Ana Sayfa 210. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

152

Cam Duvar Ardındaki Covid Hastaları
Göksel Altınışık Ergur, Raskolnikov Kitap, 2021, 398 s.
Göğüs hastalıkları uzmanı da olan yazar bu kitabı kaleme alırken amacının Covid hastalarının neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini okuyucuya aktarmak olduğunu açıklıyor. Yazar kendi sözleriyle kitabını şöyle anlatıyor: Bu araştırma, yaşadıklarıyla tarih yazanların deneyimlerini o tarihe not düşebilmem için bir araç oldu. Gönülden bağlı olduğum iki bilim dalı (tıp ve toplumbilim) üzerinden toplumun ve mesleğimin geleceğine yapmaya çalıştığım katkı şimdi bir kitap olarak okurlarıyla buluşuyor. Adını Cam Duvar koydum; çünkü hastane odasının ya da yoğun bakımın duvarları ardında Covid hastalarının neler yaşadığını, kimi zaman pencerelerin kıyısında dışarıyı izlerken hissettiklerini görünür kılmak için bu yola çıkmıştım. Onların deneyimleri arasında yer alan çok boyutlu zorlukları ve direnmelerini kolaylaştıran destekleri ne kadar çok insana anlatabilirsem bu ve sonraki salgınların o kadar az sosyal soruna yol açacağına inanıyorum.

Rus Kültüründe Bilim
Alexander Vucinich, Çev. Mete Çankaya-Levent Çankaya, Orion Kitap, 2021, 464 s.
Bilim tarihi, tarihsel araştırmanın üç bütünleyici branşı için akademik bir zemin oluşturur. Bunlardan ilki ve en popüler olanı; bilimsel düşüncenin evrimi ile ilişkili olan branştır. İkinci branş felsefidir. Bu branş; bilimsel açıklamaların mantıksal örüntüleri, bilimsel bilginin entelektüel kaynakları, bilimin araştırmanın diğer yöntemleriyle olan ilişkisi ve bilimsel bilginin doğrulanmasında meydana gelen değişimlerle ilgilenmektedir. Üçüncü branş, bilimsel düşüncenin kültürel entegrasyonu ile ilgilidir. Tarihçi, bilimi yalnızca bilgi sistemi olarak değil, aynı zamanda bir tutum ve değerler kümesi olarak inceler. Tarihçinin ilgisi; toplumsal bir kurum olarak bilim ve spesifik toplumsal rollerle birlikte toplumun üyesi olan bilim insanları üzerinedir. Tarihçi, bilimin toplum içerisindeki değerinde ve toplumun bilim insanlarına verdiği değerde meydana gelen değişimleri araştırır. Bilim insanlarının çalıştığı toplumsal ve kurumsal ortama vurgu yapar. Bu çalışma üçüncü türdendir. İlgi alanımız; Reform öncesi Rusya’da bilimsel düşünce üzerinde sosyal çevrenin etkisi ve genel olarak bilimin; Rus kültüründe işgal ettiği yer üzerinedir…

Sovyetler Birliği’nde Komünist Kadın Hareketi (1919-1930)
Burcu Özdemir, Yordam Kitap, 2021, 144 s.
Ekim Devrimi’nden sonra kurulan Jenotdel (1919-1930), Komünist Partisi’nin işçi ve köylü kadınlar arasındaki çalışmalarını örgütleyen birimdi. Sovyetler Birliği coğrafyasında faaliyet göstermekle birlikte, hiç kuşkusuz tüm dünyadaki kadın hareketinin yıllar süren mücadelesinin bir sonucuydu. Burcu Özdemir’in Sovyet arşivlerinden de yararlanarak kaleme aldığı bu kitap, Jenotdel konusunda Türkiye’de yayınlanan ilk bağımsız ve geniş kapsamlı çalışma olma iddiasını taşıyor. İnessa Armand, Aleksandra Kollontay, Nadejda Krupskaya gibi isimlerin önderliğinde kurulan Jenotdel’in öncelikli hedefi, kadınların toplumun eşit birer üyesi haline getirilmesi ve politik açıdan eğitilmesiydi. Bunun için komünal tesisler (kreşler, yemekhaneler) açtı; okuma yazma kursları, mitingler, konferanslar düzenledi; dergiler çıkardı. Yanı sıra, ekonomik açıdan zor durumdaki yalnız, evsiz ve küçük çocuklu kadınlara verilen toplumsal desteği güçlendirdi. Jenotdel, partiye bağlı bir birim olmakla birlikte geniş yetkilerle donatılmış bir karar merkeziydi. Sovyetler Birliği’nde Komünist Kadın Hareketi, kadınları özgürleştiren devrimci reformların özellikle Doğu Cumhuriyetlerinde ne büyük tepkiler yarattığını belgelerle ortaya dökmeyi amaçlıyor. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, başlık parası, poligami ve çarşafa karşı Jenotdel’in Azerbaycan’da verdiği zorlu mücadele, bu kitabın en öne çıkarılan bölümlerinden birini oluşturuyor.

Şiddet Üzerine Düşünceler
Georges Sorel, Çev. Anahid Hazaryan, Telemak Yayınları, 2021, 424 s.
Georges Sorel’in Şiddet Üzerine Düşünceler kitabı 20. yüzyılın tartışmalı kitaplarından biri olarak adlandırılıyor. Ne sol ne de sağ Sorel’in çağrısını sahiplenir, kendisinden ilham alan devrimci hareketleri dahi korkutmuştur, ekseriya deccal muamelesi görür. Sorel şiddet, mit, genel grev kavramları etrafında ördüğü kuramıyla, modern çağın kapitalist dekadansını ve burjuva toplumunun çıkışsızlığını yarmak ister. Avrupa’da ebedi barışın konuşulduğu fin de siècle (yüzyıl sonu) ikliminde Sorel kana bulanacak bir yüzyılın haberini verir, işçi sınıfını barbarlığın geri dönüşüne hazırlar. İngiliz romancı J.B. Priestley, altmışını geçmiş, Légion d’honneur’lü emekli bir mühendisin nasıl olup da böyle bir kitap yazdığı anlaşılırsa modern çağ da anlaşılmış olur, der. Neoliberalizmin, geçtiğimiz yüzyılın mücadelelerinin kazanımlarını tarumar edişinin ardından devrimci sendikalizmin bu kurucu metni yeniden okunmayı ve bu kez anlaşılmayı talep ediyor.

İstanbul Açık Şehir – Kentsel Modernitenin Endişelerini Sergilemek
İpek Türeli, Metis Kitap, 2021, 256 s.
İstanbul Açık Şehir, İstanbulluların şehirlerini tartışırken, hayal ederken, inşa ederken ve tüketirken kendilerini nasıl tanımladıklarını inceleyerek kültürel yaratıcılığı vurgulamayı amaçlıyor. Yazılı basına ve fotoğraflara, filmlere, mimari miras sergilerine ve tema parklarına odaklanan kitap ortak temsil pratikleri aracılığıyla bu popüler tasvirler arasındaki bağlantıları araştırıyor.  İpek Türeli kentsel modernliğe farklı bir bakış açısı öneren kitabı hakkında şunu söylüyor: “Şehrin geçmişinin çağrıştırılması yoluyla geleceğinin tanımlanması ve tartışılması hakkındadır bu kitap: Geçmişe ait hayal ve imgeler de, geleceğe dair tahayyüller de, esasen bugüne ait yorumlardır, bugünün endişelerine istinaden üretilirler ve bugünü anlamak için kullanılabilirler. Bu varsayımdan hareketle, bu çalışma ‘İstanbul’un hangi geçmiş(ler)i nasıl dolaşıma giriyor ve yorumlanıyor?’ sorusunu kentin görsel temsilleri üzerinden incelemeyi amaçlıyor.”

Biz Her Şeyiz – Diyanetin İşleri
Burcu Karakaş, İletişim Yayınları, 2021, 262 s.
Biz Her Şeyiz – Diyanet’in İşleri, AKP döneminde güçlenen Diyanet’in bütçesini, personelini, özellikle aile, çocuk ve gençlikle ilgili projelerini, kendi medya araçlarıyla ilettiği mesajlarını, toplumsal cinsiyet ve kadın konularında takındığı tavrı, iktidarla sıkı ilişkileriyle yakından inceliyor, birebir görüşmeler yürüttüğü saha çalışmalarıyla verilerini desteklediğini iddia ediyor. Diyanet’in dününü, bugününü, amaçlarını, bu amaçlar doğrultusunda ilerlediği yolu ve bu yolda aldığı desteğin yanı sıra toplum nezdindeki yansımasını da mercek altına almayı amaçlıyor.

Afetlerle Yoksullaşma: Salgınlar, Göçler ve Eşitsizlikler
Der. Murad Tiryakioğlu, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2021, 379 s.
Afetlerle Yoksullaşma adlı bu çalışma, küresel salgının üzerini açtığı, görmezden gelinen gerçeklerle sert yüzleşmelerin yaşandığı zamanlara ilişkin değişimleri, dönüşümleri ve zaman zaman da tuhaflıkları tarihe not düşmeyi amaçlıyor. İnsanların içinde bulunduğu sert dönüşüm sürecinin bir sonucu olarak romantik bir iyimserlikten gerçekçi bir iyimserliğe doğru geçişi vurguladığını iddia ediyor. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyük kesimini daha derin yoksulluk açmazları ile karşı karşıya bırakmaya başlayan küresel salgın sürecini, etkileri her geçen gün artan iklim krizi ve afetlerle birlikte okumak, anlamak, anlamlandırmak amacıyla tasarlanan bu çalışma 24 yazarın kaleme aldığı 16 çalışmayı içeriyor.

Mafya Nedir?
Gaetano Mosca, Çev. Onur Öztürk, Metropolis Kitap, 2021,
İtalyan toplum bilimci ve bürokrat Gaetano Mosca’nın, 1893 yılında Sicilya mafyası tarafından öldürülen Palermo Belediye Başkanı Emanuel Notarbartolo’nun anısına verdiği Mafya Nedir? başlıklı konferans, mafya konusunda başlıca kaynaklardan biri sayılıyor. Memleketi Sicilya’da mafya örgütlerinin gelişmesine imkân veren toplumsal ve siyasi koşullardan yola çıkan Mosca, benzer koşulların hüküm sürdüğü her toplum için geçerli olabilecek bir analiz yapıyor. İşte bu konferansın metni Türkiye’den bir akademisyenin sunuşuyla birlikte Türkçeye çevrilmiş. Gaetano Mosca’nın bu kitapta ortaya koyduğu mafya analizi, sadece bu olgunun kökenlerine ışık tutmakla kalmayıp mafya örgütlerinin faaliyetleri bakımından bir zamanların İtalya’sı ile günümüz Türkiye’sini karşılaştırma imkânı veriyor.

Yıkıcılık ve Ölüm Dürtüsü
Kolektif, İthaki Yayınları, 2021, 272 s.
İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği (Psike İstanbul) tarafından Boğaziçi Üniversitesi’nde 2019 yılının Aralık ayında 13. Psikanalitik Bakışlar Sempozyumu’nda sunulmuş tebliğlerin gözden geçirilmiş hallerinin bir araya getirildiği bu kitap, dünyamızın ve insanlık durumunun güncel manzarasını yakından ilgilendiren bir konuyu, yıkıcılık ve ölüm dürtüsünü psikanalitik incelemenin konusu haline getirmektedir. Bireysel ve kitlesel alanda yıkıcılığın ve saldırganlığın çeşitli görünümlerinin kökensel izinin sürüldüğü metinlerin yanı sıra klinik alanda ölüm dürtüsü kavramının yararlılığının tartışıldığı zengin içerikte metinler bir arada sunulmaktadır. Kitaba katkıda bulunanlar ise şöyle; Yücel Yılmaz, Gökhan Oral, Yeşim Korkut, Rossella Valdré, Aslı Kuruoğlu, Aslı Day, Aleksander Dimitrijevic, Sibel Mercan, Yeşim Can, Özay Özdemir, Nuray Türksoy, David Bell, Murat Gülsoy, Mine Özgüroğlu, Ayla Yazıcı, Işın Sayın Tamerk.

21. Yüzyılda Endüstri İlişkileri
Hüseyin Sevgi, Notabene Yayınları, 2021, 416 s.
Notabene yayınevi tarafından basılan 21. Yüzyılda Endüstri İlişkileri başlıklı kitap, endüstri ilişkilerinin 21. Yüzyılın sosyal, ekonomik ve politik özellikleri çerçevesinde değişen ve dönüşen dinamik yapısına odaklanmaktadır. Kitap, Hüseyin Sevgi editörlüğünde, sekiz farklı üniversiteden, farklı alanlarda uzmanlaşan toplam on iki akademisyenin katkısıyla, yeni teknolojiler ve küresel pandemi başta olmak üzere, endüstri ilişkilerindeki dönüşümü farklı açılardan ele almaktadır. Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerindeki baş döndüren hızın, özellikle çalışma ilişkilerini ve emeğin yeni biçimlerini nasıl şekillendirdiği kitabın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Yeni iletişim teknolojilerinin işi, işçiyi ve bir bütün olarak çalışma yaşamını nasıl ve hangi yönde etkilediği Aysen Tokol, Hüseyin Sevgi, Oğuz Başol, Mehmet Fatih Çömlekçi, Salih Dursun ve Gülşen Çetin Aydın tarafından detaylı biçimde incelenmiştir. Kapitalizmin dijitalleşmesi, platform çalışma ve gig ekonomisi, dijital göçebelik gibi işin ve emeğin teknolojik gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan yeni biçimlerinin, geleneksel endüstri ilişkilerindeki konumu tartışılarak olası sorunlar ve çözüm arayışları dile getirilmiştir. Bu bağlamda özellikle çalışma hayatında teknolojik dönüşümün işçiler açısından yaratacağı hak kayıpları ve sendikal harekette yaratacağı sorunlar gibi temel konular işlenmiştir.

Sanatın Ekonomisi
Aylin Seçkin, Hayalperest Yayınları, 2021, 175 s.
Estetik, felsefe, hatta siyasetin konularından biri olarak kabul edilen sanat, ekonominin de ilgi alanına giriyor. Bir piyasa olarak sanat, 1970’li yıllardan itibaren dikkat çekici şekilde öne çıkan bir araştıma ve inceleme konusu olsa da, sanat piyasasının kökleri aslında antik döneme kadar dayanıyor. Sanat eserinin bir yatırım aracı olarak yatırım portföylerine girmesi ise yine 1980’li yıllardan itibaren başlıyor. Üstelik sanat eseri yalnızca finans sektöründe değil, emlak sektöründe de bir artı değer olarak ele alınıyor. Akademisyen Ekonomist Aylin Seçkin’in yazdığı Sanatın Ekonomisi, bir meta olarak sanat eserinin sanatçının atölyesinden çıkıp koleksiyoncuya ulaşması ve gerek müzayedeler gerekse galeriler yoluyla el değiştirerek satılmasının ardında işleyen ekonomik sistemi anlaşılır bir dille açıklamaya çalışıyor. Sanat eserinin sahip olduğu ekonomik değeri, para piyasalarındaki yatırım gücünü, farklı coğrafyalardaki sanat piyasalarını, kripto piyasalarda sanat satışını ele alan Sanatın Ekonomisi, yalnızca sanat ekonomistlerinin değil, sanat tarihçilerinin, kuramcıların, sanatçıların, galericilerin, müzayedecilerin, koleksiyoncuların ve tüm sanat severlerin aklına gelebilecek sorulara ışık tutmayı hedefliyor.

Önceki İçerikOkur neyle yaşar?
Sonraki İçerikRüzgâr Gibi, Nehir Gibi