Ana Sayfa Dergi Sayıları 125. Sayı Neandertallerin kökenine doğru…

Neandertallerin kökenine doğru…

712
0

Sima de los Huesos buluntuları Homo sapiens değildi, Homo heidelbergensis de değildi, neandertallerin ilkin özelliklerini taşıyor olsalar da bütünüyle bir neandertal türü de değildi. Bu insanlar neandertallerin ilk atalarıydılar ve neandertaller ilk olarak yüz morfolojisi ve özellikle çene morfolojisi ve çiğneme hareketindeki farklılaşma ile evrilmeye başladılar. Araştırmacılar neandertal özelliklerinin bir anda ortaya çıkmadığını, farklı zaman dilimlerinde evrilen morfolojik değişimler olduğunu söylüyorlar.

Neandertallerin evrimi paleoantropolojinin en aktif konularından biri. Hem fosil hem de genetik çalışmalar ile sürekli yeni bilgilerin ve tezlerin üretildiği bir alan. Bilim ve Gelecek dergisinin 121. sayısında Neandertaller ile atalarımız modern insan arasındaki genetik melezleşmenin yaklaşık 50-60 bin yıl önce gerçekleştiğini ancak aktarılan genlerin çok aktif olamadığından söz etmiştik. Neandertallerin ortak atamızdan evrimsel olarak ne zaman ayrıldığı ve türleştiğine dair bugüne kadar özel bir yazı yazmamıştım. Genel olarak onların neredeyse 600 bin yıl önce türleşmeye başladığını biliyoruz. Ancak Science dergisinin 20 Haziran 2014 sayısında neandertallerin kökenine ışık tutacak ve bu soruları yanıtlayacak yeni bir keşif duyuruldu (Arsuaga ve diğ., 2014). Araştırmacılar İspanya’da Atapuerca bölgesinde fosil insan buluntularının zenginliği ile ünlü Sima de los Huesos mağarasında neandertal atalarına ait yedi ayrı kafatası keşfettiler. Bu keşifler neandertallerin kökeni hakkındaki gizemli konuları aydınlatıyor. Direk makaleye ve bu konudaki teknik anlatıma geçmeden önce hem sizleri konuya ısındırmak hem de hatırlatma açısından genel bir giriş yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Neandertaller hakkındaki bilgimizin gelişimi

Sima lokalitesinden keşfedilen bir kafatası. Küçük beyine sahip bu kafatası ilk neandertal yüz özelliklerini yansıtan bir morfolojiye sahip.

Fosil kalıntılardan elde edilen genetik bilgi, taş aletler gibi arkeolojik kanıtlar ve özellikle çevresel değişimler hakkında artan bilgimiz insan evrimi hakkında birçok karanlık noktayı aydınlatıyor. 19. yüzyıldan günümüze süren araştırmalar ve toplanan veriler özellikle neandertallerin kökeni ve evrimi konusunda çok ayrıntılı sonuçlar oluşturdu. Özellikle neandertallerin, türümüz olan Homo sapiense evrimsel olarak en yakın insan türü olması onları bizler için daha özel ve ilginç bir çalışma konusu haline getirdi. İlk neandertal fosilleri 1800’lü yılların sonlarında keşfedildi. 1920’lerde neandertallerin evrimsel olarak insanlardan daha çok insansı maymunlara yakın oldukları düşünüldü. Bu fikir 1908’de Güney Fransa’da La-Chapelle-aux-Saints mağarasından elde edilen buluntuların incelenmesi ile ortaya atılmıştı ve görüş 1950’lerde de geçerliliğini koruyordu. Aynı yıl içinde John Hopkins Üniversitesi’nden bazı araştırmacılar iskeleti yeniden incelediler ve 40-50 yaşlarında, çenesinde, belinde ve alt uzuvlarında romatizma olan modern bir insandan farklı olmadığını ileri sürdüler. Neandertallerin 1970’li yıllara kadar anatomik olarak modern insanların -yani bizlerin- 100 bin ile 40 bin yılları arasında yaşamış ilkel biçimleri olduğu düşünülüyordu. Evrimsel hipotezlerin temelini çoğunlukla neandertal ve modern insanın morfolojik karşılaştırılmaları oluşturuyordu. Hatta erken modern insanların ilkel morfolojik özellikleri ‘neandertal evresi’ olarak tanımlanıyordu.

Sima de los Huesos lokalitesindeki çalışmalardan bir görüntü.

Neandertaller dünyanın kısıtlı bir bölgesinde var oldular. Batı Avrupa’dan Çin ve Moğolistan’ın batı sınırlarına, Sibirya’nın güneyinden İsrail’e kadar olan bir bölgede yaşadılar. Bu ekolojik alan aslında bizlere Geç Orta ve Erken Geç Pleyistosen dönemlerde (yaklaşık olarak 500 bin yıl ile 100 bin yıllar arasında kalan jeolojik zaman dilimi) insanların eko-coğrafik adaptasyonları, nüfusları ve dağılımları hakkında da bilgi veriyor. Neandertaller büyük vücutlu ve çok enerji ihtiyacı olan insan türleriydi. Güncel izotop çalışmaları neandertallerin çoğunlukla hayvansal proteinler ile beslendiğini işaret ediyor. Av hayvanları arasında orta ve büyük boyutlu hayvanlar vardı. Kaliteli ve besin değeri yüksek bir diyete sahiplerdi. Yaşam alanları çoğunlukla serin, soğuk ya da zaman zaman ılık bir iklime sahipti. Neandertallerin vücut oranları onların daha çok serin ve soğuk iklime uyum sağladıklarını gösteriyor. Buna rağmen onların soğuk iklime tamamen uyum sağladığını söylemek zor, çünkü kimi buzul dönemlerinde soğuyan bölgeleri terk ettikleri ve buzul dönemi sonrası tekrar yerleştikleri biliniyor. Ayrıca kültürel olarak da soğuk iklimde yaşayabilecek teknolojiyi üretemedikleri bir gerçek. Bununla birlikte vücut yapıları bir Homo sapeinse oranla soğuk iklime daha dayanıklı olduklarını gösteriyor. Ayrıca, bazı çalışmalar neandertallerin coğrafik olarak farklı alanlarda dağılımlarını onların iklimsel değişimlere yanıt olarak göç ettiklerinden ya da yaşanabilir ortamları takip ettiklerinden değil lokal olarak yok olduklarından kaynaklandığını ileri sürüyor. Neandertaller bizlere en çok benzeyen tür olsalar da çalışmalar biz ve onlar arasında ölçülebilen ve ölçülemeyen keskin ayrımların olduğunu kanıtlıyor. Özellikle genetik çalışmaların neandertallerin fosil kalıntılarından bütün genomunu ortaya çıkardığı günümüzde, iki türün farklı olduğuna dair hiçbir kuşku kalmamıştır.

Neandertal ve Homo sapiens ne zaman ayrıştı?

Yakın kuzenlerimiz olan neandertallerin Avrupa’da bizlerden bağımsız evrimleştiği anlaşılıyor.

Neandertal ve Homo sapiensin evrimsel olarak ne zaman ortak atadan ayrıştıklarının kanıtları iki farklı alandan geliyor: insan paleontolojisi ve paleo-genetik. Son olan paleo-genetik veriler iki türün yaklaşık olarak 600 bin yıl önce evrimsel olarak ayrıştıklarını işaret ediyor. Paleontolojik kanıtlar ise fosil buluntulardan geliyor ve bu keşifler aslında yazımızın ana konusu. Ancak neandertallerin ortaya çıkışına dair kanıtların sağlandığı üçüncü bir alan ise arkeoloji. Özellikle aşölyen adı ile bildiğimiz taş alet teknolojisinin Afrika’dan Avrupa’ya ulaşması yine yaklaşık olarak 600 bin yıl öncesine rast geliyor. Bu taş alet kültürü aslında Afrika’da neredeyse 1,6 milyon yıl önce ortaya çıkıyor, ancak Avrupa’ya ulaşması 1 milyon yıl sonra gerçekleşiyor. Bu taş alet kültürü Avrupa’ya büyük beyinli bir insan tarafından taşındı. Bu kültürü taşıyan türün morfolojisi İspanya’da Atapuerca bölgesinde bulunan Sima de los Huesos mağarası buluntuları ile benzeşiyor.

Güncel çalışmalar neandertallerin ve modern insanın ortak atasının Homo heidelbergensis olduğunda ortaklaşıyordu. Homo heidelbergensis hem Afrika hem de Avrupa’da yaşamış olan bir insan atası. Bu türün neandertal ve modern insana atalık ettiğine dair en önemli kanıtları Sima de los Huesos buluntuları sağlıyordu. Özellikle Sima de los Huesos fosillerinin yaklaşık olarak 600 bin yıl öncesine tarihlendirilmesi aynı zamanda paleo-genetik ayrışma tarihi ile örtüşmesi hipotezi daha da güçlendiriyordu. Ancak yine Atapuerca’da bulunan Gran Dolina lokalitesinden keşfedilen buluntular yaklaşık olarak 800 bin yıl öncesine tarihlendirilmişti ve neandertal ile Homo sapiensin atası olarak önerilen Homo antecessore atfedilmişti. Bununla birlikte Homo antecessorü morfolojik olarak Afrikalı çağdaşlarından da ayırmak çok zordu. Güncel bazı çalışmalar Homo antecessorün neandertal ya da Homo sapiensten çok Asyalı Homo erectuslar ile morfolojik benzerliğinin olduğunu önerdi. Diğer bir hipotez ise neandertal ve Homo sapiens ayrışmasının daha erken bir tarihte, 400 bin yıl önce gerçekleştiğini öneriyor. Buna göre İngiltere’deki Swanscombe lokalitesinde bulunan neandertal fosilinin türemiş bazı neandertal özellikleri taşıması gerçek neandertal bireylerin yaklaşık bu dönemde ortaya çıktığını öneriyor.

Sima de los Huesos buluntuları

Buluntular neandertallerin ilk ortaya çıkışlarının, yüz morfolojisinde başlayan değişimlerle gerçekleştiğini öneriyor.

Yazımızın konusu olan makalenin önerisi ise biraz farklı. Bu farkın önemli bir kısmı yeni tarihlendirme sonuçları. Buna göre Sima de los Huesos lokalitesi daha önce bildiğimiz gibi 600 bin yıl değil 430 bin yıl öncesine tarihlendiriliyor. Böylece bu buluntular neandertallerin ilkin özelliklerini gösteren kronolojik olarak en eskileri. Ayrıca diş morfolojisi ve genetik verilerin de bu tarihler ile örtüşüyor olması araştırmacıları neandertal ve Homo sapiens ayrışmasının 430 bin yıl önce gerçekleştiğini düşünmelerini sağlıyor. Bu buluntular neandertallerin ilk ortaya çıkışlarının yüz morfolojisinde başlayan değişimler ile gerçekleştiğini öneriyor. Araştırmacılar Sima de los Huesos kafataslarında özellikle yüz ve çene morfolojisinde neandertal özelliklerinin doğmaya başladığını fark ettiklerini belirtiyorlar. Bugüne kadar araştırmacılar Sima de los Huesos buluntuları ve diğer Orta Pleyistosen insan keşiflerinin Homo heidelbergensis adı altında sınıflandırılması gerektiğinde hem fikirdiler. Ancak bu yeni buluntular ilkin neadertal özellikleri taşırken genetik olarak da sürpriz bir biçimde Denisova insanlarına yakın çıkıyor. Ayrıca Homo heidelbergensisin orijinal buluntusu olan Mauer alt çene kemiğinin Sima de los Huesos buluntuları ile yeterince ilkin özellikleri paylaşmayışı da diğer bir soru işareti. Tüm bunlardan dolayı araştırmacılar Sima de los Huesos buluntularının Homo heidelbergensis ismi altında sınıflandırılamayacağını öneriyor. Buna göre Homo heidelbergensis üyeleri sadece neandertal ilkin morfolojik özelliklerine sahip olmayan Orta Pleyistosen insanları ile sınırlı kalıyor. Sima de los Huesos buluntularını neandertal insanı olarak sınıflandırmak da mümkün değil, çünkü yüz morfolojisi dışındaki iskelet özellikleri neandertalleri yansıtmıyor. Ayrıca mitokondoriyal DNA’larının neandertaler değil Denisova insanları ile eşleşiyor olması da bu insanların neandertal olamayacağı savını güçlendiriyor. Sima de los Huesos buluntuları Homo sapiens değildi, Homo heidelbergensis de değildi, neandertallerin ilkin özelliklerini taşıyor olsalar da bütünüyle bir neandertal türü de değildi. Bu insanlar neandertallerin ilk atalarıydılar ve neandertaller ilk olarak yüz morfolojisi ve özellikle çene morfolojisi ve çiğneme hareketindeki farklılaşma ile evrilmeye başladılar. Arsuaga ve diğerleri makalelerinde neandertal özelliklerinin bir anda ortaya çıkmadığını, farklı zaman dilimlerinde evrilen morfolojik değişimler olduğunu söylüyorlar.

Sima buluntuları neandertal özelliklerinin 430 bin yıl önce ilk kez ortaya çıkmaya başladığını işaret ediyor. Bu lokaliteden bugüne kadar 28 bireye ait fosil kalıntılar keşfedildi. En son keşif ise yedi ayrı insan kafatasından oluşuyor. Fosil bakımından son derece zengin bir lokalite. Modern insanın yaklaşık 200 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıktığını düşünürsek, yakın kuzenlerimiz olan neandertallerin Avrupa’da bizlerden bağımsız evrimleştiğini anlıyoruz. Sima buluntuları neandertal yüzüne sahip olsa da küçük beyin hacmine sahipti. Bu durumda neandertallerin beyin büyüklüğü de bağımsız bir evrimsel değişim.

Sima buluntuları henüz isimlendirilmedi, ancak araştırmacılar onların yeni bir insan türü olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu tür neandertallerin en yakın atasıydı. Londra Doğa Tarihi Müzesinden Chris Stringer bu buluntulara yeni bir tür ismi vermektense erken ya da arkaik neandertaller olarak tanımlanabileceğini belirtiyor.

Kaynak: Arsuaga ve diğ. 2014, Neandertal roots: Crania and chronological evidence from Sima de los Huesos, Science Vol 344, 1358-1361.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz