Ana Sayfa 212.Sayı Yabancı Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni, Ece Çavuşlu ile söyleşi: Kalp Çarpıntısı’nın...

Yabancı Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni, Ece Çavuşlu ile söyleşi:
Kalp Çarpıntısı’nın Zorlu Serüveni

560

Kalp Çarpıntısı Alice Oseman’ın dünya çapında yankı uyandıran ve Türkçeye de çevrilen (çeviri Ömer Anlatan’a ait)  çizgi roman serisi. Nick ve Charlie’nin tanışmasıyla başlayan arkadaşlık bir gençlik aşkına dönüşüyor. Ama gençlikte her şey zor; hele heteroseksüel değilseniz daha da zor. Cinsel yönelimin kabullenilmesi, açılmak, zorbalık, bitmeyen zorbalık… Kalp Çarpıntısı ergenliğin zorlu dünyasını eşcinsel bir çiftin penceresinden, kalbi ısıtan bir incelikle anlatıyor.
Kalp Çarpıntısı’nı ve serinin satışına getirilen sansür uygulamasını Yabancı Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni, Ece Çavuşlu ile konuştuk.

– Kalp Çarpıntısı serisine nasıl denk geldiğinizi, basmaya nasıl karar verdiğinizi öğrenebilir miyiz?
Dünya çapında oldukça popüler olacağını görmemek mümkün değildi. Biz de tabii ki bu seriyi bünyemize katmak istedik ancak başka bir yayıncı çok daha hızlı davranmıştı. En azından Türkiye’de görecek olmaktan dolayı mutlu olduk ve çıkmasını beklemeye başladık. Haziran 2020’de duyurusunu yaptıklarında kamuoyunda pek de hoş olmayan diyerek yumuşatmaya çalışacağım tepkiler gördüler ve serinin haklarından vazgeçtiler. Biz hâlihazırda takipte olduğumuzdan hemen çalışmalara başladık. Yaşanan olaylar düşünüldüğünde yurtdışı yayıncısının aklında şüpheler vardı ancak biz yıllardır kapsayıcı yayıncılık yapan bir yayınevi olarak sorumluluğu üsteneceğimizi söyledik ve serinin haklarını aldık.
Serinin konusunu, bu hikâyenin nelere değindiğini sizden dinleyebilir miyiz?
Kalp Çarpıntısı serisi, aslında Alice Oseman’ın yarattığı evrenin bir parçası. Ana karakterlerimiz olan Charlie ve Nick’i aslında ilk kez Münzevi romanında görüyoruz. Daha sonra yazar onların hikâyesinin başlangıcına, geçmişine ışık tutmak istiyor ve bu çizgi roman serisi oluşuyor. İlk ciltte Charlie ve bir üst döneminde okuyan Nick önce çok yakın arkadaş oluyorlar, sonra da aralarında dostluğun ötesinde bir sevgi gelişiyor. Ciltler ilerledikçe, çeşitli cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden karakterlerin gençlik sorunlarıyla yüzleşmelerine tanık oluyoruz. Akran zorbalığı, yeme bozuklukları ve homofobi gibi ağır konuların incelikle işlendiği, hem çok masum hem de çok güçlü bir seri.

– Serinin yurtdışında uyandırdığı yankılar, eleştiriler nasıl?
Alice Oseman, seri ilerledikçe değindiği konuları da derinleştirdiğinden, her yeni kitap daha da ses getirdi ve sonunda da Netflix dizi haklarını aldı. Dizinin senaryosunu da yazarın kendisinin yazması sayesinde herkesin gözü hem kitapların hem de dizinin üzerinde. Çok masum, çok saf bir hikâye anlattığından dolayı herkesin tepkileri çok olumlu. 5. cildin çıkmasını tüm dünya dört gözle bekliyor.

– Tabii bunun üstüne Türkiye’deki durumu sormak kaçınılmaz. Serinin satışında sansür uygulandığını biliyoruz. Bu sansür nereden, nasıl doğdu, hepimiz tahmin edebiliyoruz. Siz içeriden biri olarak bize neler aktarmak istersiniz?
Sansürün ilk belirtileri aslında bir önceki yayınevindeyken kendini göstermişti. Bu sene biz ilk duyuruları yaptığımızda herhangi bir ters tepkiyle karşılaşmadık ancak her an gelebileceğini biliyorduk. Haziranda ilk cildi sorunsuz yayımladık, hatta hemen tekrar baskıya gitti. Temmuzda ikinci cildi çıkarırken ufak tepkiler duymaya başlamıştık. Sonra kitapların birden fazla baskı yaptığının ve sevildiğinin duyulmasıyla özellikle Instagram’da karalama kampanyaları başlatıldı, aileler “göreve” çağırıldı, çocuk kitabı olduğu ve özellikle onların beynini yıkamaya çalışıldığı gibi asılsız iddialar ortaya atıldı. Büyük ihtimalle CİMER’e yapılan ısrarlı şikâyetler üzerinde de ilk iki cilt incelemeye alındı. Bu sırada bu durum henüz kimse tarafından bilinmiyordu. Biz o arada Ağustos’ta Cilt 3’ü de çıkardık ve yine sorunsuz devam ettik. Fakat bir cuma günü aniden bazı satış sitelerinde kitaplar kapatıldı ve D&R mağazalarında toplanmaya başlandı. O sırada müthiş bir kamuoyu baskısı oluştu. O sırada bize herhangi bir haber ya da resmi açıklama gelmediğinden o hafta sonu sadece olanları anlamaya çalıştık. Daha sonradan anladığımız üzere içeriden bir bilgi almış olmalılar. Çünkü çok geçmeden resmî gazetede karar açıklandı ve muzır neşriyat ilan edildi.

– Daha önce de örneklerini gördüğümüz bu tip sansür uygulamalarını bir yayıncı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Edebiyat gibi sınırları oldukça belirsiz bir alanda yapılan etiketleme çalışmalarından sağlıklı bir sonuç elde edilemez ne yazık ki. Herhangi bir şey herhangi bir dönemde birilerinin hassasiyetlerine takılacaktır. Bunu pek de geçerli olmayan şekillerde değerlendirip yaftalamak sadece susturmaya ve bastırmaya yönelik bir çaba gibi. Ülkemizde “koruma” anlayışı maruz bırakmamak düsturuyla işliyor ama sanat her zaman yüzleştirme görevini üstlenir ve bundan kaçınmak sadece toplumu sakatlar. Bırakın sansürü, farklı hayatları görmek için bile okuma yelpazemizi alabildiğine geniş tutmalıyız.

– Seriyle ilgili (bu sansür uygulamasından önce ve sonra) gelen okur yorumlarından edindiğiniz izlenim nedir?
Bu süreçte en büyük desteği her zaman okurlarımızdan gördük. Daha henüz sansür başlamadan zaten seriyi edinmiş ve çok beğenmiş okurlarımız sonrasında da sonuna kadar haklarımızı savundular. Şimdi de sonraki kitabı heyecanla bekliyorlar. Sakıncalı olduğu iddia edilen kısımlara dair resmi görüşlere seriyi okumuş kimsenin katılmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

– Bu uygulamanın kitabın okura ulaşmasında nasıl bir etkisi oldu? Açıkça sorayım, bastığınıza pişman oldunuz mu? Kalp Çarpıntısı’nı keyifle okuyan biri olarak; seri devam ederse basmayı düşünür müsünüz?
Okurlarımız için kitaba ulaşmak, tam da istenildiği gibi, biraz zorlaştı. Hem fiziksel olarak kitapçılarda ısrarla istemek hem de internette erişebildikleri indirimler olmadan almak zorunda kalıyorlar ve bu da onları biraz zorluyor. Tabii bir yandan artırılan vergi oranlarıyla yayınevine de bazı örtülü yaptırımlar uygulanıyor. Ancak biz tüm bu zorluklara rağmen hiç de pişman değiliz. Dışlayıcı bir yayın politikasını doğru bulmuyoruz, o nedenle sadece bir okurumuza ulaşacak bile olsa devam edeceğiz. 4. Cilt için hazırlıklarımız sürüyor. Herhangi bir duyuruyu nasıl yaparız bilemiyoruz ama kimseyi bu harika seriden mahrum bırakmamak için elimizden geleni yapacağız.

Çok teşekkürler.

Önceki İçerikBirlikte okumak, yazmak, düşünmek: Kitapçıl’ın altı yılı ve sonrası
Sonraki İçerikÇevre, Ekoloji, Emek ve Politikalar