Sağlık Bakanı Kasım 2022’deki bütçe görüşmelerinde, başta rahim ağzı kanseri olmak üzere birçok kansere karşı önleyiciliği bilinen HPV aşısının ulusal aşı takvimine alınacağını duyurdu. Bu büyük kazanımın ardında, toplumcu birkaç eczacının girişimiyle başlayan, kolektif ve örgütlü bir mücadeleyle büyüyen, etkisi dalga dalga genişleyen “HPV Aşısı Ücretsiz Olsun!” talepli “Aşı Bursu Dayanışması” kampanyası yatıyor. HPV aşılarının bir sağlık hakkı olarak önemini, neden ulusal aşı takvimine alınması gerektiğini, dünyadaki ve ülkemizdeki durumu ve yürütülen mücadeleyi, öncülerden Ecz. Cem Kılınç makaleleştirdi.
HPV… Human Papilloma Virüs…
Son bir yılda sıkça adını duyduğumuz, aşısının ücretsiz olması için mücadele verilen, dayanışmalar kurularak yurttaşların aşılandığı, birçok kurumu harekete geçiren, vekiller tarafından defalarca kanun teklifi verilecek hatta birçok siyasi partinin seçim vaadine dönüşecek kadar farkındalığın oluşturulduğu, başta rahim ağzı kanseri olmak üzere birçok kansere neden olan ve bir aşısının var olup 100’ün üzerinde ülkede ücretsiz aşı takvimindeyken ülkemizdeki gerici sağlık politikaları nedeniyle henüz devlet tarafından karşılanmadığı için aşısının bugün üç dozunun ancak 3645 TL’ye satın alınabildiği bir halk sağlığı sorunu…
HPV, 200’ün üzerinde tipi olan, bunlardan 40 kadarı genital bölge hedefli olan bir virüs. Kanserle bağı bilinen en yüksek unsur. Dünyadaki tüm kanserlerin % 5’ine, dünyadaki tüm kadın kanserlerinin % 10’una kaynaklık ediyor HPV. Bazı tipleri (Tip 6 ve Tip 11) genital siğillere neden oluyorken bazı tipleri de (sadece Tip 16 ve Tip 18 rahim ağzı kanserinin % 70’inden sorumlu) kansere ve öncülü rahatsızlıklara sebep olmakta. Cinsel yolla bulaşan bu virüsün bulaşı, aşısız toplumlarda maalesef çok yaygın. Kadınların % 80’inin yaşamı boyunca en az bir HPV enfeksiyonu geçirdiği biliniyor. Erkeklerin durumu da daha iyi değil. Bir kadının ilk cinsel deneyiminde HPV enfeksiyonu geçirmesinin kümülatif riski % 46, yani her iki kadından biri… Dünyadaki kayıtlı rakamlara göre (ki aslında gerçek sayılar çok daha fazla) yılda yaklaşık 600 bin kadın HPV’ye bağlı kanser olmakta ve bunların 350 bin kadarı yaşamını yitirmekte. Bilinenin aksine erkekler sadece taşıyıcı değil; kadınlardaki kadar büyük rakamlarda olmasa da yılda yaklaşık 40 bin erkek de HPV’ye bağlı olarak kansere yakalanır durumda. Bunlar çok üzücü sayısal bilgiler.(1) Ama bundan kurtulmanın bir yolu var: “Çocuk yaşta, ulusal aşı takvimi kapsamında aşılanmak.”
Çünkü şu bilgilere de sahibiz: 10 yıl boyunca ulusal aşı takviminde aşılama yapılmış bir ülkenin gerçek yaşam verisine göre, halk içinde HPV enfeksiyonlarında ve genital siğillerde % 90 azalma, yüksek dereceli kanser öncüsü lezyonda (CIN2-CIN3) yüzde % 85 azalma sağlandığı görüldü. İnsanlık tarihinde 10 yıl çok kısa bir süre ve bu kısa sürede elde edilen kazanç çok iyi oranlarda.(1)
HPV aşısı, 100’ün üzerindeki ülkede ulusal aşı takviminde
100’ün üzerinde ülkede HPV aşısı ulusal aşı takviminde ücretsiz olarak çocuk yaşta uygulanıyorken maalesef ülkemizde henüz böyle bir uygulama mevcut değil. Ülkemizin dünya genelindeki durumunu anlamak için şu bilgileri vermemiz yeterli sanırım: Türkmenistan’da 2016 yılından beri kız ve erkek çocuklar ücretsiz aşılanıyor, 2023 yılında Afganistan’da bu aşının ulusal takvime alınacağı kayıtlara geçmişti daha önce. Taliban’ın iktidara gelmesi ile bu aşıların aşı takvimi dışına alındığını ya da alınacağını tahmin ediyorum. Afganistan’da böylesi bir geri adımın gerçekleşebilme ihtimalini görme nedenimizle, ülkemizde de bu aşıların yapılmama nedeni aynı: gericilik…
Oysa Birleşik Arap Emirlikleri’nde okula devam şartı bu aşı… Mozambik, Zimbabve ve Haiti gibi ülkelerde ise pilot aşılama çalışmaları yürütülmekte. Ülkemizde bu aşıyı olabilenlerin oranının % 0.9 olduğu uzmanlar tarafından belirtilmekte. Yani toplumumuzun % 99.1’i yukarıda bahsettiğim sağlık sorunlarının gölgesi altında cinsellik yaşamak zorunda bırakılıyor. Aynı zamanda bu aşıların maliyet-etkin olduğu biliniyor. Yazının ilerleyen kısımlarında anlatacağım “HPV Aşı Bursu Dayanışması” ses getirmeye başladığında, gazeteciler Meclis Sağlık Komisyonu üyesi iktidar vekillerine aşı hakkındaki düşüncelerini sorduklarında “Bir maliyet hesabına bakalım” diyerek konuyu geçiştirdiklerini biliyoruz. Oysa 2018 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından organize edilen 3. Aşı Çalıştayı’nın raporlarında(2) HPV aşılarıyla ilgili bölümde aşıların maliyet-etkin olduğu belirtiliyor. Tahminlerimize göre Melih Gökçek’in yaptırdığı, şu an hurda yığını olan “dinozor park”ın maliyetine 26 milyon çocuk iki doz aşı olabilirdi. Bu bir tercih. Halktan alınan vergiler ranta mı gidecek, halk sağlığının çıkarına mı hizmet edecek… Dolayısıyla konunun maliyetten ziyade gericilikle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Bu aşılar aşı takviminde yapıldığında, birçok kanser ve öncülü rahatsızlığın tedavi giderleri ortadan kalkacağından devlet bütçesine faydası olacağı da biliniyor.(2)
Aralık 2022 sonuna kadar ülkemizde sadece 4 valanlı HPV aşısı bulunmaktaydı. Bu aşı rahim ağzı kanserinin % 70’inden sorumlu tip 16 ve tip 18’e, bir de genital siğilden sorumlu tip 6 ve tip 11’e karşı etkili. Dolayısıyla ülkemizde bulunan 4 valanlı HPV aşısı bizi genital siğilden ve rahim ağzı kanserinin % 70’inden koruyacaktır. 2019 yılından beri aslında 9 valanlı aşının ülkemizde ruhsatı var ama biz firmayı ifşa edip farkındalık yarattıktan sonra geçtiğimiz ay piyasaya sunulur hale geldi. Daha önce gazeteciler tarafından firmaya bunun nedeni sorulduğunda ise “şirket sırrı” yanıtı alınıyordu. Piyasacı ilaç tekelinin şirket sırrı her ne ise onu halk sağlığının önüne koyabiliyor. Oysa 9 valanlı aşı, 4 valanlı aşıdaki tiplere ilaveten tip 31, tip 33, tip 45, tip 52 ve tip 58’e de etkili olup rahim ağzı kanserine karşı % 90 koruma sağlıyor. Biz “HPV aşısı ulusal aşı takvimine alınsın” derken 9 valanlı aşıyı istiyoruz. Toplumu aşıladığımızda bir kanseri neredeyse toplumdan silebiliriz ki, HPV sadece rahim ağzı kanserine neden olmuyor. Rahim ağzı kanseriyle özellikle anılması, bu kanser türünün tek etkeninin HPV olması nedeniyle. Ama HPV rahim ağzı kanseri dışında kadınlarda vajina, vulva, anüs ve gırtlak kanserine; erkekte ise penis, anüs ve gırtlak kanserine de neden olabilmektedir. Dolayısıyla HPV aşısı olan kişiler bu kanser türlerine karşı da belli oranlarda korunmuş olacaklar.
Kanserin bir aşısı var, peki ya laiklik yoksa?
HPV aşısı ilk olarak 2006 yılında ülkemizin gündemine girdi. Dönemin Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanı, “Türkiye’deki rahim ağzı kanserlerinin hangi sıklıkta ve HPV’nin hangi tipinde olduğunu ortaya çıkaracak bir çalışma yürüteceklerini” dile getirdi.(3) Bundan bir yıl kadar sonra ise kanserle bağı bilinen en yüksek etkenin ruhsat verdikleri önleyici aşısına karşı aynı kişi şu ifadeyi kullanabildi: “Bu benim kişisel tercihimdir, yine söylüyorum ben çocuklarıma yaptırmam. 18 yaşına gelince onlar bu konudaki kararlarını kendileri verir.”(4) Maalesef kanser önleyici bu aşılar daha o günlerde politikleştirildi. Hem de bizi kanserden koruması gereken devlet kurumunun yetkilileri aracılığıyla.
1,5 yıldır içinde yer aldığım Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri inisiyatifi, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ve Kadın Dayanışma Komiteleri’nin başını çektiği, başta İstanbul Eczacı Odası ve Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, halk sağlığını ve yaşam hakkını önceleyen birçok uzman kişi ve kurumun desteğiyle büyüyen bir mücadele veriyoruz. “HPV aşısı ücretsiz olsun” mücadelemizden önce, ne HPV, ne aşısı, ne de bunun sağlık hakkımız olduğu gerçeği toplum tarafından biliniyordu.
Geçtiğimiz ay, 24 Kasım 2022’de, TBMM’deki Sağlık Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri sırasında Fahrettin Koca şu sözleri sarf etti: “HPV aşısının uygulanması konusunda bir çekincemiz asla yok. Ancak ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok. Yaptığımız planlamaya göre, yaş gruplarını ve medeni hal durumlarını dikkate alan bir plan hazırlığındayız.”(5)
Bakanın bu açıklaması, bir yandan mücadelemiz karşısında “Pes!” demek olurken, bir yandan da Sağlık Bakanlığı’nın daha önce aşıyı halka sunmama gerekçelerini, aşının kimlere yapılacağını dile getirme çabasını yansıttı. Büyük tepkiyle karşılanan bu açıklama sonrası Sağlık Bakanı geçtiğimiz ay Sabah gazetesine verdiği mülakatta bu kez “medeni hal” kıstasına değinmezken, “Aşıları 18 yaş üstüne yapacağız” diyerek dünyaya rezil olacakları bir işe kalkışacaklarını duyurmuş oldu.(6)
Şimdi gelin HPV aşısı, ulusal aşı takviminde kimlere, kaç yaşında, nasıl yapılır bu konuyu birlikte inceleyelim. HPV aşısı hâlihazırda 149 ülkede(7) ulusal aşı takvimi kapsamında, 9-15 yaşları arasında yapılmaktadır. HPV aşısı, tedavi edici bir özelliği olmayıp koruyucudur ve önemli bir önleyici sağlık hizmetidir. Bireylerin cinsel yaşamı aktif değilken çocuk yaşta aşı yaptırması bağışıklık sistemlerini virüsle karşılaşmaya hazırladığından aşının etkinliğini garanti altına alır. Daha önce çocuk yaşta aşılanamamışlar ise yakalama dozu ile koruma kapsamına alınır. Sağlık Bakanı burada önceliği tersyüz ederek “Dostlar alışverişte görsün” mantığıyla hareket etmektedir. Kendisi de çocuk doktoru olan Bakan, çocuklarımızdan aşı hakkını kaçırarak bilimin gerekliliklerini hiçe saymakta, gerici düşüncelerin gölgesinde karar almaktadır. Bizim en başından beri şu soruyu sormamız da bundandır: “Kanserin önleyici bir aşısı var, peki ya laiklik yoksa?”
Buraya tekrar döneceğiz ama önce çarpıcı örnekler olması açısından bazı ülkelerden bilgiler vererek devam edelim. Kazakistan ve Singapur 9-11 yaşlarında; Darüsselam, İsrail ve Malezya 12-13 yaşlarında; Birleşik Arap Emirlikleri 15 yaşında bu aşıyı ulusal aşı takviminde uyguluyorlar.(8) Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), aşıların uygulanması gereken yaş aralığına dair “HPV aşıları, HPV’ye maruz kalmadan önce uygulandığında en iyi sonucu verir. Bu nedenle, rahim ağzı kanserini önlemek için DSÖ, çoğu cinsel aktiviteye başlamamış olan 9 ila 14 yaşlarındaki kızların aşılanmasını önermektedir” bilgisini sunmaktadır.(9)
Peki, bu veriler dünyada böyle iken, ülkemizde nasıl? Biraz da Sağlık Bakanlığı’nın kendi kaynaklarından ilerleyelim. Kimse bilmezken, devlet aşıyı karşılamıyorken, bakın Bakanlık kaynaklarında neler denilmiş HPV aşısına dair:
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün sitesinde hâlâ bulunan “HPV Aşıları” adlı sunumda(1) “HPV ve Servikal Kanserin Zamansal İlişkisi” grafiğinde, HPV enfeksiyonun 18 yaşında zaten pik yaptığı görülüyor. Yukarıda da bahsettiğim üzere “bir kadının ilk cinsel deneyiminde HPV enfeksiyonu geçirmesinin kümülatif riskinin % 46 olduğunu” biliyoruz. Yani Bakan, enfeksiyonun arşa çıktığı yaş aralığına öncelik verip, öncesi yaşlardaki çocuklara aşı hakkını sunmayarak akıl kârı olmayan bir tercihte bulunmuş oluyor. Oysa koruyucu özellikteki bir aşının, tam da bu nedenle cinsel yaşam aktif değilken, çocuk yaşta yapılması gerekiyor.
Yine Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün sitesinde bulunan HPV aşılarıyla ilgili bilgilendirme videosunda, Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Nejat Özgül, “Aşının en etkin olacağı dönem 9-12 yaştaki dönemdir” diyerek, aşılamanın yapılması gereken yaş aralığının altını özellikle çizmektedir.(10)
2022’nin son aylarında Halk Sağlığı Genel Müdürü olarak kurumun başına atanan Sedat Kaygusuz’un üyesi olduğu Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları Derneği’nin (Türkiye EKMUD) temsilcisi olarak hazırlanmasına katkı koyduğu 2016 yılında güncellenen Erişkin Bağışıklama Rehberi’nde, HPV aşısının kimlere yapılması gerektiğiyle ilgili olarak, “9-13 yaş arası kız çocuklarına yapılan HPV aşılaması serviks kanserinin önlenmesinde en maliyet-etkin halk sağlığı koruma önlemidir” denmektedir.(11)
Sağlık Bakanlığı’nın 2018 yılında organize ettiği 3. Aşı Çalıştayı Raporu’na bakalım. Raporda “HPV aşısının sahada uygulanması” bölümünde “mutlaka 10-12 yaş arasında sağlık kuruluşlarına başvuran tüm ergenlere HPV aşısı konusunda bilgi sunulmalı ve aşılamaları denetlenmelidir” ifadesine ek olarak “aşının yalnız kız çocuklarına değil hem kız hem erkek çocuklara uygulanması gerektiği” vurgulanmaktadır.(2)
Şimdi bir de Sağlık Bakanı’nın kurucusu ve patronu olduğu Medipol Sağlık Grubu’nun sitesine bakalım. Sitede “Kanser değil, biz güçlüyüz” başlığıyla ele alınan konunun, HPV aşısının kimlere yapılacağının aktarıldığı kısımda, “HPV aşıları esas olarak 11-12 yaş kız ve erkek çocuklarına önerilmektedir” denmektedir.(12)
Yukarıdaki örnekleri ister dünyadan ister ülkemizden birçok kuruma dayandırarak çoğaltabiliriz. Burada göstermek istediğimiz, ulusal aşı takvimine alınacak HPV aşısına 18 yaş sınırı çeken karar alıcılar da dahil olmak üzere, aşıların 9-14 yaş arasındaki çocuklara öncelik verilerek yapılması gerektiğini, halk sağlığı açısından rahim ağzı kanseri başta olmak üzere birçok kansere karşı koruma sağlayacak aşının toplumu virüse karşı ancak böyle koruyabileceğini biliyor olması.
Peki, tüm bu bilimsel gerçeklere rağmen, neden Sağlık Bakanı inatla 18 yaş sınırı koymakta, aşıları ulusal aşı takvimine alacaklarını duyurduğu konuşmasında, “Ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok” demektedir?
Laikliği, dini referansların toplumsal yaşamın dışına çıkarılması olarak tarif edecek olursak, devlet kurumlarına yerleşmiş bir grup sağlık politikalarını belirlerken bilimi hiçe sayarak kendi var saydıkları “sosyal gerçekliklere” göre hareket ettiğinde, yaşam ve sağlık hakkımızın nasıl da elimizden alınabildiğiyle karşılaşırız. Burada dar bir grubun “sosyal gerçeklik” adıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yetişkinliklerinde kansere karşı korunma hakkını elinden alması söz konusudur. Altı yaşındaki çocukların istismarına göz yumulurken konu sağlık hakkımıza gelince gerici bürokratların uydurduğu sosyal gerçeklikten bahsedenler, yurttaşlık haklarımızı elimizden almaya çalışmaktadır. Sağlık ve yaşam hakkı anayasa ile de güvence altına alınmış, doğuştan kazanılmış haklarımızdandır.
Bu bize şunu da gösteriyor; laiklik ne kadar yaşamsal bir olguymuş ki, yokluğunda sağlığımızı yitiriyoruz. Çünkü eskiden görevde olan bürokratların basına, “Müslüman bir ülkeyiz, bizim ülkemizde böyle bir aşıya gerek yok” minvalinde demeçler verdiklerini anımsıyoruz. Gericilikle mücadele etmeden, laikliği gerçek manasıyla sahiplenmeden bu hakkımızı kazanamayacağımızı bildiğimiz için konunun bu kısmına özellikle çubuk büktük.
Eğer sosyal bir gerçeklikten bahsedilecekse, biz aşısız toplumlarda kadınların % 80’inin bu enfeksiyonu geçirdiği sosyal gerçeğini görüyoruz, insanların toplumsal basınç kurularak damgalandığını görüyoruz, sunumlarımıza gelip 28 yaşında kızını rahim ağzı kanserinden nasıl yitirdiğini anlatan anneleri görüyoruz. Biz sosyal gerçeklik olarak onların gerici tutumlarını değil, halkın sağlık hakkını görüyoruz. O nedenle Sağlık Bakanı düştüğü şerhten geri adım atmalıdır.
Bugüne kadar örgütlü kolektif bir mücadele ile geldiğimiz yerde, mücadelemizi aynı kararlılıkla, güzel ülkemizin tüm çocuklarının bu sağlık hakkını kazanarak, aşılanarak kansere karşı korunacakları güne kadar sürdüreceğimizi ilan ederiz. Toplumcu sağlık anlayışı bir ütopya değil, sağlığımız ve yaşam hakkımız için elzemdir. Sağlık alanında yaşadıklarımız ise son verilmesi gereken bir karanlıktır. Boyun eğmeyenler er ya da geç insana yaraşan sağlık anlayışını toplumumuza kazandıracaktır.(13)
Bir Nazım şiiriyle başladı her şey
Sağlık Bakanı’mızın 2022’nin sonundaki bütçe görüşmelerinde, HPV aşısının ulusal aşı takvimine alınacağını beyan etmesiyle sonuçlanan, 19 aydır yürüttüğümüz mücadelenin tarihini de kısaca anlatmak isterim. Ünlü ozanımız Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü olan 3 Haziran 2021’de eczanemde nöbetçiydim. Gece, nöbetin sakin saatlerinde biraz Nazım şiiri okuyayım derken, bir şiirine denk geldim. Şöyle diyordu Nazım şiirin bir yerinde:
“Biz insanız çok şükür / Çok şükür biliriz, / İlacımıza / Umudu katmasını / Yaşamak gerek diyerek / Ayak direyip / Dayatmasını
“Hastalar, / Kardeşlerim / İyileşeceksiniz / Ağrılar, sızılar dinecek, / Yumuşak, ılık bir yaz akşamı inecek, / Ağır yeşil dalların ardından rahatlık.”
Şiirdeki “ilaca umudu katmak” vurgusu ve umut dolu “iyileşeceksiniz” ifadesi bir eczacı olarak beni çok etkiledi. HPV aşılarını yaklaşık 10 yıldan beri biliyordum; devletin karşılamadığını da… Toplumda ne kadar yaygın bir virüs olduğunu da…
İlaca umudu katmak… Bu nasıl olabilirdi?..
Şiirin bu kısmı bende “enjeksiyon” ve “aşı” çağrışımı yaptığı için, ben de “Bundan sonra her nöbetimi bir genç kadının üç dozluk HPV aşısını karşılamak için tutacağım” dedim ve bunu sosyal medyada paylaştım. Ertesi gün bir daha gündemden düşmeyecek bir halk sağlığı mücadelesine başlamış olduk.
Bu paylaşımı yapınca, ertesi gün çok sayıda talep geldi. Bir başvuru formu oluşturdum hemen onu da paylaştım. Başvuracak kişilerden isim, iletişim bilgisi, aylık gelir, yaşadığı şehir ve yaş bilgilerini e-postama iletmesini istiyordum formda. Aynı gün onlarca e-posta geldi. Toplumun kanayan bir yarasına dokunduğumuzu fark ettik. Sevgili yoldaşım ve arkadaşım Ecz. M. Buğra Üstündağ’a ulaştım ve durumu anlattım, ilk gün zaten hemen beş kişiyi aşıladık. Sonra “Bu olayı büyütelim” dedik, “ama bunu bir hayırseverlik olarak değil, dayanışma ruhu ile bir mücadele başlığı olarak açarak yapalım”.
Sosyal medyadan bu başlığı gören birçok eczacı, kendi eczacı arkadaşlarımız ve hiç tanımadığımız kişiler bize ulaşıp “Ben de bir kişinin üç dozluk HPV aşısını karşılamak istiyorum” demeye başladı. Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri diye bir grubu yeni yeni oluşturuyorduk. Aşılar bu ağı biraz büyüttü; biraz da bu ağ, aşıların ülke genelinde yaygın olarak yapılabilmesini sağladı. Birbirini besleyen bir süreç oldu açıkçası. Şu an bu ağ aracılığıyla ülkenin her yerinden 500’ün üzerinde eczacı, eczacı teknisyeni, akademisyen, ilaç firması çalışanı, kamu eczacısı, eczacılık öğrencisi anlık iletişim halinde hareket edebilir durumdayız ve sayımız giderek artıyor. Bu ağ olmasa, aşılar ülke genelinde bu kadar yaygın yapılamayacaktı. Kolektif hareket etmenin gücü aslında bu.
Özetle, Anadolu’nun küçük bir ilçesinde bir eczanede başlayan “HPV Aşısı Ücretsiz Olsun!” talepli “Aşı Bursu Dayanışması”, hemen ertesi günden başlayarak kolektif bir mücadeleye dönüştü. O günkü ülke gündemine bakacak olursak, halkı nesneleştiren videoların izletilerek toplum tepkisinin yönetildiği, insanların bir araya gelişlerine korku iklimi yaratılarak engel olunduğu, insanlığa olan inancı düşüren haberlerin ortalığa salındığı bir dönem olduğunu görürüz. Bizse “Dayanışma yaşatır” diyerek, dayanışmayı bir mücadele biçimi olarak tanımladık.(14) Medyanın meşruluğuna göz yumamadığı ancak bunu “tek kişinin kahramanlaştırıldığı sevimli bir haber üretimi” olarak gördüğü bir durum(15), örgütlendikçe anlatmak istenileni daha anlaşılır hale getirdi.
Zekat değil, hayırseverlik değil; bir dayanışma ve mücadele başlığı
2 yıl önce ülke gündemine “Bir Nazım şiiriyle başlayan askıda aşı kampanyası”(16) diye düştü, çiçeği burnunda mücadelemiz. Zekat kültürünün pompalandığı ülkemizde “askıda” ne olsa, haber değeri taşıyor sanırım. Oysa böyle bir motivasyonun aksine, bizler neyi, ne için istediğini bilen bir halk sağlığı mücadelesinin yollarında bilim ve aydınlanmanın ışığını yanımıza alarak yürümeye başlamıştık bile. İlk çıktığımız yayında “Biz hayırsever insanlar değiliz, yurttaşlarımız kanser olmasın diye kolektif bir mücadele veriyoruz” dedik. Geriye dönüp baktığımızda, o günden bugüne yurdun dört bir yanında yüzden fazla bilgilendirme ve mücadeleye davet buluşmaları gerçekleştirmişiz. Her kim nereye çağırdıysa, orada insanlarla bir araya gelip konuyu tüm hatlarıyla ele aldığımız sunumlar yapmışız; ülkemizin her yerinde, köyde, mahallede, kampüste, işyerlerinde, meslek örgütlerinde, internet ortamında… Düşününce garip gelebilir, “19 aydır nasıl oldu da pek alışık olmadığımız bir mesele sürekli bir şekilde gündemde kalmaya devam edebildi?” diye. Emek vermeden iki illüstrasyon, bir tanıdık bağlantısıyla haber, bir AB projesiyle yarım yamalak dayanışma görüntüsü değildi bizimkisi. 19 ayın her günü emek harcandı, bilimsel akılla yönetildi, laflar hiç çekinmeden bam tellerine basılarak söylendi, binlerce kişinin kolektif emeğiyle sürekli can buldu, samimiyeti ve haklılığı tekrar tekrar yurttaşların sempatisini kazandı. Çünkü anlatılan onların hikâyesiydi, talep edilen onların sağlıklı yaşama hakkıydı.
İçinde yaşadığımız düzende, her şeyin olduğu gibi muhalif görünen işlerin de bir piyasası varmış, gözlemledik. Kimileri “iyi fikirmiş” diyerek ilgilendi, kendine bükmeyi denedi; kimleriyse kolektif mücadelenin parçası oldu, birlikte yürüdük başladığımızdaki akıldan savrulmadan, şımarmadan, kazanımlar elde ederek.
Milletvekilleri kanun teklifi verdi gündeme geldikçe.(17) Kimi siyasi partiler seçim vaadine dönüştürdü.(18) Kadın mücadele örgütleri sahiplendi, mücadelelerine ortak ettiler.(19) TTB, Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne “HPV aşısı aşı takvimine alınsın” diye başvurdu.(20) İstanbul Eczacı Odası, Sağlık Bakanı’na detaylı bir rapor hazırlayıp yolladı, birçok eczacılık fakültesinde toplantılar yapmamıza vesile oldu, üyesi eczacılarına eğitim verdi, broşür dağıttı.(21) Belediyeler talebimizi bilboardlarına taşıdı. Uluslararası medyada yer aldı, “ilginç” geldiğinden ya da belki ülkemize yakıştıramadıkları için.(22) Kimi kurumlar ödüllere layık gördü, halk sağlığına katkısından dolayı.(23) Kadın Dayanışma Komiteleri ile birlikte hazırladığımız broşür kapı kapı dolaşarak evlere girdi, onlarca buluşma gerçekleştirdik farklı yerelliklerde. Mücadelemizin öncülerinden, benim de parçası olmaktan onur duyduğum Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri’nin kolektif emeğiyle, başta eczacı meslektaşlarımız olmak üzere birçok yurttaşımızın dayanışmasıyla 900 doz aşı yapıldı.(24) Aşılananlar aşılanıp kenara çekilmedi, mücadelenin öznelerine dönüştüler. Bunların bir kısmı için Önce Çocuklar ve Kadın Derneği’nin gönüllü avukatlarıyla SGK’ya yurttaşlara paralarının geri iadesi için davalar açıldı, geçtiğimiz Mart ayında ilkini kazandık(25), buna bir yenisini daha ekleyerek geçtiğimiz ay ikincisini kazandık.(26) Birçok yurttaş da artık kendi davalarını açar hale geldi.
Devlet önleyici sağlık hizmetlerinden sorumludur
Peki, ne anlattık biz onca sunumda yurttaşlara, paylaşımlarımızla kamuoyuna?(27) Öncelikle “Sağlık hizmeti nedir?” diye sorduk, sağlık hizmetinin tedaviden ibaret olmadığını, esas önemli olanın önleyici sağlık hizmetleri olduğunu ve bunun sorumluluğunun da devlete ait olduğunu anlattık.
“Birey sadece kendisine bakmadığı için mi sağlığını yitirir?” diye sorarak, sağlığı etkileyen toplumsal faktörleri anlattık: Asgari ücretle geçinen bir emekçi ya da 850 lira KYK kredisiyle geçinen bir öğrenci kaliteli beslenebilir miydi, kaliteli beslenemeyen sağlığını koruyabilir miydi? İnsana yaraşır barınma koşullarına sahip olmayan yurttaşlar, fatura fazla gelecek diye doğalgazını açamayan yurttaş, keyfinden mi hastalanırdı? Çalışma yaşamında yasalara aykırı çalışma ortamlarında bulunmak zorunda kalanlar, meslek hastalıklarına yakalananlar, asbestli borulardan su içen yurttaşlar, Dilovası’nda yaşayanlar keyfinden mi sağlıklarını yitirirdi? Sağlık hizmetlerine randevu bulamadığı için ulaşamayanlar, bilim yerine gericilik ve şarlatanlığın etkisine terk edilenler, yetkililerin manipülasyonlarına maruz kalanlar ne kadar sağlıklarına sahip çıkabilirdi?
Sonra “Cinayet nedir?” diye sorduk. Cinayet bir insanın kafasına bir el ateş edilince mi gerçekleşirdi sadece, yoksa insanların yaşamlarını yitirmesine engel olacak önlemleri alması gerekenlerin, görevlerini yerine getirmeyip kişinin o anda değil de yıllar sonra yaşamını yitirmesine göz yummak da bir cinayet miydi?
Çernobil’de çay içen bakanı anlattık, dönemin gazete kupürlerinde halkın sağlığına kasteden haberler ve demeçler yayımlayan medyayı ifşa ettik, yaşamını bunlar nedeniyle kanser olarak yitirmiş birçok Karadenizli yurttaşımız gibi Kazım Koyuncu’nun da ölmeden önceki mücadelelerini ve sert açıklamalarını dinlettik.(28) Sonra dedik ki, “Evet, HPV’de de durum aynı.”
HPV’yi, tiplerini, kansere nasıl neden olduğunu, aşı ve taramaların önemini, geçtiğimiz yıllarda bürokratların bu aşı hakkına karşı aldıkları gerici tutumları, insanların nasıl çokeşlilik üzerinden baskı altına alınarak konunun konuşturulduğunu, oysa bir kadının ilk cinsel deneyiminde enfeksiyon geçirmesinin kümülatif riskinin % 46 olduğunu, bu aşının 100’ün üzerinde ülkede aşı takviminde olduğunu, bakanlığın 4 yıl önce düzenlediği Aşı Çalıştayı’nda bizim dediklerimizi doğrulayan raporları olmasına rağmen neden hâlâ aşı takvimine alınmadığını, ama 10 yıl önce aşılamaya başlayan ülkelerin kanser ve öncülü rahatsızlıkları toplumdan sildiğini, farkındalığın önemli olduğunu ama farkında olmanın yetmeyip emekçilerin 3,5 bin lira ayırıp farkında olsa dahi aşıya ulaşamadığını, aşısız toplumlarda halkın % 80’inin hayatında en az bir kere bu enfeksiyonu geçirse de HPV pozitif bireylerin damgalanarak kendine karşı saygı kaybı başta olmak üzere birçok ruh sağlığı problemi yaşadığını ve bu öfkenin kendilerine, partnerlerine ya da cinsel deneyimlerine değil de bu aşı hakkını sunmayanlara yöneltilmesi gerektiğini, mücadelemizi ve dayanışmanın gücünü ve haklılığımızda neden ısrar etmek gerektiğini anlattık. Ve şunu söyledik: Katil aşk değil, bizi dokuz yaşında aşılamayanlardır!
Örgütlü bir halkın gücünden daha büyük bir güç yoktur
Biz bu işe başladığımız günün ertesinde, konuyu toplumsal bir mesele olarak ele alıp bir halk hareketine çevirdiğimiz andan beri biliyorduk uzun soluklu olacağını mücadelemizin. Bir insanın soluğu çabuk kesilebilir ama halk hareketine dönüşmüş mücadelelerin enerjisi yeniden harlanır, haklılığı kazanımlar elde ettikçe.
Biz başlarken belirlediğimiz bazı ilkesel kararlar üzerinde akıl birliğiyle hareket ettik. “Kazanabilecek misiniz?” diye soranlara, çok net bir biçimde “Evet!” dedik. Biz zaten biliyorduk kazanacağımızı, inancımız tamdı, sadece bunu ne kadar öne çekersek daha fazla çocuk erken koruma kapsamına alınacaktı. Ve biz şunu istiyorduk, “Zaten kazanacağız, ama bunu öyle bir kazanalım, süreci öyle bir örelim ki, kazanım elde edildiğinde bize mikrofon uzatıldığında ‘Hiçbir güç, halkın gücünden güçlü değildir’ diyebilir durumda olalım, bu deneyimi yaşamaya herkesin ihtiyacı var” diyorduk. Şu an geldiğimiz yer, işte tam burası.
Yetkililere şöyle seslendik hep: Daha fazla direnmeyin bilime, halk sağlığına, meşruiyetimize.
Biz gücümüzü bu süreçte yaftalandığı ya da yaftalanacağını düşündüğü için ağlayarak bize ulaşan binlerce HPV pozitif yurttaşın, bu aşıya ulaşamadığı ve ailesiyle paylaşamadığı için merdiven altı önerilere başvurup asit dökerek genital bölgesinde kalıcı yaralar oluşturan genç kadınların, sunumlarımıza katılıp gözyaşlarıyla 28 yaşında kızlarının yaşamını nasıl yitirdiğini anlatan annelerin(29), bu mücadele vesilesiyle bilinçlendikten sonra gittikleri muayene sonrası operasyon geçirenlerin öfkesinden alıyoruz.
Çorak bir tarlaya ekin eker gibi çalışırken milyonlarca yurttaşımız için, yarattığımız dayanışmanın nelere vesile olduğunun da farkındayız.
Biz boyun eğmeyen ilaç emekçileri olarak halk sağlığını korumak, kansere karşı savaşmak, başta kadınlar olmak üzere insanlarımızın üzücü rahatsızlıklar ve bunlara bağlı ruhsal sıkıntılar yaşamasını engellemek, doğuştan kazanılmış yaşam hakkı ve sağlık hakkını savunmak için HPV aşısının ücretsiz olmasını ve ulusal aşı takvimine alınmasını savunuyoruz.
Bu konunun aynı zamanda sınıfsal bir problem olduğunu belirtmekte fayda var. Şu anda bu aşıya mali gücü yeten azınlık ulaşabiliyorken 8500 lira asgari ücretle geçinen emekçiler, 1250 lira KYK kredisi ile geçinemeyen, barınamayan öğrenci kardeşlerimiz, konu hakkında farkındalık kazansa da aşıya ulaşamıyor. Sağlık hakkına erişimdeki bu eşitsizlik acilen ortadan kaldırılmalı. Toplumumuzun muazzam bir çoğunluğu açlık sınırının altında bir ücretle çalışıyor veya işsizliğe mahkûm edilmiş durumda, dolayısıyla üç dozu 3645 lira olan bu aşılara ulaşımın önünde sınıfsal bir engel var. Biz bu talebi en çok da onlar için dillendirdik ve mücadelesini veriyoruz. Daha çok da bu kesimi aşıladık dayanışma ile. Mücadelemiz aşılanması gereken tüm yurttaşlarımızın aşılanması garanti altına alınana kadar devam edecek. Siz sevgili okuyucuları da mücadelenin parçası olmaya, sağlık hakkımızı birlikte kazanmak için sesimize güç vermeye davet ederiz.
KAYNAKLAR
1) https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/kanser-db/yayinlar/sunular/ulusal_kanser_haftasi_2018/HPV_Asilari-Murat_Gultekin_2018.pdf
2) https://www.solunum.org.tr/TusadData/userfiles/file/3_UlusalAsiCalistayiRaporu.pdf (sf.48)
3) https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/rahim-agzi-kanseri-asisi-yolda-4230782
4) http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/02/gun116.html
5) https://www.ntv.com.tr/saglik/bakan-koca-duyurdu-hpv-asilamasi-baslayacak,ckcdfXkr5E-01gwCBYC86Q
6) https://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2022/12/23/saglik-bakani-koca-yeni-uygulamalari-sabaha-anlatti-randevu-alip-gitmeyen-15-gun-bekleyecek
7) https://www.cumhuriyet.com.tr/saglik/ucretsiz-hpv-asisi-icin-saglik-bakanliginin-getirdigi-kriterler-tepki-cekti-2015114
8) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/612124
9) https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/cervical-cancer
10) https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/?option=com_content&view=article&id=362&catid=648
11) https://twitter.com/hpvasisihaktir/status/1582696200025026561?s=46&t=qvX8XdK3FPBCzutV4-FzjA
12) https://medipol.com.tr/bilgi-kosesi/bunlari-biliyor-musunuz/kanser-degil-biz-gucluyuz
13) https://www.youtube.com/watch?v=uzCkvwLT2tk
14) https://twitter.com/kcemeren/status/1400843943785467913?s=61&t=SSsGXuDp6zgRdx3xHh5QRg
15) https://www.youtube.com/watch?v=EwrBxgfzZwU
16) https://www.dha.com.tr/gundem/nazim-hikmetten-etkilenen-eczaci-hpv-asisini-ucretsiz-yapiyor-1836439
17) https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/258710-hdp-den-hpv-asisinin-ucretsiz-olmasi-icin-kanun-teklifi
18) https://chp.org.tr/haberler/rahim-agzi-kanserini-onleyen-hpv-asisi-ucretsiz-olacak
19) https://www.tkp.org.tr/haberler/hpv-asisi-ucretsiz-olsun/
20) https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=d44ec376-30ac-11ec-a1a7-c5959a4589e2
21) https://www.istanbuleczaciodasi.org.tr/?page=icerikler&id=13562
22) https://www.reuters.com/article/turkey-women-health-idUKL5N2VR4X0
23) https://www.istabip.org.tr/7094-dr-nusret-fisek-halk-sagligi-hizmet-tesvik-odulu-sonuclari-belli-oldu.html
24) https://twitter.com/eczaemekcileri/status/1580945948347289600?s=61&t=SSsGXuDp6zgRdx3xHh5QRg
25) https://www.once.org.tr/wp-content/uploads/2022/04/2022.04.08-ONCE-Dernek-HPV-DAVASI-GEREKCELI-KARAR.pdf
26) https://artigercek.com/kadin/kadinlar-hpv-asisinin-ucretsiz-olmasini-istiyor-218288h
27) https://antalyakorfez.com/haber/48664-gokbuk-koy-evinde-cocuklar-ve-kadinlara-hpv-asisi-yapildi
28) https://www.odatv4.com/guncel/ben-kendi-zekam-ve-felsefemle-olumu-hayati-uzatabilirim-kisaltabilirim-25061954-163702
29) https://www.ilksesgazetesi.com/kizini-kaybeden-anneden-ucretsiz-hpv-asisi-cagrisi