Ana Sayfa Dergi Sayıları 210. Sayı Bilimin ışığında elde edilen teoriler

Bilimin ışığında elde edilen teoriler

142
0

Hasan İpek

Biliminsanlarının evrende belki hiç dikkatini çekmemiş bazı kozmik olaylar vardır. Bunların nasıl ve nedenleri hakkında düşünülmemiş, astronomi çalışmalarında gözden kaçmış olabilir. Bunlardan birisi de biz dünyalıları çok yakından ilgilendiren Güneş sisteminde meydana gelmiş önemli olaylardan birisidir. Bu kozmik olayın yaratmış olduğu kargaşa Güneş sisteminde büyük bir değişikliğe yol açarak sistemdeki üç gezegende hem fiziksel hem de yüzeysel değişimlere neden olmuştur. Bunlar: Dünya, Mars ve bugünkü asteroitler kuşağında bulunan ana gezegendir.
Bu gezegenleri geçmişten günümüze sırasıyla şöyle incelemek mümkündür:

a) 66 milyon yıl önce sıralamada 5. sırada bulunan gezegen Çarsiso-5 (Çarsiso adı; yazmış olduğum bilimkurgu romanında verdiğim isimdir. Bilim çevrelerince verilmiş bir isim değildir.) gezegeninin bir kuyrukluyıldızın çarpması ile parçalanma olayı…

b) Bunun Güneş sistemindeki 4. sırada bulunan Mars gezegenine olan etkileri…

c) Güneş sistemi sıralamasında 3. sırada bulunan Dünya’ya olan etkilerinin olduğunu düşünüyorum.

Şimdi bu kozmolojik olayın Güneş sistemindeki üç gezegende olan etkilerine ayrı ayrı göz atmakta yarar var.

Çarsiso-5 gezegeninin dağılması
a- Zamanımızdan 65 milyon (bazı bilim insanlarına göre 66 milyon) yıl önce bugünkü asteroit kuşağının yörüngesinde Dünya’nın uydusu Ay büyüklüğünde kütleye yakın Çarsiso-5 gezegeni bulunuyordu. Güneş sistemindeki gezegen sıralamasında 5. sıradaki “Asteroit Kuşağı”nın anası sayılan bu gezegen, uzayın derinliklerinden gelen bir kuyrukluyıldızın çarpmasıyla parçalanmıştır. Bugün Güneş sistemindeki asteroitler bu çarpma sonucu dağılan gezegenden arta kalan ve sayıları yüz binleri aşan meteoritlerdir. Yani irili ufaklı yüz binlerce kaya parçalarıdır.
Parçalanan gezegen Güneş sistemindeki gezegenlerin oluşması sırasında yerini almış olan ve 5. sıraya düşen yörüngede oluşmuştu. Bir zamanlar sistemde 5. sırada bulunan gezegenin parçalanmasından sonra geriye kalan en büyük parça, 950 km çapındaki Vesta’dır. Bu da ancak büyük bir kaya parçası niteliğindedir. Ve diğer ana gezegenlerden birisine de çok uzak bir konumda olduğu için uydu da sayılmaz. Diğer kaya parçaları büyüklük bakımından onun kadar önemli sayılmazlar.
Bilindiği gibi gezegenler ilk oluşumlarında gaz ve toz bulutlarının çekirdek teşkil ederek bir noktada yoğunlaşması sonucunda meydana gelmişlerdir. Gezegenleri meydana getiren gaz ve toz bulutları şimdiki asteroit kuşağında olduğu gibi irili ufaklı parçalar oluşturmazlar. Bunun tersini savunmak gezegenlerin oluşum yasalarına göre geçersiz sayılır. Yani oluşumun doğasına aykırıdır. Bundan dolayı asteroitler kuşağındaki bu parçalar bir bütünün parçalarıdır. Başlangıçta bu gezegende bir bütün kitle oluşarak Güneş sistemindeki 5. sıradaki yerini ve yörüngesini almıştı. Ama büyük bir çarpmanın (veya çarpışmanın) sonucunda yüz binlerce irili ufaklı parçalara bölünmüştür. Çarpmadan sonra dağılan bu parçalardan büyük bir kısmı kendi ana gezegenlerinin yörüngesinde kalarak devinmeye devam etmişlerdir. Önemli bir kısmı da uzaya dağılıp yok olmuştur.
Gezegen oluşumuna örnek göstermek gerekirse; bugünkü henüz tamamıyla katılaşmamış dış gezegenler söylenebilir. Bunlar henüz oluşma aşamasını tamamlamamış gaz gezegenlerdir. (Jüpiter, Satürn, Neptün, Uranüs gibi) Bu gezegenler gelecekte başkalaşım geçirerek katılaşacaklarsa; parçalar halinde değil, bir bütün olarak ağır metaller merkezde yığılarak ve daha hafif olanları yüzeye yakın yerlerde birikerek katı gezegen teşkil edeceklerdir.
Asteroitlerin anası ve onun parçalanması hakkında kısaca bunlar söylenebilir. Şimdi bu çarpmanın diğer gezegenleri nasıl etkilemiş olduğuna ayrı ayrı göz atalım.

Çarpmanın Mars gezegenine etkisi
65 milyon yıl önce meydana gelen bu olay bir gezegenin parçalanmasıyla kalmamış, ona yakın olan ve kendisi gibi katılaşım maddelerinden meydana gelen Mars’ı da etkilemiştir. Çarpışmada meydana gelen büyük patlama ve kozmik rüzgârlar yoğunluk ve çekim gücü zaten zayıf olan (Dünya’ya göre 1/3 veya % 35)Mars’ın hem atmosferinin, hem de üzerinde bulunan suyun çok büyük oranda uzaya kaçmasına sebep olmuştur. Bu arada su sadece gezegenin iç ve çok çukur kısımları ile kutup bölgelerinde donmuş halde kalmıştır. Gezegenin yüzey ısısı artıdan eksi santigrat derecelere düşmüştür, nispeten ılıman iklimin yerini kalıcı olarak çok soğuk iklimler almıştır. Böylece başlangıçtaki kitlesi biraz daha küçülmüş ve bugünkü kitle büyüklüğüne erişmiş bulunmaktadır.
5. sıradaki gezegenin kozmik olay nedeniyle parçalanmasından sonra yine Mars’ın yörüngesinde büyük bir boşluk meydana gelmiştir. Onun bıraktığı boşluğu dengelemek için kendisine komşu olan diğer iç gezegenlerden Mars ile Dünya’nın yörüngelerini de etkilemiştir. Bu nedenle her ikisi de Güneş’ten biraz daha uzaklaşmış, ikliminde değişiklikler meydana gelmiştir. Bir zamanlar ılık bir iklimin hâkim olduğu, suların sıvı halde bulunduğu ve canlıların yaşayabileceği bir ortam Mars’ta yok olmuştur. Bunun yerine ısı ortalamasının -40’lara kadar düşerek soğuk ve kalıcı bir iklimin Mars’ın bu günkü duruma gelmesine sebep olmuştur.
Bu arada kütlesinin büyüklüğü nedeniyle Jüpiter’in yörüngesinde bir değişiklik olmamış gibi görünüyor. Jüpiter, büyük çarpma sonunda sistemdeki sıralamasına göre 6. sıradan 5. sıraya yükselmiştir.

Çarpmanın Dünya’ya etkisi
Güneş sistemindeki sıralamada 3. sırada bulunan Dünya ise bu çarpmanın sonucunda Mars’ta olduğu gibi sularını, atmosferini kaybetmemiş ama bir başka talihsiz olay yaşamış ve ondan çok ciddi bir şekilde etkilenmiştir.
Kuyrukluyıldızla çarpışma sonucunda dağılan gezegenden fırlayan 15 km çapında bir meteor tüm engelleri aşarak Dünya’ya çarpmıştır. Çarpma sonucunda yerküre üzerinde hem fiziki hem de yüzeysel değişiklere neden olmuştur.
Çarpma sonucunda Dünya’da da önemli ölçüde yörünge değişikliği yaşamıştır. Güneş’ten biraz daha uzaklaşıp Mars gezegeninin açtığı arayı dengelemek için ona doğru yaklaşmış, bugünkü yörüngesine girmiştir. Bu arada Güneş’ten biraz daha uzaklaştığı için doğal olarak ısı kaybına uğramıştır. Böylece Güneş’e yakınlığı dolayısıyla dev bitki ve canlı türlerinin yaşam bulduğu çok nemli ve sıcak ortamdan çıkarak çeşitli iklim özeliklerinin bulunduğu bugünkü ortamına kavuşmuştur. Çünkü günümüzde boyları 10-20 metre, ağırlıkları 6 ile 12 ton arasında değişen dinozor tipi hayvanların yaşayabilecekleri ortam kalmadığı için nesilleri tükenmiştir. Şimdiki zamanda Dünya iklimi buna uygun değildir. Ne aşırı büyüklükte hayvanlar, ne de boyları yüz metrelerle ifade edilen bitkilerin üremesine uygun nemli, sıcak ortam kalmıştır. Çünkü Dünya’mız sistemin merkezindeki Güneş’ten biraz daha uzaklaşarak başlangıçtaki iklim özelliğini kaybetmiştir.
Meteorun Dünya’ya çarpması sonucunda yine yeryüzünün hâkimi durumundaki dinozor gibi dev boyutta hayvanlarla birlikte canlı türlerinin yarıya yakını yok olmuştur. Olaydan önce gerek etçil, gerekse otçul hayvanlar besin yönünden hiçbir şekilde sıkıntı çekmiyorlardı. Bu da onların dev boyutlara erişmesinin nedeni sayılabilir. Ayrıca uçabilen kuş türleri yok olmaktan bir şekilde kurtulmuşlardır.
Olayda hem yörünge değişikliği hem de meteor çarpmasını birlikte yaşayan Dünya’da meydana gelen sarsıntının etkisi, tektonik olayları tetiklenmiştir. Yeryüzünde çok miktarda volkan etkinliğe geçmiştir. Bunların püskürttüğü bazalt soğuyup katılaşarak geniş alanları kaplamıştır. Zehirli karbon içeren CO2 ve kükürt gaz bileşikleri atmosferi kaplayarak Dünya ikliminin soğumasına, bitki ve hayvanların yok olmasına neden olmuştur. Başta volkanik faaliyetler atmosferi kaplayarak sera etkisi yaratmıştır. Karasal iklim nedeniyle de Dünya bitki bakımından fakirleşmiş step alanlarla çöllük alanlar büyük ölçüde genişlemiştir.
Bunun yanında karalarda büyük çatlaklar oluşmuş, yeni iç deniz ve göller meydana gelmiştir. Ayrıca bir kısım ırmaklar yatağından çıkarak yeni yerlerinde yataklarını kazmaya başlamışlardır.