Köy Enstitüleri, yürütülen politika ve karalamalar nedeniyle yarım asrı aşkın bir süre önce kapatılmalarına rağmen hâlâ öyküleri özlemle anlatılan, dinlenen, okunan özgün bir deneyim. Bulunduğu dönemde nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan köylülüğe karşı sorumluluk ve duyarlılık besleyen pek çok aydın ve eğitimciyi yetiştirmiş bu kurumların hakkında çok geniş bir yazın mevcut. Fakat hâlâ, insanlığın hafızasına kaydedilmek üzere bekleyen köy enstitüsü öyküleri, deneyimleri olduğuna şüphe yok. Firdevs Gümüşoğlu’nun yeni kitabı Sözlü ve Yazılı Belgeler Işığında Cılavuz Köy Enstitüsü, çok boyutlu bir deneyimi inceliyor, okuyucuya sistemli bir biçimde aktarıyor, dolayısıyla önemli bir katkı sunuyor.
Gümüşoğlu okuyucuyu kitaba hazırlarken bilimin yerini ve bir bilim insanı olarak duyduğu sorumluluğu Bahattin Akşit’ten bir alıntıyla açıklıyor: “…bulduğu bilgilerle insanların mutluluğuna engel olan zorlukları değiştirmekten ve bilimi tüm insanlığın toplumsal yaşamının kopmaz bir parçası durumuna getirerek onu yaymaktan ve öğretmekten de sorumludur. İşte budur benim anladığım işlevli ve insan yaşamıyla bütünleşmiş bilim ve bilim adamı. Bilim, bu yaşamdan ve toplumdan gelen kaynağı yadsıyıp ‘arı bilim’ olmak sevdasına düştüğü gün durgunlaşıp duracaktır. Bilimin ilerlemesi toplumun değişmesiyle gerçeklik kazanır.” Tüm araştırma bu anlayışın titizliği ile örülmüş. Cılavuz Köy Enstitüsü’nün heyecanlı macerasına, kendisini var eden dönemin toplumsal ve politik koşullarıyla etkileşimi ile birlikte enstitünün yerelde yarattığı dönüşümler eşlik ediyor.
Araştırmanın büyük bölümü, bugün Türkiye’nin farklı illerinde yaşamlarını sürdüren Cılavuz Köy Enstitüsü öğrencileri, eğitimcileri ve çalışanları ile yapılan sözlü tarih çalışmalarından oluşuyor. Dönemin sosyo-ekonomik koşulları, Cılavuz’daki ve enstitüdeki yaşam, tanıkların anlattıkları birbirinden ilginç, gülünç, hüzünlü, eğlenceli anıların içinden geçen okuyucunun zihninde canlanıyor. Çalışma, yalnızca enstitüde verilen eğitimin niteliği ile sınırlı değil. Enstitü içinde küçük-büyük, öğrenci-eğitmen, kadın-erkek ilişkilerini ve sosyal hayatı ele alarak, yaratılmaya çalışılan yeni toplumun niteliği üzerine detaylı fikir veriyor. Gümüşoğlu, cinsiyetçilik üzerine yaptığı çalışmaların deneyimi ve birikimiyle kadının ezilmesine karşı duyarlılığını kitabın tümüne işlemiş. Özellikle, bir zamanlar köy enstitüleri hakkında yapılan karalamalara bolca konu olan kadın-erkek ilişkilerini araştırmayı ihmal etmemiş. Kitabın ithaf edildiği Mehlika’nın öyküsü, yaratılmaya çalışılan eşitlikçi ortam ile hakim muhafazakar-erkek egemen yapı arasındaki çelişmelerin boyutunu gösteriyor.
Firdevs Gümüşoğlu, bu görüşmeleri kişilere ayrılan bölümlerle vermek yerine, soruları bölümleştirmeyi tercih ederek, anlatılanların karşılaştırmalı ve bütünlüklü okunmasını sağlamış. Köylülerin içinde bulunduğu yokluk, köylü çocuklarının yokluğun içindeki döngüden çıkıp kendilerine başka bir yaşam yaratma, öğretmen olma ülküsü ve heyecanı ile zorlu ve günlerce süren enstitüye varış yolculukları, öğrencilerin yaşamlarındaki dönüşüm vs. ayrı başlıklarda inceleniyor. Böylelikle hem yoksullukta ortak olanların, ortaklığı üretime dönüştürme çabası içinde deneyimledikleri ve hissettiklerinin nasıl benzediği ya da farklılaştığını görme fırsatımız oluyor; hem de kitap boyu yolculuğumuz ince ince örülmüş bir bütünlük içerisinde akıyor.
Sözlü tarih çalışmasının yanı sıra Gümüşoğlu’nun araştırması sırasında yararlandığı kaynaklardan biri Kars Gazetesi. 1950’lere kadar devlet politikalarının Kars yerelinde sözcülüğünü yapan gazete, enstitünün kurulması ve işler hale gelmesine verdiği önem nedeniyle her gelişmeyi ve duyuruyu sayfalarına taşıdığından, gerek devlet politikalarını kavramak gerekse enstitünün yaratım sürecini takip etmek için verimli bir kaynak olmuş.
Araştırmanın en ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bölümlerinden biri, yetmiş yıl sonra aynı coğrafyada, yatılı bir öğretmen okulunda eğitim gören çocuklarla yapılan anketin sonuçlarının bulunduğu bölüm. Cılavuz Köy Enstitüsü’nün öyküsünü, hâlâ heyecanını ve ideallerini kaybetmemiş mezunlarının dilinden bir masal gibi okuduktan sonra, günümüzün eğitim politikalarıyla şekillenen çocukların anket sorularına verdikleri, umutsuzluğun ve mutsuzluğun damladığı yanıtlar gerçeği suratımıza çarpıyor ve değişim arzumuzu keskinleştiriyor. Hüzün, kızgınlık ve özlemle kitaptan ayrılırken, artık anlatılarından tanıdığımız Cılavuz Köy Enstitüsü mezunlarının enstitüde ve görüşmeler sırasında çekilmiş fotoğraflarıyla, anıları ve deneyimin gerçekliğini iyice pekiştirerek ayrılıyoruz.
Firdevs Gümüşoğlu, kuşaktan kuşağa yiten hafızamızı tazelemek ve canlı tutmak için çıkmamız gereken bu keyifli yolculuğa hepimizi davet ediyor.