Görünmez Güçler
– Mikroplar Dünyayı Nasıl Yönetiyolar?-, Bernard Dixon, Çev. Emel Tümbay, Mine Anğ Küçüker, Zeki Yumruk; Kırmızı Kedi, 2015, 310 s.
Etrafımız çıplak gözle görülmeyen sayısız mikropla çevrilidir. Yediğimiz peynirlerden ve içtiğimiz şaraplardan petrol rezervlerinin kaynaklarına, atık dönüşüm tesislerinden modern endüstri toplumları tarafından kullanılan çeşitli ürünlere, sindirim sistemimizden biyoteknoloji endüstrisinin sentezlediği antibiyotiklere kadar neredeyse her alanda mikroplara bağımlıyız. Öte yandan mikroplar, geçmiş yüzyıllardaki çiçekten ve vebadan günümüzde devam etmekte olan koleraya ve AIDS’e kadar, dehşetli salgın hastalıklara yol açmış, tarihteki en büyük orduların bile hakkından gelmişlerdir. Bu kitap, tarihte faydaları ve zararlarıyla birlikte en bilinen 75 mikrobun olağanüstü hikâyelerini sunarken, mikro-organizmaların yönetimindeki dünyaya eğlenceli bir gözden bakıyor.
Astrolojinin Bilimle İmtihanı
– Yıldızlar Size Ne Söylemiyor?-, Tevfik Uyar, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ağustos 2015, 236 s.
Astroloji neden ve nasıl ortaya çıktı? Astroloji neden “sahtebilimdir”? Astroloji neden bu denli “tuttu”? Tevfik Uyar bu üç soru ve yanıtları çerçevesinde, gerçeğe tutkuyla bağlı olanlara seslenerek, yıldızların bize neleri söyleyemeyeceğini ortaya koyuyor. Bu kitap, sahte inanışlar ve merak duygumuzun sömürülmesine karşı bir “yalansavarlık” çalışması. Bir yanda sözde bilgiler ve kehanetler var, diğer yanda bilimin ve mantığın söyledikleri… Yazar, falcılığının anatomisini çıkarıyor. İlk gazete astroloğunun şaşırtıcı öyküsünden finansal yatırımlar ile isimlerimizdeki harflerin ilişkisine kadar, çağlar öncesi ile gelecek arasında gezinen, keyifle okunan bir kitap bu.
Evren Bir Biyografi
– John Gribbin, Çev. Kerem Kaynar, Alfa Yayıncılık, 2015, 264 s.
Evren, küçük bir ateş topundan bugünkü büyüklüğüne nasıl geldi? Büyük Patlama her şeyin başlangıcı mı? Dünya üzerinde yaşam nereden geldi? Gezegenler nasıl oluşur? Sonumuz nasıl gelecek? Peki bütün bunları nasıl bilebiliyoruz? Bilim ve biliminsanları üzerine yazan, İngiltere’nin en popüler yazarlarından John Gribbin, Evrenin biyografisini başından sonuna (ve ötesine uzanarak) anlatıyor. Etrafımızı saran dünyanın hikâyesini aktarıyor. Gribbin, 14 milyar yıl önceki Büyük Patlamadan yıldızların ve galaksilerin oluşumuna, hayatın ilk kıpırtılarından kara maddeye, kara enerjiden her şeyin teorisine ve gelecekteki büyük çöküş veya büyük yırtılma ihtimallerine kadar Evrenle ilgili her konuyu masaya yatırıyor.
Dünya’nın Tüm Dertleri
– Bir İnsanın Hemen Her Şeyi Anlatma Girişimi-, Marcus Chown, Çev. Zeynep Arık Tozar, Domingo Yayınevi, 2015, 384 s.
Neden nefes alıp veririz? Para neden var? Yaşam neden cinsiyeti icat etmiştir? Neden bir şey olması, hiçbir şey olmamasına baskındır? Beyin nasıl çalışır? Gelişkin bir maymun soyundan başka bir şey olmayan -ve DNA’sının üçte biri mantar DNA’sıyla ortak olan- bizler, nasıl yeryüzünün hâkimi olduk? Zemin katta yaşayan insanların üst kattakilere göre geç yaşlandığını ya da uygarlık tarihindeki temel kırılma noktasının gıdaları pişirmeye başladığımız an olduğunu duymak sizi şaşırtır mıydı? Peki ya bizi kuşatan evrenin dev bir hologramdan ibaret olması ihtimali? Karmaşık meseleleri anlaşılır bir dille ustaca anlatan Marcus Chown, bu kez kapitalizmden görelilik teorisine, termodinamikten toplum dinamiklerine, seksten hayatın kökenine kadar yaşama etki eden her şeyi anlama ve anlatma işine girişiyor. Galaksiler, uygarlıklar ve türler arası bir yolculuk deneyimi sunuyor.
İçimizdeki İzler Yaşam, Evrim ve Biz
– Tamer Kaya, Alfa Yayıncılık, 2015, 640 s.
Evrim, tüm canlılarda geçmişten gelen derin izler bırakmıştır. Gerek bedensel, gerekse zihinsel olarak sahip olduğumuz bu izleri iyi incelemek, kendimizi daha iyi tanımamıza olanak sağlar. Biyoloji başta olmak üzere, neredeyse tüm bilimleri ilgilendiren evrim konusu, genellikle önyargılı olduğumuz ve bu nedenle objektif bir bakışla yönelemediğimiz bir alandır. Oysa bu süreç dikkate alınmadan bilimsel eğitim programları amacına ulaşamaz. Bilimin tüm alanlarında olduğu gibi, bu alanda temel bilgiye sahip olunduğunda daha net ve sağlıklı düşünmek mümkün olur. Evrim doğru anlaşıldığında, önyargıların ve tepkilerin temelindeki yanılgılar da görülebilir. Bu kitap, yaşama dair temel soruların cevaplarını ve çok kapsamlı olan evrim konusuna ilişkin altbaşlıkları, mümkün olduğunca yalın bir dille ve objektif olarak anlatabilmek amacını taşıyor.
Müziğin Etkisindeki Beyin
– Bir Saplantının Bilimsel İncelemesi-, Daniel J. Levitin, Çev. Sinan Çulhaoğlu, Pegasus Yayınları, 2015, 352 s.
Müzisyen, sinirbilimci ve bilişsel psikoloji uzmanı Daniel J. Levitin, bu kitapta neden müzik dinlediğimize, neden müzik bestelediğimize ve müziğin neden üzerimizde bu kadar büyük bir etkisi olduğuna dair sorulara cevap arıyor. Müzik beynimizle ilgili bize ne öğretebilir? Beynimiz bize müzikle ilgili ne gösterebilir? Besteciler nasıl oluyor da beynimizin dünya algısını kullanarak müzik dinlemenin en haz veren yanlarını ortaya çıkarabiliyor? İlk gençlik yıllarımızda dinlediğimiz şarkılara neden bu kadar duygusal olarak bağlanıyoruz? Neden bazen şarkılar aklımıza takılır ve oradan çıkmak bilmez? Beynimiz saçma reklam cıngıllarını durmadan çalarak bizi deli etmekten nasıl bir keyif alır?
Galileo’nun Orta Parmağı
– Bilimde Adalet Araştırmaları-, Alice Dreger, Çev. İ. Kürşad Yalçındağ, Tefrika Yayınları, 2015, 240 s.
Bu kitap, özgür basın ve özgür bilimsel araştırmanın, ekonomik ve siyasi tehdit altında olduğu bugünün Amerikası’nda kesin doğruları aramanın önemini vurguluyor. Alice Dreger, kitabına interseks olarak doğmuş olan insanların tedavisinin araştırmasıyla başlıyor. Etik, aktivizm ve bilim eğitimi konularına odaklanıyor. İnterseks çocukların cinsel kimliklerini “normalleştirme” adı altında yapılan cerrahi ve etik suiistimalleri fark etmesi Dreger’i uluslararası arenada tanınan bir hasta hakları aktivisti yaptı. İnterseks hakları hareketinin başarıya ulaşmasına rağmen, Dreger kimi aktivistlerin, gerçekleri ortaya çıkaran biliminsanlarını susturmak için yalan söylediklerini ve kişisel saldırılarda bulunduklarını iddia etti. Böylelikle kendisi de sözünü ettiği saldırıların hedefi haline geldi.
The Second Machine Age
– Akıllı Teknolojiler Devrinde Çalışma, İlerleme ve Refah-, Erik Brynjolfsson, Andrew Mcafee, Türk Hava Yolları Yayınları, 2015, 336 s.
İnsanlık, ikinci makine çağına giriyor. Buhar gücüyle çalışan makineler ve onu model alan diğer yenilikler nasıl ki fiziksel gücün yerini aldıysa, bilgisayarlar ve diğer dijital yenilikler de beyin gücünün yerini alıyor. Peki, bu geçiş nasıl olacak? Dijitalleşme, insanlığın gelişim çizgisinde Watt’ın buhar makinesi kadar şiddetli bir kırılma yaratacak mı? Bu kitap, yeni teknolojik gelişmelerden örneklerle makine çağının özelliklerini ortaya koyarken, toplum ve ekonomiyi etkileyecek olumlu-olumsuz faktörleri ele alıyor. Olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik fikirler ileri sürüyor. Kitap, Massachusetts Institute of Technology (MIT) bünyesindeki Dijital Şirketler Merkezi’nin müdürü ve bilgi sistemleri ve ekonomisi alanında çalışan Erik Brynjolfsson ile aynı enstitünün Dijital Şirketler Merkezi’nde görevli araştırmacı Andrew McAfee’in ortak çalışması.
Kozmopolitlik ve Özgürlük Coğrafyaları
– David Harvey, Çev. Zeynep Cansu Başeren, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2015, 366 s.
Hürriyet ve özgürlük, siyasi eylemi meşru kılmak için sık sık başvurulan kavramlardır. Woodrow Wilson, Franklin Delano Roosevelt, John F. Kennedy, Ronald Reagan ve George W. Bush gibi farklı başkanlar bu yüce değerlerin biçimleri üzerinden siyaset inşa etmişlerdir. Ne var ki, idealist gündemler belli koşullarla karşılaştıklarında, geçerliliğini yitirir. Ebu Gureyb ve Guantanamo Kampı’nda yaşanan olaylar göstermiştir ki, hürriyet ve özgürlük arayışları şiddet ve baskıya yol açarak liberalizmin, neoliberalizmin ve kozmopolitanizmin evrensel teorilerine olan güvenimizi zedelemeye neden olmaktadır. David Harvey, siyasete ve coğrafyaya olan tutkularını birleştirerek, küresel yönetişimin özgürlükçü biçimine göre daha uygun bir kozmopolit düzen resmetmiştir. Ona göre, siyasi gündemler coğrafyanın karmaşıklığını yok saydığı için başarısız olmaya eğilimlidir. Toplumsal ve siyasal hayata dahil olmuş geçişimli coğrafya bilgisi, ideal demokrasi için her şeyden önce gerekli bir koşuldur.
Türkiye’nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı
– Antikomünizm ve Amerikan Etkisi-, Cangül Örnek, Can Yayınları, 2015, 400 s.
2. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle beraber Türkiye, hem iç politika hamlelerinde hem de dış politikada rotasını değiştirecek adımlar atmıştır. “İçeride” çok partili siyasi hayata yeniden geçme, “dışarıda” da ABD önderliğinde tesis edilen “hür dünya” ülkeleri arasına katılma kararı alınmıştır. ABD dostluğu, sempatisi ve mücahitliği, Kore Savaşı’na Türkiye’nin de ABD lehine asker göndermesiyle zirve noktasına vardı. Her ne kadar Kemalistler için “bağımsızlık”, liberaller için “demokrasi”, İslamcılar için de “mukaddesat” çok önemli olsa da Sovyetlere karşı ortak noktaları Amerikan dostluğu, sempatisi ve mücahitliği olmuştur.
Bu kitap 1950’lerde ABD’yle kurulan siyasi ilişkilerin, antikomünizm düşüncesinin ve Anglosakson düşüncenin Türkiye’deki düşünce hayatına etkilerini konu alıyor. Yedi ana bölümden oluşan kitapta yer alan başlıklar şunlar: “Türkiye’nin Erken Başlayan Soğuk Savaşı”, “Uzak Ülkeden Yakın Dosta ABD’yle Hasbıhal”, “‘Kızıl On Yıldan’ Korku İmparatorluğuna”, “Türkiye Çalışmaları ve Türkiye’de Kültürel Program”, “ABD, Türkiye’de Üniversiteler ve Sosyal Bilimler”, “Antikomünizmin Şemsiyesi Altında Modernleşmeci Aydınlar ve ABD”, “Maneviyatçılığın Soğuk Savaş Buluşması”.
Türk Sosyal Bilimler Derneği “Genç Sosyal Bilimciler” ödülünü kazanan bu çalışma, zihniyet ve toplumsal algıların nasıl oluştuğunu/oluşturulduğunu, akademik çevrelerin, dergi ve gazetelerin bu süreçte nasıl işlevler üstlendiğini gösteriyor. Özenli bir kaynak ve arşiv taramasıyla hazırlanan bu kitap, zihniyet araştırmaları ve tarihi için önemli bir çalışma. Doktora derecesini Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden alan Cangül Örnek’in Soğuk Savaş tarihi, Türkiye entelektüel tarihi, ideolojiler ve siyaset teorisi konularında çok sayıda çalışması mevcut.
Tarih Toplum İktisat
– Ekonominin Tarihsel ve Toplumsal Kökenleri-, Ufuk Özcan, Doğu Kitabevi, 2015, 260 s.
İnsan hayatını derinden etkileyen ekonomik sorunları salt iktisat biliminin veya ekonomik sosyolojinin alanı içinde ele almak birtakım sınırlılıkları da beraberinde getirmektedir. Çağımızda “saf iktisadi akıldan” bahsetmek oldukça güçtür; insanın ekonomik davranışları toplumsal ve kültürel etkenlerle, çoğu zaman bilinçdışı dolayımlarla belirlenmektedir. Ekonomik olaylar, sonsuz çeşitlilikteki toplum olaylarından, tarihsellikten ve (ister makro, isterse mikro düzlemde olsun) siyasal egemenlik ilişkilerinden yalıtılarak kendi başına ele alındığında, bütün toplumsal hayatı doğrudan ilgilendiren, doğal ve beşeri hayatın bütününü kuşatan ve tehdit eden sömürü/istismar düzenekleri yeterince kavranamaz. Bu kitap, ekonomiyi salt bir uzmanlık alanı olarak değil, tarihsel ve toplumsal bağlamıyla birlikte, diğer etkinlik alanlarından biri olarak görmemizi öneriyor.
Tarihe Düşülen Notlar
-2 Cilt-, Halil İnalcık, Timaş Yayınları, 2015, 624 s.
Ömrünü tarihe adamış ve “tarihçilerin şeyhi” olarak bilinen Halil İnalcık geçtiğimiz ay 100 yaşına girdi. Doğum günü vesilesiyle CNN Türk’te Mirgün Cabas’ın sunduğu Her Şey programına konuk olan Halil İnalcık, “neşredilmek üzere 6-7 kitabı” olduğundan söz etti.
Tarihçinin Osmanlı ve Türkiye üzerine yaptığı konuşmalar ve muhtelif mecralara verdiği röportajlar ise ilk defa yayımlanıyor. Dünyada sosyal bilimler alanında sayılı 2000 bilimadamı arasında gösterilen Halil İnalcık’la 1947’den 2015’e kadar yapılan röportajlar ve konuşmalar okurları için bir araya getirildi. Bu kitaplar, Osmanlı tarihinden günümüz Türkiye’sine, sanattan tarihe, edebiyattan siyasete birçok konuyu bizzat Halil İnalcık’tan dinleme fırsatı sunuyor.
66 kitap ve 500’e yakın makalesiyle tarih yazıcılığında çığır açmış olan İnalcık’ın bu eseri, 2 cilt halinde yayımlanıyor. Eserin 1. cildinde Halil İnalcık’ın muhtelif yer ve zamanlarda yaptığı konuşmalar yer alırken; 2. cilt, Halil İnalcık’la yapılmış röportajlardan oluşuyor. Halil İnalcık’ın tarihi-güncel birçok konuyu kapsayan metodolojik değerlendirmeleri, her biri birer ders niteliği taşıyan konuşmalarıyla birleşiyor ve tarihe düşülen en anlamlı notlardan biri haline geliyor.
Halil İnalcık’ın akademik çalışmaları, Osmanlı tarihini geniş bir perspektiften incelediği ve bu anlayışı kendi bilimsel yaklaşımıyla zenginleştirdiği için vazgeçilmez kaynakları teşkil etmektedir. Amerikalı ünlü sosyal bilimci Immanuel Wallerstein, Halil İnalcık hakkında şunları ifade etmiştir: “Onu dar anlamda bir ‘tarihçi’ olarak düşünmek elbette yetersiz kalır. Bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak İnalcık, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı seçkin bir isimdir… Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur.”
Fransız Felsefesinin Macerası
– 1960’lardan Günümüze-, Alain Badiou, Metis Yayıncılık, 2015, 176 s.
Alain Badiou, yirminci yüzyılın ikinci yarısında öne çıkan Fransız filozof veya düşünürlerinin bir bakıma öznel denebilecek bir bilançosunu çıkarıyor: Sartre, Ricoeur, Althusser ve Lacan’dan Deleuze, Foucault ve Rancière’e bir dizi filozof üstüne “yaşam”, “kavram”, “özne” ve “eşitlik” gibi konuları esas alan derinlikli okumalar yapıyor. Badiou’ya göre, “Fransız felsefesinin bu ânı, Alman düşüncesinin yeni bir şekilde sahiplenilmesi, yaratıcı bir bilim görüşü, siyasal bir radikallik, sanatta ve yaşamda yeni biçimlerin arayışı anlamına gelmiştir. Tüm bunlarda söz konusu olan, kavrama ilişkin yeni bir tertip, kavramın kendi dışıyla ilişkisinin değişmesi olmuştur. Felsefe varoluşla, düşünceyle, eylemle ve biçimlerin hareketiyle yeni bir ilişki önermek istemiştir.” Sözü edilen “yeni ilişki”nin içeriden analizlerini ortaya koyan bu kitap, zevkli ve ufuk açıcı bir okuma vaat ediyor.