Ana Sayfa Dergi Sayıları 256. Sayı Yolun götürdüğü yere varan, yola koyulan mıdır?

Yolun götürdüğü yere varan, yola koyulan mıdır?

557

Patika / Nalân Mahsereci

 Seneler seneler sonra gene bir sapaktan sesleniyorum: Birlikte yürümeye var mısınız? 12 sene önce, insan eylemlerini güzellemeye çağırmıştım Patika köşesiyle: Yürümek, uçmak, okumak, yazmak, anımsamak/unutmak gibi eylemler hakkında düşünelim mi (Bilim ve Gelecek, sırasıyla 107., 109., 113., 116., 119. sayılar) demiştim. Kitap sayfalarından açılan yollara dalalım diyorum bu kez. Engelleri, simsiyah dumanlar salan araçlarla düzlenmiş, şerit şerit olanlarına değil ama… Çeşit çeşit canlının ayaklarının birbirlerinin izleri üstüne iz bırakarak belirginleştirdiği; engebelere uyumlanarak, kaynaklara en kestirmeden ulaştırmalarına ya da bazen manzaraya göre doğallıkla güzergâh kazanmış ve kullanılmadıklarında doğa tarafından kolaylıkla geri alınacak, “yaşayan” patikalara dalalım istiyorum…

Sevgili Anıl Ceren Altunkanat’ın, devam ettireceğini kuvvetle umduğum, zevkle okuduğum Üçüncü Tekir Şahıs köşesinde yazdığı gibi, “okur mahremiyetimi paylaşmaya” çağırıyorum sizi; okuduklarıyla etki(n)leşen zihnimin daldığı patikaları benimle yürür müsünüz?

Yol dışarıda da aksa, içeriye uzanır
Dönemeçte Ursula K. Le Guin bekliyor bizi. Değil mi ki yola, yolculuğa, yolculukla birlikte gelen içsel/dışsal keşiflere, karşılaşmalara, yüzleşmelere, deneyimlere ve değişimlere önem veriyor; iyi bir eşlikçi olacaktır.

Ursula henüz bir çocukken, ünlü bir antropolog olan babası Alfred Louis Kroeber’in kendi cenazesinde okunması için bölümler işaretlediğini söylediği Taoculuğun temel kitabı Tao te Ching’e (Yol ve Erdem) derin bir ilgi duymuş. Bu erken ilgisini, yaşam görüşünün kaynaklarından biri kılmış ve eserlerine de taşımış. Hatta bu klasik metni kendi yorumlarıyla birlikte İngilizceye de çevirmiş (Türkçede de yayımlandı). Taoculukta,  tao (“yol”) kavramı, yol, yöntem, doktrin, ilke, yaşam biçimi gibi geniş bir bağlamda anlam kazanır.

Le Guin’in eserlerinde bilinmeyene doğru, bazen birlikte bazen tek başına kat edilen fiziksel yolculuklardan dönüşerek çıkan kahramanlar belirgin bir yer tutar. Bambaşka dünyalara yolculuk yaparak; başka yaşamları, kültürleri tanıyarak; önyargılarını, kendiliğindenleşmiş eylem kalıplarını sorgular hale gelirler. Örneğin kült bilimkurgu eseri Mülksüzler’in esas kahramanı fizikçi Shevek’in yolculuğu böyledir. Mülkiyetin olmadığı, yaşamın anarşist ilkelere göre düzenlendiği Anarres gezegeninden mülkiyet ilişkileriyle şekillenmiş kapitalist Urras gezegenine giderken tanıştığımız Shevek; Anarres’e geri dönüş yolculuğunda bir parçası olduğu toplumu artık daha farklı değerlendirmektedir.  “Gerçek yolculuk, geri dönüştür” cümlesinde somutlanan anlam, kahramanın mülkiyet kavramı ve ilişkileri temelinde şekillenmiş bir yaşam kültürünü deneyimledikten sonra geçirdiği dönüşümü işaret eder; ne geri dönen giden kişidir artık, ne de geri döndüğü yeri bırakıp gittiği yer gibi görüyordur.

Yolculuk içinde yolculuk: Karanlığın Sol Eli
Le Guin’in bir diğer kültleşmiş eseri Karanlığın Sol Eli’nin bambaşka dünyası Gethen (Kış) gezegeninde, olmayan mülkiyet değil, sabit cinsiyetlerdir. Kış koşullarının gölgesinde bir yaşam süren Gethenliler yılın önemli bir bölümünü cinsiyetsiz (Sommer dönemlerinde) geçirirler. Sommer’deyken cinsiyet organları belirgin değildir; cinsellik yaşamazlar. Cinsel olarak aktifleştikleri Kimmer dönemlerindeyse, her iki cinsiyeti de potansiyel olarak taşıdıklarından, kadına ya da erkeğe dönüşebilirler. Çocuklarının kimisinin annesiyken, kimisinin babası olabilirler.

83 gezegenden oluşan galaktik bir birlik olan Ekümen’in temsilcisi olarak Gethen’e henüz gelmiş olan Genly IA’in izlenimlerinden tanımaya çalışırız Gethenlileri. Ursula Le Guin, görme ve düşünme biçimlerimizdeki cinsiyetçi önyargılarımızla yüzleştirir bizi: Genly IA’nın ağzından anlatılan her insanı, zihnimizde bir erkekmiş gibi canlandırdığımızı fark ederiz neden sonra; yönetsel görevlerde yer almaları da besliyor olabilir önyargılarımızı. Bir yabancı olarak şüphelerin odağına yerleştirilen Genly IA, karşılaştığı insanlar ve durumları analiz etmekte, yorumlamakta, doğru kararlar vermekte zorlanmaktadır. Kültürel farklılıkları, insan ilişkilerinde işlevi olan değerler sistemini anlayamamaktadır ama ilerledikçe asıl nedenin, karşısındakini kafasında sabit bir cinsiyet kalıbına oturtamamasının yol açtığı tedirginlik olduğunu fark ederiz. Genly IA’in diplomatik bir ilişki kurduğu ama bir türlü güvenemediği Estraven ile iklimin daha da sert yaşandığı buzullarda yapmak zorunda kaldığı 81 günlük zorlu yolculuk, hayatta kalmak için dayanışmayı ve yoldaşlığı gerektirecektir; aralarındaki kültürel bariyer günden güne aşılır, önyargılar adım adım kırılır ve yolculuktan geriye cinsiyetten muaf derin bir insani bağ kalır. Genly IA ve Estraven’in kendileri gibi ilişkileri de değişmiştir.

Ursula Le Guin bu iki eserinde de, günümüz dünyasını belirleyen bir ana olguyu dışarda bırakarak, o olgu var olmadığında toplumun bütününün nasıl şekillenebileceği üzerine adeta birer düşünce deneyi yapmıştır. Olumsuz yanlarına, kusur ve pürüzlerine rağmen toplumsal adaleti belirli ölçülerde sağlamış bu başka dünyaları, üretim ilişkileri, yönetim biçimleri, geçim kaynakları, doğayla etkileşimleri, kültürel yapılanmaları, inanç ve değerler sistemleri, mitleri, dilleri gibi tüm boyutlarda kurgulamıştır.

Yeni bir yola giren bu köşenin ilk yazısını, fiziksel bir yolculuğa aslında zihinsel/içsel bir yolculuğun da eşlik ettiği fikri üzerine kurduğumdan, Le Guin’in eserlerinden de bu sınırlı çerçevede söz ettim. Adımlarınızın keşiflere çıktığı bir ay dilerim; patikalarda rastlaşmak üzere…