gibi, ateşin bir tür sıvı olduğunu savunan bir kitapçık yazar ve bu görüşünü o sıralar Lavoisier’nin başında bulunduğu Fransız Bilimler Akademisi’nin de onayladığı haberlerini yaymaya girişir.
Lavoisier bu haberi yalanlayıp, Marat’nın kitabına ilgi toplamak için tuttuğu yolu şiddetle kınayınca, kendisine etkin bir düşman daha kazanmış olur. Gazetesinde Lavoisier aleyhinde kampanya başlatan Marat, sonunda isteğine kavuşur ve devrimden önce köylüleri acımasızca sömürdüğü gerekçesiyle ünlü bilginin tutuklanmasını sağlar.
Mahkemede Lavoisier’nin bilime yaptığı katkılardan dolayı affedilmesini savunan avukatlara, yargıç Coffinhal’in verdiği talihsiz yanıt ünlüdür: “Cumhuriyet’in bilim adamlarına ihtiyacı yoktur!” Lavoisier giyotine gönderilir.
İşin ilginç yanı, Marat, Lavoisier’nin idamını görecek kadar bile yaşayamamış, idamdan kısa süre önce bir suikasta kurban gitmiştir.
Kaynak: Osman Gürel, Doğa Bilimleri Tarihi, İmge Kitabevi, Ağustos 2001.