Ana Sayfa Dergi Sayıları 223. Sayı Kitapçı Rafı

Kitapçı Rafı

154
0

Kent Arkeolojisi ve İstanbul
M. Metin Gökçay, Dorlion Yayınları, 2022, 368 s.
Kent arkeolojisi ne yazık ki ülkemizde yeterince değerlendirilmeyen konular arasında yer almaktadır. Bu kitapta yazarın hayatı boyunca pek çoğunu İstanbul’da gerçekleştirmiş olduğu kazılar neticesinde edindiği deneyimleri, okurla paylaşma isteği barındırıyor. Yazar bu kitabı yazma amacını şöyle açıklıyor: İstanbul gibi pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış, insanları kendine hayran bırakan ve benim de her gün hayranlığımı artıran bu eşsiz şehri kazarken edindiğim deneyimlerin benimle birlikte kaybolmasına gönlüm razı olmadı; böylelikle ona olan borcumu bir nebze de olsa bu kitapla ödemeyi umut ettim. Kent arkeolojisinin genel arkeoloji ile birleştiği ve ayrıştığı konular benim de bir üyesi olduğum konunun uygulamacıları olan arkeologlarca daha net olarak anlaşılabilmektedir. Uygulama aşamasında genel arkeolojinin kurallarının kentte yapılan kazılarda bazı sorunlar ortaya çıkardığı bu sorunların kazının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini engellediği tarafımca da tecrübe edilmiştir. Dolayısıyla elinizde tuttuğunuz kitaba gerek arkeolojinin teorisi gerek sahaya aktarmada karşıma çıkan (sizlerin de karşılaşacağınız veya karşılaştığınız) pratiği üzerinde düşünme ve çözüm üretme konusunda naçizane tavsiyelerimi de eklemeyi unutmadım. Kitabı arkeolojik kazılarla uzaktan yakından ilgili olan tüm okuyucularla birlikte özellikle arkeoloji, sanat tarihi ve mimarlık bölümü öğrencilerine tavsiye ediyorum. Kitabın anlatımında katı akademik bir dil kullanmak yerine günlük konuşma dilini tercih etme nedenim de kitabın olabildiğince geniş bir kitle tarafından okunması, kütüphanenizin tozlu raflarında bekletilmemesidir.

Türkiye’nin Milli Güvenlik Devleti – Kökeni Gelişimi Dönüşümü
Zeynep Şarlak, İletişim Yayınları, 2022, 368 s.
Türkiye’nin Milli Güvenlik Devleti’nde Zeynep Şarlak, “milli güvenlik devleti” kavramını, bilhassa karşılaştırmalı siyaset bilimi perspektifini kullanarak, Türkiye’de Soğuk Savaş döneminden itibaren tedricen tesis edilmiş bir rejimi tanımlamak üzere ele alıyor ve Soğuk Savaş döneminden itibaren Türkiye tarihine bu kavram üzerinden bakmayı öneriyor. Milli güvenlik devletinin özellikle iç siyaseti tasarlayıcı ve düzenleyici boyutuyla ilgilenen çalışma, asker-sivil ilişkileri, sosyal ve siyasi haklara dair kırmızı çizgiler, iç düşmanlar, güvenlik aygıtlarının tesisi gibi başlıklar üzerinden bugünün siyasi rejimi üzerine de yeniden düşünmeye davet ediyor. Gündelik hayata da ziyadesiyle sirayet etmiş siyasi paranoya ve korkuların temellerini aramaya girişiyor.

Dijitalleşme ve Yeni Medya Döneminde Belgesel Film Estetiği
Musa Ak, Doruk Yayınları, 2022, 280 s.
Dijital çağ olarak değerlendirilen 21. yüzyılda, bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle bağlantılı olarak etrafımız arayüzler ve ekranlarla çevrili hale gelmiştir. Ekranlar ve arayüzler gündelik yaşam pratiklerini etkilemelerinin yanı sıra gösterim ve üretim mecrasına dönüşmeleri nedeniyle sanatı da derinden etkilemiş, geleneksel sınırları ortadan kaldırarak yeni yaklaşımlar ortaya çıkarmıştır. Yani sanatçı, izleyici ve aygıt arasındaki ilişki değişmeye başlamıştır. Bu durum gerçekliğe bağlılığı ile bilinen belgesel sinemayı da derinden etkilemiştir. Belgesel filmlerin üretim boyutundan gösterim boyutuna kadar çok sayıda değişiklik meydana gelmiş, yönetmenlerin yaratıcılıkları, bakış açıları, estetik kaygıları ve gerçekliğe yaklaşımları farklı bir yöne evrilmiştir. Bu durum geleneksel film yapım hiyerarşisinin belirlediği keskin sınırları ortadan kaldırırken, seyir pratiklerini de değişmiştir. Böylece farklı mecralarda farklı estetik anlayışa sahip belgeseller yapılmaya başlanmıştır. “Dijitalleşme ve Yeni Medya Döneminde Belgesel Film Estetiği” adlı bu kitapta, dijitalleşme ile birlikte belgesel film yapımında ortaya çıkan yeni üretim tarzları ve biçemlerinin belgesel filmlerin estetik yapıları üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu araştırılmış, belgesel filmler; kusurlu estetik, arayüz estetiği ve Youtube estetiği kavramsallaştırmaları altında değerlendirilmiştir.

Stoa Okulu- Erdeme, Mutluluğa ve İçsel Huzura Ulaşmanın Felsefesi
Turgut Özgüney, Beyaz Baykuş Yayınları, 2022, 160 s.
Köleden imparatora, yumruk dövüşçüsünden hatibe kadar farklı kostümlerde pek çok filozofu evinde ağırlayan ve yaklaşık 500 yıl yaşayan Stoa Okulu, Antik Yunan’ın en renkli ve uzun soluklu okuludur. Zenon söylemlerini bir peygamber edasıyla sürdürmüş, retorik ve diyalektiği kullanmamıştır. Ardından Kleanthes okulu dini ezgiler ve ilahilerle süslemiştir. Adı “Ata Saklanmış” olan Khrysippos okulu diyalektik ve mantıkla taçlandırmıştır. Orta Stoacılar Panaitios ve Poseidonios okula Platon ve Aristoteles’in düşünceleriyle estetik kazandırmışlardır. Geç dönem Stoacılar Seneca, Epiktetos ve Marcus Aurelius ise sadece ahlak felsefesiyle ilgilenmişler ve böylece okulun kurucusu Zenon’un çizgisinden uzaklaşmışlardır. Stoa Okulu’nun insanlığa sunduğu ve 2300 yıl öncesinden gelen dayanıklılık, erdemli olma, yazgıya direnme, arzuların pençesinden kurtulma, kendine hâkim olma, sadece mutluluğa değil mutsuzluğa da razı gelme ve özgürlük üzerine düşünceleri geçmişten ilham almak isteyen okurlar için bir rehber olma iddiasını taşıyor.

Gılgamış: Tabletler Ne Anlatır? Homo Sapiens’in İlk Trajedisi
İsmail Gezgin, Redingot, 2022, 235 s.
Arkeolog yazar İsmail Gezgin bu kitabında, Gılgamış miti üzerinden Homo sapiens’in öyküsünü araştırıyor. İnsan nedir sorununa Gılgamış tabletleri üzerinden cevap arıyor. Yazar Gılgamış mitini ve insan yaşamındaki etkilerini şu sözlerle açıklıyor: Gılgamış miti, uygarlığın kurucusu Homo sapiens’in öyküsünü anlatır. Tabletler üzerine şiir biçiminde kazınmış bu metin, birkaç bin yıl öncesi iktidarının hakikat rejimleriyle üretilen ve Mezopotamya insanının zihnini işgal eden evren algısının kurucu mitidir. Bunca zamandır canlılığından hiçbir şey kaybetmeden hayatta kalması, onun ilk örnek mit oluşundan kaynaklanır. Çünkü o günden bu yana yaşamı biçimlendiren temel paradigma aynıdır. Ölümsüzlük arayışı, uygarlığın kurucularının hedefindedir ve sonsuz yaşama duyulan arzu da bakidir.
Homo sapiens’in, yani “bilen insanın” arzularının sözcülüğünü, her şeyi bilen ve gören Gılgamış üstlenir. Her şeyi bilen ve görenin bu mitin sonunda bilip gördüğü şey; ölümün kaçınılmazlığı ve doğru yaşamın bu bilginin üzerine kurulması gerekliliğidir.

Radyum ve Radyoaktivitenin Tarihi
Lucy Jane Santos, Çev. Mihriban Doğan, 2022, 301 s.
19. yüzyılın sonunda keşfedilen radyoaktif elementler arasında halkın ve girişimcilerin ilgisini en fazla çeken radyum olmuştur. Radyum, İngiltere Kraliçesine hediye olarak sunuluyor, gece kostümlerini süslü­yor, diş macunlarına karıştırılıyor, hazine avcıları onun peşine düşüyordu. Hekimler ve girişimciler bu yeni mucizevi elementi metalaştırmak için dâhiyane yollar icat ederken, hevesli tüketiciler radyoaktif eşyaları evlerine sokmaya can atıyordu. Radyum ve Radyoaktivitenin Tarihi radyumlu ürünlerin fetişleştirilmesiyle başlayıp radyumun bir korku nesnesi haline gelmesiyle sonuçlanan “radyoaktif” bir öykü içeriyor. Tarihçi Lucy Jane Santos radyumlu eşyalar üretilmesini şarlatanlık ve aptallık olarak nitelendiren eski bilim tarihi yaklaşımını reddederek radyum ve radyoaktivitenin tarihini bilim ve popüler kültür arasındaki ilişki penceresinden ele alıyor.

Kurmaca
Christine Montalbettı, Çev. Mehmet Alkan, Fol Kitap, 2022
Kurmaca nedir? Her metin bir kurmaca mıdır? Kurmaca metin ile göndergesel metin arasındaki sınır nerede başlar, nerede biter? Algılanan, dilde kurmacaya mı dönüşür, yoksa kendi yöntemiyle algılar, olgular hâline mi gelir? Öyleyse bilimsel bulgular, bir tür kurmaca mıdır? Peki ya roman kahramanları; onlar gerçeklikten bağımsız var olabilir mi? Metaforlar bize hangi gerçekliği anlatır? Bu kitap Gorgias’tan John Searle’e uzanan bir tarihsellikte dilin epistemolojik ve ontolojik sorularını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Marx Plajda – Şezlongda Kapital
Jean Numa Ducange, Alfa Yayıncılık, 2022, 152 s.
Neden Marx ve eserleri hâlâ bu kadar güncel? Dünyanın en ünlü filozoflarından Karl Marx doğumundan iki yüzyıl sonra bile gözardı edilemez bir referans olmaya devam ediyor. En bilindik eserleri, Komünist Parti Manifestosu ve Kapital’le yıllardır farklı bilim dallarını etkisi altına almış durumda. Marx ve mirasçılarını okumak günümüz dünyasında, farklı politik ve ekonomik sorunları anlamlandırmanın kapılarından biri. Jean-Numa Ducange, bu kitabında Karl Marx’ın hayatını, başlıca eserlerini ve günümüze kadar devam eden etkilerini inceliyor. “Marx’la bir gelecek mümkün müdür?” diye soran yazar, okuru Marx’ın Kapital’ini ve komünizmi anlamak için yolculuğa çağırıyor.

Bağlantının Bedelleri – Büyük Veri Çağında Veri Sömürgeciliği Tartışmalarına Bir Giriş
Kolektif, Nota Bene Yayınları, 2022, 344 s.
Sömürgecilik sıklıkla geçmişte kalmış bir şey olarak algılanıyor ancak Bağlantının Bedelleri, toprağın, bedenlerin ve doğal kaynakların tarihsel olarak temellük edilme biçiminin, bu yeni “veri çağı”na da aksettirildiğini göstermeyi amaçlıyor. Akıllı telefon uygulamaları, platformlar ve akıllı nesneler, yaşamlarımızı farklı şekillerde yakalayıp verilere dönüştürüyorlar ve ardından kapitalist işletmelerin açgözlülüğünü besleyen enformasyonlar olarak çıkarılan bu veriler insanlara geri satılıyorlar. Bu kitapta yazarlar, bu yeni sömürgecilik biçiminin küresel olarak ortaya çıkan yeni bir sosyal düzenin habercisi olduğunu ve buna kuvvetli bir biçimde karşı çıkılması gerektiğini savunuyorlar. Hâlihazırda tolere edilen veya yeterince dikkate alınmayan gözetimin endişe verici derecesi ile karşı karşıya kalarak, interneti sömürgecilikten kurtarmak ve bağlantı kurma arzusunu özgürleştirmek için bir çağrı sunuyorlar.

Yakın Tarihimizde Garip Olaylar
Zafer Doğan, İthaki Yayınları, 2022, 320 s.
Akademisyen ve yazar Zafer Doğan, Yakın Tarihimizde Garip Olaylar’da cumhuriyetin ilanından 2000’li yıllara değin uzanan bir süreçteki pek bilinmeyen bir dizi olayı aktarıyor. İsmet İnönü’den Tansu Çiller’e birçok siyasetçinin geri planda kalmış hikâyeleri yanında Süleymaniye Camisi’ne mahya asan komünistler vakası, Babıâli gazetelerinin ofislerinden dedikodular ya da Yeşilçam ve futbol camiasından anekdotlarla birçok unutulmuş kişi ve olayı okura hatırlatmaya yardımcı olan bu eser yakın tarihin gölgede kalmış köşelerine ışık tutmayı amaçlıyor.