Ana Sayfa Dergi Sayıları 222. Sayı Et yemek, ulusların sera gazı salınımını ne kadar etkiliyor?

Et yemek, ulusların sera gazı salınımını ne kadar etkiliyor?

254
0

İklim değişikliğini yavaşlatmak için yediğimiz yiyeceklerin, fosil yakıtların kullanılması kadar dikkat gerektiren bir konu olduğu belirtiliyor. Gıda kaynaklı salınımların daha kapsamlı resmi ise, küresel ısınmayı azaltmak için uluslararası hedeflere ulaşmak istiyorsak, dünyanın gıda sisteminde köklü değişiklikler yapması gerektiğini gösteriyor.

Yeni veriler, farklı ülkelerin yeme alışkanlıklarının iklim maliyetlerini gösteriyor. 2021’de yayınlanan iki kapsamlı araştırmaya göre, yediğimiz yiyecekler insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel sera gazı salınımının üçte birinden sorumlu gibi görünüyor.
Raporlardan birinin başyazarı istatistikçi Francesco Tubiello, geçen Haziran ayındaki Çevresel Araştırma Mektuplarında: “İnsanlar gıda sistemleri hakkında konuştuklarında, her zaman tarladaki inekleri düşünürler” diyor. Doğru, inekler, diğer sera gazları gibi, atmosferde ısıyı tutan ana metan kaynağıdır. Ancak metan, karbondioksit ve gezegeni ısıtan diğer gazlar, gıda üretim zinciri boyunca birçok başka kaynaktan da salınmaktadır.2021’den önce, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden Tubiello gibi bilim insanları, tarımla ilgili arazi kullanımı değişikliklerinin gezegenin sera gazı salınımının kabaca yüzde 20’sini oluşturduğunun çok iyi farkındalardı. Bu tür arazi kullanımı değişiklikleri, sığır otlatmak için ormanların kesilmesini ve tarım uğruna yeraltı suyunun taşkın alanlarına pompalanmasını da içeriyordu.Ancak Tubiello ve meslektaşları tarafından kullanılan yeni modelleme teknikleri ve ayrıca Tubiello’nun birlikte çalıştığı Avrupa Komisyonu’ndaki bir grubun yaptığı bir çalışma, salınımların başka bir büyük etkenini ortaya çıkardı: Gıda tedarik zinciri. Yiyecekleri çiftlikten tabaklarımıza ve çöp sahasına taşıyan tüm adımlar – nakliye, işleme, pişirme ve yiyecek atıkları – gıdayla ilgili salımları yüzde 20’den yüzde 33’e çıkarıyordu.Hong Kong Çin Üniversitesi’nden çevre bilimci Amos Tai, iklim değişikliğini yavaşlatmak için yediğimiz yiyeceklerin, fosil yakıtların kullanılması kadar dikkat gerektiren bir konu olduğunu belirtiyor. Gıda kaynaklı salınımların daha kapsamlı resmi ise, küresel ısınmayı azaltmak için uluslararası hedeflere ulaşmak istiyorsak, dünyanın gıda sisteminde köklü değişiklikler yapması gerektiğini gösteriyor.

Gelişmekte olan ülkelerdeki değişim
Bilim insanları, son yıllarda EDGAR veya Avrupa Birliği tarafından geliştirilen Küresel Atmosfer Araştırmaları için Emisyon Veri tabanı gibi veri tabanları aracılığıyla küresel insan kaynaklı salımlar hakkında daha net bir anlayış kazandılar. Veri tabanı, 1970’den günümüze enerji üretiminden çöplük atıklarına kadar her ülkenin insan faaliyetlerini kapsamaktadır. Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nde bilimsel görevli Monica Crippa, EDGAR’ın tüm ekonomik sektörlerdeki salınımları hesaplamak için birleşik bir yöntem kullanıldığını belirtiyor.

Sanayileşmiş tarım büyüdükçe, salınım artıyor. Gelişmekte olan ülkelerin gıda kaynaklı sera gazı salınımları, bu ülkeler daha fazla et yemeye ve büyük, sanayileşmiş çiftliklerde gıda üretmeye yöneldikçe artıyor. Bu değişim, gıda ile ilgili salınımlarda genel bir küresel artışa neden oluyor. Gelişmiş ülkelerde de ise salınımlar nispeten sabit kalmıştır.

Crippa ve meslektaşları, Tubiello’nun yardımıyla, EDGAR-FOOD adlı gıda sistemiyle ilgili salınımların eşlik ettiği bir veri tabanını oluşturdular. Bu veri tabanını kullanan araştırmacılar, Tubiello’nun grubuyla aynı üçte birlik tahmine ulaştılar.
Crippa’nın ekibinin Mart 2021’de Nature Food’da rapor edilen hesaplamaları, gıda sistemi salınımlarını dört geniş kategoriye ayırdı:
Arazi (hem tarım hem de ilgili arazi kullanımı değişiklikleri); enerji (mal üretmek, işlemek, paketlemek ve taşımak için kullanılır); endüstri ( tarımda kullanılan kimyasalların ve gıdaları paketlemek için kullanılan malzemelerin üretimi de aralarında olmak üzere) ve atıklar (kullanılmayan gıdalardan oluşan).
Crippa, küresel toplamın yaklaşık yüzde 70’ini oluşturan toprak sektörünün gıda sistemi salınımlarında en büyük suçlu olduğunu söylüyor. Ancak resim farklı uluslarda farklı görünüyor. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ülkeler, gıda üretiminin çoğu için oldukça merkezileşmiş mega çiftliklere güveniyor; enerji, sanayi ve atık kategorileri bu ülkelerin gıda sistemi salınımlarının yarısından fazlasını oluşturuyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ise tarım ve değişen arazi kullanımı çok daha fazla katkıda bulunmaktadır. Tarihsel olarak daha az gelişmiş ülkelerdeki salınımlar da son 30 yılda artıyor, çünkü bu ülkeler endüstriyel tarıma yer açmak için vahşi alanları kesiyor ve daha fazla et yemeye başlıyor. Böylece yukarda sayılan dört kategoride de etkileri olan salınımlara bir başka önemli katkıda bulunulmuş oluyor.
Sonuç olarak, tarım ve ilgili peyzaj değişiklikleri, son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde gıda sistemi salınımlarında büyük artışlara neden olurken, gelişmiş ülkelerdekiler artmamıştır.
Örneğin, EDGAR-FOOD veri tabanına göre, Çin’in gıda salınımları, büyük ölçüde et yemedeki artış nedeniyle 1990’dan 2018’e neredeyse yüzde 50 arttı. Tai, 1980’de ortalama bir Çinlinin günde yaklaşık 30 gram et yediğini söylüyor. 2010 yılında, Çin’deki ortalama bir insan günde neredeyse beş kat daha fazla veya 150 gramın biraz altında et yemiştir.

Yayılan ekonomiler
Crippa, son yıllarda en çok yayılan altı ekonominin toplam küresel gıda salınımlarının yarısından fazlasından sorumlu olduğunu söylüyor. Bu ekonomiler sırasıyla: Çin, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Endonezya ve Avrupa Birliği’dir. Çin ve Hindistan’ın muazzam nüfusları, yüksek sayılarını artırmaya yardımcı oluyor. Brezilya ve Endonezya listeye giriyor çünkü yağmur ormanlarının büyük bir kısmı çiftçiliğe yer açmak için kesiliyor. Bu ağaçlar devrildiğinde, atmosfere çok miktarda karbon salınımı oluyor.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, yoğun et tüketimi nedeniyle listede yer alıyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün Washington’daki gıda programında araştırmacı olan Richard Waite, Amerika Birleşik Devletleri’nde et ve diğer hayvansal ürünlerin gıda ile ilgili salınımların büyük çoğunluğuna katkıda bulunduğunu söylüyor.
Atık, Amerika Birleşik Devletleri’nde de büyük bir sorun: ABD Çevre Koruma Ajansı’nın 2021 raporuna göre, üretilen gıdaların üçte birinden fazlası asla yenmiyor. Yiyecekler yenmediğinde, onu üretmek, taşımak ve paketlemek için kullanılan kaynaklar boşa gidiyor. Ayrıca, yenmemiş yiyecekler, yiyecek ayrıştıkça metan, karbondioksit ve diğer gazları üreten çöplüklere gidiyor.

Et tüketimi salınımları tetikliyor
Gıda salınımlarını azaltmak isteyen iklim savunucuları, hayvansal ürünler bitkilerden çok daha fazla salınıma yol açtığı için genellikle et tüketimine odaklanır. Tai de, hayvansal üretimin bitkisel üretimden daha fazla arazi kullandığını ve “et üretiminin büyük ölçüde verimsiz olduğunu” söylüyor. “Mısır veya soya fasulyesi gibi 100 kalorilik tahıl yersek, o 100 kaloriyi alırız” diye açıklıyor. Yiyeceklerden gelen tüm enerji doğrudan onu yiyen kişiye iletilir. Ama bunun yerine 100 kalorilik tahıl bir ineğe veya domuza verilirse, hayvan öldürüldüğünde ve yiyecek için işlendiğinde, bu 100 kalorilik tahılın enerjisinin sadece onda biri hayvanı yiyen kişiye gider.

Grafik-2
Pastanın 6 büyük sahibi. Dünyanın gıda sistemi, her yıl tonlarca CO2 eşdeğeri olarak ölçülen (farklı gazlar arasında karşılaştırmalara izin veren standart bir birim) yaklaşık 17 metrik gigaton sera gazı üretiyor. Çin, Brezilya, ABD, Hindistan, Endonezya ve Avrupa Birliği’nden kaynaklanan salınımlarla birlikte bu, toplamın yüzde 52’sini oluşturuyor. Altı ekonomi, dünyanın gıda sistemi sera gazlarının yarısını yaymaktadır. Sera gazı (GHG) salınımları, CO2 eşdeğerlerinin metrik gigatonları cinsinden ölçülür.

“Tarladaki ineğin” metan üretimi, et tüketiminde bir başka faktördür. İnekler bu gazı gübre, geğirme ve gaz yoluyla salmaktadır. Tubiello, metanın yayılan ton başına karbondioksitten daha fazla ısı tuttuğunu vurguluyor. Bu nedenle, sığır çiftliklerinden kaynaklanan salınımların büyük bir etkisi olabilir. 2021 BM raporuna göre ise, hayvancılık salınımları küresel metan salınımlarının yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır.

Etten bitkiye geçiş
ABD’de yaşayanlar, Brent Kim’in “ileri bitki” diyetleri dediği şeye nasıl geçebileceklerini düşünmelidir. “İleri bitki, vegan anlamına gelmez. Bu, hayvansal ürün alımını azaltmak ve tabaktaki bitkisel gıdaların payını artırmak anlamına geliyor” diyor Johns Hopkins Yaşanabilir Bir Gelecek Merkezi program sorumlusu Kim.
Kim ve meslektaşları, EDGAR-FOOD’a benzer bir modelleme çerçevesi kullanarak 140 ülke ve bölge için diyet ve gıda grubuna göre gıda salınımlarını tahmin ettiler. Ancak çerçeve, EDGAR-FOOD’a dahil edilen işleme, taşıma ve gıda sisteminin diğer parçalarını değil, yalnızca gıda üretimi salınımlarını (yani tarım ve arazi kullanımını) içermekteydi.
Araştırmacılar, 2020’de yapılan Küresel Çevresel Değişim Toplantısı’nda bildirilene göre, ortalama bir ABD vatandaşının diyetini üretmek, yılda 2000 kilogramdan fazla sera gazı salınımına neden olmaktadır. Grup, salınımları, CO2 ve metan gibi diğer sera gazları arasında doğrudan karşılaştırmalara izin veren standart bir birim olan “CO2 eşdeğerleri” cinsinden ölçülmüştü.
Haftada bir gün etsiz kalmak, bu rakamı kişi başına yılda yaklaşık 1600 kilogram CO2 eşdeğerine indiriyor. Herhangi bir et, süt veya diğer hayvansal ürünleri içermeyen bir diyet olan vegan olmak, bunu yüzde 87 azaltarak 300’ün altına düşürür. Üçte iki vegan olmak bile 740 kilogram CO2 eşdeğerine önemli bir düşüş sağlıyor.
Kim’in modellemesi ayrıca, salınımları kişi başına yılda yaklaşık 300 kilogram CO2 eşdeğerine indiren bir “düşük gıda zinciri” seçeneği sunuyor. Besin zincirinde düşük seviyede yemek, çoğunlukla bitki bazlı bir diyeti, ekolojik sistemleri rahatsız etmeyen daha iklim dostu kaynaklardan gelen hayvansal ürünlerle birleştirir. Örnekler arasında böcekler, sardalye gibi daha küçük balıklar ve istiridyeler ve diğer yumuşakçalar bulunur.
Tai, etin önemli kültürel ve besinsel değeri olabileceğinden, gezegeni kurtarmak için herkesin vejetaryen veya vegan olması gerekmediğini kabul ediyor. “En büyük kirleticiden başlamak istiyorsanız, sığır eti tüketimini azaltmaya odaklanın” diyor.
Ancak Tubiello, tüketicilerin daha fazla bitki bazlı seçenek istediklerine dair “piyasaya geri bir sinyal göndermek” için yeterli sayıda insanın bu değişiklikleri yapması gerektiğini söylüyor. Waite, federal, eyalet ve yerel düzeylerdeki politika yapıcıların iklim dostu tarım uygulamalarını teşvik edebileceğini, hükümet operasyonlarında gıda israfını azaltabileceğini ve gıda üretiminde kullanılan kaynakları azaltmak için başka önlemler alabileceğini de ekliyor.

Grafik 3
Ülkelere göre ortalama bir kişinin beslenmesinden kaynaklanan sera gazı salınımları: Rakamlar, kilogram (kg) karbondioksit eşdeğeri olarak kişi başına tahmini yıllık sera gazı (GHG) salınımlarını yansıtır. Gri renkli ülkeler için veriler mevcut değildir. Koyu renkli ülkeler daha çok sera gazı yaymaktalar.

Diyetler şu şekilde tanımlanır:

– Tipik, ortalama ABD diyetinde: etsiz bir gün, haftada bir gün et yememek anlamına gelir.

– Düşük kırmızı et, haftada 450 gramdan fazla pişmiş kırmızı et yemeyi ifade eder.

– Mandıra olmaması, süt veya diğer süt ürünleri yenmemesi anlamına gelir.

– Lakto/ovo vejetaryen, et yememek yerine süt ürünleri ve yumurta yemeyi ifade eder.

– Pescateryan, balık yemeyi ifade eder, ancak başka et yemez; kırmızı et, sığır, domuz, koyun veya keçi yememek anlamına gelir.

– 2/3 vegan, günde üç öğünden ikisini vegan yemeyi ifade eder.

– Düşük besin zinciri, bitki temelli yiyecekleri yemek ve ekolojik dengeyi bozmadığı düşünülen böcek ve yumuşakçaları tüketmektir.

– Vegan hiçbir hayvansal ürün yememeyi ifade eder.

Örneğin, Waite’in çalıştığı Dünya Kaynakları Enstitüsü, şirketlerin, üniversitelerin ve şehir yönetimlerinin hizmet ettikleri gıdaların iklim üzerindeki etkilerini azaltmak için imza attığı Cool Food Pledge adlı bir girişimin parçasıdır. Waite, kurumların hedeflerine doğru ilerlediklerinden emin olmak için her yıl satın aldıkları yiyecekleri takip etmeyi kabul ettiklerini söylüyor.
On yıllardır ağır et tüketicisi olan Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler, gıda seçimlerini değiştirerek büyük bir etkiye sahip olabilirler.
Nitekim Ocak ayında Nature Food’da yayınlanan bir makale, 54 yüksek gelirli ülkenin nüfusu bitki odaklı bir diyete geçerse, bu ülkelerin tarımsal üretiminden kaynaklanan yıllık gaz salınımlarının yüzde 60’tan fazla düşebileceğini gösteriyor.

Kaynak: https://www.sciencenews.org/article/food-emissions-data-diet-carbon-greenhouse-gas-climate-agriculture (5 Mayıs 2022)

Ormansızlaşma ve et ağırlıklı beslenmeyle birlikte gıda üretiminin maliyeti artıyor
Gelişmiş bir ülkede ortalama bir kişinin beslenmesi için üretilen gıda, gelişmekte olan bir ülkede ortalama beslenme için üretilen gıdadan daha fazla sera gazı salınımına neden olur. Bu gıda üretimi salınımları, gıda ile ilgili salınımların en büyük payını temsil eder. Ancak işleme, nakliye, perakende satış veya atıkları içermez. Gıda üretimi için “ormansızlaştırma”, Avustralya, Brezilya, Arjantin ve diğer bazı Güney Amerika ülkelerinde yüksek salınımlara yol açmıştır.