Güneş Ülkesi adlı ütopik eseriyle tanıdığımız ünlü Rönesans filozofu Tommaso Campanella, aynı zamanda ihtilalci bir liderdir.
1600 başlarında bütün Güney İtalya, İspanya’nın sömürgesi haline gelmiştir. Özellikle Calabria bölgesi, din adamlarının elinde daha da yoksullaşmıştır. Bir yandan Engizisyon vahşeti, diğer yandan yoksulluk toplumsal tepkilere yol açmaktadır. Kültür merkezleri olan kitaplıklar ve akademiler kapatılmıştır.
Campanella ayaklanma örgütlüyor
Yurdunu İspanyol boyunduruğundan kurtarmayı amaçlayan Campanella bir ayaklanma tertiplemeyi düşünür. Pietro Giannone Napoli Tarihi adlı eserinde bu ayaklanma için şunları yazıyor:
“Campanella yeni düşünceleri, özgürlük ve cumhuriyet tasarılarıyla az kalsın Calabria’nın altını üstüne getirecekti. Krallıkları yeni bir düzene sokmaya, toplumları yönetecek anayasalar koymaya kadar ileri götürmüştü işi.”
Birçok piskopos da ayaklanmayı destekler; hatta bir Osmanlı donanmasının da yardımı sağlanır. Ama ayaklanma önceden haber alınarak önlenir. Campanella bir Osmanlı gemisiyle kaçmak için kayıkçıyı beklerken bir kulübede yakalanarak Napoli’ye götürülür. Konulduğu hapishanede korkunç işkencelere uğrar.
Engizisyon işkencelerine direniş
Campanella çektiği acıları şöyle anlatıyor:
“Elli hapishaneye girdim çıktım. Yedi kez, tüyler ürpertici işkencelere uğradım. Son işkence kırk saat sürdü. Bedenimi iplerle sıkı sıkıya sarıp kan revan içinde bıraktılar. Ellerimi arkaya bağlayıp sivri bir kazığın üstüne sallandırdılar beni. Kırk saat sonra beni öldü sandılar, işkenceyi durdurdular. İşkencecilerimden bazıları, canımı daha da yakmak için, asılı bulunduğum ipi habire oynatıyor, boyuna küfür savuruyorlardı. Bazıları da ‘yaman adam doğrusu’ demekten kendilerini alamıyorlardı. Hiçbir şeyle sarsamadılar, alt edemediler beni; bir tek söz bile alamadılar ağzımdan.”
Campanella’nın çağdaşı Rossi adında bir yazar da bu konuda şunları yazmış:
“Campanella’ya otuz beş saat boyunca yaptıkları işkence öylesine vahşiceydi ki, kıçının bütün kan damarları kopmuş, açılan yaralardan durmadan kanlar boşanıyordu. Bununla beraber, dişlerini sıkıp işkenceye öylesine dayandı ki, ağzından bir filozofa yakışmayacak tek kelime bile alamadılar.”
‘Bildiklerimi öğrenmek için…’
Campanella devam ediyor:
“Tam altı ay süren bir hastalıktan mucize eseri kurtulduktan sonra bir çukura attılar beni. On beş ay kaldım orada. Sonra yargıç önüne çıkarıldım. Önce bana ‘Öğrenmediğin şeyi nasıl bilebilirsin? Şeytan mı var senin emrinde?’ diye sordular. Ben de: ‘Bildiklerimi öğrenmek için, sizin içtiğiniz şarapların on misli kandil yağı harcadım’ diye karşılık verdim.”
Zindanda yazılan eserler
Campanella tam 27 yıl hapis yatar. İşkenceciler karşısında başı daima dik kalır; onlardan ne bağışlanmasını ister ne de yardım diler. İstediği tek şey kitap, kâğıt ve kalemdir.
Ünlü eseri Güneş Ülkesi’ni bu koşullarda yazar. Ayrıca aynı dönemde Galilei’nin Engizisyon’a çıkarıldığını duyunca Apologia pro Galileo (Galileo Savunusu) adlı eserini de zindanlarda yazar; bir nevi Galilei’nin avukatlığını üstlenir.
İnsanlığın onuru işkenceyi her zaman yenmiştir. Yaşasın Campanella!
Kaynaklar
1) Campanella, Güneş Ülkesi, Çev. V. Günyol ve H. Kazgan, Vedat Günyol’un önsözünden, Sosyal Yayınları, Mart 1985.