Ana Sayfa Dergi Sayıları 230. Sayı AFAD neden başarılı olamadı?

AFAD neden başarılı olamadı?

Bilimsel çalışma teknolojik gelişme ayrımını bilmeyen; bilimi, bilgisayarlarda konuyla ilgili program yapmak ve simülasyon çalışmaları olduğunu sanan zihniyet, sanal dünyalarının hayal dünyası olduğunu kavradı mı bilmiyorum. Ancak bu yanılgı nedeniyle binlerce insanın ölümüne neden olduklarını biliyorum.

236
0
(Fotoğraf: Nalân Mahsereci)

AFAD, 6 Şubat Maraş depremine müdahale aşamasında, büyük bir başarısızlık örneği verdi. Yer sarsıntılarının bitiminden hemen sonra, enkaz altında sağ kalıp kurtarılmayı bekleyen binlerce kişi, donarak, aç susuz kalarak öldü. Medyayı, sayısal kurtarılma öyküleri değil, günlerce sonraya sarkan, mucize kurtarılma öyküleri süsledi. Neden böyle oldu, bunu irdeleyelim.
İnsanlarda can ve mal kaybına neden olan olaylara afet denir. Üç tip afet vardır. Sosyal afet, teknolojik afet ve doğal afet.
Geçtiğimiz yıllarda, Mekke’de şeytan taşlama esnasında, aniden ortaya çıkan panikle birlikte, insanlar izdiham halinde birbirini ezmiş ve yüzlerce kişi ölmüştü. Bu, bizzat insanların neden olduğu bir afettir ve sosyal afet adını alır.
1986’da Sovyetler Birliği Çernobil’de nükleer santral kazası meydana gelmiş, sonraki yıllarda binlerce kişinin ölümüne neden olmuştu. Bu, insanların geliştirdiği teknolojinin neden olduğu bir afettir ve teknolojik afet adını alır.
Deprem, toprak kayması, sel, çığ düşmesi, kasırga gibi doğa olayları da, can ve mal kaybına neden olduklarında afet özelliği taşırlar ve doğa kaynaklı afet ya da doğal afet adını alırlar. En son 6 Şubat 2023’de, Maraş’ta deprem oldu ve 50 binin üzerinde insanımızın ölümüne neden oldu.
Birleşmiş Milletler Afet Yardım Komisyonu Bürosunca, 1974 yılında hazırlanan “Türkiye’de Acil Yardım Teşkilatları” başlıklı raporda, Türkiye’de meydana gelen doğa kaynaklı afetler: depremler, toprak kaymaları, kaya düşmeleri, su baskınları, çığ düşmeleri şeklinde sıralanmıştır. Doğal afetlerin, özellikle de depremlerin Türkiye toprakları açısından önemi büyüktür. Türkiye bir deprem ülkesidir. Türkiye topraklarının yüzde 94’ü, deprem alanı içinde kalmaktadır.
Bu nedenle, Cumhuriyet tarihimiz boyunca afet mücadelesi, üç farklı bünyedeki müdürlüklerle yürütülmüştü. Bunlar, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlığa bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü idi. AKP iktidarı döneminde, 2009 yılında bu müdürlükler kapatılarak, 5902 sayılı yasa ile Başbakanlığa bağlı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kuruldu ve tüm yetki ve sorumluluklar, tek bir çatı altında toplandı. Kısa adı AFAD olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili yapılan düzenlemeler kapsamında, 15 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan Kararname ile, İçişleri Bakanlığına bağlandı. Bu bağlamda 6 Şubat Maraş depremi arama kurtarma etkinliğinin birincil sorumlusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikincil sorumlusu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üçüncül sorumlusu AFAD Başkanı eski Kırıkkale valisi Yunus Sezer’dir.
AFAD’ın internet sitesini incelediğinizde, oldukça komplike, organize, her şeye hazır bir örgütlenme görüntüsü vermektedir. Teşkilat kurulmuş, son model teçhizatlar tamamlanmış, uzmanlar hazır, afet beklenmektedir. Hatta AFAD’ın omurgasını oluşturan AYDES adlı web tabanlı iletişim örgütlenme sisteminde Maraş’ta bir deprem olduğundan yola çıkılarak simülasyon çalışmaları bile yapılmıştır.
Sosyal, teknolojik veya doğal bütün afetler kaotik bir yapıya sahiptir. Yani depremlerin ne zaman olacağı bilinemez; nasıl gelişeceği, ne kadar zarar vereceği hesaplanamaz. Bu öngörülemezlik, afetteki sistem içi ve sistem dışı iletişimden doğan, kaotik devinim olarak tanımlanır. Kaotik devinim, felsefede diyalektik, yaşamda kaos, inançta ise kader, kısmet, nasip adını alır.
Kaosun günlük yaşamdaki anlamı, karmaşa, kargaşa, öngörülemezlik, gelişigüzellik, hesaplanamazlık, anarşi, düzensizlik şeklinde bir olumsuzlamadır. Kaos teorisi ise, kaosun da kendi içinde bir düzen olduğunu ispat eden bilgidir. Son 50 yılda, bir paradigma olarak, tüm bilim alanlarına kaos teorisi uygulanmış ve yaşamın her alanında kaosun varlığı ispat edilmiştir.
Bütünü devam ettirmekte uzlaşmış ve bir sınırla belirlenmiş elemanlar kümesine sistem denir. Canlı cansız bütün varlıklar ve olaylar, aynı zamanda bir sistemdir. Örneğin bir kedi, bir taş veya deprem birer sistemdir.

1) Bütün sistemler iletişimden doğan bir amaç yüklenmiştir.

2) Bütün sistemlerde bu amacı gerçekleştirmek için birden fazla eleman bir araya gelmiştir.

3) Bütün sistemlerde bütüne kimlik kazandıran bir şekil, sınır veya tanım vardır. Bu sınır dış olgu ve dış sistemlere yönelik dirençle ve alışverişle oluşur.

4) Bütün sistemlerin bir ömrü vardır.

5) Sistemler, bütünlükleri dağıldığında elemanlarını başka sistemlere vererek, dönüşerek yok olurlar.

6) Bütün sistemlerin varoluşunun ve yok oluşunun yapıtaşları zaman ve kaotik devinimdir.

İnsanlar, doğal sistemlerde gördükleri kaotik yapıyı güvenilmez kabul ettiğinden, yaşamlarını kolaylaştırmak için, kontrol edip yönlendirebildikleri sanal sistemler kurmuşlardır. Bu sanal sistemler medeniyetin anahtarı olmuştur. Ve bu sanal sistemlerin yapısında aritmetik, geometri gibi, zaman ve mekândan bağımsız, hiçbir değişim göstermeyen sanal değerler kullanılarak, bilim yapılmış, uygarlıklar kurulmuştur.
Sosyolojide ve sosyal psikolojide Dunbar sayısı diye bir kavram vardır. Dunbar’a göre, sağlıklı bir insanın sürdürebileceği insan ilişkisi sayısı 150’den fazla olamaz. Sonrasında bağlılık duygusu ortadan kalkar. Bu, bilimsel olarak ispat edilmiştir. Oysa futbol kulüpleri, devletler hatta tanrı gibi sanal sistemler sayesinde, birbirini tanımayan milyonlarca insanda, ölümüne bağlılık duygusu ve birlikte hareket etme arzusu yaratılabilmektedir.
Sanal sistemlerle, yüzbinlerce insanı yönlendirecek güce erişen insan, doğal sistemlere hakim olacağı yanılgısına kapılmıştır.
Klasik afete yaklaşım modelinde, döngü halinde dört aşama vardır (Şekil 1). Sakınım, hazırlıklı olma, müdahale ve iyileştirme. Sakınım risk azaltma aşamasıdır. Yerleşim yerlerinin, bilinen fay hatları üzerine yapılmaması, bir sakınımdır. Deprem anında ve sonrasında, en az can ve mal kaybı olması için alınacak bütün önlemler, hazırlıklı olma aşamasıdır. Deprem sonrası yapılacak arama kurtarma çalışmaları, müdahale aşamasıdır. Deprem sonrası kurtulan ve zarar görenleri, ideal, yaşam koşullarına ulaştırma çabaları, iyileştirme aşamasıdır. Şimdi sadece, müdahale, yani arama kurtarma aşamasını inceleyerek AFAD’ı değerlendirelim.

Müdahale aşamasında AFAD
Bir sistemi kaos teorisi açısından incelemek ve değerlendirmek için, bir başlangıç, yani 0 noktası belirlemek zorundasınız. Maraş depreminde 0 noktası, 6 Şubat saat 04.17’dir. Deprem olmuş ve ilk saniyelerle birlikte yok oluş başlamış, binlerce insan ölmüştür. Bu saniyelerde müdahil olarak yapılacak bir şey yoktur.
Sonrasında deprem, yer hareketi olarak bitmiş, müdahale aşaması başlamıştır. Artık afetin evreni, yıkıntılar altında kalmış kurtarılmayı bekleyen on binlerce insan ve yıkıntılardan kurtulabilmiş yüzbinlerce insandır.
Genel olarak depremde, ilk 48 saatte ölüm olaylarının yüzde 90’ı gerçekleşir. Sonraki 5 günde, ölüm olaylarının yüzde 9’u gerçekleşir. İkinci haftaya, ölümlerin yüzde biri kalır. Şöyle de diyebiliriz. İlk 48 saatte enkaz altında kurtarabileceklerinizin yüzde 90’ını kurtarırsınız. Sonraki 5 günde, yüzde 9’unu kurtarabilirsiniz, ikinci haftaya mucizeler kalır.
Demek ki, Maraş depreminde AFAD’ın müdahale başarısını, ilk 48 saatte yapacakları belirleyecektir.
AFAD, sanal bir sistemdir. Deprem, kaotik bir sistemdir. Bir sanal sistemin, kaotik sisteme, iki türlü müdahalesi olabilir. Kontrollü müdahale ve inisiyatifli müdahale. Kontrollü müdahale “kaosu durdurur kontrol altına alırım” müdahalesidir, başarılı olamaz. İnsiyatifli müdahale, “kaosa kaosla yanıt veririm, yönlendirmeye çalışırım” müdahalesidir, başarılı olabilir.
Bir örnek verelim. 20 bin nüfuslu bir ilçe düşünelim. Bu ilçede, her evde ev halkı, bütçesine göre sabah öğle akşam yemekleri yemektedir. Her evde yenilenler değişkendir ve yenme saati farklıdır, bu kaotik bir durumdur. Şimdi yeterli beslenme sağlamak, israfı ve zaman kaybını engellemek adına, bu sisteme kontrollü müdahale edelim. Evlerde yemek yapılmasını ve yenmesini yasaklayalım. Askeriyede olduğu gibi, kalorisi, protein yağ oranı hesaplanmış yemek listeleri hazırlayalım, büyük mutfaklarda pişirelim, binlerce kişilik yemekhanelerde servis yapalım. Bir süre sonra yemek yiyenlerin yemeklerden ve servisten memnun olmadıklarını, yemekhaneye geliş gidiş, yemeği beklemek gibi nedenlerle, daha çok zaman kaybı oluştuğunu göreceksiniz. Zamana karşı savaşan mutfaklarda, daha fazla sarfiyat olacak ve daha az hijyenik şartlarda çalışılacaktır. Sonuç fiyaskodur.
Şimdi aynı duruma insiyatifli müdahale uygulayalım. Her eve üç öğün yeterli beslenmeyi sağlayacak gelir sağlayalım. Yiyeceklerine kendileri karar versinler. Ayrıca eğitim merkezlerinde ve medyada, beslenmenin nasıl olması gerektiği, pişirme ve yemek tarifleri ile ilgili eğitici programlar, kurslar düzenleyelim. Toplasan 15 dakikayı bulmayan beslenme doyma işleminin, hem tatmin edici hem de memnuniyet verici şekilde giderildiğini göreceksiniz. Çünkü, kaosun elemanları insiyatif almış ve yönlendirmelerin katkısıyla en iyiyi yapmışlardır. Kendileri için en iyi olan, genel için de en iyidir. Eğitim bu benzerliği sağlamıştır.
Şimdi tekrar depreme dönelim. AFAD, depremde hangi evlerin yıkıldığını, hangi yıkıntılar altında insanların kurtarılmayı beklediğini bilemez. Eldeki doğal doneler, yıkıntılar çevresinde dolaşanların duyduğu “yardım edin” sesleridir. Teknolojik doneler ise termal kameralar, eğitimli köpekler gibi yıkıntılarda canlı kalanları tespit araçları ile elde edilecektir. Doğal doneler, on ilde yüzlerce kilometrelik alana kaotik şekilde dağılmıştır.
Depremin ilk aşamasında, kendiliğinden kaotik sisteme karşı kaotik sistem devreye girmiştir. Birincil kaos elemanları komşu müdahalecilerdir. Yani, depremden sağ çıkmış insanlar, yıkıntılardan gelen yardım çağrılarına tuğlaları kaldırarak, demirleri eğerek, kol güçleri ile müdahale edip insan kurtarmaya çalışmışlardır. Kimse, “ben daha önce arama kurtarma eğitimi almadım” ya da “AFAD bana yıkıntılara müdahale yetkisi vermedi, bu nedenle kimseyi kurtarmaya çalışmamalıyım” diye düşünmemiştir. Dediğim gibi, bu, ilk aşamadır ve olağan akışı ile başarılı olmuştur.

Genel olarak depremde, ilk 48 saatte ölüm olaylarının yüzde 90’ı gerçekleşir. Yani ilk 48 saatte enkaz altında kurtarabileceklerinizin yüzde 90’ını kurtarırsınız. AFAD’ın müdahale başarısını ilk 48 saatte yaptıkları belirleyecektir. (Fotoğraf: Nalân Mahsereci)

On ile yayılan Maraş depreminde, ilk dört saat böyle geçer. Bu esnada gün ışımıştır, AFAD’ın kriz masası toplanmış olmalıydı. Durum değerlendirmesi yapmış olmalıydı. AFAD’ın müdahale stokları masaya serilmiş olmalıydı. Öyle olduğunu düşünelim. Arama köpekleri, termal kameralar, jeneratörler, arama, kesme, kaldırma araçları ve bunları kullanacak ekip ve ikmal konteynerleri kaç tane ve nerede bekliyor? Bunları taşıyacak nakliye helikopterleri kaç tane ve nerede bekliyor? Bölgenin topografik resmini çekecek ve uydu haritası çıkaracak insansız hava araçları, kaç tane ve nerede bekliyor? Bu bilgiler ve yapılar elinizin altında yoksa, zaten bir şey yapamayacaksınız demektir.
İkincil kaos elemanları, donanımlı eğitimli müdahale ekipleridir. AFAD kriz masası, İHA’ların hazırladığı deprem uydu haritası üzerinden, müdahale istasyonlarının konuşlanacağı yerleri tespit etmiş olmalıydı. Nakliye helikopterlerine talimat verilmiş olmalıydı. Ekipler, ekipmanlar, onların ihtiyaçlarını karşılayacak donanımlı konteynerler, müdahale istasyonu noktalarına taşınmış olmalıydı. Askeri personel bölgeye gönderilmiş olmalıydı. Bu işlemler de 6 saati buldu diyelim. Yani ilk 10 saatin sonunda, gerçek anlamda ve geniş çaplı arama kurtarma başlamış olmalıydı.
Bu esnada gönüllü arama kurtarma örgütleri, deprem bölgesine gelmeye çalışmaktadır. Burada AFAD’ın görevi, bu ekiplere ulaşım ve donanım açısından destek olmaktır. Bu ekiplerin çalışmalarının kayda geçmesi için ön bilgi vermek ve form teslim etmek yeterli olmalıydı. Kaotik eylemin ruhuna uygun hareket etmek böyle olur. AFAD sanal sisteminin, afet deprem kaotik sistemine müdahalesi ancak bu şekilde başarılı olabilirdi

Ne yazık ki olmadı.

Bilimsel çalışma teknolojik gelişme ayrımını bilmeyen; bilimi, bilgisayarlarda konuyla ilgili program yapmak ve simülasyon çalışmaları olduğunu sanan zihniyet, sanal dünyalarının hayal dünyası olduğunu kavradı mı bilmiyorum. Ancak bu yanılgı nedeniyle binlerce insanın ölümüne neden olduklarını biliyorum.