Mirzakhani elinin hamuruyla erkek işlerine girişmesine yol açacak cüretiyle, büyük sorular sormasına yol açacak cüretli hayal gücüyle, çözüm ufukta gözükmese de soruların ardına düşmesine yol açacak gözü kara tutkusuyla; pek çok erkek meslektaşını geride bırakacak azmi, ve çalışkanlığıyla matematikte hayranlık uyandıran işler başarmış ve Fields Madalyasını alan ilk kadın olmuştu. Kadınların “yüksek” matematik yapabildiğinin en açık, en güzel kanıtıydı…
“Kendi ufkunu oluşturabilecek becerilere, cüretli bir hayal gücüne, gözü kara bir tutkuya sahipti.”(1)
Yükseklisans ve doktora danışmanı Curtis McMullen’in Meryem Mirzakhani için söylediği bu sözler dönüyor kafamın içinde: “Cüretli bir hayal gücüne” sahip olabilmek… Cüret… Bir kadının toplumsal alanda varolabilmek, elinin hamuruyla erkek işlerine girişebilmek için sahip olması gereken. Ama hayal gücündeki… İşte o çok daha temel bir “cüret.” Her şeyden önce beyni, doğumdan itibaren içine ince ince işlenmiş, örümcek ağlarıyla dolu düşüncelerden kurtarabilmek… Tarih içinde, kendisini dillendirecek milyonlarca ağız bulmuş yargılar, sıklıkla kendini geleneğin bekçisi sayan insanların, hiçbir şeyden korkmadıkları kadar kadından korkan din bezirgânlarının, nasıl böyle cüce fikirleri olacağına hayret edeceğiniz dev filozofların-aydınların, hatta erkeklerin neden bilim yapmaya kadınlardan daha yatkın olduğunu ispatlamaya girişmiş bir araştırmacınınkini: “Kadınlar, bilimden, felsefeden, matematikten anlamaz!”, “Kadınlar soyut düşünceye yatkın değildir!” cümlelerini, bizim iç sesimiz, kendimize dair yargımız haline getiren ebeveynlerimiz, öğretmenlerimizden başlayarak, tüm ideolojik aygıtların sesinden kurtulabilmek… Tasavvuru, düşünceyi bütün bu prangalardan özgür bırakabilmek ve ufuklara uzanmalarına izin verebilmek… Cüretle hayal edebilmek.
Kuşkusuz danışmanının vurguladığı, Meryem Mirzakhani bilimde “kadın olarak” varolabilme cüretinden daha çok, matematikte “cüretle hayal edebiliyor” olması. Ama bu ikisi birbirinden ne kadar ayrıdır sorusu, üzerine düşünülmeye değerdir kanımca.
Büyük soruların peşinde
Meryem Mirzakhani, “cüretle hayal gücünün” bir göstergesi olarak büyük sorular sorabilen bir matematikçiydi. Kendisi de Fields Ödüllü olan Curtis McMullen, Mirzakhani 2003 yılında, henüz Harvard Üniversitesi’nde lisansüstü öğrencisiyken aralarında geçen diyaloğu anımsıyor. O sıralarda McMullen, bir donut yüzeyi (ortası delikli tatlı çörek) gibi iki delikli olan, içine katlanabilir soyut bir masa üzerinde, bilardo toplarının davranışıyla ilgili, uzun süredir var olan bir problemi çözmüştür ve çözümü, büyük bir keşif olarak matematik camiasında yankı yaratmıştır. Onun konu üzerindeki sunumunu dinleyen Mirzakhani ise McMullen’e, teoremi, daha karmaşık yüzeyler yerine neden iki delikli bir yüzey için kanıtladığını sorar. McMullen, “Çözümünün ne kadar zor olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu” diyor. Soruyu mümkün olan en geniş sınırlarına genişletmekten hiçbir biçimde çekinmemiştir; çözümün ufukta görünüp görünmemesinden daha önemlidir, büyük soruların peşinde olmak… Mirzakhani neredeyse on yıl boyunca aklında bu soruyu döndürür, taa ki bir yanıt bulana kadar.
2012 yılında, Şikago Üniversitesi’nden Alex Eskin ile birlikte yazdığı 172 sayfalık makalede, McMullen’in sonucunu iki ya da daha fazla donut deliği olan tüm yüzeylere genişletmeyi ve matematiğin geometri, topoloji ve dinamik sistemler gibi farklı alanlarını bu çözüm özelinde birbirine bağlamayı başarmıştır! Mirzakhani’nin diğer bulguları arasında, hiperbolik geometri (eyer şekillerinin geometrisi) ve sicim teorisi arasındaki bağlantı da vardır. Şikago Üniversitesi’nden Benson Farb, Mirzakhani’nin doktora tezinde çözdüğü problemlerin her birini çözmüş olmanın tek başına bir olay olacağını, bunların birbiriyle bağlantısını kurmanın da daha büyük bir olay olacağını söylüyor. Mirzakhani tek bir tezde hepsini gerçekleştirmiş. Doktora tezi, üç ayrı makale halinde en saygın matematik dergilerinde basılmış.
Curtis McMullen, Mirzakhani’nin modern zamanlarda az rastlanır biçimde, uzmanlaşmaların sınırlarında araştırmalar yaptığını, bunun için gereken olağanüstü problem çözme yeteneğine ve iddialı bir matematiksel ufka sahip olduğunu söylüyor: Örneğin, “Doğrultu atımlı bir deprem düzeneğiyle geometrisi deforme edildiğinde hiperbolik yüzeylere ne olur?” sorusunun üzerinde çalışmak gibi…
Kadınların “yüksek” matematik yapabildiğinin en güzel, en açık kanıtı
Mirzakhani’nin büyük soruların peşine, gözü kara bir tutkuyla, pes etmek bilmeyen bir azim ve inatçı bir çalışkanlıkla düşüyor ve olağanüstü çözümlere ulaşıyor olması çok geçmeden meyvesini verecektir: 1936’dan beri verilmekte olan, matematiğin en prestijli ödüllerinden Fields Madalyasını alan ilk kadın ve ilk İranlı olur.
İroniktir ki, 40 yaş altındaki kişilere verilen Fields Madalyası, erken katkıların ödüllendirilmesinin yanı sıra, geleceğin matematiğinde belirleyici olacak, izlenmesi gereken matematikçilerin seçilmesi olarak da yorumlanır. Ah ki Meryem, şimdiye kadar gerçekleştirdiği olağanüstü, hayranlık verici çalışmaların yanı sıra, insanlığı gelecekte yapacağı umulan onca katkıdan, matematiği kendisini değiştirecek, belirleyecek, üzerinde dalga dalga etki bırakacak onca güzel çözümden mahrum bırakarak, henüz 6 yaşındaki kızı Anahita gibi öksüz koyarak, erkenden kalkıp gitmiştir. Henüz 40 yaşında, ışığıyla göz kamaştıran parlak bir yıldızken, ışığını geçmişten geleceğe uzanan kadınlar soy zincirine kalıcı bir anı olarak kazıyarak, akıp yitmiştir.
Mirzakhani’nin bünyesinde çalışmakta olduğu Stanford Üniversitesi Başkanı Marc Tessier-Lavigne’nin söylediği gibi, “Meryem çok erken gitti, ancak etkisi matematik ve bilimde izlerini takip edecek, etkilediği binlerce kadında yaşayacaktır.”(2)
Tessier-Lavigne, Meryem Mirzakhani’nin göz önünde olmaktan çok hoşlanmasa da, kendisine verilen ödülleri, onurlandırmaları, başka kadınları benzer yolları izlemeye teşvik edeceği ümidiyle kabul eden, son derece alçakgönüllü bir insan olduğu yorumunu da yapıyor.
Fieelds Madalyası’nı aldığı 2014 yılında, Matematikte Kadınlar Derneği Başkanı ve aynı zamanda Massachusetts, Waltham’daki Brandeis Üniversitesi’nden matematikçi Ruth Charney, “Artık kimse, Fields Madalyası’nı Meryem Mirzakhani’yi aklına getirmeden düşünemeyecek. Mirzakhani, hâlâ aksini düşünenler için, kadınların kesinlikle birinci sınıf matematik yapabildiğinin açık işaretidir” değerlendirmesini yapmıştı.(3)
Ülkemizden bir kadın matematikçi, Türk Matematik Derneği ve Avrupa Matematik Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Tanbay ise, Mirzakhani’nin kaybının ardından, “Maryam Mirzakhani hem kadın hem de İranlı olması dolayısıyla, matematikte mükemmelliğin bir coğrafya veya cinsiyet meselesi olmadığını, evrensel ve dolayısıyla hepimizin olduğunu bizlere hep hatırlatacak” şeklinde görüş bildiriyor.(4)
Geçmişten geleceğe uzanan cüretkâr kadınlar soy zincirine eklendi
Mirzakhani, kendisiyle yapılan bir söyleşide, matematik yapmayı uzun ve çetin bir yürüyüşe benzetmişti: Hiçbir ize rastlanılmayan, çıkışın gözükmediği, sonsuzluğa uzanan bir yolda yürüme hali. Kimisi matematikçi kadınlardan gelen yukarıdaki yorumlarda açıkça belirtildiği üzere, Mirzakhani, o yolun ufkunda yürüyecek nice kadına esin oldu… Ve o yolun kadınlar için binlerce yıldır zorlaştırılan parkurunda, içsel ve dışsal engellerini cüretleriyle aşan, kimisi hemcinslerinden gelecek çelmelere, tuzaklaştırılmış çukurlara, önüne gelindiğinde duvarlaşan kapılara rağmen yılmadan yoluna devam eden kadın matematikçilerin soy zincirine eklenmiştir.
Örneğin, kendi katkısını, “Aklın sınırlarını aşarak yöneten gerçek kadın / O lacivert taşından bir tableti harekete geçirdi / O bütün diyarlara yol gösterdi… / O bütün gökleri ölçtü, / O dünyanın üzerine ölçüm kordonları geçirdi” dizeleriyle şiirleştiren, yaklaşık MÖ 2354’de yaşamış, Akad Kralı Sargon’un kızı, Ay Tanrısı Nanna’nın Tapınağının Başrahibesi, gökcisimlerinin hareketlerini gösteren haritalar yapan ve ilk ay takviminin oluşturulmasına katkıda bulunan matematikçi-şair Enheduenna’nın…
Yobazlar bedenini lime lime etseler de, eserleri İskenderiye Kütüphanesi ile birlikte yakılsa da, ölümü İskenderiye’yi bir matematik merkezi olmaktan çıkarsa da, adı belki de tarihin en etkili filozofları arasına kazınmış, filozofluğunun yanı sıra, dünyanın hareketleri, sayılar ve konikler üzerinde de çalışmış bir matematikçi olan Hypatia’nın…
Kadınlar üniversitelere giremediğinden 1800’lerin başlarında Politeknik Okulu’nun derslerini, dönemin matematikçileriyle erkek adıyla mektuplaşarak takip eden, ailesi matematiğe ilgisine karşı çıktığından geceleri yorganın altında gizlice çalışan, Fransız Bilimler Akademisi’nin açtığı bir yarışmayı gönderdiği çözümle kazanan, ancak bir “kadın olduğunun” anlaşılmasından dolayı bunu ancak 5 yıl sonra alabilen, doktora derecesine çabaları sonucunda yıllar sonra ulaştığında gene Mirzakhani ile aynı nedenden, göğüs kanserinden çoktan ölmüş olan Sophie German’ın…
Sophie German’dan yaklaşık yarım yüzyıl sonra, hâlâ Rusya’da üniversiteye kadınlar kabul edilmediği için, şansını Avrupa’da deneyen, ama burada da dersleri ancak mektupla takip etmesine izin verilen, ancak çok ses getiren makaleler hazırladıktan sonra Göttingen Üniversitesi’nden doktora alabilen ve nihayet yıllar sonra Stockholm Üniversitesi’nde ders verebilme hakkına kavuşan, ancak maaşını üniversitenin değil öğrencilerin karşıladığı, Fransız Devrimi’nde devrim çağrıları, Paris Komünü’nde yaralılara hemşirelik yapmış, matematikçiliğinin yanı sıra romanlar da yazmış Sophie Kovalavskaya’nın…
1882 yılında tamamladığı tezinden dolayı hak ettiği doktora derecesini John Hopkins Üniversitesi’nden ancak 1926 yılında 79 yaşındayken alabilen Christine Ladd-Franklin’in…
Ve matematiğin, diğer bilimlerin ve felsefenin göğünü ışığa boğmuş, buradaki üç-beş örnekten çok çok daha fazla sayıdaki nice yıldız kadının soy zincirine…
Ölümü bile kadınlar üzerindeki tabuları yıkmaya devam etti
Ne acıdır ki, Mirzakhani yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de kadınlara dair tabuların yıkılmasına yol açtı. Kadınların başörtü takmasının zorunlu olduğu İran’da gazeteler, Mirzakhani’nin ölümünü duyurdukları ilk sayfalarındaki geniş haberlerde, başı açık fotoğraflarını kullandılar.
Mirzakhani’nin, kendisi gibi Stanford Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan, teorik bilgisayarbilimci ve uygulamalı matematikçi eşi Jan Vondrák’dan olan kızı Anahita, Müslüman olmayan bir erkekden doğmuş olmasından ötürü, İran yasaları gereği İran pasaportu alamıyordu. Mirzakhani’nin vefatının ardından 60 milletvekili, İranlı anneleri olan çocuklara İran vatandaşlığı verilmesine izin veren yasa tasarısının görüşülmesinin hızlandırılmasını talep etti.
Son olarak Mirzakhani’nin bir söyleşide, çalışmalarını ABD’de sürdürüyor olmasının belli ki otomatik olarak İran eleştirisi getireceğini sanan muhabire yanıtından alıntıyla analı “İran’daki eğitimin insanların kafalarında canlandırdıgı imaja uygun olmadığını söyleyebilirim. Üniversiteye İran’da giden bir kadın olduğumu ABD’de anlatmak durumunda kaldım birkaç kez. Evet kızlar ve erkekler ayrı okullara gidiyor, ama bu matematik olimpiyatlarına birlikte katılmalarına engel değil. İran’da ortaokulda problemlerin çözümüne odaklanırız.”(6)
Meryem Mirzakhani kimdir?
Meryem Mirzakhani, 3 Mayıs 1977’de Tahran, İran’da doğdu. Çocukluk hayali yazar olmaktı. Bilim meraklısı abisinden dinlediği Gauss’un henüz çocukken 1’den 100’e kadar olan sayıları toplamanın kısa yolunu geliştirmesinin hikâyesiyle büyülendikten sonra, matematiğe ilgi duymaya başladı. 1987’de, yeniden oluşturulan Sıradışı Yeteneklere Sahip Öğrencileri Yetiştirme Programı’nın kurduğu, iyi eğitim verilen okullardan olan Ferzanegan Lisesi’ne girdi. Kadın olarak aştığı ilk engel, İran Uluslararası Matematik Olimpiyatı Takımı’na ilk kez giren iki kızdan biri olması. Mirzakhani, bu takımla birlikte girdiği olimpiyatlarda, 1994 ve 95 yıllarında, altın madalya kazandı. Liseden sonra, Tahran’daki Şerif Teknoloji Üniversitesi’nde matematik lisans eğitimine başladı. 1999’da mezun olduktan sonra, ABD’ye giderek, Harvard Üniversitesi’nde Fields Madalyalı matematikçi Curtis McMullen’in danışmanlığında yükseklisans ve doktorasını yaptı. 2004’de Clay Matematik Enstitüsü’nden araştırmacı ve Princeton Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi. 2008’de Stanford Üniversitesi’nde profesör oldu.
Çalışmalarında özellikle hiperbolik geometri, ergodik teori, simplektik geometri ve Teichmüller teorisine odaklanan Mirzakhani, Riemann yüzeylerinin kendine özgü olası geometrilerini haritalayarak ve böylelikle ortaya çıkan yeni alanları karmaşık sayılarla analiz ederek, bu sahada çalışan matematikçilere yeni araştırma alanları açtı. 2014 yılında, 1936’dan beri verilmekte olan, matematiğin en prestijli ödüllerinden Fields Madalyasını alan ilk kadın ve ilk İranlı oldu. 40 yaş gibi, zihinsel katkılar için altın yıllar sayılabilecek genç bir yaşta aramızdan ayrılan Mirzakhani, boşluğu doldurulmayacak büyük bir kayıp olarak değerlendirilmektedir. Mirzakhani, ölümüyle 6 yaşında öksüz kalan Anahita’nın annesidir.
Kaynaklar
1) Nalân Mahsereci, “Uzun eğri yolların azimli yolcusu: Meryem Mirzakhani”, Bilim ve Gelecek, Sayı: 127, Eylül 2014, ss.68-71.
2) http://news.stanford.edu/2017/07/15/maryam-mirzakhani-stanford-mathematician-and-fields-medal-winner-dies/
3) http://www.nature.com/news/365-days-nature-s-10-1.16562
4) http://www.agos.com.tr/tr/yazi/18946/mirzakhani-matematikte-mukemmelligin-cografya-ve-cinsiyet-meselesi-olmadigini-hatirlatacak
5) Gülzerin Kızıler, “Kim demiş kadınlar matematik yapamaz diye!”, Bilim ve Gelecek, Sayı: 3, Mayıs 2004, ss.56-61.
6) Mustafa K. Erdemol, “Matematiğin ‘Mavi Gözlü Dev’i öldü”, http://www.birgun.net/haber-detay/matematigin-mavi-gozlu-dev-i-oldu-170328.html