Ana Sayfa Biyoloji Bakteri kamçısındaki mükemmellik yaratılışı mı kanıtlıyor?

Bakteri kamçısındaki mükemmellik yaratılışı mı kanıtlıyor?

4389
0
Bakteri genomu çalışmaları bize kamçı genlerinin farklı canlılarda oldukça benzer dizilere sahip olduklarını ve gen duplikasyonu (bir genin ikizinin oluşması) işlemiyle ortaya çıktıklarını göstermiştir.

Yaratılışçıların iddiası: Bakteri kamçısındaki mükemmellik, yaratılışı kanıtlıyor

Bilimin yanıtı: Bakteri kamçısının evrimsel oluşum süreci bütünüyle ortaya çıkarılmıştır.

“Bakteri kamçısı da indirgenemez kompleksliliğe örnektir. Bakteri kamçısı, çok karmaşık bir “organik motor” ile çalışır. Kamçıyı oluşturan yaklaşık 240 ayrı protein vardır. Bunlar kusursuz bir mekanik tasarımla yerine yerleştirilmiştir. Kamçıyı oluşturan moleküler parçaların tek bir tanesi olmasa ya da kusurlu olsa, kamçı çalışmaz ve dolayısıyla bakteriye hiçbir faydası olmaz. Bakteri kamçısının evrimcilerin iddia ettiği gibi ‘kademe kademe gelişmesi’ imkânsızdır.” (Harun Yahya, Yaratılış Atlası 2, s.738)

Yaratılışçıların 20. yüzyılda karşılaştıkları iki büyük güçlükten biri laiklik, diğeri ise temel bilimlerde yaşanan büyük gelişmelerdi. Laik eğitim ve hukuk sistemini klasik dinsel kavram ve olgularla aşamayacaklarını anladıktan sonra taktik değiştirerek, “yaratılış bilimi” adını verdikleri sahte bir bilim yaratma çabasına girdiler. Aynı zamanda bu sahte bilimle birlikte kullanacakları uyduruk kavramları da yarattılar. Tanrı yerine “akıllı tasarımcı”, ilahi yaratılış yerine “ani oluşum”, kusursuz varlık yerine “indirgenemez karmaşıklık”, yaratılış dogması yerine “yaratılış bilimi”, evrim kuramı yerine “Darwin (bilim) dini” gibi bilimsel değeri olmayan saçma sapan ifadelerle takiyye yapma yoluna girdiler. Aslında bunların büyük bölümü, 18. yüzyılın Hıristiyan teologlarından William Paley’in, Hıristiyan doğa felsefesinde konu ettiği, kimi antikçağdan kalma varsayımların, 20 yüzyıla uyarlanmış taklitlerinden başka bir şey değildi.

Yaratılış dogmasının evrimindeki son aşamalardan birini, Amerikalı yaratılışçı Michael Behe’nin son yıllarda ortaya attığı, “indirgenemez karmaşıklık” varsayımı oluşturmaktadır. “Akıllı tasarımcı” yaratılışçıların temel dayanağı olan bu varsayıma göre bazı hücresel sistemler ancak, kendisini meydana getiren parçaların tam olması durumunda çalışabilmektedir. Bu parçalardan bir tekinin dahi eksik ya da hatalı olması, o mekanizmanın çalışmamasına, diğer bir ifadeyle sistemin artık işe yaramaz hale gelmesine yol açmaktadır. Bunu kanıtlamak için Behe’nin kullandığı tanınmış örneklerden birini, bakterinin hareket organı olan kamçı (flagellum) oluşturmaktadır.

Behe’ye göre bu yapı, 240 ayrı proteinden oluşan indirgenemez karmaşıklıkta bir sistemdir. Bu moleküllerden biri dahi olmasa ya da hatalı olsa, kamçı çalışamaz hale gelmektedir. Böyle bir kamçının artık bakteriye bir yararı olması mümkün değildir. Buradan yola çıkıldığında, bakteri kamçısının ancak şu anda bildiğimiz haliyle yani bir bütün olarak yaratılması dışında bir olasılık bulunmamaktadır. Bu kusursuz mekanik tasarımın evrimleşmeyle parça parça oluşması imkânsızdır.

Açıkça söylemek gerekirse “indirgenemez karmaşıklık”, somut biyolojik bulgular ile tamamıyla çelişen bir önerme olması nedeniyle, bilimin en kolay çürüttüğü safsatalardan biri olmuştur. Şöyle ki, yaratılışçıların bu konudaki tezini çürüten en önemli bulgu, hangi biyolojik yapı ya da süreç ele alınırsa alınsın, onun yüzlerce hatta binlerce farklı çeşidinin canlılarda iş görüyor olmasıdır. Kamçının bakteriler dahil tekhücreli canlılar dünyasında, oldukça benzer moleküllerden oluşan, yüzlerce farklı çeşidi bulunmaktadır. Bu farklılık kimi zaman bir, kimi zaman iki, kimi zamansa onlarca moleküle bağlı olabilmektedir. Örneğin insan bağırsağında da yaşayan Eschericia coli bakterisinde bulunan kamçı yaklaşık 40 proteinden oluşmaktadır. Mide ülserine neden olan Helicobacter pylori bakterisi ise 33 proteinden oluşan bir kamçıyla gayet etkili bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Bu durumda sormak gerekiyor: Şayet yaratılışçıların iddia ettiği gibi 240 ayrı proteinden oluşan bir bakteri kamçısı (bu kadar çeşit protein içeren bir kamçıya sahip bakterinin hangisi olduğu hâlâ belli değildir!), kusursuz bir tasarımsa, E. coli bakterisi 40 proteinli kamçısıyla nasıl yaşayabilmektedir?

 

Farklı bakterilerin, farklı kamçı şekilleri görülüyor.

Bazı bakterilerde helezon biçimindeki ipliksi kamçı, saat yönünde dönüp hareketi sağlarken, diğerlerinde tersi yönde dönerek iş görmektedir. Örneğin bakterilerde kamçı protein genleri ile yapılan mutasyon çalışmalarında, sisteme ait bazı genlerde meydana getirilen yapay bozuklukların, kamçının çalışmasını durdurmadığı ama kamçının sola ya da sağa dönüş yönünü düzgün ayarlayamamasına neden olduğu görülmüştür. Yani bu (tasarımı bozulmuş) mutant bakterilerde kamçı, bir molekülü bozulduğu halde iş görmekte, ama organizma kendisinden çok verimli bir şekilde yararlanamamaktadır. Şimdi düşünelim, şayet bakteri kamçısı 240 proteinden oluşan indirgenemez karmaşıklıkta bir mekanizmaysa, nasıl olup da çalışmayan bir parçasıyla bu kamçı, bakterinin ağır aksak da olsa hareket edip, besin bulmasını sağlamaktadır? Bundan belki de daha önemlisi, doğada kamçısı olmadan yaşayan binlerce bakteri türü için nasıl bir açıklama getirilebilir?

Şayet yaratılışçıların iddia ettiği gibi 240 ayrı proteinden oluşan bir bakteri kamçısı (bu kadar çeşit protein içeren bir kamçıya sahip bakterinin hangisi olduğu hâlâ belli değildir!), kusursuz bir tasarımsa, E. coli bakterisi 40 proteinli kamçısıyla nasıl yaşayabilmektedir?

Örneğin, bakterilerden daha yüksek bir hücresel organizasyona sahip ama bakteriler (çekirdeği yok) gibi tekhücreli olan bazı protozoonlar (çekirdeğe sahip) hareket etmek için farklı bir kamçı kullanırlar. Bunlarda kamçının hücreye bağlandığı kök bölgesinde, bakterilerdeki gibi bir motor yapı bulunmaz. Diğer bir ifade ile kamçı hareketi daha az karmaşık (indirgenmiş!) bir sistem ile yerine getirilir. “Şayet bakterideki kamçı ‘akıllı’ bir tasarımcının ‘indirgenemez’ karmaşıklıkta bir eseri ise, böyle motoru bulunmayan bir kamçıya ne gerek vardı ya da bunun tasarımcısı kimdir?” diye sormak gerekir… Şayet akıllı tasarımcıların temel tezi olan indirgenemez karmaşıklık doğru bir yaklaşımsa bununla yapılacak en akıllıca iş herhalde “eldeki en mükemmel kamçıyı lazım olan bütün organizmalara yerleştirmek” olurdu. Böylece kafa karıştıran bu kadar farklı hareket mekanizmasına gerek olmadan konu kapatılmış olurdu!

Biyolojik gerçeklerle çelişen bu “indirgenemez karmaşıklık” önermesini farklı açılardan sorgulamak olasıdır. Örneğin birçok bakteri hareket etmek için bu kamçı benzeri yapıları kullanırken, bunlarla aynı ortamlarda yaşayan diğer bir bakteri grubu olan fotosentez yapan bakteriler, hareket etmek için “gaz kesecikleri” kullanırlar. Bunlar, bakteri hücresinin içinde yer alan ve sadece iki çeşit protein molekülü içeren, basit bir zardan oluşmuş, hava kesecikleridir. Bu sayede dünyamızın en yaşlı bakterileri olan (en az 3.5 milyar yıllık) bu mikroorganizmalar su içinde alçalıp, yükselerek fotosentez için gereken ışığı almaya çalışır.

Bakteri genom çalışmaları bize kamçı genlerinin farklı canlılarda oldukça benzer dizilere sahip olduklarını ve gen duplikasyonu (bir genin ikizinin oluşması) işlemiyle ortaya çıktıklarını göstermiştir. Demek ki, doğada farklı sayı ve çeşitte proteinden oluşan kamçılar, ortak genetik malzemeyi kullanarak, evrimsel süreçte çok farklı kamçı protein çeşitlerinin oluşmasına yol açmıştır. Bilimciler, evrimdeki bu kademe kademe oluşan genetik ve fizyolojik denemelerin doğadaki somut örneklerini, inceledikleri sayısız mikroorganizmada bize göstermeye devam etmektedir.

Bu nedenle “Kamçıyı oluşturan moleküler parçaların tek bir tanesi bile olmasa, ya da kusurlu olsa, kamçı çalışmaz ve dolayısıyla bakteriye hiçbir faydası olmaz” yaklaşımı bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan, tamamıyla yanlış bir önermedir.

Doğada hiçbir canlının, yaratılışçıların keyfi yaklaşımlarındaki gibi, bir moleküldeki sorundan dolayı (çok yaşamsal bir konumda değilse) tüm sistemi hepten çöpe atma gibi bir lüksü yoktur. Evrim, eldeki her malzemeyi, tak-çıkar, yap-boz, dene-yanıl-dene yöntemiyle olabildiğince kullanmayı amaçlayan ısrarcı bir süreçtir. Bilinen birçok biyolojik sistem, basitten karmaşığa (ya da tersi) küçük ilavelerin (ya da çıkarmaların) gerçekleştiği evrimsel bir sürecin ürünü olduğu için, sistemdeki küçük birçok hata ya da eksiklik, ilgili yapının çalışma verimini etkilese de, onun tamamen devreden çıkmasına yol açmamaktadır. Şayet yaratılışçılar haklı olsaydı, gerçektende organizmadaki her değişim bir felaketle sonuçlanırdı. Halbuki evrimin kendisi dahi kabaca, üreme sürecindeki genetik hataların bir eseri olarak kabul edilmektedir.

Biz kez daha yinelemek gerekirse, bugüne kadar hiçbir yaratılışçı tez, bırakın bilebildiğimiz biyolojik çeşitliliği kapsayacak bir açıklama getirmeyi, kendi verdikleri örneklerdeki çalışma düzenini dahi açıklayacak gücü gösterememiştir.

Şayet bir biyolojik sistemden bir tane varsa ve bütün ihtiyacı karşılıyorsa; orada evrimden söz etme olanağı yoktur; fakat aynı işi yapmak için yüzlerce düzenek bulunuyorsa, bu kez akıllı tasarımcının indirgenemez karmaşıklıktaki yaratımından söz etmek anlamsız olacaktır. Yok birbirinden çeşitli farklarla ayrılan bu sistemlerin hepsi yaratılış dogmasının kapsamı içinde kabul ediliyorsa, o durumda, akıllı tasarımcının her bir biyolojik yapının en uygununun hangisi olduğu konusunda henüz karar vermediği ve denemelere devam ettiği sonucu ortaya çıkacaktır. Yüzyıllardır tektanrılı göksel dinlerin dogmatik teolojilerinin çözemedikleri çelişki bu noktada yoğunlaşmaktadır. Bu dinlerin düşünürlerinin, Tanrı olgusunun niteliğini anlamak için bilime gereksinimleri olduğu gerçeğini, bilimin evrenin gerçeklerine ulaşma çabasına yaklaştırmadıkları sürece dinlerin bu çelişkiden kurtulmaları pek mümkün gözükmemektedir…

Yaratılışçılar bilimden bir darbe daha aldı:
Bakteri kamçısının evrimsel oluşum süreci ortaya çıkarıldı*

Hücrelerdeki karmaşık yapıların (organel) kökeni, evrim biyologlarının her zaman ilgisini çekmiştir. Böyle bir yapı olan bakteri kamçısının evrim sürecinde geçirdiği aşamaların sırrı artık biliniyor. Kısa süre önce tamamlanan bir araştırma, günümüz bakterilerinin atalarındaki genlerden birinin art arda genom üzerinde kopyalanarak sayısının artmasının (gen eşleşmesi, duplikasyon) kamçı yapısının meydana gelmesinde etkin olduğunu ortaya çıkardı. Bu bulgu, karmaşık organellerin oluşma sürecine ışık tuttuğu gibi, evrim karşıtlarının iddialarına da bir yanıt olmuştur.

50’den fazla genin kamçı oluşumunda ve işlev görmesinde rol aldığı bilinmektedir. Bu organelin nasıl ortaya çıktığı, şimdiye kadar genetik düzeyde açıklanamamıştı. Arizona Üniversitesi’nden Howard Ochman ve Renyi Liu, 41 farklı bakteri türünün genomlarını elde ettiler ve bütün türlerde ortak olan kamçıyla bağlantılı 24 gen tespit ettiler.

Her türde bulunan bu 24 gen birbirlerine çok benzedikleri halde, genomdaki başka herhangi bir gene benzemiyorlardı. Bu buluşla beraber, aynı gen setinin kamçı taşıyan her bakteride bulunduğunun bilinmesi, bilim adamlarına bu genlerin söz konusu bakterilerin ortak atasındaki tek bir genin sayıca çoğalmasıyla bugünkü durumlarına geldiğini düşündürdü. Ortaya çıkan yeni genlerdeki küçük değişiklikler sayesinde kamçı, farklı işlevler kazanmış olmalı. Gen eşleşmesi sonucunda oluşan her yeni genin, kamçıda kendine has bir görevi vardır. Kamçı motoru, filamentleri ve diğer yapıların meydana getirilmesinden sorumlu genler farklıdır. Üstelik, araştırmacılar tarafından oluşturulan evrim ağacı, genlerin ortaya çıkma sırasının kamçının hücredeki inşasında takip edilen sıraya uyduğunu göstermektedir. Ochman ve Liu’nun çalışması, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinin Nisan 2007 sayısında yer buldu.

İndiana Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Michael Lynch, bu çalışmanın evrimle ilgili önemli olguları vurguladığını belirtiyor: “Karmaşık yapılar, daha basit yapıların bir araya gelmesiyle oluşur. Bu çalışma, söz konusu süreci belgelemeye yetmiştir.” Brown Üniversitesi’nden Ken Brown bu araştırmanın, akıllı tasarım yanlılarının, bakteri kamçısının tek bir genden oluşamayacağı iddialarına tokat gibi bir cevap olduğunu söylüyor: “Kamçının ortak bir atadan geldiği hipotezini çok sayıda tür kullanarak test eden araştırmacılar, bu genlerin gen eşleşmesi sayesinde birbirlerinden üretildiklerini açıkça göstermiş oldular.”

(*) Bu haber, Bilim ve Gelecek dergisinin 39. sayısında ( Mayıs 2007) Bilim Gündemi köşesinde yer almıştır.