Ana Sayfa Dergi Sayıları 239. Sayı Thales, Güneş tutulmasını tahmin etmiş olabilir mi?

Thales, Güneş tutulmasını tahmin etmiş olabilir mi?

Herodot “Tarih” adlı kitabında, Lidyalılar ile Medler arasındaki savaşta yaşanan Güneş tutulmasından ve Thales’in bunu önceden haber verdiğinden söz eder. Thales böyle bir tahmin yapmışsa eğer, bunu mutlaka Mezopotamyalılardan öğrendiği bilgilere dayanarak yapmış olmalıdır. Peki, Mezopotamyalıların o dönemdeki bilgisi Güneş tutulmasını önceden belirlemek için yeterli miydi?

246
0

Aydın Sayılı

Okuyacağınız makale, ünlü bilim tarihçimiz Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın (1913-1993) “Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp” adlı eserinden alınmış bir bölümdür (Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1982, s.393-407). Metindeki bazı eski Türkçe sözcüklerin günümüz Türkçesindeki karşılıklarını kullandık.

Mezopotamya astronomisinin Yunanlıları MÖ 5. yüzyıl ortalarında Meton yoluyla, daha önceki yüzyılın ilk yarısında da Anaksimander vasıtasıyla etkilemiş olduğunu gördük. Yunan biliminin başlangıcına kadar geri giden bu ikinci örnek bizi Thales’le ve kendisinin yapmış olduğu iddia edilen meşhur Güneş tutulması tahmini ile karşı karşıya bırakıyor.

Mezopotamyalıların Güneş tutulmalarını teorik bilgi temeline dayanarak önceden tahmin etmelerinin imkânsız olduğunu daha önce görmüştük. Mezopotamya astronomları, ancak Güneş tutulması olasılığı bulunan zamanları coğrafî bölge belirtmemek şartıyla belirleyebilmek durumundaydılar. Fakat bunu Selökidler çağında yapabildikleri kesinlikle söylenebilir. Bilindiğine göre, daha önceki bilgileri, herhalde, bunun için de yeterli değildi.

Ancak, Thales’in Güneş tutulması tahmini ışığında bu bilgimizin değiştirilmeye muhtaç olduğu ileri sürülebilir. Çünkü, Thales’in kendi astronomi bilgisiyle bu tahmini yapmış olması söz konusu olamayacağına göre, eğer öykü doğru ise, bu başarılı tahminin Mezopotamyalılardan alınma bilgiye dayandırılarak yapılmış olması gerekmektedir. Böyle olunca da, Thales Güneş tutulması tahmininin Yunan astronomisi tarihinden fazla Mezopotamya astronomisinin tarihini ilgilendirmesi gerekir.

Herodot (MÖ takriben 484-425) Tarih adlı ünlü kitabında Lidyalılarla Medler arasında aralıklarla altı yıl devam eden fakat kesin sonuç vermemiş olan bir savaştan bahsederken, altıncı yılda savaşın kızışmakta olduğu bir sırada birdenbire gündüzün geceye döndüğünü, bunun üzerine gerek Lidyalıların ve gerekse Medlerin savaşa son vermeye karar verdiğini, bu olayın Thales tarafından önceden tahmin edilmiş olup kendisinin İyonyalılara o yıl içinde bir Güneş tutulmasıyla karşılaşılacağını haber vermiş olduğunu söylemektedir.1

Herodot (MÖ takriben 484-425) Tarih adlı ünlü kitabında Lidyalılarla Medler arasındaki savaş sırasında meydana gelen Güneş tutulmasından ve bunu Thales’in önceden haber verdiğinden söz eder.

Thales’in yaşadığı yıllar içinde tahmini söz konusu olabilecek üç Güneş tutulması olmuştur. Bunlar 610, 597 ve 585 yılları Güneş tutulmalarıdır. Thales’in tahmin ettiği söylenen tutulmanın 585 yılı Güneş tutulması olduğu düşünülmüştür. Çünkü, genellikle, Thales’in 624 yılında doğmuş olup 548 ya da 545 yılında öldüğü kabul edilmektedir. Bununla birlikte, eldeki bir kaynak verisine göre, 597 yılı sıralarında Thales kırk yaşındaydı. Buna göre, söz konusu Güneş tutulmasının 585’den önce olması ihtimali artmaktadır.

Böyle bir tahmini yapabilmek için Thales’in astronomi bilgisinin tamamen ve gayet kesin olarak yetersiz olduğu şüphesizdir. Şu hâlde, böyle bir tahmin yapmış olabilir mi ve eğer yaptıysa bunu nasıl başarmış olabilir? Bu soruya verilmiş olan bir yanıt şudur ki, Thales bu tahmini Mezopotamyalılardan elde ettiği bilgi yardımıyla yapmış olmalıdır.

Örneğin, Heath bu kanıyı ileri sürmüştür. Ona göre, Thales bu bilgisini, 223 kavuşum aylık devreyi, yani Saros devresini bilen Mezopotamyalılardan, doğrudan doğruya ya da Mısırlılar aracılığı ile öğrenmiş olmalıdır.2 Dreyer de buna benzer bir ifade kullanmakta, fakat böyle bir tahminin yapılmış olduğunu şüphe ile karşılamaktadır. Kendisi yanı sıra, Thales’in bir fırtınayı da önceden haber vermiş olduğu şeklinde bir iddianın varlığına ve Anaksimander’e bir depremin önceden tahmininin atfedilmiş olduğuna dikkati çekmektedir.3

Bigourdan, Thales’e atfedilen bu Güneş tutulması tahmininin efsane niteliği taşıdığını düşünmüştür.4 Herodot tarihinin Everyman’s Library klasik serisinde çıkan İngilizce çevirisinde bu Güneş tutulması dolayısıyla, böyle bir tutulma tahmininin ne Thales ve ne de Mezopotamyalılar tarafından yapılmış olamayacağı, bu öykünün Thales’e atfedilen iyi bir zeytin mahsulü ve bir göktaşı düşmesi tahmini ile aynı sınıfta olduğunun kabul edilmesi gerektiği söylenmektedir.5

Bu tahminin Mezopotamya astronomisine dayandığı fikrine son yıllarda Neugebauer de, Mezopotamya astronomisi hakkındaki yeni ve çok daha zengin bilgi ışığı altında açık olarak cephe almıştır. Kendisi, astronomi bilgilerinin en ileri aşamasında dahi, örneğin MÖ 2. yüzyılda, Mezopotamyalıların böyle bir tahmini yapacak durumda olmadıklarına, bundan dört beş asır önce, yani Thales zamanında ona bu konuda yol göstermiş olmalarının söz konusu olamayacağına dikkati çekmektedir. Dolayısıyla Neugebauer, bu tahminin temeline konacak bütün bilgilerin yeri bütünü ile içine aldığını, esasen Güneş tutulmalarının önceden tahminini mümkün kılan ve belirli bir coğrafî bölgeye uygulanabilecek hiçbir devrin bulunmadığını, zaten Thales’e bu tahmini atfeden öykünün kanıta muhtaç olduğunu, bu nedenlerle bu öykünün asılsız ve uydurma olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.6 Sarton da bu öyküyü reddetmek gerektiği kanısındadır.7

Mezopotamyalıların Güneş için tutulma ihtimallerini belirtebildiklerin, fakat bir tutulma olacağını kesinlikle tespit edemediklerini biliniyor.

Öte yandan da, Van der Waerden, Arnold Reymond ve Leonard W. Clarke, Thales’e atfedilen bu tahmini reddetmeye taraftar olmamışlardır. Van der Waerden ile A. Reymond, bu öykünün, ilk defa Thales’ten yüz elli yıla yakın bir zaman sonra yaşamış olan Herodot’tan değil, Diogenes Laertius’a göre, aynı zamanda Ksenofanes’ten, yani aşağı yukarı Thales’in çağdaşı ve onun gibi İyonyalı olan bir düşünürden ve daha sonraki bazı yazarlar yoluyla da bize ulaşmış olduğuna işaret etmekte, bu itibarla, reddinin kolay olmayacağında ısrar etmektedirler.

Van der Waerden, esasen 700 yılı sıralarında, Asur hükümdarlarının saray astrologlarının Ay ve Güneş tutulmaları için önceden tahminler yapmış olduklarına, tahminlerinin bazen doğru bazen yanlış çıktığına dikkati çekmekte, 51 drakonik ayın 47 kavuşum aya eşitliği ilişkisinin bu Güneş tutulması tahmininin temelinde bulunmuş olabileceğini düşünmektedir. Kendisi, bu ilişkiye göre bir tam Ay tutulmasından 23,5 ay sonra bir Güneş tutulmasının mümkün olduğunu ve nitekim Thales’in Güneş tutulmasından 23,5 ay önce böyle bir Ay tutulmasıyla karşılaşıldığını da ekleyerek, bu tahminin, hangi yoldan yapılmış olursa olsun, Thales’in Mezopotamya astronomisiyle bağlantılı olduğunu gösterdiğini söylemektedir.8

Arnold Reymond ise, MÖ 755 ile 400 yılları arasında ay tutulmalarının beşer ve altışar aylık aralarla diziler halinde yinelenmiş olduğunu ve bu diziler arasında on yedi aylık aralar bulunduğunu, bu nedenle, Mezopotamyalıların Ay tutulmalarını tahmin etmiş olabildiklerini, Güneş tutulmaları için de tahminler yürütmeye cesaret etmiş olabileceklerini ve Thales’in haber aldığı böyle bir tahminin tesadüfen doğru çıkmış olabileceğini düşünmektedir.9

Yunanlıların Mezopotamya astronomisinden faydalanmış olmaları Anaksimander’e kadar geri gider. Anaksimander, Thales’in çağdaşıydı.

Leonard W. Clarke bu tahmin haberini veren kaynakların sağlam olduğunu, Herodot ile bu tutulma arasında yüz yıldan az fazla bir süre geçmiş olduğunu; ayrıca, her ikisi de MS 2. yüzyılda yaşamış olan İskenderiyeli Klement ile İzmirli Theon aracılığıyla, Ödemos’un da, Astronomi Tarihi adlı eserinde Thales’in bu tutulma tahmininden bahsettiğini öğrendiğimizi; buna karşı bu öyküyü reddeden hiçbir kaynak verisine sahip olmadığımızı; bu haberi kabul etmek istemeyen zamanımız yazarlarının hemen hepsinin bu tahminin imkânsızlığı üzerinde durduklarını; Thales’in büyük ihtimalle, Mezopotamya astronomisi hakkında fikir sahibi olduğunu; ve eğer 18 yıl önce civar memleketlerden birinde Güneş tutulması olduğu haberini almışsa, buna dayanarak tahminini yapmış olabileceğini söylemektedir.10

Mezopotamya astronomisi hakkındaki bilgilerimiz yeni tabletlerin incelenmesiyle hızlı bir gelişme halindedir. Bu konudaki bilgimiz hayli zenginleşmiş olmakla beraber, yukarıda gördüğümüz gibi, Mezopotamyalıların tutulmalar konusunu ele alış tarzları tamamen açıklığa kavuşmuş değildir. Bu itibarla, Mezopotamyalıların bu konudaki bilgilerinin sınırları hakkında verilecek herhangi bir kesin hükümde yanılmak olasılığı büyük ölçüde mevcut olsa gerektir. Bu bakımdan, Ksenofanes, Herodot ve Ödemos gibi önemli kaynakların tanıklığına dayanan bir ifadeyi tarihî olgu olarak reddetmek ihtiyata pek uygun görünmüyor.

Gerçi bu gibi bilgi kaynakları, böyle bir tahminin yapıldığını ve ne suretle başarıldığını açıklayan bir astronomi tableti ile pek kıyaslanamaz. Onunla aynı değerde sayılamaz. Fakat tarih araştırmalarında çeşitli değerdeki kaynaklardan, gerekli ihtiyat payını göz önünde bulundurmak şartıyla, faydalanmak zorunluluğu vardır. Bu nedenle, Mezopotamya astronomisi hakkındaki bilgimizin gelişme durumunda bulunduğunu da dikkate alarak, Thales’e ilişkin bu kaynak verisini küçümsememek gerekir.

Nitekim Thales’in Güneş tutulması tahminini temellendirmeye yarayacağı daha önce genellikle düşünülmüş olan ve Saros adıyla anılan dönemin Mezopotamyalılarca bilinmemiş olduğu ve onlardan sonra uzun bir zaman süresi boyunca bu adın başka bir anlamda kullanıldığı ikna edici delillerle ileri sürülmüşken, bu dönemin Mezopotamyalılar tarafından bilinmekte olduğu, yeni bir astronomik tabletle kesinlikle saptanmış bulunmaktadır.11

Thales, Mezopotamyalıların ve Mısırlıların astronomi alanındaki birikiminden haberdardı.

Meselede çok akla uygun ve hatta muhakkak görünen bir taraf varsa o da şudur ki, Thales’in Güneş tutulması tahmininin uydurma bir öykü varsayılarak reddi uygun görülmediği takdirde, onun bu tahmininin Mezopotamya bilgisine dayanmış olması gerekir. Thales’in kendisi böyle bir tahmini yapmış olamayacağı gibi, Mezopotamyalılardan farklı bir kavimden de bu yolda faydalanmış olamazdı. Şu hâlde Mezopotamya astronomisinin böyle bir tahmini yapmış olması gerçekten imkânsız mıydı? Bu noktayı mümkün olduğu kadar ihtiyatla ele almak gerekmektedir.

Buradaki “imkânsız” kelimesinin işaret ettiği anlam, böyle bir hesaplama için temele konması gereken bilginin yokluğu veya yetersizliğidir. Yani, Mezopotamyalıların, astronomi bilgilerinin en ilerlemiş çağında dahi, sahip oldukları teorik bilgi temeline dayanarak her zaman için ve belli coğrafi bölgeler için doğru çıkacak bir tahmin yapmaları imkânsızdı. Fakat bu, onların sadece deneysel bir temele dayanarak, kendi yaşadıkları coğrafî bölge için ve geçici bir zaman süresi içinde doğru çıkacak bir tahmini mümkün kılan bir kural bulmuş olmalarının imkânsızlığı demek değildir. Ayrıca, gerçekleşmeleri rastlantıya bağlı olan kısmi tahminler de yapmış olabilirler.

Şu hâlde, acaba Mezopotamyalılar daha Thales’in zamanından önce, bu amaçla, sadece deneysel temele dayanan ve geçici bir süre için doğru çıkabilecek ya da doğru çıkma ihtimali sağlayan bir kural bulmuş olabilirler miydi? Mezopotamyalıların Güneş için tutulma ihtimallerini belirtebildiklerini, fakat bir tutulma olacağını kesinlikle tespit edemediklerini görmüş bulunuyoruz. Gerçi bu söylediğimiz, Selökidler çağı için doğrudur. Fakat Selökidler çağındaki bu tutulma ihtimalleri tahminlerinin daha önceki yüzyıllar için de bir dereceye kadar doğru olması, daha eski geleneklerin devamı ya da gelişmiş şekillerini oluşturması da mümkün olsa gerektir.

Van der Waerden’in işaret ettiği MÖ 700 yılı sıralarına ait ay ve güneş tutulmaları tahminleri R. C. Thompson tarafından British Museum tabletlerinden derlenerek yayımlanmıştır. Bu tahminlerden ikisi Güneş tutulması ile ilgilidir. Birkaç tanesi Ay tutulması tahminidir ve birkaçında da tutulmanın Ay tutulması mı yoksa Güneş tutulması mı olduğu açıkça belirtilmemektedir.

R. C. Thompson’un yayımladığı bu tutulma raporlarının tarihleri kesinlikle bilinmemekle birlikte, Van der Waerden’in söylediği gibi, bunların Assurbanipal Kütüphanesinin yıkılmasından, yani MÖ 613 yılından önce olduklarından şüphe edilemez. Ayrıca, Van der Waerden, koleksiyondaki bir tutulmanın tarihinin MÖ 669 olduğu sonucuna varmıştır.12

Güneş tutulmasıyla ilgili sözü geçen iki rapordan birincisinde Marduk’a gönderilen haberci veya gözlemcinin havanın bulutlu olması dolayısıyla Güneş’i göremediği ve raporu veren makamın bulunduğu yerde de Güneş’in gözlemlenmemiş olduğu ifade edilmektedir. Yani bu örnekte, önceden yapılmış olan güneş tutulması tahmininin doğru çıkıp çıkmadığı tespit edilememiştir. Buna göre, gerçekten Güneş tutulmuşsa, bu tutulmanın kısmî olmuş olması gerekir.

Mezopotamyalıların, Güneş tahminlerini devre bilgilerine dayandırmış olmaları gerekir.

İkinci rapor, içerdiği ayrıntılar bakımından daha ilgi çekicidir. Çünkü bunun ilk bir tahmin raporunun devamını oluşturan ve onu değiştiren bir ikinci ve tamamlayıcı rapor niteliğinde olduğu anlaşılıyor. Burada da tutulmanın geçeceği, gerçekleşmeyeceği söylenmekte ve hükümdarın “ne gibi işaretler gördün?” diyerek verilmesini arzu edebileceği açıklama da şu şekilde yapılmaktadır: “Tanrılar birlikte görülmemişlerdir. Tutulma geçecektir (gerçekleşmeyecektir), Ay Güneş’le bir arada (?) görülecektir.”

Bu ikinci Güneş tutulması raporu ile ilgili olarak iki nokta dikkati çekmektedir. Bir defa, buradan edinilen izlenime göre, ilk yapılan bir tahminden sonra bu tahminin doğru çıkıp çıkmayacağı kontrol edilmekteydi. Bu tahmin belki de ilk tahmin zamanı ile tutulmanın gerçekleşmesi beklenen zaman arasında belli zamanlarda Güneş ile Ay’ın gözlemi yoluyla yapılmış olabilir. Birlikte görülmedikleri söylenen tanrılar her halde Ay ve Güneş tanrıları, yani Ay ile Güneş olacaklardır. Dikkati çeken ikici nokta “işaret” (omen) kelimesidir. Yani burada bir fal ve bu falı temellendiren işaret veya deliller söz konusudur.

Bu nokta üzerinde biraz fikir edinmek için aşağıdaki raporun metnini aynen görelim:

“Ülkelerin Hükümdarı Efendime. Hizmetkârın Bil-usur(?). Efendim Hükümdarıma Bel, Nabo ve Şamaş lütufkâr olsunlar. Bir tutulma olmuş fakat Asur’da görülmemiştir. Bu tutulma, Hükümdarın ikamet etmekte olduğu Asur şehrini geçmiştir. Hava her yerde bulutlu olduğundan, tutulmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmemekteyiz. Kralların Efendisi Asur’a, bütün şehirlere, Babil’e, Nippur’a, Erek’e ve Borsippa’ya adamlar göndersin. Oralarda gözlemlenmiş olan şeyleri böylece Hükümdarım kesinlikle öğrenecektir. İşaretler (omen) (?) tutulma için işaretler Adar ve Nisan’da gerçekleşmiştir. Tutulma için bir nambulli töreni yapılması bakımından bütün bu ayrıntıları Efendim Hükümdarıma gönderiyorum. Hükümdarım gerekli şekilde hareket edilmesi konusunu ihmal etmesin. Hükümdarımın ikamet etmekte olduğu şehrin semalarını ulu tanrılar karartmış olup tutulmayı göstermemektedirler. Bu nedenle, Hükümdarım bu tutulmanın Hükümdara ya da onun yurduna karşı yöneltilmemiş olduğu konusunda bilgi edinsin. Hünkârım sevinsin.”13

Güneş tutulması mı yoksa Ay tutulması mı olduğu belli olmayan bir tutulmaya ilişkin olarak da fal işaretlerinden bahsedildiği görülmektedir. Bu işaretlerin hangi aylarda görüldüğü de yine açıklanıyor.

Demek ki Güneş tutulması tahminleri yalnız yapılmakla kalmıyor, tahminin doğru çıkıp çıkmayacağını belirleme yolunda, anlaşıldığına göre, olayın beklendiği zamandan önce bazı kontroller de yapılıyordu. Selökidler çağında, Ay tutulmaları ve gezegenlerin örneğin sabah yıldızı şeklinde ilk görünüşleri gibi olaylara ilişkin olarak, gerçekleşmeyen veya gözlemlenemeyecek “olayların” da dikkate alındığını ve hesaplarda bunlardan faydalanılmış olduğunu görmüş bulunuyoruz. Şimdi gördüğümüz “kontroller” bunları hatırlatmaktadır. Fakat şüphesiz bu konuda kesin bir şey söylenemez.

Burada önemli olan nokta şudur ki, bu örneklerden görüldüğü üzere, Güneş tutulmaları için önceden tahminler yapılmaktaydı, yani bir Güneş tutulmasının önceden tahmin edilebileceği sanılıyordu. Demek ki, Thales’in yaptığı gibi, bir Güneş tutulmasını önceden haber vermek o çağda Mezopotamyalıların görüşüne aykırı bir düşünüşü temsil etmemekteydi. Sonuç itibarıyla, bazı tesadüfler yardımıyla doğru çıkmış da olsa, böyle tahminlerin ne gibi esaslara dayanmış olabileceği meselesiyle karşı karşıya bulunuyoruz demektir.

Yeni Babil çağına ait olup belki de Thales ile çağdaş olan bir Mezopotamya tabletinde Yer’in bir haritası gösterilmektedir.

Bu bağlamda, R. Labat’nın, Mezopotamya düşüncesinin ana karakteristiğinin ve Mezopotamya dünya görüşünün temel niteliğinin, birinci planda, ne dinde ve ne de sihirde bulunmadığı görüşünü taşıdığına değinmek yerinde olur. Ona göre, Mezopotamyalıların doğayı kavrayış tarzlarının özüne inmek ve en köklü eğilimleri üzerine parmak basmak istersek, onların bütün çağlar boyunca kehanete, önceden tahmine verdikleri önem üzerinde durmak, ve yine, devamlı olarak bilgi ve deneyimlerinin sonuçlarını, gözlemlerinin verilerini objektif bir şekilde kataloglama faaliyetlerine, bunları sınıflandırarak listeler halinde gruplara ayırma yolundaki gayretlerine işaret etmek gerekir. Kehanet ve önceden tahminleri de esas olarak doğa olaylarının yinelenmesi ve bu yinelenmelerin belli periyodlara tabi olduğu inancına dayanmaktaydı.14

Buna göre, Mezopotamyalıların, söz konusu Güneş tahminlerini de devre bilgilerine dayandırmış olmaları gerekir. Esasen konunun niteliği de bunu gerektirmekte ve Mezopotamya astronomisinde devre bilgilerinin önemli bir yer işgal ettiği de bilinmektedir.

Yunanlıların sadece gelişmiş ve matematikle temellendirilmiş Mezopotamya astronomisinden faydalanmış olmadıklarını ve bu etkilenmenin sırf Helenistik çağla sınırlı olmayarak Anaksimander’e kadar geri gittiğini görmüş bulunuyoruz. Anaksimander, Thales’in çağdaşıydı. Şu hâlde acaba Thales de Mezopotamya astronomisinden etkilenmiş midir? Thales’in genellikle Mezopotamya’dan etki almış olduğunu ya da hiç olmazsa böyle bir olasılığın güçlü göründüğünü söyleyebileceğimizi Mezopotamya geometrisi nedeniyle görmüş bulunuyoruz.

Daha önce de söz konusu edildiği üzere, Mezopotamyalılarda kaos fikrinin mevcut olduğu söylenebilir. Mezopotamyalıların kozmogonisine göre, erkek unsuru temsil eden Apsu’nun, yani tatlı suyun, dişi unsuru temsil eden eşi Tiamat’la, yani tuzlu su ile birleşmesi ve kaynaşmasından doğan Mummu muhtemelen sis ve bulutları sembolize etmekteydi. Bu üç unsurdan dünyadaki bütün hayat şekilleri meydana gelmişti. Buradaki sıvılardan oluşan ilkel sularda bir nevi kaos fikri mevcuttur. Sümerlilere geri giden bir efsaneye göre de tanrıça Mummu, yani ilkel okyanus, evreni doğurmuştur.

Bu Sümer ve Babil yaradılış öykülerinde tanrılar gerçek yaratıcı değillerdi. Çünkü kendileri de evrenin bir kısmını teşkil etmekteydiler. Bir Akad efsanesine göre de, başlangıçta her taraf su iken Marduk adlı tanrı suyun yüzüne bir hasır sererek bunun üzerine toprak yaymış ve bunun üzerinde ırmaklarla dağları meydana getirmiş, böylece dünyayı yaratmıştır.15 Mısırlılarda da evrenin aslında su olduğu ve göklerin de su ile kaplı olduğu fikri mevcuttu.16

Yeni Babil çağına ait olup belki de Thales ile çağdaş olan bir Mezopotamya tabletinde Yer’in bir haritası gösterilmektedir. Mezopotamyalılar yeri suyun üzerinde yüzen yassı bir disk şeklinde tasavvur ediyorlardı. Ortada Babil şehri bulunmaktaydı. Bu ayrıntı Thales’i yakından hatırlattığı gibi, Mezopotamyalılarda su unsuruna büyük bir önem verildiği ve bu görüşte kaosa benzer bir düşünce çekirdeğinin de mevcut olduğu göze çarpmaktadır. Mezopotamyalılar hayatın kökeninin su olduğuna inanıyor, vücut sıvılarına büyük önem atfediyorlardı.

Yukarıda verilen ayrıntıya benzer bilgiler ışığında, Thales’in evrenin kaynağının su olduğu, Yer’in bir su yüzeyi üzerinde yüzen bir disk biçiminde olup yarım küre şeklindeki göklerin de su ile çevrilmiş bulunduğu yolundaki görüşünün Mısırlılar ve özellikle Mezopotamyalılardan etkiler taşıdığını gösterdiği düşünülmüştür.17 Böylece, Thales’in Mısır ve özellikle Mezopotamya kültürü ile temasta bulunmuş olduğu konusu aradaki bu gibi benzerliklerle de doğrulanmış sayılabilir. Bununla birlikte, kaos kavramı ile evrenin aslının su olduğu düşüncesinin Yunan mitolojisine Thales zamanından çok daha önce geçmiş olduğu söylenebilir.

Her halde, gerek Mezopotamya astronomisi ile Yunan biliminin ilk belirtilerini ve gerekse bu iki uygarlık arasındaki kültür temasını ilgilendiren bu Güneş tutulması tahmini iddiasının uydurma ve asılsız olmama ihtimali mevcuttur ve bizim için niteliği itibarıyla önemli bir kaynak verisi olan bu öyküden mümkün olduğu ölçüde faydalanmak gerekir. Böyle bir tahminin nasıl yapılmış olabileceği konusunda ileri sürülmüş olan fikirlere yukarıda işaret edildi. Bunlara ek olarak yeni bir tahmin tarzı olasılığı üzerinde de durulabilir. Şimdi ayrıntısına girilecek olan bu yol Willy Hartner’in Çin astronomisine ilişkin bir araştırmasına dayanmaktadır.

Çinlilerin Shih-ching adlı eski bir edebî eserinde bir Güneş tutulmasından söz edilmekte ve bu Güneş tutulması üzerine bilgi verilmektedir. Shih-ching’in MÖ 8. yüzyıldan olduğu yaklaşık olarak bilinmekteydi. Çinliler bu önemli eserin hangi tarihte ve hangi hükümdar zamanında kaleme alınmış olduğunu daha ayrıntılı bir şekilde tespit etmek istemişler, bu konuda bazı araştırmalar yapmışlardır. Bu arada, Çin kaynaklarından öğrenildiğine göre, MS 6. ve 7. yüzyıllardan ve hatta daha eski tarihlerden itibaren, Çinliler “Shih-ching Güneş tutulması”nın tarihini astronomi bilgisi yardımıyla belirlemeye çalışarak da bu konuyu ele alma yoluna gitmişlerdir.

Bu erken tarihlerden itibaren, bu Güneş tutulmasının, astronomik yoldan, MÖ 776 yılı olarak tarihlendirilmiş olduğu görülmektedir. Bu arada, sadece yılın belirtilmesiyle kalınmayarak tutulma gününü daha ayrıntılı olarak belirtenlerin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten, 776 yılında böyle bir önemli Güneş tutulması vardı. Fakat bu tutulma kuzey kutbu bölgelerinde görülen ve Çin’in Shih-ching’de belirtilen bölgesinde gözlenmiş olması imkânsız olan bir Güneş tutulmasıydı.

Buradan çıkarılacak sonuç şudur ki, Çinli astronomlar kendi zamanlarından bin yıldan daha büyük bir zaman süresiyle ayrılan bir Güneş tutulması tarihini tespit edebilmişler, bilgileri sadece coğrafi bölge bakımından onları yanıltmıştır. Başka bir ifade ile, çok önemli bir şey başarmışlar ve bunu tam doğru başaramamışlarsa da tam olarak başarabileceklerini sanmışlardır.

Kısmî ve eksik de olsa, böyle bir başarı o çağ Çin astronomlarından beklenmemekte idi. Çünkü, net olarak, böyle bir tahmini onların, teorik bilgilerine dayanarak yapmış olmaları söz konusu olamaz. Şu hâlde acaba bunu nasıl başarmışlardır?

Her halde, bu tahminlerini Güneş tutulmalarına ilişkin ve bazı şartlar altında iyi sonuç veren bir devre ilişkisine dayandırmış olmaları gerekir. Hartner Çinli astronomların bu problemi çözümleri için ilgi çekici ve basit bir izah şekli ileri sürmüştür.

Lidyalılarla Medler arasındaki savaş sırasında yaşanan Güneş tutulmasını betimleyen bir çizim.

Apaçık olmayan kısmî Güneş tutulmaları, özellikle Güneş’in yücelimine (bir yıldızın, bir noktanın meridyen düzleminden en büyük yükseltiyle geçişi) yakın saatlerde hiç fark bile edilmeyebilir. Eskiçağ kavimleri için asıl söz konusu olan tutulmalar, tam tutulmaya nispeten yakın olanlar ve bunların göze çarpacak şekilde görüldüğü coğrafî bölgelerdir. Bu ayrıntı noktasını da dikkate alarak Saros devresi yardımıyla Güneş tutulmaları arasındaki zaman süresini ve bunların coğrafî dağılışlarını eskiçağ kavimleri açısından incelemek mümkündür.

18 yıl 11 günlük aralıklarla birbirlerinden ayrılan Güneş tutulmalarından oluşan uzun bir tutulma dizisini içine alan tam bir Saros devresi göz önünde bulundurulursa, böyle bir devre kuzey ya da güney kutbu bölgesinde kısmî tutulmalarla başladıktan birkaç asır sonra bu tutulmalar kutup bölgeleri dışında devam eder. Böylece, kuzey kutup bölgesinde başlayan bir devre güney kutbu bölgesinde kısmî tutulmalarla sona erer; güney kutbu bölgesinde başlayan da kuzey kutbu bölgesinde son bulur.

Her tutulma enlem bakımından belli bir coğrafî bölge kuşağı üzerinde görülür. Yalnız, bu bölgenin merkezini oluşturan enlemde tutulma en büyüktür. Bu enlemden kuzeye ve güneye gidildikçe tutulma miktarı küçülerek nihayet fark edilmeyecek duruma gelir. Aynı suretle tutulmanın merkezi belli bir coğrafi boylama rastlar. Fakat Yer’in günlük hareketi dolayısıyla, tutulmanın başlaması ile sona ermesi arasındaki zaman süresine bağlı olmak üzere, tutulmayı gören bölgeler bu merkezî boylamın iki tarafında uzanan bir yayla belirlenmektedir.

Belli bir tutulmanın merkez bölgesi 18 yıl 11 gün önceki tutulmaya göre 120° boylam farkı gösterir. Birbiri peşi sıra gelen tutulmaların enlem bakımından merkezlerinde de tedrici olarak güneye ya da kuzeye doğru aynı yönde devamlı bir kayma görülür.

Böylece, her üçüncü tutulma, yani aralarında 54 yıl ve bir aylık bir zaman süresi bulunan iki Güneş tutulması genellikle az farklı enlem ve boylamlara rastlayacaklar, yani aynı bölgelerden görüleceklerdir. Fakat bu zaman aralığı ile birbiri arkasından gelen tutulmaların özellikle enlemi değişmeye devam edeceğinden, aynı bölgede görünen bu tutulmalar ilkin miktarca artma, sonra da eksilme gösterecek, daha sonra da artık görünmemeye başlayacaktır.

Demek ki, 54 yıl bir ay ara ile bu gibi tutulmaların gözleminden Güneş tutulmalarının her zaman bu aralık ile görüneceği sanılarak böyle bir devre düşünülmüş olabilir. Böyle bir devre, elverişli tutulma dizilerinde bir zaman için doğru çıkar. Nitekim, Çinlilerin de MÖ 776 yılı Güneş tutulması ile aynı Saros devresine ait bazı tutulmaları gözlemlemiş olduklarına dair kayıtlar mevcuttur. Buna göre, Hartner Çinlilerin 776 yılı tutulmasını böyle bir 54 yıl 1 aylık devreye dayanarak bulmuş oldukları sonucuna varılabileceğini, böyle bir tahminin aklı uygun göründüğünü düşünmüştür.18

Mezopotamyalıların da böyle bir 54 yıllık devre yardımıyla Güneş tutulmaları tahmini yapmış olmaları mümkündür. Geminos Mezopotamyalıların bu 54 yıllık devreyi bildiklerini söylüyor.19 Geminos zamanı Thales’inkinden beş altı yüz yıl sonrasına rastlamaktadır. Şu hâlde acaba onun bu ifadesinde Mezopotamyalıların Thales zamanından önce sahip olmuş oldukları bir devre bilgisine götürülebilecek bir ipucu bulunduğunu kabul etmek doğru olur mu? Ayrıca, böyle bir izahı Thales’e atıf olunan tahmine uygulamak uygun olur mu? İlkin bu iki sorudan ikincisini ele alalım.

Mezopotamyalıların Güneş ve Ay tutulmalarını uzunca bir süre büyük bir merakla ve dikkatle izledikleri ve bunların kaydını tuttukları tahmin edilebilir.

Thales’in tahmin ettiği Güneş tutulmasının 585 yılı (-584/v/28) tutulması olduğunu kabul edelim. Bundan 54 yıl önceki tutulmanın merkezinin doğudaki kısımlarının İngiltere, Danimarka ve Baltık denizi üzerinden geçtiği, T. R. Oppolzer’in Canon der Finsternisse adlı eserinden görülmektedir. Thales bir taraftan böyle bir Güneş tutulmasını ve yılını belirsiz bir şekilde de olsa işitmiş ve öte yandan da kendisine Mezopotamyalılardan 54 yıllık bir Güneş tutulması devresi bilgisi geçmişse, bu iki bilgiyi birleştirerek 585 yılı tutulmasını fevkalâde bir şans eseri olarak önceden haber vermiş olabilir. Yunan dünyasının bu tarihlerde kehribar ithali dolayısıyla Baltık bölgesiyle temasta olduğu bilinmektedir.20 Fakat merkezî ve batı Akdeniz’in kuzey bölgelerinde de bu tutulmanın görülebilmiş olması gerekir. Böylece, bu tutulma haberinin Thales’in çevresine ulaşmış olması muhtemel sayılabilir. Ayrıca böyle bir tahmin şekli uygun ve olası görüldüğü takdirde, bu tahmin Thales’in bilimsel bilgisinden fazla Mezopotamyalıların bilgisi bakımından ilgi çekicidir. Bu da bizi birinci sorumuza götürür.

585 yılı tutulmasından 54 yıllık aralıklarla önce gelen Güneş tutulmalarını izlediğimizde, bunların daha fazla Kuzey Amerika bölgesine ait oldukları görülür. Demek ki bu tutulma dizisi Mezopotamya’yı ilgilendirmemektedir. Esasen, Mezopotamyalıların söz konusu 54 yıllık devreyi başka Güneş tutulmaları yoluyla keşfetmiş olmaları gerekir.

Mezopotamyalıların Güneş ve Ay tutulmalarını uzunca bir süre büyük bir merakla ve dikkatle izledikleri ve bunların kaydını tuttukları tahmin edilebilir. Sümerliler zamanından itibaren türlü konularda listeler yapıp bunları çeşitli sınıflamalara tabi tutmuş olan Mezopotamyalıların, çok önem verdikleri bu tutulmaların listelerini dikkatle incelemiş ve çeşitli tutulmalar arasında ilişkiler bulmaya çalışmış olduklarını düşünmek akla yakın geliyor. Bu araştırmaların tamamen deneysel olduğu tahmin edilebilir.

Bu arada, belki de 18 yıllık devreyi Güneş ve Ay hareketleriyle ilişkili olarak bilimsel bir şekilde daha henüz tespit etmeden, Mezopotamya bakımından elverişli birtakım Güneş tutulmaları dizilerinin gözleminden, Mezopotamyalıların Güneş tutulmaları arasında 54 yıllık bir devre fark etmiş olmaları mümkündür. Sonraları bu sürenin çok zaman doğru çıkmadığını gözlemlemiş olsalar da, bu devre bilgisinin Thales’e ulaşmış ve -iyi bir tesadüf eseri olarak- onun işine yaramış olması, yukarıda söylendiği üzere, olası sayılabilir.

Thales sayesinde meşhur olan MÖ 584/v/28 Güneş tutulmasından önce Mezopotamyalıları böyle bir deneysel devre bilgisine, daha doğrusu, bazı Güneş tutulmalarının yaklaşık 54 yıl bir aylık aralıklarla belirdiği şeklindeki bir bilgiye götürebilecek tutulmaların sayısının pek küçük olmadığını Oppolzer’in yukarıda adı geçen Canon der Finsternisse adlı kitabı yardımıyla tespit etmek mümkündür. Bu yoldan ve ince hesaplara gitmeden, Mezopotamya’da 54’er yıl aralıklarla beliren bariz Güneş tutulmalarının aşağıdakiler olduğu söylenebilir:

-656/IV/15, -602/V/18; -660/VI/27, -606/VII/30; -689/VII/18, -635/VIII/19; -701/III/5, 647/IV/6; -703/X/19, -649/XI/21; -824/X/6, -770/X1/8, -716/XII/10; -884/VII/13, -830/VIII/13 -877/III/1, -823/IV/2, 769/V/5; -960/VIII/12, -906/IX/14; -1062/VII/31, 1008/IX/1, -954/X/4; -1131/IV/17, -1077/V/20; – 1143/IX/22, -1089/XII/25; -1156/VIII/19, 1102/IX/21.

Mezopotamya tutulma gözlemlerinin çok eski bir maziye sahip olması olasıdır. Bunu daha önce görmüş bulunuyoruz. Fakat yukarıdaki örnekler içinde oldukça büyük bir grubun Mezopotamya’da tutulmaların dikkatle izlendiğini kesinlikle bildiğimiz devre içine rastlamış olduğuna da burada işaret etmek yerinde olur.

54 yıllık devreyi ya da aralıkları gösteren başka Güneş tutulmaları gözlemlerinin de yapılmış olması olasıdır. Yukarıdaki listenin aynı kronolojik sınırlar içinde daha da genişletilmesi, ya da daraltılması, ne dereceye kadar belirgin olan tutulmaların listeye alınacağı ve hangilerinin liste dışında bırakılacağı konusunda verilecek karara bağlı olduğu gibi, hava şartlarının elverişsizliği yüzünden bazı kısmî tutulmaların fark edilmemesi ihtimali vardır. Fakat öte yandan da, bazı komşu memleketlerde görülen tutulmalardan Mezopotamyalıların haberdar olmuş olabilecekleri düşüncesinin hesaba katılmasıyla da listeyi daha büyütmek mümkündür. Bütün bu gibi faktörlerin dikkate alınması makul sayılabilir. Böylece de bu nitelikteki bir listenin kesinlik ölçüsünü abartmamak gerekir. Bununla birlikte, her halde, tutulma olaylarıyla Mezopotamyalıların yakından ilgilenmiş olduklarından hemen hiç şüphemiz yok gibidir.

Şayet Thales’in çevresinde gerçekten işitilmişse, 585 senesinden 54 yıl önceki tutulmanın, yani doğudaki kısımlarıyla merkezî enlemi Kuzey Avrupa’da bulunan 639 yılı Güneş tutulmasının, bu çevrede hatırlanması kolay bir tarihte yer almış olduğu söylenebilir. Çünkü bundan bir yıl öncesi önemli bir olimpiyat yılıydı. Bu olimpiyat, birkaç yıl sonra siyasî iktidarı ele geçirmek için başarısız bir girişimde bulunan Kilon’un şampiyon olduğu olimpiyattır.21

Son çıkan kitabında Van der Waerden 54 yıllık zaman süresine de değinmekte, fakat bunun Thales Güneş tutulmasını ilgilendirmediğini söyleyip geçmektedir. Aynı yazar, yine, genellikle, Saros devresinin bu tutulma bakımından herhangi bir açıklamayı temellendirmeye yaramadığını ifade etmektedir.22

Thales’in Mezopotamyalılara dayanarak bir Güneş tutulması tahmini yapmış olması imkânsız değildir. Thales’in Güneş tutulması tahmini ile göktaşı düşmesinin ya da depremin önceden haber verilmesi arasında bir paralellik kurulması doğru olmaz.

Her halde, Geminos’un verdiği bilgi karşısında ve Çin’de de uygulanmış olması ihtimali dolayısıyla, ve yine, yukarıda söz konusu edilen bazı diğer ayrıntı noktaları göz önünde bulundurulunca, Thales’in, Mezopotamya bilgisi yardımıyla, bu Güneş tutulmasını önceden nasıl haber vermiş olabileceği meselesinde 54 yıllık devrenin bir tahmin olarak cazip bir tarafı bulunduğu muhakkaktır. Şüphesiz, bunun ispatı ancak bu konuda açık belgelerin keşfiyle mümkün olabilir. Fakat hiç değilse, bu problem için burada ileri sürülen çözüm yolu, Thales’in Mezopotamyalılara dayanarak bir Güneş tutulması tahmini yapmış olmasının mümkün olduğunu göstermek bakımından eldeki konuya ışık tutmaktadır. Her durumda, Thales’in Güneş tutulması tahmini ile göktaşı düşmesinin ya da depremin önceden haber verilmesi arasında bir paralellik kurulmasının doğru olmayacağında hiç şüphe yoktur.

DİPNOTLAR

1) Herodot, Tarih, G. Raulinson çevirisi, Londra 1933, kitap 1, bölüm 74.

2) T. Heath, A History of Greek Mathematics, Oxford 1921, cilt 1, s.137- 138.

3) J. E. L. Dreyer, A History of Astronomy from Thales to Kepler, Dower 1953, s. 12.

4) G. Bigourdan, L’Astronomie, Paris 1917, s. 44.

5) Herodot, s.37.

6) O. Neugebauer, The Exact Sciences in Antiquity, Providence, Rhode Island, 1957, s.142-144.

7) G. Sarton, A History of Science, Ancient Science Through the Golden Age of Greece, Cambridge, Massachusetts, 1952, s.170, 119-20.

8) B. L. Van der Waerden, Science Awakening, Arnold Dresden çevirisi, Groningen 1954, s.86-87.

9) A. Reymond, Histoire des Sciences Exactes et Naturelles dans l’Antiquite Greco-Romaine, Paris 1955, s. 18-19, 33.

10) L. W. Clarke, Greek Astronomy and its Debt to the Babylonians, The British Journal of the History of Science, cilt 1, kısım 1, sayı 1, 1962, s.66.

11) Neugebauer, Untersuchungen zur Antiken Astronomie, V; Neugebauer, “Saros” and Lunar Velocity in Babylonian Astronomy; Neugebauer, The Excat Sciences in Antiquity, s.142-144.

12) L. Van der Wearden, Anfange der Astronomie, Groningen 1965, s.119, 120.

13) C. Thompson, The Reports of the Magicians and Astrologers of Nineveh and Babylon in teh British Museum, cilt 2, Londra 1900, s. LXXXIX-XC.

14) R. Labat, La Mesopotamie, Histoire des Sciences, Paris 1957, s. 80.

15) E. O. James, Myth and Ritual in the Ancient Near East, Londra 1958, s.154, 157, 158, 174, 54, 56; S. N. Kramer, Mythology of Sumer and Akkad, New York 1961, s.120- 122; B. Farrington, Greek Science, 1949, s.32; Labat, s.80, 87-88.

16) B. Farrington, Science in Antiquity, Londra 1936, s.40; R. Anthes, Mithologies in Ancient Egypt, New York 1961; James, s. 151; P. H. Michel, La Science Hellen, Paris 1957, s. 220.

17) Farrington, 1936, s.40; Farrington, 1949, s.32; H. Frankfort, Mrs. Frankfort, J. A. Wilson ve T. Jacobsen, Before Philosophy, s.253; W. K. C. Guthrie, Myth and Reason, Londra 1953, s.9-10.

18) W. Hartner, Das Datum der Shih-ching-Finsternis, 1935, s.188-236. Yine, bkz. P. Coudrec, Les Elipses, Que sais-je?, sayı 940, 1961, s.53-80.

19) Geminos, Elemente Astronomiae, Carl Manitius çevirisi ve yayını, Leipzig 1898, s. 203-205; Coudrec, s.53-54.

20) Kehribar ticareti için, bkz. Blumner, Bernstein Pauli-Wissowa’s Realencyclopadie der Klassischen Wissenschaft, 1897, s.295-304; Clarke, s.70.

21) A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1947, s.182-183, 511.

22) B. L. Van der Waerden, Anfange der Astronomie, Groningen 1965, s.122.