Ana Sayfa Bilim Gündemi Avcı-toplayıcılarda, çoban toplumlarda ve tarımcılarda cinsiyet rolleri nasıl biçimlenmiştir?

Avcı-toplayıcılarda, çoban toplumlarda ve tarımcılarda cinsiyet rolleri nasıl biçimlenmiştir?

1781
0

Kadınlık ve erkeklik rolleri arasında bir prestij ve/veya iktidar farklılaşması olup olmadığına bakmak için de geçim örüntülerini incelemek, uygun bir başlangıç noktası olarak görülüyor.

Kottak (2001: 444) geçim örüntüleriyle cinsel tabakalaşma arasındaki bağlantılar üzerinde dururken, erkeklerle kadınların geçime eşit ölçüde katkıda bulunmasının, aralarındaki tabakalaşmayı azalttığını aktarmaktadır. Avcılığın başat geçim kaynağını oluşturduğu, dolayısıyla da erkeğin beslenmeye katkısının daha fazla olduğu toplumlarda, örneğin Kuzeyli avcı-toplayıcılarda erkek ile kadın arasında belirgin bir prestij farklılaşması göze çarparken, toplayıcılığın temel besin kaynağını oluşturduğu tropikal-yarı tropikal bölgelerde, iki cinsiyetin statüsü eşitliğe daha yatkın gözükmektedir. Böylelikle, örneğin! Kung Sanlarda erkek işi ile kadın işi arasında belirgin bir ayrım güdülmezken, cinsiyetler arası ilişkiler eşitlikçi bir temele dayanmaktaydı. !Kung erkekleri çocukların bakım ve yetiştirilmesinde etkin rol almakta, kadınlarla erkeklerin haneden uzak geçirdikleri süreler arasında bir fark gözükmemekteydi. Marjorie Shostack’ın yaşamöyküsünü kendi ağzından aktardığı !Kung kadını Nisa’nın öyküsü, eşitlikçi bir ortam içerisinde biçimlenen kadın kimliğinin özerkliğini çarpıcı bir dille gözler önüne sermektedir.

Kung Sanlarda erkek işi ile kadın işi arasında belirgin bir ayrım güdülmezken, cinsiyetler arası ilişkiler eşitlikçi bir temele dayanmaktaydı. !Kung erkekleri çocukların bakım ve yetiştirilmesinde etkin rol almakta, kadınlarla erkeklerin haneden uzak geçirdikleri süreler arasında bir fark gözükmemekteydi.

Kottak’ın işaret ettiği bir başka önemli etken de, kamusal alan-özel alan ayrımıdır. Bu ayrımın belirgin olduğu, yani hane içi (domestik) alan ile toplumsal yaşam alanları (siyaset, ayinler, savaş vb.) birbirinden ne denli belirgin hatlarla ayrışmışsa, (erkeğin boygösterdiği) kamusal alan genellikle daha prestijli, buna karşılık kadınların daha yoğun olarak bulunduğu özel alan daha az itibarlı sayılmaktadır. Nitekim, Patricia Draper’ın avcı-toplayıcılığı terk ederek komşu hortikültüralistlere katılan !Kunglar

arasında yaptığı araştırma, kamusal-özel alan ayrımının belirginleştiğini ve kadınlar ile erkekler arasındaki mülkiyet ve statü farklılıklarının büyüdüğünü ortaya koyar.

Toplumsal cinsiyetler arasındaki konum farklılıkları, hortikültüralist toplumlarda da büyük bir çeşitlilik sergilemektedir. Bu çeşitlilik, besin üretiminde hangi cinsiyetin daha ağırlıklı rol oynadığının yanı sıra, belki bundan çok, soyun hangi cinsiyet üzerinden sürdürüldüğü ve yerleşim örüntüleriyle (baba ya da anayerli) ilgili gözükmekteydi. Anasoylu ve ana-yerli toplumlarda kadının statüsünün göreli daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir; çünkü bu toplumlarda soy grubu üyeliği, siyasal güç, toprak ve toplumsal kimlik kadından kadına aktarılmaktadır; özellikle erkeklerin savaş, ticaret vb. nedenlerle hanelerden uzun süre ayrı kaldığı toplumlarda bu durum daha belirgindir. Örneğin New York yakınında yaşayan Iroquislerde kadınların siyasal ve ayinsel önderliği, Lewis Henry Morgan’dan başlamak üzere pek çok antropoloğun dikkatini çekmiştir. Anayerli uzun evlerde, kadın akrabaların kocalarıyla birlikte yaşadığı Iroquis’lerde hangi erkeğin haneye dahil olacağı, üretimin ve çatışmaların denetimi, yaşlı kadınların elindeydi. Savaş önderliği erkeklerin elindeki bir görev olmasına karşın, anasoyundan geçerdi ve şefler kadınların denetimindeydi.

Buna karşılık, kamusal ve özel alanların net hatlarla birbirinden ayrıldığı ata-yanlı/ata-yerli hortikültüralist toplumlarda kadının işyükü son derece ağır olmakla birlikte, statüsü erkeğin çok gerisindedir.

Fransız Marksist antropolog Claude Meillassoux, Femmes, greniers et capitaux (Kadınlar, Tahıl Ambarları, Sığırlar) başlıklı kitabında, avcı-toplayıcılarla hortikültüralistler arasında toplumsal cinsiyet rollerindeki farklılaşmanın nedenlerini incelemiştir.

Fransız Marksist antropolog Claude Meillassoux, Femmes, greniers et capitaux (Kadınlar, Tahıl Ambarları, Sığırlar) başlıklı kitabında, avcı-toplayıcılarla hortikültüralistler arasında toplumsal cinsiyet rollerindeki farklılaşmanın nedenlerini incelemiştir.

Meillassoux, Mbuti Pygmyleri, Güney Amerika yerlileri ve Afrika kabile toplumlarından ampirik örneklere dayandırdığı Femmes, greniers et capitaux’da emek nesnesi olarak toprak ile, emek aracı olarak toprak arasında bir ayrım yapmakta, ilkinin doğal ürünlerin doğrudan temellüküne dayanan toplayıcı-avcı toplumların karakteristik bir özelliği olduğunu ve tutunum/süreklilik gerektirmeyen toplumsal ilişkileri biçimlendirdiğini söylemekteydi. Gerçekten de toplayıcı-avcı toplumlarda kadınlar ve erkekler belirli “akrabalık” formlarına ve/veya kurallarına tabi olmaya zorlanmaksızın farklı takımlar arasında serbestçe yer değiştirebilmekteydi; çocuklar, ana-babalarından ziyade takıma aitti, bakımları ebeveynlerinin, hatta büyük ebeveynlerinin ilişkili olduğu takımların mensuplarınca üstlenebiliyordu.

Meillassoux’nun “emek aracı olarak toprak” kavramsallaştırması ise, insan enerjisinin emek sürecinde başat olduğu, hemen tüketil(e)mediği için denetlenmesi gereken toplumsal bir ürünün, yani “hasadın” söz konusu olduğu, bu nedenle daha istikrarlı grup yapıları gerektiren “çapa/bahçe-tarımcısı (hortikültüralist)” toplumlara işaret etmektedir. Meillassoux, bu tip toplumlarda emekgücü kritik bir unsur haline geldiğinden, kadınların üreme potansiyelinin denetim altına alınması gereğini vurgulamakta, bu denetimin akraba grubu ya da kabilenin yaşlı erkeklerince üstlenildiğine işaret etmektedir. Böylelikle grubun yaşlı erkek üyeleri bir yandan toplumsal ürünün üretim ve dağıtımının kooperatif örgütlenmesi, bir yandan da kadınların farklı gruplar arasındaki mübadelesi yoluyla toplumsal yeniden-üretim/üremenin denetimi işlevini üstlenmektedir. Meillassoux’nun bu açıklaması, özellikle ata-yanlı/baba-yerli soy gruplarında kadınların edilgin takas nesnelerine indirgenişi (sonraki feminist antropoloji çalışmaları bu “edilginlik” yaftasına, eril bakışın bir yanılsaması olarak itiraz edecektir) konusunda açıklayıcıdır.

Küçük ölçekli toplumlar arasında kadının statüsü en düşük olan geçim örüntüsü, hiç kuşku yok ki, çoban topluluklarıdır. İçerisine yerleştikleri karmaşık siyasal ilişkiler, kamusal alan ile özel alanın sınırlarını keskin bir biçimde çizerken, soy grubunun katı bir ata-yanlı/ata-yerli örgütlenişini de gerekli kılmaktadır. Çoban toplumlarda neredeyse bütün geçim faaliyetleri, erkeklerin tekelindedir; kadınlar süt ürünlerinin imali, dokumacılık gibi domestik işlerle ilgilenmektedir. Mülklerin denetimi de, münhasıran erkeklerin elindedir; babasoylu grup içerisinde bir erkekler kuşağından diğerine devrolur. Kadın cinselliği sıkı bir denetim altındadır; ihlaller, şiddet, hatta öldürmeyle cezalandırılır.

Kaynak: Sibel Özbudun-Gülfem Uysal, 50 Soruda Antropoloji, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Ocak 2019, 5. Baskı, S.167-170