Jüpiter’e en yakın uydu olan Io üzerinde, lav gölleri ve erimiş kayaları yüzlerce kilometre yukarı fırlatabilecek kadar güçlü etkin yanardağlar bulunuyor. Bu sebeplerle gezegenbilimcilerin yıllardır gözlerini üzerlerinden alamadıkları Io’nun şimdiyse cehenneme benzeyen yeraltı ortamı araştırılmaya başlandı. Güneş sistmeimizde volkanik olarak en etkin yre olan Io’nun bu enerjiye nereden sahip olduğuysa bir mauamma.
Araştırmacılar genel olarak gezegeni Jüpiter ve kendisine en yakın uydu olan Europa’nın arasında kaldığından ötürü oluşan kütleçekimsel etkilerin böyle bir sebep oluşturduğunu düşünüyor. Fakat metal plazmanın yeraltında varlığı yeni ortaya atılan bir görüş. Şayet böyle bir metal okyanusu varsa da en az 100 km kalınlığında olmalı.
2011’de gökbilimciler Io’nun iç yapısının tümüyle katı olması gerektiğini düşünüyorlardı zira iç yapıda elektriği ileten bir katman bulunmalıydı. Esasen plazmayla dolu bir yapnını bulunması bu önceki görüşlerle çelişmiyor. Aksine bu önceki çalışmaların üzerine yeni bir model inşa eden yerfizikçileri David Stephenson ve Yoshinori Miyazaki, tamamen katı bir magmanın, tahmin ettikleri ısınma miktarına göre stabil olmayacağını kanaat getirdiler. Yaptıkları hesaplamaların sonucu magmadan oluşan bir okyanusun, ısı stabilitesini sağladığı yönünde oldu.
Başka olasılıklar da yok değil, merkezdeki katı çekirdek de sıvı bir plazma olabilir. Böylece gezegen katı bir kabuğun içinde tümüyle hareketli bir plazma okyanusu şeklinde düşünülse de, bilimsel fikir birliği bu yönde olmaktan uzak.
Gelecekteki çalışmalar, özellikle NASA’nın devam eden Juno görevinden elde edilen veriler, sonrasındaysa NASA’nın Europa Clipper ve ESA’nın JUICE görevleri Io’nun iç yapısı hakkında yeni fikirler edinmemizi sağlayacağa benziyor.