Patika Kitap iyi ki bu kitabı çıkardı. Epeydir Mao okumamıştım. Bir de Maocu geçinirim… İyi ki arkadaşlar, şu kitabı oku da tanıt dediler. Bir rahatlama oldu benim için, dinginleşme… Günlük yaşamın o lanet olası hırgüründen biraz uzaklaşma, daha uzun vadeli bakma, sadece anı değil süreci kavramaya çalışma. Ne kadar da ihtiyacım varmış…
Oldum olası Çinlilere hayranımdır. İnsan yapamadığı şeyleri yapanlara hayran olur zaten. Biz Batılılar, kentliler, kendimizi fasulye gibi nimetten sayıyoruz. Yaptığımız işe öyle önem atfediyoruz ki, sanırsın o iş yapılmadığında dünya yok olacak. Aslında hiç de öyle değil.
Çu En Lay’a (Mao döneminde başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yapmış devrim önderlerinden) sormuşlar: “Siz, Mao, Çu Teh, hepiniz yaşlısınız. Sizden sonra sağcılar iktidarı ele geçirirse ne olur?” “Düşündüğün şeye bak” demiş Çu En Lay, “Çin’e 3000 yıl feodaller hükmetti, sonra biz geldik. Bir 3000 yıl da sağcılar hükmeder, sonra yine biz geliriz!” Tarih bilincinin bu kadarına da pes doğrusu…
Mao’yla ilgili de benzer bir anekdot var. Sormuşlar: “On bin yıllık mücadele azminden söz ediyorsunuz, bu biraz fazla değil mi?” “Peki,” demiş Mao, “senin için bin yıl azalttım, 9000 yıl diyelim”.
Çin’e gitmişliğim var. Sanayi Bakanı ile görüşmüştük; orta yaşlı, kendinden emin, çok kaliteli bir kadındı. “10 yıl içinde açlığı yok edeceğiz; 25 yıl içinde İspanya düzeyine geleceğiz; 50 yıl içinde de ABD’yi yakalayacağız…” diye anlatıyordu. Üç gün sonra ne olacağı belli olmayan bir ülkenin devrimcisi olarak şaşakalmıştım.
Mao Zedung’un “Felsefe Yazıları”nı okurken işte bunlar geçti zihnimden (bu arada kırk yıllık Zedung’u niye Zedong yapmışlar, anlamadım). Hemen hemen hepsi daha önce okuduğum yazılardı. Ama dedim ya, epeydir okumamıştım; bir tazelenme oldu. Mao’nun yazıları alışageldiğimiz felsefe metinleri gibi değil. Bir Kant’ı, Hegel’i, hatta Marx’ı okurken kendinize çekidüzen verirsiniz, ceketinizin düğmesini iliklersiniz. Ama Mao’yla sohbet ediyorsunuz; daha doğrusu Mao sizinle sohbet ediyor. Sanırsınız ki, bir köyde, dere kıyısında demleniyorsunuz, hafif çakırkeyif olmuşsunuz, kadim bir dostunuzla derinlere dalmışsınız. Çaktırmadan felsefe yapıyor Mao…
Aslında Çinli bilgelerin çoğu böyledir. Sun Tzu’yu, Tao’yu, Konfüçyüs’ü okurken de benzer duygulara kapılırsınız. Son derece yalın, ama bir o kadar da derin yazar bu bilgeler. Mao Zedung, tabii ki, bu aristokrat ideologlara karşı mücadelenin adamıdır. Ama mücadele ettiklerinden çok şey öğrenmiştir. Ne demiş bilgeler: “En iyi öğretmenin düşmanındır. Sana öğretmek için didinir durur.” Mao Zedung hem onların devamıdır, hem de onları aşmıştır.
Genç arkadaşlara öneriyorum, bu kitabı okusunlar. Mao ile tanışsınlar. Yüz milyonlarca insanın yaşadığı son derece geniş bir coğrafyada oluşan devrimin liderinden söz ediyoruz. Felsefe masa başında yapılmaz, Mao’nun dediği gibi. Daha doğrusu Marx’ın da dediği gibi (bkz. 11. Tez). Fazla zamanınız yoksa, kitabın tümünü okuyamayacaksanız, özellikle “Pratik Üzerine”, “Çelişki Üzerine” ve “Halk İçindeki Çelişkilerin Doğru Ele Alınmasına Dair” başlıklı makaleleri öneriyorum.
Kitapta yer alan “Bürokrasinin Yirmi Dışavurumu” başlıklı makaleyi de ilk kez okudum. Okumaz olaydım! Yirminin yirmisinden de nasibimi aldım. O makaleyi de kendi kuşağıma öneriyorum.
Mao der ki, “yükseldikçe bilginiz azalır”. Bu önermeyi esas olarak kendi deneyiminden çıkarmıştır. Fazla yükseldiğini hissetmiş ve yeniden bir devrim başlatmıştır. Hem de başında bulunduğu partiye karşı! “Bombalayın o karargâhları” demiştir halka ve gençliğe. “Yeniden çıkacağım dağlara” demiştir, ölümüne az kala.
Mao tipi felsefe böyle yapılır. Karargâh bombalayarak ve dağa çıkarak… Aslında Mao sosyalizmin en büyük sorununa parmak basmak istemiştir. Sosyalizm kısa bir dönem değildir. Henüz kimin kazanacağı belli değildir; burjuvazi ile proletarya arasındaki mücadele kıyasıya sürer. Üstelik esas tehlike bizzat partinin kendi içinden gelir (Sovyet deneyinde bu görüş kanıtlanmadı mı?). Bu nedenle yeniden ve yeniden devrim yapmanız, kendi karargâhlarınızı bombalamanız ve dağlara çıkmanız gerekir.
Mao Zedung devrimin felsefesini yapıyor; yeniden devrimin, yeniden devrimin… Bu, Mao’nun geleceğin sosyalizm kavrayışına yaptığı en büyük katkıdır.
Günümüz devrimcileri Mao Zedung’u pek bilmezler. Önlerine hep batılı postmodernist düşünürler konmuştur çünkü. Neden devrim yapmamak gerektiğini, neden iktidar olmamak gerektiğini dikte eder o postmodernist filozof bozuntuları, aslında mevcut iktidarlar adına…
Alın işte bu kitabı okuyun. Asya’nın yarısında, dünya nüfusunun üçte birini kapsayan bir coğrafyada yapılan müthiş bir devrimin lideri olan bir düşünürün yazıları. Lafın değil eylemin felsefesi… İktidarı almanın ve iktidarı korumanın felsefesi… Emekçi kitlelerin felsefesi… Postmodernistlerin durağan, karamsar dünyasının değil, devrimin, değişimin ve geleceğin felsefesi…
Kısacası Patika Kitap iyi bir iş yapmış. Bize Mao Zedung’u anımsatmış. Devrimi, halkçılığı, köktenciliği, iyimserliği anımsatmış. Mao’yla felsefe yapmak güzeldir, ama masa başında oturarak olmaz. Şöyle bir uzanmak gerekir köylere, dağlara… Halk içindeki engin çelişkilerle uğraşırken kendi çelişkilerinizi çözmek demektir. İçinizdeki maymunla boğuşmak, yeniden ve yeniden kendinizi yaratmak demektir. Felsefe yapmak, Marx’tan beri böyle bir şey… Mao da böyle felsefe yapmış. Bu arada, bir de devrim yapmış!
Aynı şeyleri yapmak istiyorsanız bu kitabı okuyun derim.