Geçtiğimiz aylarda Dipnot Yayınları’ndan çıkan Türkiye Sosyalist Sol Kitabı, Türkiye sosyalist hareketinin farklı oluşumlarının temsilcilerinin yazılarından oluşuyor. İki ciltlik yayının ilki, 20’lerden 70’lere kadar öncü isimlerin yazdığı yazılardan oluşuyor: Şefik Hüsnü, Mustafa Suphi, Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Doğan Avcıoğlu, İbrahim Kaypakkaya…
Kitap, Türkiye sosyalist hareketini bir bütün olarak göstermesi bakımından önemli. Yıllardır, geleneklerin kalıpları içinde yalnızca kendinden olanının mazisini merak etme ve araştırmanın bir adım önüne geçerek, aslında birbiriyle etkileşerek biçimlenmiş pek çok oluşumun dayanak noktalarını görmeyi, ortaya çıkmış bir düşünce birikiminin tamamından öğrenmeyi olanaklı kılıyor. Sosyalist Sol Kitabı,yıllarca özenle yan yana gelmemiş pek çok sosyalist hareketi yan yana getirebilen Haziran ayaklanmasından sonra birikimi de ortaklaştırarak edinmenin yolunu döşüyor.
Okunması ve arşivlerde mutlaka bulundurulması gereken bu seçkiyi ve ortaya çıkış sürecini kitabı yayıma hazırlayan Emir Ali Türkmen ile konuştuk.
Yazarları ve metinlerini seçerken hangi kıstasları kullandınız? Örneğin seçkiyi oluştururken Haziran eylemleri pratiğinin bir etkisi oldu mu?
Emir Ali Türkmen: Kitabı hazırlarken, Türkiye sosyalist solunun kendisine teorik bir zemin açmasını ve bağımsız bir düşünce ve eylem damarı olarak ortaya çıkmasını sağlayan, özgün fikirler çerçevesinde yeni siyasal hareketlerin ve çizgilerin oluşmasını teşvik eden, bu hareket ve yönelimlerin düşünsel kaynaklarını oluşturan metinleri seçmeye çalıştık. Bu diziyi Haziran eylemlerinden önce tasarlamıştık. Ama Haziran eylemleri bu kitabın yayım sürecini hızlandırmamızı sağladı. Eylemlere katılan gençlerin coşkusu ve direngenliği karşısında, Türkiye sosyalist hareketinin yaklaşık yarım yüzyıllık dönemine ait düşünce geleneğini bir bütünsellik içerisinde yeni kuşak okurla buluşturmamız gerektiğine duyduğumuz inanç daha bir bilendi.
Türkiye sosyalist solunun 70’lerde tartıştığı ya da ayrıştığı meseleler günümüzle benzerlik taşıyor mu?
– Türkiye sosyalist hareketini geçmişten geleceğe bağlayan bu metinleri, yazıldıkları dönemin koşullarını dikkate alan bir yaklaşımla değerlendirmek gerekiyor. Türkiye sosyalist solunun 70’lerde tartıştığı ya da ayrıştığı meselelere baktığımızda, günümüzde o meselelerden bazılarının tartışılmaya devam ettiğini, bazılarınınsa hayatın diyalektiği içinde anakronik kaldığını görüyoruz. Türkiye’deki sosyalist düşüncenin ve sosyalist siyasal akımların farklı hatlarda oluşmasına kuramsal açıdan kaynaklık eden metinleri bir arada sunmakla hangi tartışmaların eskidiği, hangilerininse güncelliğini ve yakıcılığını koruduğu konusunda okura bir fikir vermeyi amaçlıyoruz. Hikmet Kıvılcımlı’nın Tarih Tezi’nden, Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni’ne; Mahir Çayan’ın “oligarşi”, “sömürge tipi faşizm” gibi terimler kullanarak açıkladığı Türkiye devletinin tipi ve biçimiyle ilgili tartışmalardan Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısının neliği bağlamındaki azgelişmişlik, Asya Üretim Tarzı, feodalite tartışmalarına; Milli Demokratik Devrim ve Sosyalist Devrim saflaşmalarını temsil eden “Tam Bağımsız ve Demokratik Türkiye”-”Sosyalist Türkiye” polemiklerinden SBKP-ÇKP çatışmasının yol açtığı ayrışmalara ve Türkiye’deki “milli mesele”ye (Kürt sorunu) değinen bu yazılar, sosyalist teorinin bu topraklarda nasıl güncellendiğinin ve sosyalist siyasal öznelerin birbirlerinden hangi noktalarda ayrıldıklarının hikâyesidir bir bakıma. Derleme, bu yönüyle, eski kuşaklara bir muhasebe yapma, genç kuşaklara ise bu topraklarda boy veren sosyalist hareketlerin kuramsal dayanaklarını ilk elden tanıma imkânı veriyor.
Makalelerin bütünü, Dünya’daki çeşitli sosyalist teori ve pratiklerle karşılaştırıldığında Türkiye’nin bir özgünlüğü var mı? Özgün bir Türkiyeli sosyalist teori ve politik üretimden söz edebilir miyiz?
– Bu soruya kısmen evet, kısmen de hayır diye cevap verebiliriz. Metinler bir taraftan Türkiye sosyalist hareketinin geçmişteki SBKP-ÇKP çatışmasına göre belirlenen praksislerin hiçbir özgünlük içermediğini düşündürtürken, öte yandan sözgelimi Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın, onu emsallerinden ayırt eden özel bir yanının olduğunu, çözümleme ve tespitlerinin basmakalıplıktan uzak olduğunu (fikirleri dönemsel olarak değişiklik gösterse de) görmemizi sağlıyor. Benzer şekilde İbrahim Kaypakkaya’nın, Türkiye’deki “milli mesele” (Kürt sorunu) konusundaki fikri yaklaşımının önemi, Mahir Çayan’ın oligarşiyi tartışırken “emperyalizm Türkiye’de bir içsel olgudur” tespitinde bulunması, Türkiye sosyalist solunun kuram geleneğine atılan en önemli çentiklerden ikisini oluşturuyor.
Seçkide az karşılaştığımız makaleler var. Şefik Hüsnü’nün makalesi ve Mustafa Suphi’nin konuşması örneğin. Bunlara nasıl ulaştınız? Daha önce yayımlanmış yazılar mı bunlar?
– Türkiye sosyalist solunun arşiv bilgilerine ulaşma konusunda önemli ölçüde zorluklar devam etmekle birlikte, bir miktar yol alındığını da söyleyebiliriz. Bu kitaptaki makalelerin seçilme süreci kolektif bir emeğin ürünüdür. Bu metinlerin temin edilmesinde ve seçilmesinde bu konularda çalışması olan ve üniversitelerde bu isimler üzerinde çalışan sosyalist akademisyen arkadaşların önerilerini önemsedik. Şefik Hüsnü ile Mustafa Suphi’nin makaleleri daha önce yayımlanmış yazılardır. Bütün metinlerin kaynaklarını ve yazıldıkları tarihleri derlememizde belirttik.
Kitapta Hikmet Kıvılcımlı’nın makalelerine ağırlık verilmiş; bunun nedeni nedir?
– Bunun nedeni, Hikmet Kıvılcımlı yazılarının hepsinin kendi içinde farklı özellikler taşıması, Kıvılcımlı’nın, özgün düşünce üretimi denildiğinde ilk akla gelen adlardan biri oluşu ve Kürt sorunu karşısında sergilediği tutumun yanında, insanı şaşırtacak ölçüde 12 Mart ile birlikte ordu ve darbe üstüne yazdığı yazılardır. “Pratik Devrim Orijinalliğimiz: Ordu” ile “Ordu Kılıcını Attı!” başlıklı yazılar, sonraki yıllarda da çok tartışıldığı için, “nadir belgeler” arasında sayılır.
Kitabın sunuşunda “bir seçki olmanın muhtemel eksikleri”nin varlığından söz etmişsiniz. Bu kitap özelinde eksikler var mı; varsa nelerdir?
– Kitapta yer alan isimlerin fikrini en tipik bir biçimde ifade eden ve bugün hâlâ üzerine konuşulan metinleri seçtiğimiz halde, seçkinin dışında kalan külliyatı dikkate alınca, bu “eksikliği” vurgulama gereği duyuyorum.
Yeni kuşağın Haziran eylemlerinde ortaya koyduğu pratiği göz önüne alırsak, onların bu seçkide genel olarak ne bulacaklarını düşünüyorsunuz?
– Soruyu, derlemeye uzun bir önsöz yazan ve sosyalist hareketin yarım yüzyılını değerlendiren Ertuğrul Kürkçü’den bir alıntı yaparak yanıtlamak isterim. Kürkçü, metinlerle haziran eylemleri arasında şöyle bir ilişki kuruyor:
“…Türkiye Sosyalist Solu Kitabı’nda yer alan, maddi varlık şartları dahi artık başka bir tarihsel dönemde kalmış tartışma ve tezler, bugün 20’lerini sürerken gözlerini siyasi hayata “Gezi İsyanı” ile birlikte açmış genç erkek ve kadınları, emeğin hakkı, kadının hakkı, kent hakkı, doğa ve yaşam hakkı için, Kürd’ün, Alevi’nin, Roman’ın, LGBT’nin hakkı için mücadele edenleri neden ilgilendirsin?
Her şeyden önce bu tartışmalarda dile gelen öngörü ve deneyimlerin, bugünkü kuşakların bedenlerinde ve ruhlarında hissederek acıyla farkına vardıkları aynı hâkimiyet rejimiyle karşı karşıya gelerek edinilmiş olmasından ötürü ilgilendirmeli. Aynı zulmü ve zorbalığı kendilerinden önce tatmış kuşakların eseri olan bu metinlerin tümünün çevresinde döndükleri “devlet ve devrim” sorunsalı yeniden ve bütün haşmetiyle “Gezi isyancısı”nın da önüne dikiliyor.
“Gezi isyancısı” bu derlemede yer alan deneyimleri değerlendirdikçe bir yandan halk egemenliği perspektifinin geçmiş deneyimde gerçekleşemeyişinin nedenleri üzerinde düşünmek fırsatı bulacaktır. Daha da önemlisi şunu da keşfedecektir: Parktan gaz bulutları ve polis şiddeti eşliğinde çıkarılırken müesses nizamın kendisine empoze ettiği düzen içi ilerleme seçeneklerinin her biri hegemonyanın restorasyonunda üstlenilecek roller repertuarında hep hazır ve nazırdır. Cumhuriyet kurulduğu günden beri her yeni devrimci kuşağa yeni bir kılıf içinde sunulmak üzere hep oradadır. Karşı karşıya kaldığı şiddet ve yalan sağanağı devletin özgürlükle sınanması sürekliliğinin yeni bir aşamasında başından geçenlerdir. Bu kitapta kendisine sunulan kendi tarihsel dünüdür.”
Türkiye Sosyalist solu kitabının ikincisi ne zaman yayımlanacak? Ve benzer başka projeleriniz var mı?
Bu diziden yayımlanacak diğer kitaplarımızTürkiye Sosyalist Solu Kitabı 2: 70’lerden 80’lere Seçme Metinler, Kürt Solu Kitabı: 60’lardan 2000’lere Seçme Metinler ile Feminizm Kitabı: 1900’lerden 2000’lere Seçme Metinler’dir.Türkiye Sosyalist Solu Kitabı 2: 70’lerden 80’lere Seçme Metinler’ive Kürt Solu Kitabı: 60’lardan 2000’lere Seçme Metinler’i Mayıs 2014’e kadar yayımlamayı planlıyoruz.