‘Mars’ta hayat varmış’ temalı haberlerden bıkmış olabilirsiniz. Fakat hazır M87 galaksisinden gelen, insanlık tarihinin ilk kara delik fotoğrafının heyecanı hepimizi sarmışken Budapeşte HAS Astronomi ve Yeryüzü Bilimleri Araştırma Mekezi’nin yayımladığı yeni habere ufak da olsa bir yer açabilirsiniz belki; zira bu seferki Mars’ta yaşam bulguları epey çarpıcı.
Macaristanlı araştırmacıların Open Astronomy dergisinin 28 Mart sayısında yayımladıkları gözlemlerinin temelinde, bundan 42 yıl önce Antarktika’da bulunmuş olan ALH-77005 isimli meteorit yatıyor. Japonların 1977-78 yıllarında, Ulusal Kutup Araştırmaları Enstitüsü Antarktika misyonu kapsamında yürüttüğü çalışma esnasında keşfedilen ALH-77005, Mars’taki meteoritlerin %75’i ile aynı volkanik taş yapısını sergiliyor.
Şimdilerde, 175 milyon yıl yaşında olduğu düşünülen bu meteoritle ilgili bilinenlere, Mars’ta yaşam olabileceğine dair izler taşıdığı bilgisi de eklendi. Eklendi de, bunu söylemek için neden bu kadar beklendi? Cevap basit: Mars’a yollanan gözlem ve analiz cihazları arttıkça kızıl gezegenin toprak ve atmosfer bileşimini, dolayısıyla orayla ilişkili yapıların inceliklerini giderek daha iyi tanır ve ayırt eder olduk. Bu keşif araçlarından en meşhuru, yine bir NASA projesi olan ve Mars’a iniş yaptığı 2012 yazından bu yana yaşam izi arayan Curiosity olsa gerek. Kendisinin Mars atmosferinde tespit ettiği argon izotopu vesilesiyle ALH-77005 ve benzeri meteoritlerin aynı içeriği taşımalarına bağlı olarak Mars kökenli olduklarını doğrulaması çalışmalara hız kazandırmış. Görüntüleme tekniklerindeki keskinleşmenin payını da unutmamak gerekiyor elbette. Araştırmacıların bu çalışmada kullandıkları FTIR-ATR mikroskobu, optik mikroskobun keskinlik derecesini mikrodoku şablonlarını gösterecek kadar ileri düzeye taşıyan bir kapasite sergiliyor. İşte bu derin bakış sayesinde görülen şey, çok az bir yanılma payıyla, Mars’ın bir zamanlar canlılık barındırdığına işaret ediyor. Daha fazla kıvrandırmayıp, gördüklerinin tasvirine geçecek olursak…
Öncelikle belirtelim, aklınıza öyle bizim gezegeninkine benzer yapılar gelmesin. ALH-77005’te saptanan yaşam izi, geçmişteki mikroorganizmaların kalıntılarından veya bunların kayanın mineralleri üzerinde bıraktığı izlerden oluşan, küre veya iplik biçimli yapılardan ibaret. Araştırmacılar, meteoritin Dünya’ya giriş anında meydana gelen şok erime cepcikleri içinde özellikle yoğunlaştığını belirttikleri bu oluşumların, demir oksitleyici bakterilere ait olduğunu düşünüyor. Ayrıca bu cepciklerdeki demir, manganez, fosfor, çinko ve delta C13 yoğunluğunun da biyojeniteye, yani organik hayata işaret eden oranlarda olduğu görülmüş. Üstelik benzer bulguların 1866’da Ukrayna’ya düşen 500kg’lık Knyahinya ile 1852’de Romanya’ya düşen Mezö-Madaras meteoritlerinde de tespit edilmiş olması araştırmacıların canlılık tezini daha da güçlendiriyor.
Elbette bu kadar radikal bir konuda ikna olmak kolay değil. Özellikle de benzer bir iddianın 1996’da, yine Antarktika kökenli bir başka meteorit (ALH-84001) için ileri sürüldüğü, akabinde başka bazı araştırma grupları tarafından bu bulguların yanlış/aşırı yorumlanmış olduğunun belirtildiği hatırlanacak olursa. Üstelik ilk aşamada ortalık, dönemin ABD başkanı Bill Clinton konuyla ilgili açıklama yapacak kadar ayağa kalkmışken… O zamanlar ALH-84001 hakkında net bir sonuca varılamamıştı. Bakalım bilim camiasının ALH-77005 için son sözü ne olacak? Gezegen bilimcilerden biyologlara, kimyacılardan yerbilimcilere pek çok uzmanlık alanından biliminsanının ortak kanaatiyle verilebilecek bu karar, ALH-77005’i insanlık tarihinin en meşhur taşı mı yapacak, yoksa uzaydan gelen gökcisimleri yığınının şaibeli üyelerinden biri olarak mı bırakacak, göreceğiz.
Kaynak
1) Ildikó Gyollai ve ark., “Mineralized biosignatures in ALH-77005 Shergottite – Clues to Martian Life?”, Open Astronomy (2019). DOI: 10.1515/astro-2019-0002
2) Paul Scott Anderson, “New evidence for life in a Martian meteorite?”, EarthSky, 7 Nisan 2019.