Ender Helvacıoğlu
Kürt sorunu bütün ağırlığıyla yeniden gündemde, özellikle iktidar saflarından gelen ilginç öneri ve adımlarla sürüyor, bütün politik kesimler tarafından tartışılıyor.
Bu yazıda, Kürt sorununa ilişkin sosyalistlerin çözüm önerilerine girmeyeceğim. Bu konuda çeşitli aşamalarda sayısız yazı yazıldı, onlara bakılabilir. Gerekirse sonraki yazılarda yeniden anımsatırız. Asıl konumuz kurulmaya çalışılan “yeni Kürt masasının” nitelikleri olacak. Şeffaf olmayan, ayrıntılı verilere sahip olmadığımız, niyet okumaları yapmak zorunda kaldığımız bir süreç. Ama yine de -eski deneyimlerden de yararlanarak- bazı analizler yapabiliriz, en azından bir çerçeve çizebiliriz.
1) Kürt sorunu yıllardır -ne yazık ki- sadece bir Türkiye sorunu olmaktan çıktı. Türk devleti izlediği inkâr ve şiddet politikalarıyla bu sorunu Türkiye sınırları içinde çözme şansını yitirdi. Türkiye sol güçleri de ortaya çıkan bazı şansları (1990-91 Bahar eylemleri ve Zonguldak madenci yürüyüşü ile Haziran Direnişi dönemleri) kullanamadılar. Kısacası Kürt sorunu artık bir bölge sorunu, hatta uluslararası bir sorun haline gelmiş durumda. Dolayısıyla bu sorunun çözümü için oluşturulan masalara oturanlar da buna göre belirleniyor.
Bu olgu ışığında öncelikle saptamalıyız ki, yeni Kürt masası, yeni Ortadoğu masasının bir parçasıdır. Zaten bugün alelacele gündeme getirilmesinin nedeni de Ortadoğu’daki yeni (ve hızlı) gelişmelerdir. ABD ve Batı destekli İsrail’in saldırıları ve son olarak Suriye’deki Esad yönetiminin devrilmesiyle yeni bir tablo oluştu. ABD-İsrail, bölgedeki tüm İsrail düşmanı ve anti-Amerikan güçleri tasfiye etmek, bölgede kendilerine bağlı (en azından kendilerine sorun çıkarmayacak) yönetimler oluşturmak hedefinde ve son bir yıldır epey yol aldılar. Sırasıyla Hamas, Lübnan Hizbullah’ı zayıflatıldı ve Esad yönetimi yok edildi. Yemen’deki Husiler ve Irak’taki İran’a bağlı güçler hedef tahtasındadır ve bu “pürüzlerin” halledilmesinden sonra sıranın İran’a geleceği bellidir.
Yani bugün oluşturulmaya çalışılan yeni Ortadoğu masası, ABD-İsrail’in inisiyatifiyle kurulan, başta Rusya ve İran olmak üzere anti-Amerikan güçlerin neredeyse devre dışı bırakıldığı tam bir emperyalist masadır. İşte gündeme getirilen yeni Kürt masası, bu emperyalist masanın bir parçasıdır; bu geniş tablo içinde yer almaktadır.
ABD-İsrail tabloyu tamamen dizayn etmeye mi çalışır, yoksa kendi düşmanlarını yok edip, başlarını yeniden kaldırmamalarını garanti altına alıp, oluşan yıkıntının (kaos coğrafyasının) yönetilmesini -bizim çıkarlarımızı takip etsinler de ötesinde ne yaparlarsa yapsınlar diyerek- bölge güçlerinin sırtına mı bırakır, hangisini tercih ederler, hangisine güçleri yeter, zamanla belli olacaktır.
Toparlarsak ilk saptamamız, yeni Ortadoğu ve yeni Kürt masalarının, barış ve özgürlük masaları olmadığı, tersine bir kurtlar sofrası olduğudur. Aslında oturan ve oturmak zorunda kalan herkes masaların bu niteliğini biliyor; barış-demokrasi söylemleri halkların gözünü boyamak içindir.
2) Peki, Türkiye devleti ve Cumhur İttifakı bu masalara hangi hedeflerle oturuyor? Kimilerinin iddia ettiği gibi, masada ABD-İsrail’i dengelemek ve dizginlemek, onların hamlelerine yerel bir Türk-Kürt birliğiyle yanıt vermek amacıyla mı? Böyle fikirler ileri sürenlerin -açıkça manipülasyon amaçları yoksa- çok saf olduklarını düşünüyorum. Bahçeli ve Erdoğan’ın “yeni paradigmasının”, ABD-İsrail’in yeni paradigmasının çerçevesi dışına çıkabileceğini hiç sanmıyorum; hele koşullar böyleyken. Olsa olsa masada daha sağlam bir koltuk elde etmek peşindeler. Elbette öncelikle Türkiye’deki koltuklarını sağlama alma, yeni koşullardan bu amaçla yararlanma hedefindeler. Erdoğan’ın “Şam fatihi” ve “Kürt sorununu çözen adam” madalyalarını alma (ve böylece ömür boyu başkanlık hakkı elde etme) çabası, izin verildiği ölçüde gündeme gelebilecek ve her an geri alınabilecek soslardan ibarettir.
Türkiye’de en zayıf dönemini yaşayan ve halkını kaybetmiş olan AKP iktidarı bu oyunun içine düşmek (bu masaya oturmak) zorunda kaldı. Oturmasa böyle zayıflatılmış bir ülkeyi kana boğabilirler ve bu yolla cehennemin içine çekebilirler; otursa ABD-İsrail çıkarlarının bir parçası olarak yine cehennemin (özellikle halklar açısından cehennem) içine dalmış olacak. İki ucu kirli bir değnek… İktidarın -kendi iktidarlarını korumak için- masaya oturma yolunu seçtiği anlaşılıyor. Suriye kaos coğrafyasının Türkiye’ye ihale ettiler; bu birinci cehennem. Peki, ABD-İsrail İran’a yöneldiğinde ne olacak? Türkiye’ye hangi roller biçilecek? Bu, ikinci cehennem. Dahası, Rusya’nın olası tepkisi Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Öte yandan günümüz koşullarında “Yeni Osmanlıcılık” falan da bir göz boyama kavramından öteye gidemez. AKP’nin “yeni Osmanlıcılığı”, “yeni Amerikancılık” içinde bir yer edinebilirse geçerli olabilir ancak; tıpkı “Türk-İslam sentezciliği” gibi…
Kısacası Türkiye, kuyruğu baştan emperyalizme kaptırmış olan AKP iktidarı eliyle çok tehlikeli sulara açılmak zorunda bırakılıyor.
3) Kürt siyasal hareketinin masadaki yeri ve hedefi nedir? PKK zaten 1990’ların ortalarından beri, ABD hangi masayı kuruyorsa o masaya oturma yolunu seçti (veya seçmek zorunda kaldı). Bugün de durum farklı değil. Suriye kaosundan hâkim olabilecekleri bir bölge çıkarmak peşindeler ve bunu da ancak ABD-İsrail koruması altında becerebilirler. Asıl hedeflerinin bu olduğunu düşünüyorum. Öcalan’ın da bu noktada bir rolü olabilir. Türkiye’de ise -Türk devletinin ve iktidarının zorunluluklarından ve sıkışmışlığından yararlanabildikleri ölçüde- bazı tavizler koparma ve varlıklarının tanınmasını sağlama peşindeler. Bu da çok tehlikeli bir masaya oturma biçimi; çünkü her an satılabilirler. Ama mevcut paradigma içinde başka seçenekleri de yok.
DEM şu anda bir “postacı” rolü oynuyor. Ama bir yan rolü daha olabilir: Barış-demokrasi-kardeşlik ambalajını oluşturmak ve sol-sosyalist güçlerin masaya yancı olmalarını sağlamak. Yani DEM “masa örtüsü” rolü oynuyor. Umarım sosyalistler bu tuzağa düşmez.
4) Toparlarsak, yeni Ortadoğu masasının bir parçası olan yeni Kürt masasında bugün ABD, İsrail, Erdoğan-Bahçeli iktidarı, HTŞ, Öcalan, PKK-PYD oturuyor. Bu masada Türk ve Kürt emekçilerinin, bölge halklarının esamesi okunmuyor. Masada oturanları saptayalım ki, kimlerden barış-demokrasi-kardeşlik talep edeceğimizi de bilelim!
5) Çok karamsar bir tablo mu çizdim? Öyle olduğu söylenebilir, çünkü mevcut koşullar iyimserliğe pek yer bırakmıyor. Ama bir seçenek daha var: AKP iktidarını halk inisiyatifiyle devirmek (“halk inisiyatifi” kavramının altını çiziyorum, çünkü emperyalistler başka seçenekler de geliştirebilir). Böyle bir gelişme tüm tabloyu değiştirebilir, süreci tersine çevirebilir. Kürt sorunu bağlamında da demokratik, barışçı ve kardeşçe bir yolun önünü açabilir. Esad yönetiminin devrilmesi nasıl emperyalist masanın yolunu açmışsa, AKP iktidarının halk inisiyatifiyle devrilmesi de başka bir masanın kurulmasına yol açabilir.
Ortadoğu emperyalistler için de dikensiz gül bahçesi olmayacak. Meydan o kadar da boş değil. Farklı bir süreç, Türkiye’nin emekçilerinin ve aydınlık yüzünün inisiyatifiyle başlayabilir. O zaman farklı bir masa da gündeme gelebilir.
Bu seçeneğe kilitlenmeliyiz.