Araştırmacılar nihayet İsveç’in Lady Brienne’sinin veya Savaşçı Prenses Xena’sının gerçek versiyonlarını keşfettiler mi? Yeni kanıtlar bunu doğruluyor.
Bir yüzyıldan uzun süredir arkeologlar ve tarihçiler, İsveç’te Viking Dönemi’den kalma Birka Kasabası’nda keşfedilen görkemli mezarlardan birinde, silahlar ve atlarla birlikte gömülmüş kişinin kalıntılarının bir adama ait olduğunu varsaymışlardı. Yanılmışgibi görünüyor. Osteoloji ve DNA testleri onun aslında bir kadın olduğunu gösteriyor. Büyük olasılıkla güçlü bir askeri liderdi.
Uppsala Üniversitesi’nden arkeolog Charlotte Hedenstierna-Jonson, geçtiğimiz günlerde American Journal of Physical Anthropology’de mezar bulgularına değinirken, “Aslında 30 yaşın üstünde ve uzun boylu, 170 cm civarında boy ölçüsüne sahip bir kadına aitti” diye belirtiyor.
Charlotte Hedenstierna-Jonson “Onunla birlikte gömülen bir kılıç, bir balta, mızrak, zırh delici oklar, bir savaş bıçağı, kalkanlar ve iki at gibi savaş araç gerecinin yanı sıra kucağına bırakılmış, savaş taktiklerini ve stratejilerini denemek için kullanıldığı anlaşılan tahta savaş oyunundan, çok güçlü bir askeri lider olduğunu anlıyoruz. Muhtemelen savaşları planlanmış, yönetmiş ve içinde yer almıştı” diyor.
Hedenstierna-Jonson’un dünyanın “son savaşçı Viking mezarı” olarak tanımladığı mezar, 19. yüzyılın sonunda İsveçli arkeolog Hjalmar Stolpe tarafından keşfedildi ve kazıldı. Mezarın içinde bulunan savaş araç gereçleri nedeniyle, kanıtlanmak yerine, kalıntıların bir erkeğe ait olduğu varsayıldı.
Ancak birkaç yıl önce, Stockholm Üniversitesi’nden osteolog Anna Kjellström, başka bir araştırma projesi için incelemek üzere kalıntıları çıkardı ve bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti. Elmacık kemikleri bir adamınkinden daha inceydi ve kalça kemikleri tipik olarak kadınsıydı. Şüphelerini kanıtlamak için osteolojik bir analiz gerçekleştirdi. Bunun yanı sıra şimdilerde, bu Viking savaşçısının gerçekten bir kadın olduğunu doğrulayan bir DNA analizi de gerçekleştirildi.
Hedenstierna-Jonson, Kjellström ve diğer sekiz araştırmacı daha önceki varsayımları şöyle yorumladılar: “Ataerkil bir toplumda erkek savaşçı imgesi, araştırma geleneği ve çağdaş önyargılarla pekiştirilmiştir.”
“Silahlarla gömülmüş bazı Viking kadınları bilinse de, önemli bir kadın savaşçı asla belirlenememişti ve Viking araştırmacıları, silahlı kadınların rolünü kabul etmeye gönülsüz davrandılar.”
Hedenstierna-Jonson, kemiklerin ait olduğu kadının bizzat savaştığını düşünüyor. “Savaş tecrübesi olmadan böyle yüksek bir (askeri) konuma erişemezsiniz, bu yüzden savaşlarda yer aldığına inanmak makul.”
Hedenstierna-Jonson bunu harika bir bulgu olarak yorumluyor; ama tarihçilerin Viking toplumunun genelde erkek savaşçılardan oluşan ataerkil bir toplum olduğu şeklindeki değerlendirmelerini baş aşağı etmenin pek olası olmadığını belirtiyor. “Muhtemelen oldukça sıradışı bir durumdu (bir kadın için askeri bir lider olmak), ancak bu örnekte, toplumdaki yerinin ve geldiği ailenin cinsiyetinden daha önemli olduğunu düşünebiliriz.”
Savaşçının kadın olduğunu gösteren işaretlere kimi araştırmacıların belli bir şüpheyle yaklaştıklarını söyleyen Hedenstierna –Jonson, kemiklerin gerçekten o mezardan gelip gelmediğinin sorgulandığını söylüyor. “Sanırım bunun sebebi tarihi nasıl gördüğümüz ve çoğu bölümünü nasıl düşünmeyi istediğimizle ilgili. Şimdilerde dünyanın en iyi (ve daha fazla cinsiyet eşitliği olan) döneminde yaşıyoruz.”