Ana Sayfa Bilim Gündemi Joy Milne’nin çok özel burnu: Parkinson’un kokusunu alabiliyor!

Joy Milne’nin çok özel burnu: Parkinson’un kokusunu alabiliyor!

2171
0
Parkinson koku testi için yüzlerce insanın sebum örnekleri incelenecek. Kaynak: Pat Sullivan/AP.

Biliminsanları Parkinson hastalığına özgü belirleyici bir kokuyu temel alan test geliştirdi. Söz konusu kokuyu hissetme becerisine sahip nadir kişilerden biriyle yapılan ortak çalışmanın sonucunda geliştirilen test, titreme ve diğer klinik semptomların ortaya çıkmasından da önce tanı sağlayabilecek. Test sayesinde doktorların hastaları erkenden tespit etmesi ve hastalığın henüz çok erken evresinde olan kişileri belirleyebilmesi mümkün olacak. Böylece bu kişiler, beyin hücrelerini koruma altına alan deneysel ilaçlardan faydalanabilecek. Manchester Üniversitesi’nden Perdita Barran bu testin normal beyin yaşlanmasını Parkinson’a bağlı beyin hasarının ilk işaretlerinden ayırt edebildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Kişinin Parkinson hastalığına yakalanıp yakalanmadığını erkenden söyleyebilmek büyük fayda sağlayacak.”

Parkinson’un kokusunu almak kolay olmasa da hastalığa özgü misk kokusunu hissedebildiklerini bildiren kişiler mevcut. Emekli hemşire Joy Milne de bu ‘süper-koklayıcılardan’ biri. Kokuyu ilk defa kocası Les’e Parkinson tanısı konmadan 12 yıl önce fark etmiş. Ancak aldığı kokunun Parkinson’a özgü olduğunu yıllar sonra, kocasıyla birlikte katıldığı bir hasta destek programında, odadaki diğer tüm hastalardan da aynı kokunun geldiğini görünce anlamış. Biraz daha gözlem yapıp emin olunca konuyu Edinburgh Üniversitesi’nden Parkinson hastalığı üzerine çalışan nörobiyolog Tilo Kunath’a açmış. Kunath, Milne’nin becerisini sınamak üzere ona hasta ve sağlıklı kişilerin tişörtlerini koklatmış. Milne hasta kişilerin tişörtlerini sağlıklı olanlarınkinden mükemmelen ayırt edebilmiş; hatta sağlıklı tişörtlerden birinden daha aynı kokunun geldiğini belirtmiş, ve nitekim sekiz ay sonra bu tişörtün sahibine de Parkinson tanısı konmuş. Çalışmanın son aşamasında Kunath ve Milne’nin işbirliğine Barran da katılıp birlikte Parkinson’a bu kokuyu veren ana bileşeni bulmaya koyulmuşlar. Ekip öncelikle derideki bezelerden salgılanan mumsu sıvıdaki, yani sebumdaki bileşenlere, özellikle de Milne’nin kokunun en yoğun olduğunu söylediği sırtın üst kısımlarına odaklanmış. Parkinsonlu hastalardan ve sağlıklı gönüllülerden alınan sebum örneklerinde, kütle spektrometresi adı verilen bir yöntem aracılığıyla, uçucu kimyasalların seviyesi ölçülmüş. Sayıları binleri bulan kokulu bileşenler, farklı gruplar üzerinde çalışarak kokuda etkili olduğu düşünülen dört ana maddeye indirilebilmiş. Çalışmanın aşamalarını ACS Central Science dergisine sunan araştırmacılar, bu dört bileşenin harmanlanmasıyla ortaya çıkan kokunun Parkinson hastalarındaki misk kokusuyla aynı olduğunu Milne aracılığıyla doğruladıklarını söylüyorlar. Yapılan testlerde bu dört maddeden üçünün (eikozan, hipürik asit ve oktadekanal) Parkinson hastalarında normalden yüksek olduğu, dördüncünün yani perilik aldehidin ise daha düşük olduğu saptanmış. Şimdilerde sıra testin Parkinson hastalığını biliminsanlarından önce tespit edip edemeyeceğini anlama aşamasına geldi. Bunun için ekip Avusturya’da REM uyku bozuklukları üzerinde çalışan araştırmacılarla ortak bir çalışma başlattı; zira bu hastalığın belli bir tipine sahip kişilerin %50’sinde Parkinson gelişebileceği biliniyor. Barran tüm bu çabanın anlamını şöyle ifade ediyor: “Hastalığı erkenden tespit edebilirsek harika olacak. Böylece motor semptomlar ortaya çıkmadan Parkinson’u yakalayabilecek bir test olacak elimizde.”

Bu süreçte testin güvenilirliğinin doğrulanması için 1000’i aşkın Parkinson hastası ve yüzlerce sağlıklı bireyin sebumları incelenecek. Ayrıca kokudaki değişimlerin hastalıkta ilerlemeyi yansıtıp yansıtmadığına ya da Parkinson’un farklı tipleri ile bağlantısına bakılacak. Innsburck Tıp Fakültesi’nden nöroloji bölümü şefi Werner Poewe’nin de belirttiği üzere Parkinson’un teşhisini erkenden ve doğru biçimde koymak hastalara en doğru tavsiye ve tedavileri sunmak bakımından çok önemli. Poewe’nin ifadesiyle Parkinson’un kokusuna ilişkin keşif, hastalığın varlığını invazif olmayan bir test aracılığıyla gösterdiğinden bütünüyle yeni bir yaklaşım sunuyor. Tek ihtiyaç duyulan, hastanın ense bölgesinde dolandırılacak bir parça gazlı bez!

Araştırmacılar bu sayede Parkinson’un tipik işaretlerini ve semptomlarını henüz tam olarak geliştirmemiş olan erken evredeki kişilerin, hastalığın başlangıcını geciktirme ya da ortaya çıkmasını tamamen engelleme vaadi taşıyan yeni tedavilerle buluşmasını umuyor. Markette dolanırken aşırı kokulu raflardan uzak durmasını gerektirecek kadar hassas bir koku alma yeteneğine sahip Milne’nin kokusunu aldığı başka hastalıklar da var. Mesela Alzheimer’ın daha çok vanilya gibi koktuğunu, kanserinse toprağımsı bir kokusunun olduğunu söylüyor. Ama bunlardan önce Milne ve Manchester grubunun hedefinde belirleyici kokusundaki kimyasalları tespit edilecek bir başka hastalık daha var: Tüberküloz, yani verem!

Kaynak
Ian Sample, “‘Super-smeller’ helps develop swab test for Parkinson’s disease”, The Guardian, 20 Mart 2019.