Ana Sayfa Dergi Sayıları 171. Sayı Douwe Draaisma “Bilinç İçgüdüsü” kitabını değerlendiriyor – Etten akla; Bilincin temeli

Douwe Draaisma “Bilinç İçgüdüsü” kitabını değerlendiriyor – Etten akla; Bilincin temeli

878
0

Sunuş

Dilimizde, Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer?, Bellek Metaforları gibi kitapları bulunan,  Groningen Üniversitesi’nde psikoloji tarihi profesörü olan Douwe Draaisma’nın, nörobilimci Michael Gazzaniga’nın bilincin biyolojik temelini ele aldığı kitabı Bilinç İçgüdüsü’nü değerlendiren bu yazısı, Nature’ın sitesinde 4 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır (https://www.nature.com/articles/d41586-018-03920-z).

1648 yılının Nisan ayında, René Descartes’ın genç bir hayranı, Fransız filozofu Hollanda sahilindeki mülkünde ziyaret etti. Kartezyen felsefesinin ana yönlerini tartışmayı amaçlayan Frans Burman, Descartes’in eserlerinde 70’ten fazla pasajı işaretlemişti. Temel farkları göz önüne alındığında, ruhun ve bedenin birbirini nasıl etkileyebileceğini sordu. Descartes sorunun çetrefilli olduğunu kabul etti, fakat birbirlerini etkilediklerine dair kanıta işaret etti; örneğin, duygusal açıdan. Gizem mekanizmada yatmaktaydı ve bunun Descartes’ın da belirttiği gibi, ilahiyatçılara bırakılması daha iyi olacaktı.

Nörobilimci Michael Gazzaniga, Bilinç İçgüdüsü adlı eserinde, süregelen bu akıl-beden sorununu yeniden çözmeye çalışıyor. Beynin Zihni Nasıl Oluşturduğunun Gizemini Çözme (Unraveling the Mystery of How the Brain Makes the Mind) adlı altbaşlığı, Descartes’ın muammasını cesur bir söze dönüştürerek ifade ediyor. Gazzaniga yaratıcı ve cesur bir biliminsanı; adını, 1960’lı yıllarda beynin sağ ve sol yarımküreleri arasındaki bağlantıyı kesme (‘split brains’) üzerine öncülük ettiği araştırmalarla duyurdu. Bunlar kendi otobiyografisinde berrak bir şekilde detaylandırılır (D. Draaisma, Nature 518, 298–299; 2015).

Gazzaniga’nın son kitabı, biliminsanlarının ilerleyen yaşlarda (Gazzaniga 78 yaşında), daha kapsamlı bilimsel ve felsefi konular üzerinde çalışabileceklerine dair kendilerine duydukları güvenin bir kanıtı. Bu sayede Gazzaniga, okurlarına nöroloji, biyoloji ve psikoloji üzerine rehberlik ediyor ve dilin kökenini ve nöral temellerini veya yüz tanıma mekanizmalarını tartışıyor. Ayrıca Isaac Newton’un hareket yasalarını, özel ve genel görelilik kuramları ve kuantum fiziğini anımsatıyor; şaşırtıcı bir şekilde, matematiksel soyutlama için kör noktası olduğunu itiraf ederek yapıyor bunu.

Gezintimiz birkaç faydalı ders veriyor. Teorik biyolog olan Howard Pattee ile birlikte Gazzaniga, farkındalığımızı azaltan iç gözlem hissinden beyin dokusunun atomaltı parçacıklarına kadar her şeyi kapsayabilecek tek bir teori fikri gibi, “tek açıklama yanılgısı”nın cazibesine karşı direnmemiz gerektiğini vurguluyor. Gazzaniga’nın ileri sürdüğü açıklamalar, tıpkı kuantum fiziğinde bazen dalga bazen parçacık olarak davranan ışık gibi, bağlama bağlı olarak düşünülmelidir.

Gazzaniga bilinci, “bir organizmada bir dizi içgüdünün ve/veya zaman içinde ortaya çıkan hatıraların öznel hissi” olarak tanımlar. Birkaç yılını nörolojik koğuşlarda çalışarak geçiren Gazzaniga, klinik vakaların duruma karmaşıklık getirdiğine işaret ediyor. Örneğin, korkunç bir medikal durum olan kilitli kalma sendromunda (locked-in syndrome), hareket edemeyen kişiler hâlâ bilinçli olabilir. Bunun yanında, uyurgezerlikte bilinç eksik olabilir. Bu nedenle bilinci davranışa bağlamak yanıltıcıdır.

Aynı zamanda, bilincin doğrudan beynin parçalarına bağlanması da yanıltıcıdır. Gazzaniga’nın ilk bulgularından biri, beynin sol ve sağ yarımkürelerinin ayrılmasının iki ayrı bilinç sistemi üretmesidir. Bu sistemlerden sadece biri -genellikle sol beyin tarafından desteklenen kısım- kendini dili kullanarak ifade edebilmiştir. Bilincin, dil ve akıl yürütme gibi “daha kompleks” işlevleri destekleyen serebral korteks ile birlikte evrildiği varsayılmıştır. Ancak, nörobilimci Björn Merker’in çalışmalarına istinaden Gazzaniga, bilincin zorunlu olarak -veya sadece- kortikal ve dilbilimsel süreçlere sıkıştırılamayacağı olgusunu ortaya koymaktadır. Ciddi şekilde hasarlı ön beyin ile doğan bazı çocuklarda, hasarlı doku sıvı ile yer değiştirir (hidranensefali). Bu çocuklar dilden yoksun olarak büyürler, fakat hâlâ duygularını ifade edebilirler ve kendi öznel deneyimlerine sahiptirler. Gazzaniga’ya göre, bilinç aslında evrimsel olarak daha eski olan orta beyinde meydana gelmiş olabilir ve korteksin görevi “bilinç deneyimini geliştirmek için eklenti koleksiyonu (telefonlardaki aplikasyonlar gibi)” sunmak olabilir.

Gazzaniga, beyin mimarisi ile ilgi merak uyandıran bir tartışma sırasında, bilinç için alelade bir benzetme sunmaktadır: Beyin, örüntüleri tanıma veya müzikte ritmi yakalama gibi her biri tek bir görev için uzmanlaşmış, çok sayıda modül olarak düşünülmelidir; bu modüllerin son ürünleri yüzeye çıkar ve “kaynayan su kabındaki kabarcıklar” gibi patlar; kabarcıkların her biri farkındalığımızın kısa süreli bir parçasıdır. Psikolog William James’in “bilinç akışı” olarak tanımladığı öznel süreklilik algımız bir illüzyon olabilir: Biz sadece, bir filmin kareleri gibi, birbiri ardından gelen elementlerin yumuşak hareketlerini deneyimleriz. Baloncuk metaforu, her şeyden önce, test edilebilir bir teori üretmeye bir çağrı gibi görünmektedir; Gazzaniga’nın gözlemleri test materyallerinin çoğunu kesinlikle sağlayacaktır.

Gazzaniga, aklın etten nasıl doğduğuyla ile ilgili nihai açıklamanın “sıcak ve yumuşak” kanıtlarla desteklenemediğini belirtiyor sonunda. Bunun yerine, hayal gücümüzün ve sezgilerimizin ötesine süzülen, düpedüz sezgi karşıtı olan gariplik için, kuantum mekaniğiyle âşık atılabilir. Bir kez daha 370 yıl önce Burman’ın duyduklarını duyuyoruz gibi görünüyor: Descartes’ın işaret ettiği gibi, bir teslimiyet imzası: İlahiyatçılara bırakılması daha iyi olabilir.

– Bilinç İçgüdüsü (The Consciousness Instinct: Unraveling the Mystery of How the Brain Makes the Mind)  Michael S. Gazzaniga, Farrar, Straus and Giroux: 2018.