Ana Sayfa Dergi Sayıları 240. Sayı Humboldt günümüzde daha da önemli

Humboldt günümüzde daha da önemli

84
0

Alexander von Humboldt’u bilmeyen yoktur. Dergimizin önceki sayılarında birçok makalede adı geçmesine rağmen, bu büyük bilimciyi başlı başına ele alan bir dosya hazırlayamamıştık. Özellikle insan-doğa ilişkisi tartışmasının ister istemez gündeme geldiği pandemi döneminde Humboldt’un kapaktan ele alınması çoğu toplantımızda önerilmişti. Sonunda elinizdeki sayıda Prof. Dr. Mehmet Sakınç’ın ayrıntılı incelemesiyle bu amacımıza ulaşmış bulunuyoruz.

19. yüzyılın simge isimlerinden Humboldt, sadece iklim biliminin, ekolojinin, bu dalların birçok alanının öncüsü olmakla kalmıyor. Son derece titiz doğa incelemelerini, Dünya’nın pek çok yerine yaptığı doğa yolculuklarını, bitki koleksiyonculuğunu, kâşifliğini vurgulamak da onun önemini anlatmaya yetmiyor.

Humboldt, hem de 19. yüzyıl Avrupa’sı gibi endüstri devriminin hızını aldığı ve kapitalist ilişkilerin giderek yaygınlaştığı, “insanın doğaya karşı zaferi” yaklaşımının tartışılmaz bir görüş olarak kabul edildiği bir dönemde, doğaya ve insan-doğa ilişkisine farklı bir yaklaşımı gündeme getiriyor. Doğanın bir bütün olduğunu, insanın doğadan ayrı ve onun üstünde olmadığını ısrarla vurguluyor ve bilimsel çalışmalarını bu perspektifle gerçekleştiriyor. Bu nedenle, tüm popülaritesine rağmen, dönemin ana akım bilim camiasının kenarına sürülüyor. Sömürgeciliğe ve köleciliğe karşı çıkması da cabası… Humboldt’un şu sözü ise hem eleştirmenlerine bir yanıt hem de insanlığa bir çağrı niteliğinde: “En tehlikeli dünya görüşü, Dünya’yı görmemiş olanların dünya görüşüdür.”

İşte bu yaklaşımı, Humboldt’a, bilimsel katkılarının ötesinde, farklı bir değer katıyor. Ekolojik krizin derinleştiği, kapitalizmin yarattığı tahribatın iyice görünür olduğu, “insan-doğa uyumu” yaklaşımının daha yüksek sesle dile getirildiği, emekçilerin doğalarına sahip çıkma mücadelelerinin yükseldiği bir dönemde Humboldt’u anımsamak ve yaklaşımlarını tekrardan incelemek önem kazanıyor. Bu hacimli makaleyi ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Sedat Ölçer yazısında, Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinin yayımlanışının 165. yılı dolayısıyla evrim düşüncesinin bilim etkinliği için önemini bir kez daha vurguluyor. Ölçer makalesini şöyle bitiriyor: “Biyoloji dersinden evrim kuramını çıkarmak; fizik dersinden Newton kuramını ya da ekonomi dersinden arz-talep kuramını çıkarmakla eşdeğerdir. Bilimin evrensel değerlerini ve kazanımlarını bir siyasi ideoloji uğruna gözden çıkaran Milli Eğitim Bakanlığı genç insanlarımızı çağdaşlıktan kopararak niteliksiz bir eğitime mahkum ediyor.”

Yapay zekâ alanındaki gelişmeleri izlemeyi, toplumsal ve politik yansımalarına ilişkin tartışmaları aktarmayı bu sayımızda da sürdürüyoruz. Cem Oran’ın “Makina nasıl öğrenir?” başlıklı yazısı yapay zekânın ne olduğuna ilişkin daha teknik bilgiler verirken, İzlem Gözükeleş’in “Çin, yapay zekâyı nasıl düzenliyor?” başlıklı makalesi günümüzde gittikçe önem kazanan bir deneyimi okurlara aktarıyor.

***

Biz bu dergiyi hazırladığımız sırada doğal olarak yerel seçimler henüz gerçekleşmemişti; ama siz okuduğunuzda seçim sonuçları alınmış olacak. Umarız 1 Nisan sabahı daha aydınlık bir Türkiye’ye uyanırız. Sonuç ne olursa olsun, zonlanarak da olsa, AKP sonrası sürecin başladığını düşünüyoruz.

Dostlukla kalın…