Japonya’da 11 Mart 2011’de üçlü felaket yaşandı: Büyük deprem (9,1 büyüklüğünde ilk kez), tsunami ve Fukuşima Nükleer Santralı kazası. Kazanın 10. yıldönümünde olayı yeniden anımsatmak, on yıl içinde hangi gelişmelerin yaşandığını özetlemek ve bu büyük felaketten hangi derslerin çıkarıldığını belirlemek istedik.
11 Mart 2011 günü Japon’ya Fukuşima nükleer reaktörlerinde ortaya çıkan kara yıkım (felaket) Çernobil kazasından sonra yaşanan en büyük nükleer kaza olarak tarihe geçti. Her ne kadar kazada doğrudan kimse ölmedi ve aşırı radyasyon dozu almadıysa da çevreye yayılan radyoaktif maddelerle hava, su, toprak ve binalar kirlenmiş, insanlar yerleşim yerlerinden uzaklaştırılmış, toprağın üst düzeyinin kazınıp taşınması, evlerin yıkanması, temizlenmesi uzun yıllar almış, insanların bir bölümü evlerine, yurtlarına dönemediğinden depresyona girmiş ve medya haberlerine göre bu nedenle ölümler, intiharlar olmuştur. Bugün de 4000 işçiyle çalışılan Fukuşima nükleer reaktörlerinde ergiyen uranyum yakıtın, malzemelerin, suların ve çevrenin temizlenmesinin daha 40-50 yıl süreceği ve bunlarla ilgili giderin 100 milyar usd’yi bulacağı kestiriliyor.
Fukuşima kazasının 10. yıldönümü nedeniyle, kazanın oluşu, önemi ve bugünkü durumla ilgili, tüm dünyada bilimsel, teknik ve popüler yayınlar yapılmaya başlandı. Dergimiz de aşağıdaki yazıyla, Fukuşima kazasının 4. ve 5. yıllarında yayımladığımız yazıları8,10 güncelleyerek, okuyucularımıza bugünkü durumu yansıtmayı amaçlıyor. İlgilenenler, Kaynakça’daki diğer yayınlara da bakabilirler.
Kaza nasıl oldu?
Japonya’da 11 Mart 2011 günü 9,1 büyüklüğündeki şiddetli depremle elektrik direklerinin yıkılması ve hatların kopmasıyla Fukuşima nükleer santralını özel durumlarda dışarıdan besleyen elektriğin kesildiğini, depremin ardından oluşan dev tsunami dalgalarının zemin altındaki ivedi elektrik üreteçlerini de sular altında bırakarak, santralın elektriksiz kaldığını biliyoruz. Reaktörler, deprem sinyalini alır almaz planlandığı gibi otomatik olarak durdurulmuş, büyük deprem sonucu binalarda herhangi önemli bir hasar olmamıştır. Durdurulan reaktörlerdeki nükleer yakıtın içindeki çok çeşitli radyoaktif maddelerin yayınladığı ve yıllarca da yayınlayacağı radyasyonun oluşturduğu aşırı ısı enerjisi, elektriksiz kalan pompaların çalıştırılamaması nedeniyle, soğutma suyuna aktarılamamış ve yakıt elemanlarında ergime oluşarak büyük kaza ortaya çıkmıştır.
Ayrıca koruyucu reaktör kabında (containment) hidrojen gazı patlamaları da ortaya çıkmış, bunlardan doğan yüksek basınçla duvarlarda çatlaklar oluşmuş, reaktör binasının havasındaki radyoaktif maddeler çevredeki havaya ulaşmıştır. Radyoaktif maddeler, hava akımlarıyla çok uzaklara taşınmış, yağışlar ve kuru serpintilerle özellikle yakınlardaki 10-20 km’lik bölgeyi radyoaktif bulaşmayla etkilemiş, yerleşim yerleri boşaltılmış, insanlar yıllarca yerlerinden, yurtlarından uzaklarda yaşamak zorunda kalmışlardır.
Özetle, Japonya’da 11 Mart 2011’de üçlü karayıkım (felaket) yaşandı:
1) Büyük deprem (9,1 büyüklüğünde ilk kez), 2) Tsunami ve 3) Fukuşima Nükleer Santralı kazası.
Reaktörlerin geçmişine bakış
1970’li yılların, General Electric, Fukuşima nükleer reaktörleri zaten başlangıçtan beri sorunluydu. Reaktörleri TEPCO şirketi işletiyordu. Reaktörlerin tümü kaynamalı sulu cinsten reaktörlerdi. İlk 4’ü 760 MWe (elektriksel) güçteydi. Son 2 reaktör 1067 ve 1325 MWe gücündeydiler.
Fukuşima reaktörlerindeki, reaktör binasını çevreleyen ‘Koruyucu Kabın’ (Containment), büyük bir reaktör kazasında ortaya çıkacak yüksek basınca dayanamayacağını daha 1970’de ABD Atom Enerjisi Kurumu uzmanları bir teknik raporla açıklamış olmasına ve bu Containment’ın bu şekilde yapılmaması gerektiğini bildirmiş olmasına rağmen, basınç düşürme sistemi yapılmadan Containment yapıldı ve reaktörler işletmeye açıldı. General Electric, o yıllarda kurduğu reaktörlerle birlikte bu değişikliği yapsaydı, bunun hem pahalıya mal olacağını hem de görünüm (image) yitireceğini düşünmüş olmalıydı.
Kiler katındaki ivedi elektrik üreteçlerinin de sular altında kalabileceği, uzmanlarca birçok kez açıklanmasına rağmen, bunlar üst katlara, hem yer sorunu olduğundan hem de ek gider oluşturacağından taşınmadılar.
2002 yılında TEPCO elemanlarının, 16 yıl boyunca, teknik raporları değiştirerek sistemlerdeki arıza ve kazaları gizledikleri, düzmece raporlar hazırladıkları ortaya çıkınca reaktörler durduruldu, ancak 2003 yılında bazı düzeltmelerden sonra tekrar işletildi.
Kazadan 10 gün önce ise çeşitli aletlerin, pompaların ve dizelli elektrik üreteçlerinin 11 yıldır bakımlarının tam yapılmadığı açıklanmıştı ama bunlar ciddiye alınmadı.
Kısacası: Kaza geliyorum diyordu.
Bazı birimler
Becquerel: Radyoaktivite birimi: 1 Bq: Saniyede 1 atom çekirdeği bozunumu olup çok küçüktür.
Sievert(Sv): Radyasyon doz birimi olup 1 Sv= 1Joule/kg (Gama ve Beta ışınları için Gray birimiyle aynıdır). Aslında 1 Sievert’lik doz, günlük yaşamda çok küçük bir doz olmakla birlikte, hücrelere enerji aktarımında ise çok büyük etkisi olduğundan bunun binde biri olan miliSv (mSv) kullanılıyor. Örneğin 1 yılda vücudumuzun aldığı doğal radyasyon dozu ortalama olarak kişi başına 2,4 mSv’dir.9
Fukuşima santralı, kazadan 10 yıl sonra bugün ne durumda?
Radyoaktif maddelerden temizleme, yıkama, barikat kurma, binaları kapsülleme ve reaktörleri soğutma çalışmaları sürüyor.
Kazadan 10 yıl sonra, bugün de, Fukuşima santral alanında günde 4000 kişi çalışıyor. Santralı işleten TEPCO şirketi nükleer santralın ilk 3 reaktör blokunun yakıt elemanları bekletme havuzlarındaki yakıt elemanlarını dışarı çıkarabilmek için hazırlıklar yapıyor. Ayrıca, çok yüksek radyasyon dozu nedeniyle içine girilemeyen reaktör binalarında uzaktan komutlu robotlar ve kameralarla reakör kabının (containment), binanın içinin ne durumda olduğu, ergimiş nükleer yakıt maddesinin bina içinde nerelerde ne miktarda dağıldığı araştırılıyor. Kameralar yüksek radyasyon dozu nedeniyle bir kaç saatte bozulduğundan/ergidiğinden sık sık değiştirilmeleri gerekiyor. Bu bilgiler elde edildikten sonra ergimiş nükleer yakıt maddesinin nasıl dışarıya çıkarılacağıyla ilgili uzaktan komutlu araç ve gereçlerin projelendirilip işe nasıl girişileceğinin iyice planlanması işçilerin fazla radyasyon dozu almamaları için gerekiyor. Temmuz 2017’de robot kameralarla 3. reaktör blokunun içinden ilk resimler alınarak yakıt maddesinin saçılımı görüldü. Benzer görüntüler 2. blokta Ocak 2018’de alındı.
TEPCO, reaktör binalarının iç durumunu daha iyi görüntüleyebilmek için myonentomografi denilen yeni bir teknik deneyerek bir çeşit taramayla (scanning) röntgen benzeri filmler de çekiyor. Böylelikle ergiyen yakıt maddesinin reaktör binasının içinde kaldığı, dışarı sızıp sızmadığı bilgileri elde ediliyor.
Bu araştırmalar ve hesaplar sonunda Tepco, 1. blok reaktör kabında (Reactor Vessel, kazanında) pek yakıt maddesi kalmadığını, yakıt maddesinin reaktör binası koruyucu kabı içine (containment’a) dağıldığını gösteriyor. 2. reaktör bloğunda ise nükleer yakıt maddesinin daha çok reaktör kazanında kaldığı, 3 nolu blokta ise yakıt maddesinin bir miktarının reaktör kazanında, bir miktarının da containment’a dağıldığı hesaplanıyor.
Kazanın çevre halkına etkisi nasıl oldu?
Yaklaşık 400.000 kişi evlerinden uzaklaştırıldı. Bunlardan 130.000’i nükleer santralın 20 km çevresinden geliyor (Ev ve bahçelerine radyoaktif Sezum 137 bulaşması sonucu). Radyoaktif sezyumun epey temizlendiği yerlerde tekrar yerleşim yapılmaya başlandı. Ancak birçok kişi, “fazla radyasyonlu bölge” olarak düşündükleri eski oturdukları yerlere, yetkililerin açıklamalarına pek güvenemediklerinden, tekrar dönmeye çekiniyor.
Toplam 1 milyon kadar ev oturulamaz durumda. Deprem ve tsunami sonucu 16.000 kişi yaşamını yitirdi, 3200 kişi de kayıp.
Santralın10-20 km çevresi kazadan hemen sonra boşaltıldığından, Çernobil’deki durumun aksine insanlar gereksiz yere radyasyon dozu almadılar. Çernobil’de ise kaza gizlendiğinden, ilk 3 günde yüksek iyot 131 dozu nedeniyle, daha sonraki yıllarda çocuklarda tiroit kanseri ortaya çıktı.
TEPCO şirketi, 1. ve 2. reaktör bloklarındaki nükleer yakıt elemanlarının dışarı çıkarılma işlerine ise ancak 2023 yılında başlanabileceğini açıklıyor. Reaktör binalarının dış duvarları zaten daha önce mantolanmış durumda ve metal örgülü ağlarla kaplı. Kaza geçirmeyen 4. reaktör blokundaki yakıt elemanları 2014’de ara depoya aktarılmıştı.
Corium
Nükleer yakıt ergimesiyle ortaya çıkan malzemeler şunlar: nükleer yakıt maddesi, ergimiş yakıt elemanları, diğer metaller, radyoaktivitenin içine işlediği beton duvarlar ve reaktör tabanı (Tüm bunlardan oluşan karışıma Corium deniyor). Bu malzemeler suyla soğutuluyor. Bugünkü bilgilere göre Corium’un herhangi bir nükleer reaksiyon oluşturması söz konusu değil. Corium’un özellikle nükleer yakıtın 1-3 reaktör binalarından dışarı nasıl çıkarılabileceğiyle ilgili çeşitli yol ve yöntemler üzerine çalışılıyor. Binalara su verilmesi ve sular altında Corium’un çıkarılması da düşünülüyor.
Bugünkü bilgilere göre 1-3 nolu reaktörlerin yakıt elemanları ergimiş olup, sıvı reaktör binaları içlerine akmıştır. Robotlarla binalarda çalışılıyor ve radyoaktif maddeler emiliyor ya da alınarak güvenli bidonlarda,özel tanklarda dışarıya taşınıyor.
Reaktör binalarında sıcaklık ve radyasyon doz hızı ne kadar?
Reaktör binaları içindeki durum önceki yıllardaki gibi olup güvenlik kılıfı içinde tabanda sıcaklık 20-30 derece C arasında. Santral alanın dış duvarı yakınında ölçülen yerel doz hızları 0,4 ile 1,5 mikroSv/h arasında. Bu değerler doğal radyasyon doz hızlarından 3 ile 10 kat daha fazla. Santraldan 5, 10 ve 20 km uzaklıktaki deniz suyunda ölçülen radyoaktivite derişimi Cs 134 ve Sr 90 için, WHO’nun verdiği sınır değerlerin çok altındadır. 10.000 km2 kadar yerleşim yeri genellikle toprak kazınarak özellikle Cs 137’den temizlendi. Taşınan toprağın 20 milyon m3 kadar olduğu kestiriliyor.
Radyoaktiviteyle bulaşmış suların bir miktar temizlenip depolanması
Reaktör binalarına günde 100 ile 500 m3 arasında yeraltı ve yağmur suyu giriyor. Yağış miktarına bağlı olarak Fukuşima santral alanında günde 50-100 m3 arasında radyoaktif maddelerle bulaşmış (radyoaktivitesi epey yüksek) suyun temizlenip depolanması gerekiyor. Bugüne kadar depolanan su miktarı 1 milyon m3 kadar olup bundan 10.000 m3 çok yüksek radyoaktif maddeli (Bu su tanklarının dış yüzlerindeki radyasyon doz hızı epey yüksek: 200-300 mSv/h dolayıda). Santral alanında 1000 kadar su deposu var ve alan 2021’de dolacak. Sonra biriken depoların nereye konacağı henüz belli değil (2018 verileri).
Yeraltı suyunun reaktör binalarına girmemesi (duruma göre kontrollü girmesi) için, 2017 yılında binalar, toprak altından çepe çevre soğutmalı koruma duvarıyla çevrildi. ‘Buz duvarı’ denilen duvar soğutularak yeraltı suyunun donarak binaya girmesi önleniyor. İçeride günde 140 ton kadar yeni radyoaktif maddelerle bulaşmış suların oluşmaması düşünüldü ama şimdiye kadar başarılı bir sonuç alınamadı. Bu duvarın yapımının ve soğutulmasının gideri epey yüksek. Duvarın yapım giderlerinden başka, duvarın soğutulması için gereken elektrik 15 bin nüfuslu bir yerleşim yerinin kullanabileceği elektrik enerjisi miktarı kadar fazla (44 milyon kWh).
TEPCO binalardaki su düzeyini, yeraltı suyu düzeyinin biraz altında tutarak, binalara su girmesini sağıyor ve böylelikle binalardaki radyoaktiviteli suların dışarıya sızmasını önlüyor. Bugün 1000-1200 büyük su bidonunda yaklaşık 2 milyon m3 radyoaktiviteli su depolarda bekliyor. Bunlardan çoğundaki kirli sulardaki radyoaktif maddeler trityum dışında, daha önce filtre sisteminden geçiriliyor. Özellikle iyot, sezyum ve stronsyum filtre ediliyor. Depolanan kirli suların % 70’den fazlası çevreye verilebilecek sınır değerleri aşmış durumda. Bunların tekrar filtre edilmesi düşünülüyor. Gitgide artan kirli su miktarını depolayabilmek için yaklaşık 1,5 milyon m3’lük depo gerekiyor. Sıvı ve katı atık depolarıyla, tanklarıyla santral alanı (şekildeki gibi) dolmuş durumda.
Reaktörlerin çevresindeki alan ancak 30-40 yılda temizlenebilecek ve bunun 100 milyar doları geçeceği kestiriliyor.
Temizlendikten sonra denize verilen atık sular
Denize kontrollü olarak akıtılan filtre edilmiş kirli sulardaki radyoaktivite sınırları, IAEA ile görüşmeler yapılarak, bunlar belirleniyor.
Fukuşima santralında depolanan sulardaki radyoaktif maddeler, trityum dışında temizleniyor. Trityumlu suların okyanusa verilip verilemeyeceği ise ilgili balıkçılık örgütleri, yetkili kurumlarca ve TEPCO uzmanlarıyla birlikte görüşülüyor. Temizlenerek sınır değerlerin altına inen suların depolardan denize verilmesini balıkçılık örgütlerinin sonunda kabul ettikleri medyada yer alıyor.
Hangi radyoaktif maddeler çevreye ulaştı ve halkta radyasyon dozu oluşturdu?
Fukuşima bölgesinde çevrede etkili olan en önemli radyoizotoplar: Cs 134 ve Cs 137 olmuşlardır.
1) Radyasyon dozunun oluşmasına en büyük katkı vücudun dıştan ışınlanmasından gelmiştir (20 mSv’den daha az, 2012 WHO değerleri: 1-10 mSv, 2 yerde 50 mSv kadar).
2) Vücudun içten ışınlanması, sıkı besin kontrolleri nedeniyle önemsiz kaldı (besinlerde yapılmakta olan radyoaktivite ölçümleri ve kontroller uzun süre devam edecek).
3) Japonya’nın her yerinde Fukuşima kaynaklı radyoizotoplar ölçülmüş ise de Fukuşima bölgesi en çok etkilenen bölge oldu.
Uluslararası araştırmalar (WHO, UNSCEAR) ve santral alanının temizlenmesi, reaktörlerin soğutulması, reaktörlerin çevresine set çekilmesi, havalandırma, filtreleme ve yakın çevrede koruyucu önlemler alınması gibi daha bir dizi önlem, onarım, bakım ve arındırma çalışmaları radyoaktivitenin daha fazla yayılmasını önlemekte olup bu çalışmalar daha 30-40 yıl sürecektir. Reaktörlerin 6’sı da ileride de çalıştırılmayacaktır.1-13
Çevrede yaşayanlar fazla radyasyon dozu aldılar mı?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bilimsel araştırmalarına göre, Fukuşima bölgesinin dışındaki yerleşim yerlerinde yaşayanların, Fukuşima kazası sonucu alabilecekleri ek yıllık doz 0,1 ile 10 mSv, Japonya’nın diğer bölgelerinde ek yıllık doz 0,1 ile 1 mSv arasında ve tüm dünya için ise ek yıllık dozun 0,01 mSv’in altında kalacağı hesaplanıyor.12
Fukuşima kazasının radyoaktif iyot (Iyot 131) ile en çok etkilediği bölgelerde hesaplanan yıllık tiroid dozu 10 ile 100 mSv arasında bekleniyor. Karşılaştırmak için: küçük çocuklar için Çernobil’de tiroid doz değeri 300 ile 1400 mSv idi ve orada birçok çocuk tiroid kanserine yakalandı.
Bu değerlerden de görüldüğü gibi Fukuşima kazasından hemen sonra bölgenin boşaltılması sonucu fazla radyasyon dozu alan olmadı.
Fukuşima’da radyasyon sonucu doğrudan kimse ölmedi. Ancak evlerinden uzaklaşmak zorunda kalan bazı kişilerde depresyon ve travma nedeniyle ölenlerin 1000’i aştığı, kanıtlanamasa da medyada yer aldı, alıyor.
Fukuşima personelinin aldığı radyasyon dozları
Bugüne kadar elde edilen bilgilere dayanarak, Fukuşima nükleer reaktörlerinde çalışan 15.000 kadar işçiden 111’inin 100 miliSievert’ten (mSv) daha çok radyasyon dozu aldığı belirlenmiştir. Bu doz, topluluk (kitle) ışınlamalarında kanser riskini en çok yüzde 1 kadar artırıyor. Kaza durumlarında çevreyi ve halkı daha büyük yıkımlara karşı koruma önlemlerinin alınmasını sağlamak amacıyla bir işçinin alabileceği doz sınırı 14 Mart 2011 günü 250 mSv değerine yükseltilmiştir. Bugüne kadar Fukuşima’da bu 250 mSv’lik dozu sadece 6 radyasyon işçisi aşmıştır. Kişi başına düşen radyasyon dozunu azaltmak amacıyla işçi sayısı artırılırken, bunların reaktörlerin yüksek radyasyonlu yerlerinde çalışma süreleri kısaltılmıştır. Ani radyasyon ışınlamalarında deride kızarma ancak 500 mSv’den daha büyük dozlarda görülüyor. Önce kaybolduğu bildirilen 2 işçi sonradan (2 Nisan 2011 günü) ölü olarak bulunmuştur. Ancak bu iki işçinin radyasyon dozu sonucu değil, su baskınında öldüğü saptanmıştır.
Çevrenin radyoaktif maddelerle bulaşmasından ve buralarda yetişecek sebze, meyve ve balıkların halka kontrollu ulaşması sonucu, bunların ancak düşük radyoaktivitedeyse yenmesinden oluşacak düşük düzeydeki ek radyasyon dozunun, ileride de genellikle halkın sürekli etkilenmekte olduğu doğal radyasyon dozlarının ve ülkelerin sınır değerlerinin altında kalması bekleniyor. Buna rağmen yukarıda açıklandığı gibi Japonya’da seyrek de olsa bazı besinlerde (özellikle balık ve mantarlarda) daha yüksek düzeyde radyoaktivite (özellikle sezyum radyoaktivitesi) görülebileceğinden besinlerde yapılmakta olan radyoaktivite ölçümleri ve kontroller uzun süre devam edecektir.
Çevredeki halkın kendi yerleşim yerlerine geri dönmeleri
Fukuşima santralından 10-50 km uzaklıktaki yerleşim yerlerine yavaş yavaş halkın geri dönmesine izin veriliyor. Daha önce belirttiğimiz gibi evlerinden uzaklaştırılan insanlar içinde birçok kişinin depresyon geçirdiği hatta intiharlar olduğu medyada yer alıyor.
Santral alanında çalışan TEPCO ve diğer personelin aldıkları radyasyon dozları değişiyor ancak kontrollü olduğundan pek yüksek değil. Ayda 5-10 mSievert dozu aşan personel sayısı oldukça az ve yıllık sınır değerlere ulaşılmadan personel değiştiriliyor.
Japonya’da bugün nükleer reaktörler çalışıyor mu?
Japon hükümeti, ülkedeki toplam 54 nükleer reaktörden, çalışan, 43 reaktörü 11 Mart 2011 kazasından sonra durdurdu. Bugün Japonya’da çalışabilecek durumda 33 nükleer reaktör bulunuyor. Bunların net kapasitesi ya da kurulu gücü 31,7 GWe. 2020’den başlıyarak bugün bunlardan 9 reaktör çalışıyor. 17 adedi de onay bekliyor. 2019’da nükleer enerji ülken elektriğinin yaklaşık % 8’ini karşıladı (World Nuclear Association verileri).
Nükleer reaktörlerin tekrar işletmeye açılmaması için Japonya’da nükleer karşıtlar giderek destek buluyorlar. Japonya’ da bugün yeni bir nükleer santralın yapımı ise sürüyor. Ancak artırılmış güvenlik önlemlerinin yerine getirilebilmesi için yapımı gecikiyor.
Fukuşima kazasından alınabilecek dersler
Yeni bir nükleer santral projesi için, Fukuşima kazasından alınabilecek derslerin başlıcaları ve yüksek güvenlikli bir nükleer santralın teknik özellikleri şöyle özetlenebilir:
1) Santral depreme daha dayanıklı olarak projelendirilip kurulmalı (Örneğin çevrede en yüksek beklenen deprem büyüklüğü 7 ise, santral 8 için planlanıp daha güvenli yapılmalı).
2) Santrala verilen elektriğin kesilmesinde, ivedi (acil) dizel jeneratörleri sorunsuz çalışacak şekilde projelendirilmeli ve en uygun yerlerde konuşlandırılmalı.
3) Hidrojen gazı patlamalarının oluşmasını önleyecek sistem kurulup, çalıştırılarak patlamalar ortaya çıkmamalı.
4) Nükleer yakıt maddesinin ergimesi durumunda reaktör kazanı dıştan soğutularak çeliğin yapısı (sertliği) bozulmadan, ergiyen yakıt kazan içinde kalmalı.
5) Çok yüksek sıcaklıkta reaktör kazanının delinmesi durumunda, kazanın altında yakıt tutma çanağı bulunmalı.
6) Büyük bir kaza durumu için santralda ivedi (acil) “teknik komuta merkezi” bulunmalı, personel belirli aralıklarda yapılan alıştırmalarla eğitilmeli, deneyim kazanmalı,
7) Projede simülatör bulunmalı, personel reaktör ve yardımcı sistemlerin çalıştırılmasında deneyim kazanmalı.
Fukuşima kazasından elde edilen bu derslerin, Türkiye’deki nükleer santral projelerine aktarılması, radyasyon güvenliği en yüksek nükleer reaktörlerın Türkiye’de kurulabilmesine büyük katkı sağlayacaktır.7
KAYNAKÇA
1) http://www.unscear.org/unscear/en/fukushima.html
2) Uluslararası Atom Enerjisi Yayınları (IAEA)‚ Fukushima Status Report, 10 Kasım 2011.
3) https://www.iaea.org/newscenter/news/fukushima-nuclear-accident-update-log-51
4) Stohl, A. ve ark., “Atoms. Chem. Phys. Discuss”, 11, 28319–28394, 2011.
“ Xenon-133 and caesium-137 releases into the atmosphere from the Fukushima Daiichi nuclear power plant: determination of the source term, atmospheric dispersion and deposition.”
5) Almanya Radyasyondan Korunma Kurulu’nun (Bundesamt für Strahlenschutz) raporları.
6) WHO Report, Feb. 2013; “Health risk assessment from the Fukushima nuclear accident”, 2011.
7) Ülkemizde kurulacak nükleer reaktörlerle ilgili radyasyon güvenliği (FMO Teknik Raporu, Y. Atakan, 50 sayfa, www.fmo.org.tr)
8) Fukuşima kazasının 4. yılında durum (Bilim ve Gelecek dergisi, Sayı 134, Nisan 2015)
9) Radyasyon ve Sağlığımız kitabı: https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-vesagligimiz.html (Nobel yayınları 2014, Y.Atakan)
10) Fukuşima kazasının 5.yılında durum (Bilim ve Gelecek dergisi, 2016 )
11) http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/fukusima-kazasindan-6-yil-sonra-bugun-neler-biliyoruz.
12) WHO on Fukushima doses – World Nuclear News (world-nuclear-news.org)
13) Fukushima Daiichi 11. März 2011 – Unfallablauf, Radiologische Folgen (5., überarbeitete Auflage) Internationale Atomenergie-Organisation (IAEO): The Fukushima Daiichi Accident
Bundesamt für Strahlenschutz (BfS): Der Unfall in Fukushima