Ana Sayfa Dergi Sayıları 239. Sayı Öncelikle üç yazı

Öncelikle üç yazı

66
0

Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın 13 Şubat’ta Erzincan-İliç’teki altın madeninde yaşanan faciaya ilişkin raporu… TMMOB’nin 6 Şubat depremlerinin birinci yılı değerlendirmesi… Eğitim Sen’in, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “eğitim öğretim süreçlerinde yaratılış teorisi benimsenmektedir.” duyurusuna yönelik açıklaması…

Öncelikle bu üç yazının okunmasını öneriyoruz. Çünkü bu yazılarda yapılan saptamalar, vurgulanan uyarılar özümsenmezse, emin olun derginin diğer sayfalarındaki makale ve dosyaların fazla bir önemi yok.

Vatanı sömürgeleşmeye, halkı köleleşmeye doğru giden bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye denen memleket AKP iktidarı marifetiyle küresel sermayenin sömürgesi haline getirilmekte, halkı da köleleştirilmektedir. Tehlike bu kadar net.

Ülkemizin bütün yerüstü ve yeraltı zenginlikleri (kamu işletmeleri, madenleri, ormanları, suları, kıyıları, gölleri, denizleri, hatta kentleri…) küresel sermayeye peşkeş çekilmiş durumda. Artık bize, Türkiye toplumuna ait olmaktan çıkıyorlar. Hiçbir kurala tabi olmadan geliyorlar, çöküyorlar, yağmalıyorlar, tahrip ediyorlar, kirletiyorlar, zenginliklere el koyuyorlar. Devlet ise bu talanın kolaylaştırıcısı makamıdır. Bunun Avrupalı fatihlerin 16-19. yüzyıllar arası Amerika’da yaptıklarından fazla bir farkı yok. Kaz dağlarının, Karadeniz sularının, Munzur dağlarının bize ait olmadığını büyük felaketler yaşadığımızda fark ediyoruz. İşte son örnek: Erzincan- İliç’te yaşanan felaket. 6 Şubat depremlerinin üstünden geçen bir yılda da gördüğümüz gibi, felaketler, yıkımlar, ölümler dahi rant fırsatına dönüştürülüyor.

Öte yandan sömürgeleşme süreci sadece sömürücülerin niteliğini değiştirmiyor, muhatabı olan ülkenin halkını ve emekçisini de etkiliyor. Köleleşen emekçi de vatan ve ulus aidiyetini yitirir. Vatan ve ulus modern kavramlardır ve demokratik devrimlerle (bizim gibi ülkelerde artı antiemperyalist devrimlerle) oluşurlar. Emekçiler, bu süreç içinde birer “vatandaş” ve “ulus bireyi” olurlar. Bu süreç tahrip olduğunda ortada ne vatandaş kalır ne de ulus. Ve tabii ne de vatandaşlık hakları ve hukuku (insanları bir arada tutan bir toplum sözleşmesi)… Kölenin vatanı da ulusu da sahibidir; ona bağımlıdır, ondan dilenir. Kısacası ne sömürge bir vatandır ne de köleler bir ulus. Sömürgeleşen bir Türkiye’nin ve toplumunun tek parça halinde kalma olasılığı da azdır. Bu çapta bir tehlikenin ve yozlaşmanın kıyısındayız.

Yeniden bir vatan ve ulus inşası ihtiyacıyla karşı karşıya Türkiye toplumu. Örgütlü bir emekçi hareketinden başka bir kurtuluş aracı da gözükmüyor. Bilim-milim, seçim-meçim… bunların hepsi böyle bir toplumsal hareketin yaratılmasına hizmet ettiği oranda önemlidir artık.

Bu nedenle öncelikle ülkemizin bu üç önemli meslek örgütü ve sendikasının raporlarının ve açıklamalarının okunmasını öneriyoruz. Dergimizin geri kalanı ise her zamanki gibi.

Dostlukla kalın…