Ana Sayfa Dergi Sayıları 224. Sayı Osmanlı çürümesi Cumhuriyeti doğurmuştu

Osmanlı çürümesi Cumhuriyeti doğurmuştu

213
0

Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken, bu sayımızda cumhuriyetin arifesini anımsatmak istedik; yani Osmanlı sisteminin artık çürüdüğü ve çözüldüğü yılları. O dönemi analiz etmeden, bir toplumun neden ve nasıl yeni bir atılıma mecbur olduğunu anlamak zor. Öte yandan, kopkoyu çürümüşlüğün içinde nasıl bir kurtuluş cevheri de taşıyabileceğini gösteren bir dosyadır bu. Hikmet Kıvılcımlı on yıllar önce yazdığı yazıda Osmanlı İmparatorluğunun son döneminin sosyo-ekonomik analizini yapıyor; gerek ekonomik yapıdaki (özellikle toprak mülkiyeti sisteminde) derebeyleşmeyi, ağır sömürünün toplumu nasıl parçaladığını, gerekse üstyapıdaki çürümeyi çarpıcı örneklerle anlatıyor. İlginçtir, günümüz Türkiye’si ile karşılaştırılarak ibretle okunması gereken bir makale. Genç Cumhuriyetin kuruluşundan 100 yıl sonra, siyasal İslam’ın 20 yıllık iktidarı sonucunda, benzer sorunlarla karşı karşıya toplumumuz. Benzer ekonomik yıkım, benzer toplumsal çürüme…
Bugün sadece toplumsal sözleşmenin tahrip olduğunu hatta kalmadığını söylemek, Türkiye’deki vahameti tespit etmeye yetmez. Ülkede toplumsal sözleşme (başka bir deyişle hesap verme) derdi olmayan bir iktidar ve bu iktidarın çürüttüğü bir toplumsal kesim mevcut. Eskiden ülkenin bir şirket gibi yönetileceğinden söz edilirdi; şimdi bir mafyayı yönetir gibi yönetiliyor. Herhangi bir toplumsal sözleşme talep etmeye mecali olmayan ciddi bir sığınmacı-göçmen kitlesi de cabası. AKP iktidarı artık bu “çivisi çıkmış toplumsallığa” dayanıyor. Her yolu mubah gören bireysel/grupsal çıkar odaklarının ve bu odaklara muhtaç toplulukların iktidarıdır AKP. Toplumun çürümüşlüğüne dayanıyor. Aslında kendi çürüttüğüne ve çürümüşlüğüne dayanıyor.
Yine de bu bahsettiğimiz kesimler Türkiye toplumunun azınlığıdır. Yeni bir toplumsal sözleşme talep edenler çoğunluğu oluşturuyor. Bu da cumhuriyetin kazanımıdır. Modern anlamda örgütlü değiller, ama kendiliğinden bir toplumsal örgütlülüğe sahipler hâlâ. Bu potansiyel harekete geçirilerek bir “temizlik harekâtı” gerçekleştirilebilir.
Elinizdeki sayının kapak yazısı bize bunları düşündürttü. Kıvılcımlı’nın çarpıcı bir biçimde analiz ettiği Osmanlı çürümesinin, bir yandan da cumhuriyet arifesi olduğunu unutmadan okunmalı. Hele, 2023 gibi son derece kritik bir yıla girerken… Yüz yıl öncesine göre çok daha donanımlı, çok daha birikimli ve güçlüdür Türkiye toplumu, Türkiye’nin aydınlık ve emekten yana yüzü.

***

Bu sayımızda yer alan birkaç makaleye dikkat çekmek istiyoruz. Ümit Erlim’in “Charlie Chaplin ve Karagöz: Hayal perdesinin öteki tarafı” başlıklı makalesi dergiye farklı bir tat katıyor. Aynı zamanda yeni bir yazar da kazanmış olduk. Karaburun eski belediye başkanı kadim dostumuz Serdar Yasa’nın, Karaburun dağlarında Osmanlıya başkaldırmış Börklüce Mustafa’yı ve esin kaynağı Bedreddin’i anlattığı makalesi, Kıvılcımlı’nın yazısını tamamlıyor. Ogan Güner’in, Kolombiya’da son aylarda yaşanan devrimci gelişmeyi anlattığı “Kolombiya’da hiç kimselerin ikinci şansı” başlıklı makalesi hepimize umut aşılayacak. Ve elbette İzlem Gözükeleş’in “Çip krizi” başlıklı makalesi hem bilişim dünyasını hem de dünya siyasetini takip etmek isteyenler için önemli çıkarımlar sağlıyor.

***

İstanbul Kitap Fuarı 3-11 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek. Bilim ve Gelecek de 4. Salonda 408-B numaralı stantta fuardaki yerini alıyor. Tüm okurlarımızı ve dostlarımızı bekliyoruz.

Dostlukla kalın…