Ana Sayfa 180. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

314

Astrobiyoloji
David C. Catling, Çev. Ahmet Burak Kaya, Metis Yayınları, 2019, 159 s.
Astrobiyolog olan yazar David Catling bu kitapta astrobiyolojinin temel meselelerini ele alarak bu bilime dair kısa ama kapsamlı bir çerçeve sunmayı amaçlıyor. Dünyada yaşamı ortaya çıkaran koşullar nelerdi? Yaşam hangi ilkeler temelinde gelişti? Gezegenimiz mevcut haline erişmeden önce nasıl evrelerden geçti? Kitlesel yok oluşlara hangi olaylar yol açtı? Dünyamızı nasıl bir gelecek bekliyor? Gezegenler nasıl oluştu? Güneş Sistemi’nde ve ötesinde hangi gezegenlerde yaşam ortaya çıkmış olabilir veya gelecekte çıkabilir? Dünya dışındaki bir gezegende akıllı varlıklar varsa fizikçi Enrico Fermi’nin meşhur tabiriyle “Nerede bunlar?” Astrobiyoloji, okuru kendi tanıdık dünyasından dışarı adım atıp üzerinde yaşadığı görkemli gezegene ve çevresini sarmalayan uçsuz bucaksız evrene meraklı gözlerle bakmaya davet ediyor.

Kozmik Manzara
Leonard Susskind, Çev. Murat Havzalı, Ginko Bilim, 2018, 328 s.

Kozmik Manzara, Sicim kuramının herkesin anlayacağı bir dille
kapsamlı bir tanıtımını yapıyor. Bu kuramın sonuçların­dan biri, evrenimizin birçok başka evrenlerden biri olduğunu gösteriyor. Yazarın deyimiyle Mega-evrenin içindeki belki de sonsuz sayıdaki evrenlerden birinde yaşayan bizlerin İnsancıl İlkeye ihtiyacı yok. Akıllı tasarımcıların yanılgılarını tek tek açıkladığı bu kitabında Susskind manzara terimini varsayım­sal evrenlere ait tüm olanaklı tasarımlar olarak kullanmakta. Manzara, gerçek bir yer değil, olası evrenler tasarımıdır. Oysa Çoklu Evrenler ya da Mega-evren yazara göre gerçek yerlerdir. “Neden hiçlik değil de bir şeyler var?” sorusuna henüz cevap veremeyeceğimizi belirten Susskind, eğer bir yaratılış anı ger­çekten varsa da, büyük patlamanın öncesinde gerçekleşen şiş­menin perdesiyle, gözlerimizle ve teleskoplarımızla bakışımız­dan gizlenmiş durumda olduğunu vurguluyor. Eğer bir Tanrı varsa bile, kendisini gereksiz hale getirmek için elinden geleni yapmış. Pierre Simon de Laplace’ın söylediği gibi “Bu hipote­ze ihtiyacımız yok.”

Tanrıların Doğası
Cicero, Çev. Gül Özaktürk – Ü. Fafo Telatar, Doğubatı Yayınları, 2019, 223 s.
Tanrıların Doğası adıyla Türkçeye kazandırılan Marcus Tullius Cicero’nun de Natura Deorum adlı yapıtında Klasik Yunan döneminde temelleri atılan ve gelişen, ardından Roma Döneminde de kabul gören ancak yeterince açık olmayan felsefi düşünceler bir kez daha açıklanmaya çalışılmıştır. Latin Dilinin tüm inceliklerini bilen usta bir hatip olmasının yanı sıra toplumda uzlaşmaya ve uyuma önem veren Cicero’nun bu yapıtı, konularında uzman ve yetkin kişilerin karşılıklı konuşmaları biçimindedir. Kemale ermiş kişilerin anlatımıyla ele alınan konuların ayrıntılı ve anlaşılır biçimde ortaya konması amaçlanmıştır. Cicero bu yapıtındaki sistemli anlatım biçimiyle günümüzde bile zor gibi görünen konuların, Eskiçağdaki üç felsefe okulunun (Epikuros, Stoa ve Akademeia) görüşlerinin kolayca anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.

İnsan Olmak
Mary&John Gribbin, Çev. Selçuk Gökoluk, Alfa Yayınları, 2019, 407 s.
İnsanın milyonlarca yıllık yolculuğunun öyküsünü anlatmayı amaçladıkları bu kitaplarında, Mary ve John Gribbin, bir Afrika kuyruksuz maymununun kıtayı terk etmesiyle başlayan bu belirleyici değişim ile evrensel değişim dinamiği arasındaki bağlantıyı ele alıyor. Okuru, diğer kuyruksuz maymunlardan ayıranın sadece DNA’daki yüzde birlik değişim olmadığını vurgulayan yazarlar, iklim değişikliğinin de bu farklılaşmada başat rol oynadığının altını çiziyorlar. Milyonlarca yıldır dünyadaki canlıları etkilemiş olan küresel iklim değişikliği insanı insan yapan özelliklerinin kazandırmanın yanısıra, insanların geleceklerini de şekillendireceği iddiasında bulunuyorlar.

Yaşam Üzerine Sohbetler-Astrobiyoloji Söyleşileri
Chris Impey, Çev. Özkan Akpınar, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2018, 534 s.
Bilimcilerin kendi usullerince yaşam arayışının hikâyesini anlattıkları söyleşilerden oluşan Yaşam Üzerine Sohbetler, bilimin teoride değil, pratikte nasıl işlediğini anlatıyor. İnsanların bildikleri ve bilmedikleri şeyler arasındaki sınırı tanımlayarak, doğa hakkında derin sorular sormanın heyecanını ve araştırma yapmanın zorluklarını aktarmayı amaçlıyor. Kitapta dünyadaki yaşamın kökeni ve menzili ile yerküre dışındaki yaşamın olası sahaları konusunda birçok astronom, jeolog, biyolog ve yazarla yapılan röportajlar yer alıyor. Bu röportajlar Mars ve Titan’a düzenlenen misyonlardan öğrenilenleri masaya yatırıyor, dünyadaki yaşamın çeşitliliğini betimliyor, biyoloji-sonrası evrim hakkında tahminlerde bulunuyor ve zeki uzaylılarla temasın insanlar için ne anlama geleceğini keşfe çıkıyor.

 Husserl’in Fenomenolojisi
Dan Zahavi, Çev. Seçim Bayazit, Say Yayınları, 2018, 256 s.
Fenomenolojik araştırmanın verimliliği ortaya attığı yeni sorulardan ileri gelir. Dan Zahavi’nin Husserl’in Fenomenolojisi adlı kitabı bu soruların kaynağına ışık tutmayı amaçlıyor. Husserl’in düşünsel dönüşümünü takip eden Zahavi, erken dönem mantık ve yönelimsellik çalışmalarından yola çıkarak, indirgeme ve konstitüsyon analizleri üzerinden çağdaş Alman ve Fransız düşüncesine damgasını vuran zamansallık, öznelerarasılık ve yaşam dünyası sorgulamalarına odaklanıyor. Kitap ayrıca Husserl’in amacı ve yöntemi konusunda felsefi literatürde kök salan idealist öznellik ve içkinlik benzeri yanlış anlaşılmalara güçlü bir şekilde cevap verdiği iddiasında bulunuyor. Zahavi, Husserl’in düşüncesindeki merkezi konuları gölgede bırakan bu tartışmalar yerine Scheler, Heidegger, Patočka, Sartre, Merleau-Ponty, Levinas, Schütz, Ricoeur, Henry ve Derrida gibi filozoflara ilham veren felsefi değere odaklanıyor.

Darwin ve Osmanlılar
Alper Bilgili, Vadi Yayınları, 2018, 187 s.
Darwin ve evrim teorisi, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere başta olmak üzere Batı’da büyük yankı uyandırmakla kalmamış, Batı’yı yakından takip eden ülkelerde de ilgi çekmeyi başarmıştır. Hem Batılı hem de Batı dışı birçok düşünür ve siyasetçi için, Darwin’in evrim teorisi, bilimsel bir teori olmanın çok ötesindedir. Darwin’in teorisi Darwin henüz hayattayken dahi, siyaset, uluslararası ilişkiler, ekonomi, felsefe ve dinle ilişkilendirilerek tartışılmıştır. Birbirinden çok farklı ideolojiler, bilim dünyasında prestij sahibi olan Darwinizm’in kendilerini desteklediğini iddia etmiş ve böylece meşruiyetlerini artırmaya çalışmışlardır. Bu kitabın temel hedeflerinden birisi bu çabayı incelemek, bilimsel bir teorinin ideolojik ve metafizik amaçlarla nasıl istismar edildiğini örneklendirmektir.

 Cehaleti Anlamak
Daniel R. Denicola, Sola Unitas, 2018, 320 s.
Filozof Daniel DeNicola bu kitapta cehaletin keşfine çıkıyor. Cehaletin bolluğu, dirayeti ve neden olduğu sonuçlar üzerine bir gözlem sunuyor. Cehaleti anlamayı hedefliyor ki bu hedef en başta paradoksal görünüyor. Bilinmeyen nasıl olup da bilinir kılınır ve hâlâ bilinmeyen olma özelliğini sürdürür? DeNicola cehaletin bir eksiklik ve boşluktan fazlası olduğunu, bilgi ile dinamik ve karmaşık etkileşimlerde bulunduğunu öne sürüyor.

 Tanrı Var mıdır?
Örsan K. Öymen, Destek Yayınları, 2018, 128 s.
“Tanrı var mıdır?” insanın binlerce yıldır yanıtını aradığı bir sorudur. Bu soru felsefenin de en temel sorularından bir tanesidir. Filozoflar bu soruya farklı yanıtlar vermişler, kimi Tanrı’nın var olduğunu, kimi Tanrı’nın var olmadığını, kimi de Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini savunmuşlardır. Bu kitapta felsefeci Prof. Dr. Örsan K. Öymen, ateist (tanrıtanımazcı) ve agnostik (bilinemezci) akıl yürütmeleri, tarihsel bir perspektifle özetlemekte, ayrıca, laiklik ilkesinin geçerli olduğu bir ülkede, din konusunda farklı görüşlerin gelişmesinin önemine dikkat çekmektedir.

 Müziği Boğan Gürültü
Güneş Ayas, İthaki Yayınları, 2019, 352 s.
Güneş Ayas, Müziği Boğan Gürültü adlı çalışmasıyla, Osmanlı toplumunda geniş bir sosyal zemine yayılan ve çoğu zaman birleştirici bir vazife gören, hatta farklı dinlere mensup insanların birlikte icra ettiği “musiki”nin, özellikle Cumhuriyet’le birlikte ideolojik bir söylemin parçası haline gelişini anlatıyor. Yeniden tanımlama girişimleri arasında Doğu-Batı-Türklük üçgeninde kimliğini yitirdiğini, suların nispeten durulmasının ümit edildiği yıllarda ise Zeki Müren gibi ikonik bir ismin kariyerinin de gösterdiği gibi yüksek kültür-popüler kültür tartışmalarının ortasında kaldığını ayrıntılarıyla gözler önüne sermeyi hedefliyor. Yazar kitabını şu cümlelerle özetliyor:

“Şehrin kültür hayatının ayrılmaz bir parçası olan Osmanlı müziği, Osmanlı şehir toplumunu yatay ve dikey olarak birleştiren bir üst kültür diliyken, nasıl oldu da önce bir problem haline geldi, sonra da adım adım merkezdeki yerini kaybetti? Osmanlı-Türk müziği… çoğu zaman müziğin kendisiyle hiç ilgisi olmayan siyasal gündemlere hizmet eden bir ideolojik tartışma konusu haline geldi. Öyle dönemler oldu ki, bu müzik, icracıları ve dinleyicileriyle değil, savunucuları ve düşmanlarıyla anılır oldu… İdeolojinin kıskacında müziğin sesi duyulmaz oldu.”

 Türk Siyasal Hayatında Propaganda Müzikleri
Kolektif, Akademisyen Kitabevi, 2018, 221 s.
Kitap içerisinde yer alan bölümlerde; geçmişten günümüze kadar (1970-2010) genel seçimlerdeki siyasi yapı ve %10’luk barajı aşan partilerin seçim kampanyalarında kullandıkları seçim müziklerinin GTSM nazariyatına göre müziksel analizleri üzerine çalışılmış ve sonuçlar çıkarılmıştır. Yapılan akademik çalışmalara bakıldığında çalışmaların belirli seçim dönemlerini analiz eden ve siyasal kampanyalar üzerinde odaklanan anket  çalışmalarından çıkan sonuçlardan ibaret olduğu gözlemlenmektedir.  Bu açıdan seçim müziklerinin müziksel analizinin yapılarak seçimlerde  nasıl etken rol üstlendiklerine dair sonuçların çıkarıldığı, müziğin propaganda amaçlı kullanımının incelendiği öncü bir çalışmanın alanda yapılmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu kitap alanda araştırmaların kısıtlı olması, genel olarak partilerin seçim müziklerine ulaşılamaması nedeni ile arşiv niteliği taşıması ve ileriki dönemlerde bu alanda çalışma yapacak araştırmacılar için kaynak görevi üstlenmesi amaçlanmıştır.

 Tartışmalar
Doğan Özlem, Notos, 2018, 239 s.
Doğan Özlem çeşitli konuşma metinlerinden ve yazılarından oluşan Tartışmalar’da doğa bilimleri ile sosyal bilimler, Batı ile Doğu, evrenselcilik ile tekilcilik, pozitivizm ile tarihselcilik, devlet ile hukuk, dil ile şiir, anlam ile yorum gibi ikilikli, tartışmalı kavramların ayrıştığı ve kesiştiği noktaları tarihselci ve tekilci yaklaşımıyla değerlendiriyor. Eylemleriyle tarihi yapan insanı ele alırken onun bu tarihin hem yapımcısı hem de aynı tarih tarafından yapılan bir şey olduğunu vurguluyor. Hermeneutik gelenek ve yaklaşım içinden dil ve tarih, anlam ve yorum ilişkisini irdelerken insanın gerek felsefede gerekse bilimlerde tarihi ve kültürü anlamasındaki sınırlara işaret ediyor.

 Tanrı’ya İhtiyaç Duymak
Soren Kierkegaard, Çev. Zeynep Yeter, Zeplin Kitap, 2018, 472 s.
Varoluşçuluğun babası olarak anılan Kierkegaard felsefesini inanç ve bilgi, düşünce ve gerçek üzerine kurmuştur. Tanrı’ya İhtiyaç Duymak adlı bu derlemede okur, Kierkegaard felsefesinin özünü oluşturan bütün kavramlara dair parçalar bularak, filozofun ölüm, din, korku gibi konulardaki düşüncelerini okuyabilecek. Tanrı’ya İhtiyaç Duymak, Kierkegaard’un bütün kitaplarından yapılmış bir derleme olması açısından, Søren Kierkegaard’un felsefesine giriş niteliğinde bir eser.

Önceki İçerikBeta Kültürü
Sonraki İçerikGracchus kardeşler: Halkçı mı halk düşmanı mı?