Ana Sayfa Bilim Gündemi Travma sonrası stres bozukluğu ne demektir? Nasıl meydana gelir? Tedavisi nedir?

Travma sonrası stres bozukluğu ne demektir? Nasıl meydana gelir? Tedavisi nedir?

1560
0

İlk olarak 1. Büyük Savaş sırası ve sonrasında dikkati çekmiş ve uzun süre savaş bitkinliği (combat fatigue) olarak adlandırılmış olan durumun aslında yalnız savaşlar sırası ve sonrasında değil, kişilerin yaşamını tehdit eden ve etmiş olan bütün olaylar sırası ve sonrasında ortaya çıktığı anlaşılınca, bu tablo ve benzerleri travma sonrası stres bozukluğu (post traumatic stress disorder) adıyla adlandırılmaya başlamışlardır. Yaşamı tehdit eden olaylara maruz kalındığında ya da tanık olunduğunda ortaya çıkan bozukluktur. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fiziksel, bedensel bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş ise birtakım tepkiler gösterir. Bu tepkiler arasında panik boyutlara varabilen aşırı korku, dehşete düşme ve çaresizlik vardır. Çocuk yaşlarda bunların yerine dağınık davranışlar ya da ajitasyon olabilir. Dehşet veren olay geçtikten sonra da, bu belirtiler uzun sayılacak bir süre, bazen onlarca yıl devam eder.

Kişiler ellerinde olmadan tekrar tekrar anımsarlar, bunun sıkıntısını aynen ya da benzer şekilde yaşarlar, bunlar arasında düşlemeler, düşünceler ve algılamalar da vardır. Örneğin savaş sonrası bu duruma girmiş biri, normal yaşamda, örneğin trafikteki arabaların egzoz seslerinden aynı şekilde korkar, paniğe kapılır ve saklanma hareketlerine girişir. Yaşayan kişiler eğer çocuk yaştaysalar travmaya neden olan olayı temsil eden oyunlar oynarlar. Kişiler olayı aynı sıkıntılarıyla birlikte düşlerinde tekrar tekrar yaşarlar. Gene çocuk yaştaki mağdurlar olayı gördükleri gibi, belirsiz korkulu ve sıkıntılı rüyalar da görürler.

Kişiler travmatik olay yeniden oluyormuş gibi hissederler; buna ilişkin illüzyonları, halüsinasyonları vardır. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran iç ya da dış olaylarla karşılaşmaları halinde, yoğun bir sıkıntı, hatta korku duyarlar. Buna karşılık travmatik olayı durmadan, her vesileyle yeniden anlatabilirler. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran görüntüler, olaylar ya da seslerle karşılaştıklarında; sararma, solma, kızarma ya da mide bulantısı ve kusma gibi fizyolojik tepkiler verirler. Bununla birlikte travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabaları vardır. Travmayla ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ve kişilerden uzak durma çabaları gösterirler. Travmaların önemli bir kısmını ya da yönünü anımsamayabilirler. Önemli etkinliklere karşı ilgileri ya da bunlara katılımları belirgin ölçüde azalmıştır. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaştığı şeklinde duyguları vardır. Duygulanımında kısırlaşma vardır. Örneğin sevgi duygusunda belirgin zorluk olabilir. Kişi bir geleceği kalmadığı duygusunu taşır, örneğin bir meslek edinme, eğitimine devam etme, evlenme, dır. Bu tepkiler travmanın ardından çoğu kimsede belli bir süre görülebilir. Travma sonrası stres bozukluğu tanısı konulabilmesi için belirtilerin en az bir aydan daha fazla süredir var olması gerekir.

Gerek travma sonrası stres bozukluğu, gerekse akut stres bozukluğunun bunlar dışında spesifik bir tedavisi yoktur. Uzun süren travma sonrası stres bozukluğunda rehabilitasyon önlemleri, grup terapileri kullanılmaktadır.

Travmatik olaydan hemen sonra ortaya çıkan ve daha kısa süren bir de akut stres bozukluğu vardır. Bunda gene strese neden olan travmatik olay ya da durum aynı ciddiyettedir, gene kişi kendi ya da yakınlarının yaşamsal bütünlüğünü tehdit eden bir olayla karşılaşmış, belki de yakınlarını ya da gözünün önünde bir başkasını yitirmiştir. Olayın ardından bir uyuşukluk, dalgınlık durumu peyda olabilir; ya da duygusal bir tepkisizlik, donukluk olur. Çevresinde olup bitenlerin farkına varma düzeyi azalmıştır, kişi afallamıştır. Derealizasyon olabilir, olup bitenler, çevrede olanlar gerçek değilmiş gibi gelir. Bu durum depersonalizasyona, kişinin kendi kimliğini yitirmesine kadar ulaşabilir. Çoğu kimsede bir dissosyatif amnezi, olayların bir bölümünü anımsayamama da görülür. Bu durumlar travmadan sonra belirir, en az iki gün, en fazla dört hafta sürer. Ancak travmatik olaydan dört hafta kadar sonra bile ortaya çıkabilir.

Akut stres bozukluğunda, olaydan hemen sonra halkımızın kişiye uyguladığı kimi önlemler gerçekten çok faydalıdır. Kişiye hemen biraz su içirilir, bir lokma ekmek yedirilir, dahası canını acıtmak için tokat atılır, saçı çekilir. Bu önlemler kişinin yaşamsal algılamasını canlandırmak için gerçekten işe yarayan önlemlerdir. Savaş sırasında ortaya çıkan akut stres bozukluğunu azaltmak için buna uğrayan kişinin sahra mutfağı yakınına oturtulması salık verilir ki, gerçekten oradan yayılan yemek kokuları, kişinin akut konfüzyonunu, şaşkınlığını gidermede çok işe yarar. Sıradan bir trafik kazası ya da neredeyse kaza, yani atlatılan bir kaza durumunda bile, buna benzer önlemler kişinin yeniden normale dönebilmesi için çok faydalıdır.

Gerek travma sonrası stres bozukluğu, gerekse akut stres bozukluğunun bunlar dışında spesifik bir tedavisi yoktur. Uzun süren travma sonrası stres bozukluğunda rehabilitasyon önlemleri, grup terapileri kullanılmaktadır.

Ölüm tehdidiyle olmayan kimi durumlarda da travma reaksiyonları görülebilmektedir. Örneğin askerliğin normal koşullarında dahi bazı tepkilerin askerlik koşullarında gösterilemeyişi sonucu, çevredeki kişilerin silah taşıması gibi normal koşullarda bile stres semptomları görülebilir. Bunlar çok daha hafif bozukluklar ise de gene de stres bozukluğu semptomları sayılabilir. Bunların çok uzun vadeli, gecikmiş bir belirtisi old sergeant syndrom (yaşlı çavuş sendromu) denilen durumdur. Bunda kişi travmaya yol açan olayı ya da durumları durmadan, yıllarca anlatır durur. Lafı döndürüp sık sık o olaylara ya da durumlara getirir, bol bol öyküler anlatır. Bu durum ancak çok uzun yıllar sonra etkisini azaltır, yatışır, geçer. Yurdumuzda askerlik anılarının çok anlatılmasının nedeni budur. Başka ülkelerde de askerlik ve hele savaş anıları aynı durumdadır; yani çok konuşulur, çok anlatılır.

Kaynak: Ali Nahit Babaoğlu, 50 Soruda Psikiyatri, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Kasım 2011, S.73-76