Üçüncü tekir şahıs/ Anıl Ceren Altunkanat
Size bu ay sadece ve uzun uzun kitaplardan söz edeceğim. Böylece, belki 4500 karakter boyunca karanlıktan, bataklıktan, çürüme kokusundan uzaklaşabiliriz. Belki 4500 karakter bir süre için sızıları, tiksintiyi ve çaresizliği dindirir. 4500 karakter yükümüzü birkaç dakika olsun hafifletip bizi başka bir dünyaya çağırabilir. Gerçi bu 4500 karakterde cinayetler su gibi akıyor ama olsun… Kurgu sağ olsun.
Yeni bir yazarla tanıştım: Katrine Engberg. Danimarkalı aktris, eski dansçı ve koreograf; üstelik enfes bir polisiye seriye imza atmış. Kopenhag Serisi: Kiracı, Kelebek Evi, Rıhtım ve Tapınak.
Kiracı’da serinin ana karakterleriyle tanışıyoruz. Dedektif Jeppe Kørner, ortağı Anette Werner (arka arkaya söylenince adları şiir gibi, talihsizlik), bana seri boyunca yazarın otoportresiymiş gibi gelen Esther De Laurenti ve huysuz Gregers Hermansen. Engberg bizi bu karakterlerle tanıştırırken acele etmiyor; onları kalıplara sıkıştırıp okuru sıkmıyor. Seri boyunca yelpaze gibi açılıyor kişilikleri, kat yerlerindeki gölge oyunlarına tanık oluyoruz, zayıflıklarını ve sıradan yanlarını görüyoruz. Hüzünlü ve karamsar Jeppe, görgü kurallarını hiçe sayan, delidolu Anette, şarabıyla yazma hevesi arasında tökezleyen kırılgan Esther, yaşlılığın acılığıyla hırçın Gregers.
“Üzüntülerini içlerinde taşıyarak yaşayan insanlar ya da başlarından büyük zorluklar geçmiş insanlar, kolay ve mutlu hayatlar sürmüş olanlara göre daha ilginçtir.”
Kiracı, Esther’in sahibi olduğu apartmanda yaşayan genç bir kadının öldürülmesiyle başlar. Katilin peşine düşen Jeppe ve Anette karanlık sırları açığa çıkarırken Esther’in bu cinayetle ilişkisi de karışık bir hâl alır. Belki parmağı vardır bu cinayette, belki de bir sonraki kurbandır?
Kelebek Evi’nde olaylar bir çeşmenin içinde vücudu kesiklerle dolu, bütün kanı boşaltılmış bir kadın cesedi bulunmasıyla başlar. Jeppe bu kez işleri yalnız halletmelidir zira Anette doğum iznine ayrılmıştır. Ancak kadının bu izni ve hatta bebeği memnuniyetle karşıladığını söylemek zor. Anette yeni anneliğin zorluklarıyla boğuşurken kaçış yolu olarak davayı kendi başına araştırmaya karar verir. Bunun iyi bir karar olmadığı açık…
Kelebek Evi adılı klinikte istismara uğrayan, denek hâline getirilen hasta gençler, Jeppe’nin kalbinde yeni kıpırtılar, Anette’in bezginliği, Esther’in gurur kırıcı bir dolandırıcılığa kurban gitmesi… Bana sorarsanız Kelebek Evi bizleri dört yandan saran olay örgüsüyle serinin en güzellerinden biri.
Rıhtım on beş yaşındaki bir delikanlının kaybolmasıyla başlar. Arama çalışmaları sürerken aileden ve halının altına süpürdükleri sırlardan kötü kokular yükselir.
“Ama hayat böyle değildir. Organik olan her şeyin uzantıları ve dalları olur ve suç da dahil beklenmedik yollara saparlar.”
Jeppe ve Anette bu gizemi çözmek için çabalarken, Esther’in yazmayı planladığı kitap için yürüttüğü araştırmalar onu da bu sırların içine sürükler. Kopenhag’ın karanlık, kuytu köşelerinde gezdirir bizi Engberg; nemli ve ürkütücü bir atmosferin içine çeker.
“Güven tuhaf bir unsurdur, tam anlamıyla anlaşılması çok zor olan, insan ilişkilerinin en zor yapıtaşlarından biridir. Dürüstlük, güvenilirlik ve açıklık gerektirir; bu kadarını biliyoruz.”
Tapınak, Kopenhag’ın göbeğindeki bir çocuk parkında korkunç hâlde bir ceset (daha doğrusu yarım ceset) bulunmasıyla başlar.
Jeppe izindedir; ilişkisi hüsranla sonuçlanmış dedektifimiz kendine özgü gücenikliğiyle kaderine küsmüştür. Ama suç peşini bırakmadıktan sonra nereye kaçsa nafile… Anette parkta bulunan cesetle Jeppe’nin inzivaya çekildiği ada arasında bağlantılar bulunca ikili huzurlu bir sığınak sanılan adanın sırları deşmeye başlar.
Elbette Esther de adadadır; kitabı için yaptığı araştırmanın son aşamasını tamamlamak için Bornholm’a gelen Esther hem suçun aydınlatılmasında önemli bir rol oynayacak hem de kendi hayatının en büyük sırrı ve acısıyla yüzleşecektir.
“İnsanın eski hali her zaman yoluna çıktığı için yeni bir insan olmanın zor olduğunu söyleyerek normalde benimle nasıl dalga geçtiğini hatırlıyor musun? Her adım atmaya çalıştığında sana çekme takar dediğini?
Kopenhag Serisi polisiye severler için bereketli bir toprak, Engberg okuru birçok açıdan doyuran bir yazar. Serinin ilk iki kitabı Belkıs Dişbudak tarafından çevrilmiş, çok akıcı ve yerine oturmuş bir çeviri. Son iki kitapta çevirmen olarak Çiğdem Köfüncü’nün imzası var. Ne yazık ki bu iki kitapta bazı anlatım bozuklukları, törpülenmesi gereken bazı kısımlar göze batıyor, kimi yerlerde okumayı zorlaştırıyor. Titiz bir editörel çalışmayla bu sıkıntıların giderileceğini, sonraki baskıların ilk iki kitaba yaraşan akıcılıkta olacağını umuyorum.
Her sayfası esin dolu bir ay dilerim.
Kopenhag Serisi: Kiracı, Katrine Engberg, çeviren Belkıs Dişbudak, The Kitap, 344 s.
Kopenhag Serisi: Kelebek Evi, Katrine Engberg, çeviren Belkıs Dişbudak, The Kitap, 344 s.
Kopenhag Serisi: Rıhtım, Katrine Engberg, çeviren Çiğdem Köfüncü, The Kitap, 358 s.
Kopenhag Serisi: Tapınak, Katrine Engberg, çeviren Çiğdem Köfüncü, The Kitap, 338 s.