Milyonlarca Çinli çiftçinin katıldığı, oldukça geniş çaplı ve on yıl süren deney, sürdürülebilir tarıma kanıta dayalı bir yaklaşım getiriyor.
1958 yılında Mao Zedong önderliğindeki Çin, ülke çapında bir atılım yaptı; ulus genelindeki küçük çiftlikleri kolektifleştirip tarım araçlarını paylaşım uygulaması getirerek tarımsal verimliliği arttıracak politik bir projeye başladı. Ne yazık ki bu girişim bir kıtlıkla sonlandı.
Artık bilim pek çok sorunun üstesinden gelebiliyor; 10 yıl boyunca devam eden ve milyonlarca çiftçinin haftalık rapor verdiği devasa bir deneyle. Nature’da çıkan yazıda, Çinli biliminsanlarının, ülkede küçük toprak sahiplerinin zirai verimliliğini arttırmak için gerekli kanıta dayalı teknikleri nasıl belirleyip sonraki nesillere aktarımını sağladıkları anlatılıyor (Z. Cui et al., Nature, http://dx.doi.org/10.1038/nature25785; 2018). Tüm bunları mümkün kılan tarımsal aletlerin paylaşımı değil, yerel koşullar ve tarımsal ihtiyaçlarla ilgili bilimsel verilerin toplanması ve biriktirilmesi.
2005 ve 2015 yılları arasında devam eden projede öncelikle sulama, bitki yoğunluğu ve ekim derinliği gibi değişkenlerin tarımsal verimliliği nasıl etkilediği belirlenmiş. Proje bu bilgiler aracılığıyla birçok bölgede en iyi uygulamaların hayata geçirilmesine önayak olmuş ve bu yöntemlerin yaygınlaşmasını sağlamış. Örneğin, güney Çin’de pirinçlerin geleneksel olarak ekilenden çok daha sık, metrekareye 20 tohum deliği düşecek şekilde ekilmesi bu uygulamalardan biri.
Sonuçlar ortada: Mısır, pirinç ve buğday üretimi bu on yıl içinde yüzde 11 artarken, zararlı ve pahalı gübrelerin kullanımı, bitkiye göre değişiklik göstermekle birlikte yüzde 15 – yüzde 18 arası düşüş göstermiş. Çiftçiler toprakları için daha az para harcayıp, daha fazla kazanmışlar ve hâlâ bu yöntemleri kullanmaya devam ediyorlar.
Sonuçlar, böylesine kalabalık bir gezegende sürdürülebilir bir gelecek inşa etme arayışındakilere umut veriyor. Ne de olsa 2,5 milyar küçük arazi sahibi çiftçi, dünyadaki işlenebilir toprakların yüzde 60’ında üretim yapıyor. Bunun da ötesinde, projeden pek çok ders çıkartmak mümkün. Birincisi, bilimsel yaklaşımla tarımsal verimliliği arttırabileceğimiz ve çevreye verilen zararı azaltabileceğimiz. İkincisi böyle bir başarı için, ekonomistlerin maddi olmayan varlıklar diye adlandırdığı kaynaklara -gerekli bilgiyi yaymak ve biliminsanlarına erişim sağlamak amaçlı ağlar oluşturulması gibi- yatırımların şart olduğu. Yaratılan araştırma ağının boyutuysa takdire şayan; 37,7 milyon hektara yayılmış 1200 biliminsanı, 65.000 yerel memur, 14.000 endüstri temsilcisi ve 21 milyon çiftçi.
İnsanların -tabii bu durumda teknisyen ve yerel yönetim ofislerindeki bürokratların da- bu ağların içinde kalmasını sağlamak çok önemli. Çalışma, bu görevlilerin maliyetlerinden katbekat üstün ekonomik ve çevresel faydaları nasıl sağlayabileceğini ortaya koyuyor. Maalesef pek çok ülkede bu meslekler ve bunlara bağlı ağlar bütçe kesintisine uğruyor, üstelik çoğu zaman da kaderin bir cilvesi olarak verimlilik adına.
Üçüncü dersse, aynı yöntemlerin teorik olarak başka bölgelerdeki tarımsal verimliliği arttırmak için de kullanılabileceği. Fakat bunu yapmak kolay olmayacak. Çin iyi gelişmiş bir bölgesel altyapıya ve görece etkili merkezi kontrole sahip bir ülke, projenin bu kadar büyük çapta hayata geçmesini sağlayan da bu iki unsur olmuş. Hindistan ve Afrika -benzer bir yaklaşımdan faydalanabilecek iki bölge- bu avantajlara sahip değil. Bu da, çalışmayı ve sonuçlarını Çin’in ötesine taşımayı imkânsız olmasa da, oldukça zor bir hale getiriyor.
Dördüncü ders, programın gözlemlenmesi ve güncellenmesi gerektiği. Çalışmanın sunduğu tavsiyeler, belirli bölgelerdeki çiftçilerin ihtiyaçlarına özgü olarak belirlenmiş; ancak bunlar değişebilir, özellikle de iklimin değişmeye devam ettiği mevcut durumda. Başarıyı pekiştirmek adına, çiftçiler ve projeye dahil olan biliminsanları, önerilen uygulamalara ekleme çıkartma yapmaya devam etmeli.
Çin artık bu projenin üzerine yenilikler ekleyerek devam etmeli. 200 milyon küçük toprak sahibi çiftçi henüz bu bilgi ağına dahil değil ve dolayısıyla buradaki önerileri uygulayamıyor. Bu çiftçilere ulaşılması durumunda, ufak çabalarla büyük işler başarılabilir. Örneğin araştırmacılar mevcut ancak birbirinden ayrı ağlardan faydalanabilir. Bunlardan biri de 21 vilayette işleyen ve büyük çeşitlilikte bitki türlerini kapsayan Science And Technology Backyard Platformu (Bilim ve Teknoloji Arka Bahçesi). Tarım alanında çalışan biliminsanlarını köylerde yaşamak üzere getirten ve daha iyi teknikleri çiftçilere uygulamalı olarak anlatan bu ve benzeri projeler, çiftçilerin öğrenmeye devam etmesini sağlamak için kullanılabilir. Böcekle mücadele ve gübreye alternatif olarak baklagillerin kullanımı gibi diğer tarımsal seçenekleri araştırmak için de bu tür projelere başvurulabilir.
Ancak belki de en önemli ders, mevcut teknolojinin daha iyi kullanımının, sürdürülebilir şekilde daha fazla besin üretimini sağlayabilecek olması. Çinli çiftçilere verilen tavsiyeler agronomları (tarım uzmanlarını) şaşırtmamış olsa gerek. Yine de projeye dahil olan biliminsanları, bu çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan vizyona ve kaynaklara sahip oldukları için büyük bir alkışı hak ediyor.
Bu denli büyük çaplı bir çalışmada beklentileri yakalayabilmiş olmak büyük heyecan veriyor. Aslında tüm bu farkı yaratan da, projenin kapsam alanının bu kadar büyük olması. Çalışma, en başarılı küçük çaplı araştırmaların çok ötesinde bir kazanım sağladı: En dik kafalı çiftçileri bile, verimlilik ve üretkenlik adına uygulamalarını değiştirmeye ikna etti.