Ana Sayfa Bilim Gündemi İsmail Durna’nın önerileri

İsmail Durna’nın önerileri

5160

Ender Helvacıoğlu

Biliyorum ortalık toz duman. Son derece keskin bir siyasi mücadele sürüyor ülkede. Ama ben yine de bu konularda değil (çünkü söyleyecek fazla bir şey de kalmadı), yaşamı boyu farklı türden siyaset yapan bir adam üzerine yazmak istiyorum. Hır gür içinde yazamamıştım. İki ay önce yitirdiğimiz devrimci yoldaşım köylü önderi İsmail Durna hakkında.

Ne demek “farklı türden siyaset”? Onunla bir anımı paylaşarak anlatmaya çalışayım.

2003 yılıydı. İşçi Partisi’ne (daha sonra Vatan Partisi olacak) egemen olan çizgiyle kavgalıyız. Öyle temel konularda ayrı düşmüşüz ki aynı parti içinde kalmak olanaksızlaşmış. İstifa etmeme ramak kalmış.

Ben parti merkezinde profesyonel devrimcilik yapan, parti yayınlarında görev alan, partinin politika ve kuram üreten kurumlarında çalışan biriyim. İsmail Durna ise bir köylü önderi, Ege’de ayak basmadığı köy kalmamış; işi gücü yoksul köylüleri örgütlemek, bilinçlendirmek. İkimiz de merkez komitesi üyesiyiz; çalışma alanlarımız farklı olmasına karşın sıcak bir dostluğumuz var, birbirimizi severiz.

Benim istifa edeceğimi duymuş İsmail, kalktı geldi. “Ender kardeşim” dedi (kardeşim diye hitap edebilir, büyüğümdür), “Biliyorum eleştirilerini. Haklı olduğun şeyler çok. Ama ayrılma partiden. Bırak şu İstanbul’u, yayın organlarını falan. Gel seninle köylere gidelim; o köyler seni besler. Birkaç yılını böyle geçir, sonrasına bakarız.”

Şimdi düşünüyorum da farklı bir siyaset yapma biçimi öneriyordu İsmail. Aynı dönemde benzer bir öneriyi sevgili yoldaşım işçi önderi Halil Alkan da yapmıştı (onu da yıllar önce yitirdik ne yazık ki). O da partiden ayrılmamamı, kendileriyle birlikte işçi çalışmasına katılmamı önermişti.

Aydınlar birbirlerini çok çabuk kaybederler. Emekçiler öyle değil. Ebeveyn gibidirler, bırakmazlar peşinizi, kollarlar sizi. Varsa bir bilginiz emerler, gerektiğinde ayar da verirler.

Tabii bir geçmişimiz de var onlarla. 12 Eylül’den çıkış sürecinde yeniden bir sosyalist parti kurma çalışmasına girişmişken, kurucu olması için eski arkadaşlara gitmiştik. Eski öğrenci, aydın, esnaf arkadaşlar çeşitli bahanelerle yan çizerken, emekçi yoldaşlar önce “nerede kaldınız” diye bizi azarlayıp kimliklerini vermişlerdi kurucu olmak için. İşte İsmail ve Halil öyle yoldaşlardandı. Ege’de köy köy dolaşıp partiyi yeniden örgütlemiştir İsmail. Geçmişten gelen öyle bir kader ortaklığımız vardır. Sevgi-saygı bu kader ortaklığından beslenir.

Neyse, çok düşündüm ama dinlemedim İsmail’in ve Halil’in önerilerini. Partiden istifa ettim, arkadaşlarla birlikte Bilim ve Gelecek’i kurduk ve başka arayışlara yöneldik. Doğru mu yaptım… emin değilim. İsmail’i dinleseydim, sanırım yine partiden ayrılırdım; çünkü İsmail de bir süre sonra ayrılmak zorunda kaldı partiden. Elbette Bilim ve Gelecek ve yazan-çizen bir Ender de olmazdı. Ama belki de devrimci harekete daha faydalı bir Ender oluşabilirdi, kim bilir… İsmail’in Ender’i belki de daha devrimci bir kişi olurdu, kim bilir…

Bu emekçi önderi arkadaşların önerileri politik olarak tartışılabilir, ama önerilerinin çok önemli bir niteliği var: Farklı türden siyaset yapma biçimi; gerçek halkçı siyaset. Aydınların anlamakta zorlandığı değeri de buradadır.

***

İsmail Durna’nın bana bir önerisi daha olmuştu. Komik bir konudur, onu da anlatayım.

İşçi Partisi’nden ayrılmış, Bilim ve Gelecek’i çıkarmaya başlamışız. Ama örgütsüz devrimciliğin pek anlamı olmadığının da bilincindeyiz. Farklı kesimlerle görüşmeler yapıyoruz. Bu tartışmalar sonucunda Müdahale adında bir dergi de çıkardık. O sıralarda İsmail Durna da İşçi Partisi’nden kopmuştu ve bizi buldu. Gelir gelmez “parti kurmalıyız” demeye başladı. “Yahu İsmail” dedik, “Ülkede zaten sosyalist parti enflasyonu var. Şimdi bir parti kursak İP’ten, ÖDP’den, TKP’den tırtıklayacağız, onlarla da sorun yaşayacağız. Şimdilik bekleyelim.”

Nuh dedi peygamber demedi İsmail. Parti kurmayı kafasına koymuş ve beni de partinin başkanı olarak belirlemiş. Yine bir toplantı sonrası akşam, İsmail, Levent Gedizlioğlu (kadim dostum, Bilim ve Gelecek’in İzmir temsilcisi) ile benim evdeyiz. Bir çilingir sofrası kurdum, yedik içtik sohbet ettik; sonra sofrayı topladım bulaşıkları yıkadım. İsmail bu durumdan rahatsız olmuş: “Böyle yemek yapıp bulaşık yıkayan bekar başkan mı olur, bu adamı evlendirelim.” Bu fikrini açık açık dillendirmişti bize; şaka yaptığını sanıp gülüşmüştük.

Meğer İsmail ciddiymiş. Şehirli kadınları boş ver diye düşünmüş, bana bir köylü kadın bulmuş. İzmir’e gittiğimde somut olarak gündeme geldi bu konu, İsmail ortamı da hazırlamış. Az daha nikahlanıp dönecektim İstanbul’a.

Sonuç olarak İsmail’in bu ikinci önerisini de kabul etmemiş oldum. Doğru mu yaptım? Bilmem…

Bu arada İsmail Durna, bizi ikna edemeyince gitti kendi partisini kurdu (Türkiye İşçi Köylü Partisi), başkanlığı da kendisi üstlendi. Pek yürütemedi. Bir dönem Sosyalist Cumhuriyet Partisi’ne katıldı, sonunda yine Vatan Partisi’ne döndü.

Böyle ilginç bir adamdı İsmail; özü sözü bir, yüreği tertemiz emekçi bir insandı. Ömrü devrimci mücadele içinde geçmiş bir köylü önderiydi.

Güle güle sevgili yoldaşım…