“Kitabın da kitapçı olmanın da sizi bırakmayan bir özelliği var. İnternet satışları, sesli kitaplar artsa da okurların dokunarak aldığı kitap ile yolculukları, gönül bağları bitmeyecek”
Bu sayımızda Tekirdağ’da bir pasajın içinde dört bir tarafı kitapla kaplı, “Okuyacak çok şeyi olanlar eskiciye gitmek için vakit ayırırlar” diyen Tekirdağ Eskici Kitabevi’nin sahibi Özkan Gezici ile beraberiz. Özkan Bey üniversiteye kadar eğitim hayatını İstanbul ve Balıkesir’de geçirdikten sonra, son durağı üniversite eğitimi için geldiği Tekirdağ olmuş. Ziraat Fakültesi’nde okurken daha ikinci dönemde kendine ait olan okuduğu altmış beş kitabına İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda hafta sonları yere serilen tezgâhlardan aldığı elli kitabı da eklediğini ve yüz on beş kitapla Tekirdağ’da Tuğlacılar adı verilen parkta yere serdiği bir örtünün üstünde kitaplarını sergileyerek kitapçılığa başladığı anlatırken, sayılar önemli diye özellikle tembihliyor. İlk hafta seksen beş kitap satınca Özkan Bey, bir sonraki hafta sonu Beyazıt Meydanı’nda bulmuş kendini ve kitap yolculuğu da böyle başlamış.
“Tezgâh açmaya başlayınca Trakya’da görmediğim pazar kalmadı” diyor Özkan Gezici. Kimi zaman bir perdeci kimi zaman da sebze tezgâhlarının yanında yaptığı satışları keyifle anlatıyor. Sınırlı sayıda kitapla, yüz elliyi geçmeyen, okuyup satmak döngüsü ile zamanını geçirmiş Özkan Bey, ta ki Eskici Kitabevi’ni 2003 yılında açana dek.
2018 yılında Eskici Kitabevi açıldığında yeni kitapları da raflarında bulundurduğunu ama aynı yıl aldığı bir kararla kitap satışını bütünüyle eski kitap satışına yönlendirdiğini ekliyor. Çünkü diye devam ediyor. “Zaten yolculuğun başından beri eski kitap kokusu vardı. O kokunun yarattığı dokuya dönmek istedim ama bir taraftan da internet sitelerinde satılan sıfır kitapların fiyatlarındaki rekabete dayanamayacağımı da deneyimledim. Bu yüzden daha az riskli ve daha çok zevk alarak yapacağım tarza dönüş yaptım. 2018 yılında da dostum Atakan Hatipoğlu’nun vesilesiyle ikinci el kitap satış siteleri ile yolumuz kesişti. Aktif olarak satışlara o sitelerden de devam ediyoruz halen.”
Yer tezgâhlarından bugüne gelen Eskici Kitabevi’nin emek ve umut dolu hikâyesinin şehirde nasıl bir karşılık bulduğunu merak ediyorum. Özkan Bey yine kendine özgü üslubuyla cevaplıyor. “Yolculuğumuz boyunca kentin ekin hayatına gücümüz yettiği kadar çorbada bir tuzumuz olsun misali mini kitap fuarları, kitap festivalleri, yazar etkinlikleri, paneller, söyleşiler, konferanslar ile katkıda bulunmaya çalıştık. Daha da ileriye gidip sokaklara, banklara, ulaşılabilecek her yere ücretsiz kitaplar bıraktık. Resmi bir bayramda ağaçları kitaplar ile süsledik. Yazar dostlarla kapısını açmadığımız köy okulu kalmadı merkezde ve ilçelerde. Ancak üzülerek söylemek isterim ki bizimkisi deniz yıldızının hikâyesinden öteye gitmedi. Farklı kentlerdeki dostlarla da iletişim içerisindeyim. Bir çok sahaf arkadaş ve kitabevi işleten dostlardan aldığım izlenim sonucu şunu ifade edebilirim ki Tekirdağ merkezde bir adım gerideyiz.”
Acaba bu duruma karşılık bir çözüm var mıdır diye sorduğumda Özkan Bey’de “yeni kitap satmayarak kendince bir çözüm bulduğunu söylüyor. Aslında bu durum Tekirdağ’a özgü değil elbette. Bunu ikimizde biliyoruz. Çünkü devamında kendi de söylüyor. “İnternet satış platformları yüz yüze satışı tamamen bitirdi. Örneğin bizi önceden yüz kişi ziyaret ediyorken şimdi on kişiye düştü. Bir de pandemi koşulları ile yetmiş bin kitaplık bir büro haline geldik. İş yerine internet üzerinden satılan kitapları kargolamak için geldik o süreçte. Hatta pandemide ben, bir kamu kuruluşunda çalışmaya başladım. Pandemiyi böylelikle daha az zararla atlatıp ayakta kaldık ve şimdi de hala kitaplara dokunarak almayı tercih eden dostların ziyareti ile devam edebiliyoruz. Çünkü kitap, bizim için sonu gelmez bir yolculuk. Ayrıca çıkması beklenen Kitapta Sabit Fiyat Yasası’nın da çok etkili olacağını düşünmüyorum. Yayınevlerinin kendi perakende satışına döndüklerini düşünürsek son satıcı olan biz kitapçılar her halükarda çoktan sistemin dışında kaldık.”
Pandemi döneminde ek bir iş yaptığını belirtince Özkan Bey, sormak istedim ben de, pandemiden sonra kitap satışına ek olarak Eskici Kitabevi’nin biraz daha hareket kazanabilmesi için kitap kafe fikri aklına hiç gelmiş miydi? Özkan Bey, daha önce ziyaret ettiği bir kitap kafeden yola çıkarak gözlemlerini paylaştı bunu üzerine. “Kitap kafeler farklı kentler de ziyaret ettiğim ayrı bir doku .Kimi arkadaşlar ikisini bir arada yaparken etkinliklerle renklendirerek güzel işler çıkarıyorlar. Ancak şunu belirtmek isterim ki bir şehrimizi gezerken gördüğümde çok heyecanlandığım, büyük tabelası olan bir kitap kafeye girdiğimde karşılaştığım manzara beni hayal kırıklığına uğrattı. Dört yüz metrekare mekânda okey masalarını gördüğümde yetkiliye kitapların nerede olduğunu sordum. İki yüz adet kitabın olduğu bir kaç raf ile kitap kafe olan bu tarz işletmeler keyfi kaçırıyor tabi. Bana göre bir işletme Kitap Kafe olarak ismini duyuruyorsa bulunduğu yere dokusu ile katkıda bulunacak, etkinlikler, söyleşiler, düzenleyerek insanların kendini geliştirebilecekleri mekânlar olmalılar. Böyle bir hizmet sunacaklarsa artmaları gerekir. Eskici Kitabevi için ise biraz daha zaman var bunun için.”
Uzun zamandır Tekirdağ’da yaşayan ve bu işi yıllardır yapan biri olarak şehrin okuyucu profilini de çok net gözlemlemiş olabileceğini düşünüyorum Özkan Bey’in. Yanıltmıyor beni ve yine sayılarla cevaplıyor. “Kent dokusunun okuyucuyu da etkilediğini düşünüyorum. Merkezde sanayi alanlarının az olması sebebiyle emekli ve kamu çalışanı bir okur kitlesi ve bu ailelerin çocukları da bir başka okur kitlesini oluşturuyor. Ekonomik gelir seviyesinin insanları kendilerini rahat hissettikleri mekânlara ve isteklere ittiği düşünürsek kitap için şehrimiz genel ekonomik gelir ile karşılaştırdığımızda bir adım geri kalıyor. Genel olarak okur profili kitabevimizde %60 14-20 yaş, %20 21-30 yaş, %10 31-45 yaş, %10 45 yaş üstü. Ağırlık olarak kadın ve genç okur daha ön planda. En çok sattığımı ve her dönem sorulan kitaplar ise Kürk Mantolu Madonna, Tutunamayanlar, Simyacı, Kuyucaklı Yusuf, 1984, Hayvan çiftliği, Satranç.
Bu sıraladığı kitaplara kim bilir kaç kez dokunmuştur Özkan Gezici. Kim bilir kaç kez tezgâhında ya da Eskici Kitabevi’nde satmıştır bu kitapları. Bilinmez ama sohbetimizin sonuna geldiğimizde Özkan Bey’in bildiği çok net bir şey var. Onu da şöyle belirtiyor. “Bu işi ilk başladığım zamanlardaki gibi keyifle yapmaktayım. Tabi ekonomik kaygılar ile çok zorlandığım dönemler oldu. Bırakmak bir lüks olurdu benim için. Sabır bu işin ilk prensibidir. Yirmi beş yıl önce aldığım bir kitap hala raftadır ama her kitap bir gün yerini bulacak. Kitabın da kitapçı olmanın da sizi bırakmayan bir özelliği var. İnternet satışları, sesli kitaplar artsa da okurların dokunarak aldığı kitap ile yolculuklarının, gönül bağlarının bitmeyeceği düşüncesindeyim. Sevgiyle ve kitapla kalın.”