Burun, küçük olduğu halde en belirgin ve görünen organlarımızdan biridir. Burnun şekli ve büyüklüğü, estetik olarak yüz görünümüyle doğrudan ilgilidir. Bu nedenle burun operasyonları; estetik cerrahide (rinoplasti) ve doğal olarak ticari tıpta ayrı bir öneme sahip olmuştur.
Estetik özelliği ile sanat tarihinde “burun” olgusu, bazı eserlerle günümüze ulaşmıştır. Alman ressam Hans Holbein’in rinofimalı burna sahip yaşlı adam portresi, İtalyan ressam Domenico Ghirlandaio’nun yaşlı adam ve çocuk tablosu, Pinokyo’nun her yalan söylediğinde uzayan burnu, Fransız oyun yazarı Edmond Rostand’ın eserindeki Cyrano de Bergerac’ın büyük burnu, gogol’un burun adlı eseri ilk akla gelen örneklerdir. Alman yazar Patrick Süskind’in “das parfüm” adlı eseri de burnun önemine vurgu yapar. Redkit’teki kocakulak ve kocaburun ailelerinin kavgasını gülümseyerek anımsıyoruz.
Burun büyüklüğü ülkemizde Doğu Karadeniz’de yöresel özelliktir, dünyada böyle başka yöre var mı bilmiyorum. Bu konuda hemşerimiz Mehmet Özyürek’in Guinness rekorlar kitabına geçmiş haklı rekoru vardır.
Rinofima bir burun ucu cilt hastalığıdır. Burun yalancı olarak büyümüş, kızarmış, yüz hatlarına ayrı bir özellik kazandırmıştır. Alkoliklerde görülen kırmızı ve kabarmış burun rinofima değildir.
Bu yazıdaki amaç burunla ilgili tıbbi ayrıntılara girmek değil, günlük yaşantıda akılda kalacak ve faydalı olacak burun bilgisi vermektir.
Koku alamama:
Koku alma organı burundur. Tıpta koku duyumunun tam kaybına “anosmi” , koku duyumunun zorlaşmasına, bazı kokuları alamamak ya da zor algılamaya kısmi kayıp “hiposmi” denir.
Koku almak; nesnelerden çıkan kokuların, burun kanalı içindeki koku hücreleri tarafından algılanarak duyumun ilgili yolaklarla beyindeki ilgili merkezlere iletilmesidir. Koku almada dört faktör vardır.
1- Kokunun özellikleri: Burada söz konusu olan kokunun insanlar tarafından algılanacak frekansta olmasıdır. İyi-kötü koku yorumu kişiye özgü bir şeydir.
2- Burun hücrelerinin sağlıklı olması,
3- Duyumu taşıyan yolakların sağlıklı olması,
4- Kokuyu algılayacak beyindeki merkezin sağlıklı olması.
Kokunun algılanabilir olmasını sınamak kolaydır. Başkaları kokuyu alıyorken hastanın koku alamadığını söylemesi sorunun varlığı için yeterlidir.
Koku kaybının yiyeceklerden tat almayla doğrudan ilintisi vardır. Koku kaybı olanlar yiyeceklerin tat ayrımında da zorlanırlar. Biliyorsunuz yemeği bir zevk haline dönüştüren tat özelliğidir. Bu durum koku almaya/alamamaya ayrı bir önem kazandırır.
Kokular çoğu zaman bellekte bir köşede yıllarca gizli kalmış anılar bütününün giriş kapısıdır. Günlük yaşantıda isteğimiz dışı, geçici, tanımı zor ve subjektivite içerikli olması nedeniyle koku duyusuna görme duyusu kadar güven duymayız. Beynimiz tam aksini yapmakta, duygularımız ve belleğimizde kokuları, görüntüden daha etkin kılmaktadır.
Nöropazarlama, beyin hücrelerinin pazarlama uyaranlarını algılaması, buna karşı bir tepki oluşturması ve bu tepkinin tespit edilerek ölçülebilmesi olgusudur. Nöropazarlama dünyasında kokunun görmekden daha ön planda olması ve burnun hem kokuyu hem de tat duyumunu kontrol etmesi, burnun önemini arttırmaktadır. Günümüzde AVM kavramının insan yaşamına paraçeker olarak balıklama dalması, nöropazarlamanın önemini arttırmıştır. Tüketiciyi koku ve tat duyumundan yakalayarak yönlendirmek, geleceğin pazarlamasında anahtar sözcüklerdir. Prof. Dr. Richard Axel ve Linda Buck’ın 2004 yılında koku duyumunun beyindeki sırlarını ortaya dökerek Nobel Tıp Ödülünü almaları, en çok pazarlamacıları etkilemiş gibi görünüyor. (Nöropazarlama konusunda bilgilenmiş kullanıcıların karar süreci üzerinde koku etkisinin ölçümlenmesi; Hakan Demirtürk-Nurcan Yücel)
Hadi yine tıbba dönelim. “Koku alamıyorum” yakınması olan kişinin önce yaşı değerlendirilir sonra “koku kaybı bir anda mı oluştu yoksa yavaş yavaş mı gelişti” sorusu sorulur.
Gençlerde ve yaşlılarda, 3 ve 4 numara (beyindeki koku merkezi ve nöroyolaklar) ön plana çıkar. Gençlerde kafa travmasına bağlı; yaşlılarda Alzheimer, tümör, ve beyin operasyonu neticesi beyindeki koku merkezinin hasar aldığı akla gelmelidir.
Koku alamama yada az koku almada en sık görülen neden burun içi cildini (mukoza) oluşturan nöroepitel yapının işlev görmemesidir (2 numara). Geçici neden alerjik burun akıntısının (rinit) epitel üzerini örtmesiyle koku-mukoza iletişiminin kopmasıdır. Bu durum bakteriyel akıntılarda da oluşabilir. Tedaviden sonra koku duyumu geri döner. Burun kanalını tıkayan polipler (burun eti) de kokuyu engelleyebilir. Operasyonla düzelir.
Burundaki mukozanın bir nedenle önemli oranda yıkıma uğraması tedavi edilemeyen koku duyumu kaybına neden olabilir. En sık nedeni kronik sinüzitler, atrofik rinit, ilaç yanlış kullanımı ve zehirlenmelerdir. En sık karşılan burun damarlarını büzerek alerjik burun akıntısının durduran (dekonjestanlar) burun damlalarının yanlış kullanımıdır. Bilindiği gibi bu tür damlalar beş günden fazla ve sık sık kullanıldığında hem epitel hücrelerinin beslenmesini bozarak yıkımına neden olmakta hem de kılcal damarların büzülme mekanizmasını lokal olarak bozmaktadır.
Ani gelişen koku kayıplarında kadmiyum, manganez gibi metal zehirlenmeleri ve kafa travması düşünülmelidir.
Kalıcı koku duyumu kaybı olanların ocaklardaki gaz kaçakları ve bozulmuş besinlerle ilgili eğitim ve önlem almaları önemlidir.
Burun kanamaları
Önemli bir burun rahatsızlığıdır. Sıklıkla burnun parmakla karıştırılması ve travma sonucu ortaya çıkar. Özellikle orta yaş ve yaşlılarda diğer faktörler araştırılmalıdır. Hastada bilinen bir kan ya da damar hastalığının olması, hipertansiyon, kan çekirdek fazlalığı (polisitemi), diş çekimi sonrası kanamanın durmaması, bacaklarda morarma öyküsü araştırılmalıdır. Kanı sulandırıcı veya aspirin içilmesi de mutlaka öğrenilmelidir. En masum haliyle sıcak günlerde burun mukozasının kuruması nedeniyle burun kanaması olabilir.
Kanama hangi nedenle olursa olsun ölüm ve şok riskini ortadan kaldırmak için kanamayı durdurmak zorundasınız. Burun kanamalı olan hastaya bilinci yerindeyse yatırarak değil, bir yere oturtarak müdahale edin. Yatma durumunda, kanamanın arkaya doğru olacağını, soluk borusuna kan kaçma riskini unutmayın. Sağlıkla ilgili hiçbir bilginiz yoksa, hastayı oturtun başını arkada bir yastığa yaslayın, her iki burun deliğini parmaklarınız arasında sıkın ve en az 10 dakika bekleyin. Arada kanama durdu mu diye kontrol amacıyla gevşetmeyin. Kanama durmamışsa 10 dakika uygulamasına yeniden başlamak zorunda kalırsınız. Ön duvar kanamasıysa ve bir kan hastalığı yoksa kanama durur.
Arka duvar kanamasında kanayan yer parmaklarınızın arasında değildir daha yukarıdadır ve burunu sıktığımızda kanama genizden ağza akmaya devam eder. İşte şimdi zordasınız. Hastayı kısa süre içinde bir sağlık kuruluşuna yetiştirebiliyorsanız sorun çözülür. Sağlık kuruluşuna ulaşamayacaksanız, sağlam ve temiz kumaşı koparmadan, üç cm eninde en az bir metre uzunluğunda iki adet şerit halinde kesin, mümkünse vazelinle veya bir margarin yağla şeritleri yağlayın. Bir kalem aracılığıyla şeritleri her iki burun deliğine alabildiği kadar sokun. Yağlı şeritler kanı fazla emmeyecektir ve içeriye yerleşmesi daha kolay olacaktır. Şeritler yukarıdaki kanamaya ulaşacak ve tıkayacaktır. Yalnızca kanayan tarafa şerit tıkarsanız, kanama duvarında yeterli basınç oluşmaz.
Eskiden acilde uzun sargı bezi şeritlerini vazelinleyerek burun boşluğuna yerleştirir kanamayı durdururduk. Şimdilerde bu kanamalar için özel olarak yapılmış tamponlar ve balonlar kullanılıyor.
Burun kanaması olan hastada; burun karıştırmak, aspirin veya kanı sulandırıcı kullanmak, yüksek tansiyon öyküleri çok önemlidir. Kanama burun karıştırmaya bağlı ise sorun yok; ama böyle bir öykü yoksa, kaynak mutlaka bir sağlık kuruluşunda araştırılmalıdır.
Burunda yabancı cisim
Genellikle oyun çağı çocuklarda veya mental gerilik durumundaki erişkinde buruna yabancı cisim kaçırılması söz konusu olabilir. Bu durumda, telaşlanarak çocukta korku ve panik yaratmamak gerekir. Öncelikle burun kanalında yabancı cismin görünüp görünmediğine bakılır. İyi bir ışık kaynağı olmalı yabancı cismin ne olduğu, büyüklüğü, yüzey yapısı öğrenilmelidir. Nohut, fasulye gibi yabancı cisimler uzun süre beklediğinde sıvı emerek şişer ve çıkarması daha güç olur. Yabancı cismi sivri bir malzemeyle zorlamak kanalda zedelenmelere, kanamalara, mukoza şişmelerine (ödem) neden olabilir. Ancak bir sağlık kuruluşuna ulaşmanın mümkün olmadığı durumlarda, burun anatomisini bilerek müdahale etmeniz gerekebilir. Burun deliğinin hemen arkasında geniz darlığına kadar uzanan bir odacık vardır. Nohut, fasulye, misket gibi yabancı cisimler bu odacıkta çalkalanır kalırlar. Derin bir ağlamaya bağlı burun çekmeyle karışık soluk almada soluk borusuna düşerek tıkama riski oluşumunu unutmamak gerekir.
Önce temiz uzun bir enjektör ucunu pense ile bükerek halka uçlu yani batmayan ama yabancı cismi kaşıklayan bir alet yapmalısınız. Halka uçla sap arasındaki açı 120 derece gibi olmalı ki yabancı cismin arkasına geçebilsin. Ayrıca sapa eğim vererek kanca gibi yabancı cismi kaşıklayabilmelisiniz. Bu aleti kablo içindeki bakır tel vs. ile yapmayın, zorlanınca tel düzelir ve yabancı cismi çekemez.
Birinin burnundan iltihap kokusu gibi kötü bir koku alırsanız aklınıza aktive olmuş kronik sinüzit veya beklemiş burun boşluğunda enfekte olmuş yabancı cisim gelmelidir.