İstanbul’un poyrazı, İzmir’in meltemi ne kadar ünlü ise, İtalya’nın Balkanlar’a bakan sınır şehri Trieste de deli-dolu esen borası ile meşhur. Bora, İtalya ve Yugoslavya’nın Adriyatik denizi kıyılarında kuzeydoğudan esen çok sert ve soğuk bir rüzgâr.
Bora sözcüğü Latince “boreas”tan geliyor. Venedik lehçesinde “kuzey rüzgârı” anlamında da kullanılıyor. İstanbul’un üzerine Karadeniz ve Balkanlar’dan inen ve çoğunlukla kar yağışına neden olan poyraz yani yıldız-karayel ile kardeş bir rüzgâr. Her ikisi de çok sert esen kuzey rüzgârları.
Trieste’de esen boranın sınır tanımayan gücü kentin coğrafi konumuyla yakından ilişkili. Çünkü genelde kış aylarında esen bora, doğudan gelen soğuk hava kütlesinin dağlara çarptıktan sonra ısınmaya zaman bulamadan hızla kıyılara inmesiyle oluşuyor. Bazen hızı 170 kilometreyi aşan, insanları, ağaçları, araçları önüne katan, ürküten bir rüzgâr.
Geçtiğimiz Mayıs ayı başında Trieste’ye yapığım birkaç günlük gezide, delişmen kuzey rüzgârı boradan sakınmaya çalışan Triestelilere tanıklık etmesem de, çoğu kent sakininin ilk yazın keyfini Adriyatik kıyısında çıkardıklarını gördüm.
Trieste, bir İtalyan şehrinden çok bir Balkan şehrini anımsatıyor. Kentin can damarı Piazza dell’Unità, geçtiğimiz yüzyılda edebiyatçıların uğradığı tarihi kahveleri, eğitimin İtalyanca ve Sloven dilinde verildiği okulları bugün küçük bir bölümü ayakta olan Yahudi mahallesi… Şu sıralar Trieste belediyesi metruk durumdaki tarihi evleri restore ederek, bölgeyi yeniden ikamet edilebilir bir düzeye getirmeyi amaçlamakta.
Trieste’yi görür görmez gönülden bağlanan James Joyce’un küçük teknelerin bağlı durduğu minyatür marinadaki heykeli, Triestelilerin bora esmediği zaman geniş mendirekte Adriyatik üzerinde yürüme ayrıcalığı, Trieste’ye özgü ayrıntılar.
Şehrin biraz dışında, Rilke’nin bir dönem konakladığı Duino şatosu, şatonun Adriyatik’i ve elbette geçmişte kopup gelen bora fırtınasını tepeden izleme olanağı veren korunaklı balkonları ve Rilke’nin esin perisi Adriyatik denizi boyunca yürüdüğü, bugün “Rilke patikası” adıyla turizme hizmet veren yamaçlar…
Bu delişmen kuzey rüzgârının edebiyattan, sinemaya, fotoğraflardan nice bilimsel araştırmaya konu olduğunu görünce neden bir grup Triestelinin bir Bora Müzesi kurma girişiminde bulunduklarını daha iyi anlayabiliyoruz.
Boranın kaldırdığı dev dalgalar
Uluslararası çapta bir Rüzgâr Müzesi’ne dönüşmesi tasarlanan projeyi tanıtmadan önce, boranın her zaman sevilen bir rüzgâr olmadığını hatırlatmam gerek. Nice yazarın anılarında korkuyla anımsadığı bir rüzgâr olduğunu bilmekte yarar var.
Giani Stuparich, İtalya’da Einaudi’den çıkan “Babanın Dönüşü ve Başka Hikayeler” adlı kitabında ilk gençlik yıllarından bir anı aktarıyor: “Dört arkadaş San Carlo mevkiinde zirveye ulaşmayı kafamıza koymuştuk. Bora öylesine güçlü esiyordu ki, kıyının bir tarafından havaya kaldırdığı dev dalgaları öteki tarafa fırlatıyordu. Bir anda yere kapanmak zorunda kaldık. Rüzgârla hareket eden suyun gücü bizi neredeyse denize sürüklüyordu. Ama boraya teslim olmadık!”
Alman yazar Peter Handke ise Garzanti’nin bastığı “La Ripetizione” adlı kitabında kötü nam salmış bora hakkında kısaca şunları yazıyor: “Trieste’nin sırtındaki yayladan kopup gelen, buzdan bir uğultu misali tüm kokuları siliyor bora. Bir kez esmeye başlamasın, ne görmek ne de duymak mümkün.”
Dünyanın bütün rüzgârları
Kaleme alınan nice anıda, fotoğraflarda bora, gerçekten de korku veren bir rüzgâr. Bu delişmen rüzgâr konusunda bir müze kurma fikri, bir grup Triestelinin girişimi ile gündeme geldi. Bu yönde ilk adım 1999 yılında Bora Müzesi Kültür Derneği’nin kurulması ile atıldı.
Bir rüzgâr müzesi ne amaçlar? Proje, genel anlamda rüzgârdan, temelde boradan hareket ederek bir dizi bilimsel, kültürel etkinlik, araştırma düzenlemeyi, haber, arşiv ve kütüphane oluşturmayı öngörüyor. Kültürel etkinliklerin rehberli geziler, belgesel film şenlikleri, bilim ve sanatı buluşturan sergilerle desteklenmesi hedeflenmekte.
En büyük düş, Trieste’de bir Bora Müzesi’ni hayata geçirmek. Trieste’nin borası unutulmasın isteniyor. Ayrıca projenin mimarları, rüzgârların yeni ve taze düşünceleri fısıldadığı inancında. Bora Müzesi’ni düşleyenler açısından dünyanın tüm rüzgârları yaşamın ta kendisi.
Bora Müzesi yönünde bir hayli yol kat edildiği söylenebilir. Belge-bilgi arşivi konusunda Triesteli meteorolog ve bora rüzgârı uzmanı Prof Silvio Polli’nin derneğe bağışlanan fotoğraf, kartpostal, mektup, gazete kupürleri, bilimsel yayınlar ve tezlerden oluşan kişisel arşivi önemli bir destek oldu.
Bilimsel araştırma, belge toplama gibi çalışmaların yanı sıra sınırın öte yakasında boranın güçlü estiği Slovenya ve Trieste’nin içinde bulunduğu Friuli-Venezia Giulia bölgesinde hem keşif hem de rehberli kültür gezileri düzenleniyor.
Rüzgâr muhabirleri ağı
Avrupa rüzgârları konusunda zengin bir araştırma kitaplığı oluşturmak amacıyla dernek çeşitli ülkelerde belge-kitap topluyor. Şimdiye kadar Fransa, Hollanda ve Yunanistan’dan çeşitli kaynaklar bir araya getirildi. Bu yönde dernek, kendi ülkelerinde rüzgâr konusunda araştırma yaparak Trieste’deki müze projesine destek olmak isteyenlere “rüzgâr muhabirliği” çağrısında bulunuyor.
Ayrıca şu aşamada bünyesinde rüzgârlar konusunda 200’ü aşkın kitap bulunduran dernek kitaplığı bu konuda araştırma yapmak isteyen herkese açık.
Uluslararası düzeyde bilimsel ve sanatsal etkinliklere yakın gelecekte kapılarını açacak müzenin “yaşayan bir müze” olmasına önem veriliyor. 2000 yılında Trieste, “Bora Dünya Rüzgârlarını Karşılıyor” başlıklı bir sergiye ev sahipliği yaptı. Bilim ve sanatın buluştuğu bu sergide yapıtlarında rüzgârdan esinlenen çeşitli kültürlerden sanatçıların ürünlerine yer verildi.
Geçtiğimiz Nisan ayında ise Bora Müzesi Derneği ile Alman belgesel film yönetmeni Lutz Gregor işbirliğiyle hayata gecen “Avrupa Rüzgârları” adlı film izleyicilere sunuldu. Gregor’un Alman Arte kanalı için çektiği belgesel, Trieste, İzlanda ve Tarifa’da insanların rüzgârla olan ilişkisine değiniyordu. Alman belgeselcinin internet adresi, www.lutz-gregor.com.
Müzenin bölümleri
Tüm ön hazırlıkların büyük bir titizlikle yürütüldüğü Bora Müzesi 8 ana bölümden oluşacak. “Bilimsel Alan”ı kapsayan.ilk salonda ziyaretçi genel anlamda rüzgârlar konusunda bilgilendirilecek. Hava akımlarının hareketi, rüzgâr enerjileri, rüzgâra dair efsaneler, yelkenlerden-değirmenlere başlıklı özel bir bölüm, wind-farm, bu bölüm kapsamında. Yine aynı salonda bora konusunda özel bir salon oluşturuluyor. Bu rüzgârın karakteristik özellikleri, en hızlı estiği dönemlere dair istatistiksel bilgiler, çizgi filmlerde ve vinyetlerde bora bu seksiyonda tanıtılacak.
Bunu izleyen ikinci salon, “Merak”a dair bulguları bir araya getirecek. Trieste halkının gündelik yaşamında etkili olan boraya dair farklı haberler, kupür ve şarkı sözleri. “Edebiyat ve Bora” üçüncü salonda karşılayacak ziyaretçiyi. Birçok yazarı cazibesi ile sarmalayan Trieste, çeşitli yazarların gerek bu şehir gerekse bora rüzgârıyla ilgili kaleme aldıkları, kitaplar, alıntılar ve anılar kapsamında, edebiyat dünyasına açılan bir pencereden yorumlanacak.
“Tanıklıklar”, bora müzesinin canlı, ziyaretçisi ile yaşayan bir müze olması için tasarlandı. Bu bölümde belli aralıklarla şehirle ilgili unutamadıkları anıları olan kişilerin bu anılarını başkalarıyla paylaşmaları istenmekte. Elbette bora fırtınası ile yasanmış olan deneyimler var ise bu anıların da aktarılması önemli. Özellikle 1954 yılında boranın Trieste’de saatte 171 km hızla estiği hatırlanınca o yıl kentte bulunan sürpriz tanıklar bekleniyor.
“Esinti” balıklı bir başka bölüm, rüzgârla deneme yöntemiyle yakınlaşmayı öngörmekte. Bu salon bir tür simulasyon merkezi olarak düşünülebilir. Küp şeklinde tasarlanan bir mekanın saydam duvarlarında Trieste üzerinde esen bora yansıtılacak. Daha çok çocukların ilgisini çekmesi planlanan “Bora laboratuarı” ise bir tür bilimsel oyun salonu seklinde tasarlandı. Bu salonda rüzgâr ve hava oyunları oynanacak. Plastikten Trieste maketi üzerine çocuklar üfleyerek bir anlamda boranın gücüne erişmeyi deneyecek. Onların nefeslerine maket şehir ne kadar dayanabilecek? Bu laboratuarda, rüzgâr resimleri, üflemenin hızını ölçme, rüzgârın gürültüsünü dinleme öngörülüyor.
“Sergi salonu”, bilim ve sanatı buluşturan ürünlerin sergilendiği bir sergi mekanı. Trieste’yi başka kentlerle kültürel işbirliği yapmaya yönelten bir kapı açması beklenmekte. Fotoğraftan heykele, sinemadan tiyatroya, video filmlerden performanslara kadar sanatın her dalından ürünlere açık bir mekan olması tasarlandı. “Hollanda Değirmenleri”, “Rüzgâr Enerjileri” gibi her zaman ilgi çeken belgeseller bu bölümde izleyiciye ulaşacak. Bora müzesinin son bölümü, müzeye maddi yönden destek olması beklenen bir “book shop”.
Balkan kültüründen çok sayıda iz taşıyan Trieste’nin ruhunu kavramak için bir gün yeterli. Mevsim kış ise Balkanlar’dan esen boraya bir ihtimal tesadüf gelmeniz mümkün. Boranın en deli-dolu estiği nokta Trieste’nin sırtını yasladığı vadilerden biri olan Rosandra vadisi. İlkbahar ve yaz aylarında Adriyatik üzerinde kısa bir yürüyüş, Trieste’nin Balkanlar’a dönük yüzüyle tanışmanız için hoş bir fırsat olabilir. Hedefiniz rüzgârlar konusunda bilimsel bir araştırma yapmak ise, en hızlı yol, www.museobora.org adresi ile bağlantı kurmak.