Ana Sayfa 85. Sayı Mini deniz avcısı, avından gen çalabiliyor!

Mini deniz avcısı, avından gen çalabiliyor!

Bilim Gündemi

190

University of British Columbia’daki (UBC) araştırmacılar, ufak bir deniz canlısı üzerinde yaptığı çalışmalar, bu canlının oldukça sıra dışı bir hayatta kalma stratejisi uyguladığını gösterdi.

Nature Communications’da yayınlanan çalışmada, dinoflagellate grubunda bulunan Oxyrrhis marina’nın avcılık yeteneklerinin oldukça gelişmiş olduğunu, bu deniz canlısının avladığı canlılardan gen çalabildiğini gösteriyor.

Aynı zamanda çalışmada da görev alan, UBC Botanik Profesörü Patrick Keeling bu durumun oldukça sıra dışı olduğu belirterek, “Önümüzde, yatay gen transferinin ya da uzaktan ilişkili türler arasındaki gen geçişinin oldukça ilginç bir örneği bulunuyor” diyor.

Yatay gen transferi, bir organizmanın, ikinci bir organizmadan türemeden, o ikinci organizmaya ait genetik malzeme edinmesini sağlayan herhangi bir süreçtir. Buna karşın, dikey transfer bir organizmanın kendi atalarından (yani ebeveynlerinden) genetik malzeme edinmesidir.

Keeling, gerçekleştirdikleri araştırmalarını şöyle özetliyor: “Çalışmamız, Oxyrrhis marina türünün, genellikle deniz bakterilerinde bulunan ve fotosentezde görevli bir geni, avladığı diğer hücrelerden aldığını gösteriyor. İşin daha ilginç kısmı, bu gen rhodopsin adı verilen bir proteini kodluyor. Aslında bir fotoreseptör olan bu protein, ışığın enerjiye dönüştürülmesinde görev alıyor.”

İnsanların gözlerinde de rhodopsin’e oldukça benzeyen, opsin adında bir protein bulunuyor. Opsin proteinleri, düşük ışık koşullarında görmemizi sağlar. Ancak bakterilerdeki rhodopsin’in aksine enerji üretimi gerçekleştirmezler.

Keeling, bu durumun tam da “Ne yiyorsanız osunuz” (you are what you eat) kavramını açıkladığını belirtiyor. Çünkü Oxyrrhis marina bu yolla o kadar fazla rhodopsin üretimi gerçekleştiriyor ki, tüm yapısı, rhodopsine özgü pembe rengine dönüşebiliyor. Keeling bu sıra dışı avcının bu sebeple -bakterilerin yaptığı gibi- rhodopsini kullanarak ışıktan enerji elde ettiğini ifade ederek, “Işıktan elde ettiği bu enerjiyi, muhtemelen bu genin sahibi olan bakterileri sindirmekte kullanıyor. Oldukça düzgün işleyen bir metabolik stratejisi olmalı” diyor.

Oxyrrhis marina, kızıl gel-git’lerden sorumlu olan deniz planktonları ailesinin bir üyesi. Dünyanın birçok yerinde, sığ sularda oldukça görülüyor. UBC’nin gerçekleştirdiği çalışmada görüldüğü gibi sıra dışı avcılık özelliklerine sahip olan bu tür, ortamda yeterince av olmadığında kendi türündeki diğer bireyleri de yiyebiliyor.

Kızıl gelgit (red tide), denizlerde bir ya da birden fazla fitoplankton türünün aniden artışı sonucunda yoğunluklarının artması sonucunda suyun renginin kırmızı yada kahverengi bir hal almasına verilen biyolojik bir doğa olayıdır.

Keeling, “Bu canlı, ‘avcı’ terimini sonuna kadar hak ediyor. Öyle ki, kendisi kadar büyük hücreleri bile kolaylıkla tüketebiliyor” diyor ve Oxyrrhis marina’nın oldukça zor öldürülen bir canlı olduğunu ekliyor.

 

Kaynak: http://www.physorg.com/news/2011-02-single-cell-marine-predator-unique-survival.html

Önceki İçerikDarbe mahsulü kişilikler, portreler, kimlikler, kartvizitler… Kenan Evren
Sonraki İçerikAnadolu kültüründe ağaçlar