Ana Sayfa Bilim Gündemi Hep birlikte esneyelim

Hep birlikte esneyelim

131

Dr. Hüseyin Karakuş

Hadi bugün tıbbi geyik yapalım. Konumuz esneme. Metalürji ve tekstildeki değil, canlılara özgü esnemeyi konuşuyoruz. Mars’ta yaşam koşullarını araştıran teknoloji, esnemenin gizemini henüz çözemedi. Alışkanlığımız oldu artık, farklı bir şeyle karşılaştığımızda hemen gogıla soruyoruz. Gogıl çağımızın ansiklopedisi. Bir de ansiklopedi içinde ansiklopediler var. Vikipedi, ekşi sözlük gibi. Aman internette kapitalizmin tuzağına düşmeyin. Merak, korku, endişe yaratarak tıklanmayı sağlamak, internette genel politika oldu artık. Esneme konusunda da durum farklı değil. Özel hastanelerin sayfalarında, sürekli esnemenin hangi ölümcül hastalıkların habercisi olduğu sıralanmış. Hepsi yalan. Yoldan geçerken kafanıza kiremit düşme şansı ile esnemenin hastalık olma şansı aynı. Bilimsel kılıfını da bulmuştur. “Biz hastalık bulgusudur demedik ki, hastalık bulgusu olabilir” dedik.  “Olabilir” deyince akan sular duruyor, bilim de duruyor. Bilim adına safsata yapabiliyorsun.

İlk olarak, ayna nöronları araştırdığımda, ayna nöronlara bağlı taklidin tipik olgusu olması nedeniyle esneme dikkatimi çekmişti. Sonra yeni teknolojilerde yine karşıma çıktı. Merak ettim araştırdım. Kazalara neden olan direksiyon başında dalgınlık ve uyuklamalara karşı, yeni taşıt dizaynına da eklenecek şoför uyarıcı araçlar yapmışlar. Şoför koltuğuna oturduğunuz anda uyarıcı araç çalışmaya başlıyor. Gözlerinizi ve ağzınızı algılayarak kodluyor. Çünkü yapılan deneylerde beyin yorgunluğunun iki bulgusu olarak sık esneme ve gözlerin uzun süreli kapanması tespit edilmiş. Uyarıcı araç üst üste esnemelerde ve gözlerin yarı kapalı dalgınlaşmasında uyarılıyor. Esneme ile göz kapanmasının birlikteliği tehlikeli. Şoför esnerken, esneme süresince gözler kapanırsa alarm çalmaya başlıyor. Şimdilerde çakmak gözünden enerji alan cama iliştirilen küçük elektronik uyarıcıları piyasaya sürdüler bile.

Araştırmacı psikolog Robert Provine esnemeyi “hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz en yaygın insan davranışı” olarak tarif etmiş. Binlerce yıl öncesinde esnemenin nedeni sorgulanmış aslında. Milattan önce 500’lü yıllarda Pisagor notlarında esnemeden “ateşli hastalıklarda kirli kanı temizlemek için kendini savunma eylemi” diye söz eder. 19. yüzyıla kadar kimse konuyu kurcalamadan bu açıklamayı kabullenmiş. Bilimsel araştırmalar çoğaldığında esneme de incelenmiş. Beyne giden oksijen miktarının azaldığı durumlarda kandaki oksijeni arttırmak için organizmanın refleks eylemi olarak yorumlanmış.

Çağımızda esneme araştırmaları çoğaldı. Fransız Tourette hastanın bir saatte 480 kez esnediği endokrin kaynaklı bir sendromu kaydetti. Esneme tıbbi makalelere konu oldu. Hatta 2010 yılı temmuz ayında Paris’te “Uluslararası Esneme Refleksi Konferansı” düzenlendi. Bugün psikiyatri, nöropsikiyatri ve sosyal psikolojinin araştırma konularından biri. Biliminsanları artık esnemenin “ısınan beyni soğutma eylemi” olduğu yorumunu paylaşıyorlar. Sürüngen beyni, memeli beyni ve frontal korteks denilen üçlü beyin özelliğine sahip insan beyni, ağırlığımızın % 2’siyken enerjimizin % 20’sini harcıyor. Ortaya çıkan ısınmayı gideren mekanizmalardan biri de esneme. Esnerken damakta yüzeye yakın seyreden damarlarda havanın temasıyla kan soğuyor. Böylece beyinde soğuma işlemine yardımcı olunuyor. Yapılan araştırmalarda burundan sık sık solunmasıyla esnemenin giderildiği fark edilmiş. Burun mukozasındaki kan soğuduğundan esneme bitiyor. Aynı şekilde kafaya soğutulmuş ıslak bez sarılmasıyla da esneme sona ermiş. Bu tez ikili beyne sahip (sürüngen ve memeli beyni) kedi-köpeklerde ve yalnızca sürüngen beyne sahip timsahlarda, yılanlarda ve balıklardaki esnemeyi tam açıklamıyor sanki. Örneğin palyaço balıkları yuvasına yaklaşan düşmanı korkutmak için sürekli esniyorlar. Köpeklerin, sahipleri esnediğinde % 70 oranında esnemeye başladıkları tespit edilmiş. Aynı şekilde üst üste esneyen birini gördüğümüzde % 48 olasılıkla biz de esnemeye başlıyoruz. Hatta esneme sözünün geçmesi esnemeyi başlatabiliyor. Olayın ayna nöronları etkili kılan sosyopsikolojik bir yönü var. Anne karnındaki insan fetüsünün de sık sık esnediği biliniyor. Beynimizin ve bedenimizin çok yorgun olduğu uyku öncesinde de esniyoruz. Dinlenmiş halde sabah uyandığımızda da esniyoruz. Gel de çık işin içinden.

Şöyle yorumlayabilir miyiz? Canlılar diyalektik açıdan, fiziksel olarak doğa denilen organizmanın bir parçasıdır. Sürekli bedenimiz dışındakilere bir şeyler alıp vererek yani paylaşarak yaşıyoruz. Hareketimizin durduğu uykuya geçtiğimiz an paylaşımın en aza indiği andır. Paylaşım hiç durmaz; durduğu an, ölümün olduğu andır. Bu kez de ölü bedenin ayrışıp dönüştüğü ana kadar yeni bir paylaşım aşaması başlar. Sinir sistemine sahip canlılarda fiziksel paylaşımın yanı sıra tinsel (insanlarda düşünsel güdüsel, hayvanlarda güdüsel) paylaşım vardır. İşte tinsel olarak paylaşımın, iletişimin aza indiği anlarda esneme oluşuyor. Uyku öncesi iletişim azalmıştır esneme oluşur. Uyandığımızda beyin daha toparlanmamıştır, dış dünya ile iletişim azdır esneme oluşur. Şoför koltuğunda esnemeler dikkatin dağıldığını, dış dünya ile iletişimin azaldığını gösterir. Panik atakta, OKB’de (obsesif kompulsif bozukluk – takıntılı kuruntu hastalığı) beynin dış dünya ile aşırı iletişimi vardır. Esneme olmaz. Anti depresanlar kullanıldığında iletişim azalır, esnemeler başlar. Öğretmen sınıfta esnemeler çoğalınca dikkatin dağıldığını, can kulağıyla dinlenilmediğini anlar. Bazen aslında dikkatin çok uyarıldığı, stresin çok olduğu; konuşmacının nutuk öncesinde, solistin konser öncesinde esneme nöbetleri doğar. Bu beynin aşırı strese karşı kendini savunma mekanizmasıdır. Esnemeyle birlikte ayna nöronlarında aktive olduğu henüz tespit edilememiş bir hormon var gibi.

Baenninger esnemeyi “uyku uyanıklık, açlık tokluk, gevşeme gibi homeostatik süreçlerin düzenlenmesi sırasında, uykululuk durumunda, psikososyal stres olduğunda, beyin kan akımının artışını ve beyin ısısını düzenleme amacıyla oluşan duygusal bir stereotipi ve fizyolojik bir davranış olarak” tanımlıyor. Beyinde “hipotalamik paraventriküler çekirdeğin parvosellüler bölgesinde yer alan oksitosin nöronlarının hipokampus, beyin sapı ve spinal bölgeye olan uzantılarının” esnemede etkili olduğu söyleniyor.

Sonuç olarak esneme gizemini korumaya devam ediyor. Herkese iyi esnemeler.

Önceki İçerikİlerliyor muyuz?  
Sonraki İçerikSırt diyalektiği