Ana Sayfa Dergi Sayıları 123. Sayı Militan devrimci, romantik matematikçi Evariste Galois

Militan devrimci, romantik matematikçi Evariste Galois

4406
0

Çeviren: Osman Altun

1830 Paris ayaklanmalarının militan devrimcisi matematikçi Evariste Galois henüz 20 yaşındayken bir düelloda yaralandı ve bir gün sonra da öldü. Mozart gibi bir deha ve Lord Byron gibi bir romantiğin garip bir birleşimi olan Galois son mektubunda şöyle yazmıştı: “Jacobi veya Gauss’tan bu teorilerin doğru olup olmadıklarıyla ilgili değil, ne kadar önemli olduklarıyla ilgili fikirlerini talep edin. Bundan sonra, umarım birileri bu kargaşayı çözmeyi yararlı bulur.” Teorilerini anlattığı elyazmalarında bazı son dakika düzeltmeleri yaptı ve yorumlar ekledi. Bu dipnotlardan biri en unutulmaz ve en hüzünlü olandı: “Je n’ais pas le temps” – “Vaktim yok”. Ama bu elyazmaları matematiğin yönünü değiştirdi.

Okuyacağınız makale, Mario Livio’nun “The Equation That Could’n Be Sold” (Simon & Schuster Paperbacks) adlı kitabının “The Romantic Mathematician” başlıklı bölümünün çevirisidir. Türkçeleştirmeyi arkadaşımız Osman Altun gerçekleştirdi.

30 Mayıs 1832 sabahı Evariste Galois, 25 adımlık mesafeden, midesinden vuruldu. Ölümcül bir şekilde yaralanmış olmasına karşın, Galois bu yaradan dolayı ölmedi. Kim olduğu bilinmeyen biri, belki bir subay, belki bir köylü, onu kaldırıp Paris’teki Cochin Hastanesi’ne götürene kadar yerde yattı. Ertesi gün, kendisinden küçük kardeşi Alfred’in yanında, karın zarı iltihabından öldü. Bilinen son sözleri “Ağlama, 20 yaşında ölebilmek için tüm cesaretime ihtiyacım var” şeklindeydi.

Mozart gibi bir deha ve Lord Byron gibi bir romantiğin garip bir birleşimi, bütün matematikçilerin en hayalperestinin tatsız ölümü bu şekilde oldu.

Galois’nın erken yılları

Evariste Galois 25 Ekim 1811 gecesinde doğdu ve ona yortusu 26 Ekim günü kutlanan azizin ismi verildi. Babası Nicholas-Gabriel Galois, Bourg La Reine’de bulunan (bugün Paris banliyölerinden birisi) oldukça muteber bir erkek okulunu yönetiyordu; bu ona Evariste’nin dedesinden miras kalan bir işti. Boş zamanlarında Nicholas-Gabriel, onu zamanının ev partilerinde popüler kılan nüktedan mısralar yazıyor, eğlenceli oyunlar icat ediyordu. Paris Hukuk Fakültesi’nden bir hukukçunun kızı olan annesi Adelaide Marie Demante, klasikler konusunda bilgiliydi. Demante ailesi, Galois’ların evinin bulunduğu Grand Rue 54 numaranın hemen sağında yaşıyordu.

Evariste Galois’nın babası Nicholas-Gabriel, Napolyon döneminin ortalarında imparatorun sadık bir kuluydu.

Napolyon döneminin ortalarında Nicholas-Gabriel, imparatorun sadık bir kuluydu. Kardeşi daha da ileri gitmiş, İmparatorluk Muhafız Alayı’nda subay olmuştu. Devrim sonrası dönem son derece çalkantılıydı ve Rusya’ya karşı devasa yenilgisinden sonra Napolyon, 1814 yılında, Bourbon kralı 18. Louis lehine tahttan çekilmek zorunda kaldı. Kilisenin gücünün restorasyonu ve buna eşlik eden kralın megaloman tavrı, Nicholas-Gabriel’in sözcüsü olduğu liberal hareketin yeniden ortaya çıkması için yeterli neden oldu. Halkın memnuniyetsizliğini de arkasına alan Napoleon, 1815 Mart’ında, bu sefer tamamen kaybedeceği 100 gün sonrasına kadar, tekrar gücü ele geçirme şansı elde etti. Nicholas-Gabriel, Napoleon’un Waterloo’daki düşüşünden sonra bile sürdürdüğü, Bourg-la-Reine belediye başkanlığı görevine atandı. Gücün sık el değiştirmesi ve politik iklimin bukalemun benzeri değişkenliği Fransız toplumunun kutuplaşarak iki belirgin kampa bölünmesine neden oldu. Solda, Fransız Devrimi’nin genel fikirlerinden genişçe ilham alan liberaller ve cumhuriyetçiler vardı. Sağda, kurmak istedikleri devlet kilise hakimiyetinde bir krallık olan Bourbon krallığı taraftarları ve “radikaller” (radikal kraliyetçilerin kısa adı) vardı.

Evariste ilk eğitimini evde aldı. Adelaide Marie oğluna klasiklerle ve dinsel araştırmalarla ilgili güçlü bir altyapı sağladı ve liberal düşünceler telkin etti. Evariste’nin annesi, çocuğun 10. doğum gününden sonra onu Reims’de bir okula gönderme fikrinden bile vazgeçti ve onu iki yıl daha evde tutmaya karar verdi.

1823 Ekim’inde Evariste, sonunda Paris’in yatılı okullarından Lycee Louis-le-Grand’a gitmek üzere evden ayrıldı. Bu güzide kurumun tarihi 16. yüzyıla kadar uzanıyordu ve şöhretli mezunları arasında devrimci Robespierre ve sonraları romancı Victor Hugo da bulunuyordu. Galois’nın kaydolmasından önce okulun, Fransız Devrimi’nin en çalkantılı dönemlerinde bile açık kalmış olmak gibi bir özelliği vardı. Akademik üstünlüğüne rağmen, büyük ölçüde tamire ihtiyacı olan hapishaneye benzer, eski bir binası bulunuyordu.

Okulun öğrenci yapısı, zamanının Fransız toplumunun bütün politik yelpazesini yansıtan, kargaşaya yol açması kesin bir birleşimdi. İtaatsizliği, öğrencilerin üzerinde kurulan askeriyeden bile daha katı disiplin anlayışı körüklüyordu. Sabah 05.30’da başlayan ve akşam 08.30’da biten günlük program, öğrencilere boş vakit yaratmamak üzere titizlikle oluşturulmuştu. Besleyicilik açısından zayıf yemek saatlerinde bile “sessizlik” zorla dayatılıyordu. Kahvaltı sadece kuru ekmek ve sudan ibaretti.

Öğrenciler sınıflarda mumlarla aydınlatılan çıplak sıralarda, her sıraya bir mum düşecek şekilde, ikişerli oturuyorlardı. Ders sırasında sınıfta dolaşan fare görüntüsü o kadar sıradandı ki bu, kimsenin dikkatini bile çekmiyordu. Sıkı kurallardan en ufak bir uzaklaşma -öğünlerde yemeği reddetmek gibi- okuldaki 12 hücreden birinde tecrit edilme cezasıyla sonuçlanıyordu. Evin barışçıl, mutlu atmosferinden okulun sınırlarla dolu ortamına geçiş, Galois için oldukça şok edici olmalıydı.

Evariste, Louis-le-Grand’a muhafazakâr Nicolas Bertot’un okul müdürü olarak atanmasından kısa bir süre sonra geldi. Öğrenciler bu atamanın okulu Cizvit kökenlerine geri döndürme çabasının ilk adımı olduğundan şüphelendiler. Hoşnutsuzluklarını kilisede şarkı söylemeyi ve 28 Ocak 1824’deki bir okul şöleninde Kral 18. Louis ve diğer ileri gelenler için kadeh kaldırmayı reddederek gösterdiler. Tepki hızlı ve sert oldu, 117 öğrenci derhal kovuldu. O dönemde henüz birinci döneminde olan Galois olaya karışmadı ama şüphesiz duygusal olarak etkilendi.

Aşağılayıcı koşullar ve insanca olmayan disiplin uygulamalarına rağmen Galois’nın Louis-le-Grand’daki ilk iki yılı önemli başarılarla geçti. Annesinden gelen klasiklerle ilgili birikimi Latince yazma ve Yunancadan çeviri yapmada kendini gösterdi. Kapsamlı ve rekabetçi bir sınavda matematikte ödül kazandı. Bununla beraber mutsuzluğun çanları çalmaya başladı. 1825-26’nın nemli kışı ona, Galois’nın genel olarak kötümser ruh halinin düzelmesini engelleyen, aylarca sürecek bir kulak ağrısı getirdi. Beraber nüktedan şiirler paylaştığı babasından ayrılışı genç adam için oldukça zordu. Sonuç olarak okulla ilişkisi bozulmaya başladı.

Okul duvarlarının dışında olaylar hızla ilerliyordu. 18. Louis Eylül 1824’te öldü ve 10. Kral Charles ismini alan kardeşi tahta geçti. Bu değişim, ruhban sınıfının ve radikal sağcıların etkilerinin iyice artmasına yol açtı. Müphem bir şekilde tanımlanmış “dine karşı işlenen suçlar”dan hüküm giymek kolayca idam cezasına yol açabiliyordu.

Bir matematikçinin doğuşu

1826, Galois’nın onur kılıcı bir gerilemeye şahit olduğu yıl oldu. Olay, retorik dersinde gerçekleşti. Galois’nın bu konuyla ilgili gayretli çalışmaları öğretmeni tarafından genel olarak takdir edilirken, yeni radikal muhafazakâr okul müdürü, Pierre-Laurent Laborie, farklı düşüncedeydi. Katı kafa yapısına göre Galois, “ancak olgunlukla birlikte sahip olunabilecek yargılar” gerektiren bu ileri sınıf için çok gençti. Ocak ayında kendisini ve babasını kaygılandıracak bir şekilde Galois 3. sınıf derslerini tekrar etmeye zorlandı. Sicil kartında, “özgün ama garip” veya “iyi ama yalnız” gibi tanımlamalar belirmeye başladı. Retorik dersiyle olan bu kötü deneyim, gene de, güzel bir değişime yol açtı: Galois matematiği keşfetti. Matematik öğretmeni Hippolyte Vernier, geometri çalışmaları için yeni bir kitap kullanmaya karar vermişti. Bu kitap, Legendre’in, ilk olarak 1794’te ortaya çıkan ve kısa sürede bütün Avrupa’nın tercihi haline gelen “Geometrinin Unsurları” isimli kitabıydı. Lise matematik öğretiminde can sıkıcı Öklid geleneğiyle yollarını ayıran kitap, bir klasik haline gelmişti. Efsane, matematiğe aç Galois’nın, iki yıl okutulması niyetiyle yazılmış Legendre’ın bütün kitaplarını iki günde yuttuğu yönündedir. Muhtemelen abartılmış bu hikâyenin doğruluğunu teyit etmek olanaksız olsa da, 1827 yılında Galois’nın, diğer bütün konulardaki ilgisini kaybettiği ve matematiğe tutkuyla bağlandığında şüphe yoktur. Galois’nın sınıftaki soğuk duruşunu ve yavan performansını “onun çalışmalarında garip fantezilerden ve kayıtsızlıktan başka bir şey yok” diyerek yanlış anlayan Retorik öğretmeni, ikinci dönemin sonunda “Matematiğin büyüsünün etkisi altında. Bence ailesinin onun sadece matematik çalışmasına izin vermesi yerinde olur” diyerek doğru bir sonuca varmıştı. Üçüncü dönemin sonunda yazdıkları vardığı yargının onaylanmasından ibaretti: “Matematiğe olan tutkusunun etkisi altında, onun dışındaki hiçbir şeye aldırmıyor.”

12 yaşında okula gönderilen Galois’nın okul yılları oldukça sıkıntılı geçmişti. (Autumn Sacura’nın çizimi)

Galois gerçekten de büyülenmişti. Geleneksel ders kitaplarını bir yana bıraktı ve doğrudan özgün araştırma makalelerine yöneldi. Bugün sıradan bir gencin Harry Potter serisini ardı ardına okuması gibi bir profesyonel matematik makalesinden diğerine dörtnala koştu, Lagrange’ın anılarına, Cebirsel Eşitliklerin Çözümü ve Analitik Fonksiyonların Teorisi kitaplarına daldı. Bu zekâ açıcı deneyim hırslı bir çabaya dönüştü. Ruffini ve Abel’in çalışmalarından tamamen habersiz, Galois, 5. dereceden denklemleri çözmek için iki ay çaba gösterdi. Ve aynı kendisinden önceki Norveçli gibi, o da başlangıçta formülü bulduğunu sandı ancak daha sonra formüldeki hatayı fark etti. Abel’de olduğu gibi bu küçük geri adım Galois’yı cebirsel eşitliklerin çözümüyle ilgili daha büyük meselelere yönlendirdi.

Bazılarını Galois’nın kendi yarattığı, ona zorluk çıkaran daha büyük ayak bağları hâlâ vardı. Bay Vernier’nin doğru bir şekilde teşhis ettiği gibi, dehasına ve yaratıcı hayal gücüne rağmen, Galois hiçbir zaman sistematik ve metotlu çalışamıyordu. Bazı konularda fazlasıyla üstün olmasına rağmen temel bilgilerden yoksundu. Kendi eksikliklerinin farkında olmadan ve Vernier’nin tavsiyelerine kulak tıkayarak, Haziran 1828’de, mühendis ve biliminsanı yetiştirmek üzere 1794 yılında kurulmuş efsanevi Ecole Polytechnique’e cesur bir başvuruda bulundu. Okulun öğretmenleri arasında değişik dönemlerde Lagrange, Legendre, Laplace gibi tanınmış biliminsanları bulunuyordu. Okul, ayrıca liberal atmosferiyle tanınıyordu. Galois sınavı geçmiş olsaydı Polytechnique, onun için mükemmel bir beslenme ortamı olabilirdi. Tahmin edilebileceği gibi yetersiz hazırlığı nedeniyle Galois sınavı geçemedi. Bu şekilde yok olan umudu, daha sonra çektiği, gittikçe paranoyak boyutlar alan eziyetlerin kaynağı olmuş olabilir.

Louis-le-Grand lisesine devam etmek zorunda kalan Galois, Louis-Paul-Emile Richard’ın özel matematik sınıfına alındı. Richard, Galois için, ilham verici, motive edici bir öğretmen ve destekçi oldu. Richard parlak bir matematikçi olmamakla birlikte, son matematiksel gelişmeleri iyi takip eden bir öğretmendi. Galois’nın sıra dışı yeteneklerini hızla fark etti ve onu özgün araştırmalara yönelme konusunda cesaretlendirdi. Hakkında şunları yazmıştı: “Bu öğrenci bariz bir şekilde akranlarından daha üstün.” Ayrıca “bu öğrenci sadece yüksek matematik çalışıyor” diye not etmişti. Picasso’nun çarpıcı yeteneklerinin farkında olup çocukluk çizimlerinin tamamını saklayan anne babası gibi, Richard da Galois’nın 12 defterlik çalışmalarının tamamını sakladı. Bu dokümanlar Bilimler Akademisi’nin kütüphanesine alındı. Galois’nın o günlerde tanıştığı diğer bir matematikçi, Jacque-François Sturm’du (1803-55). Sturm da hızla, Galois’nın fikirlerinin “çamurdaki elmas” olduğunu fark etti.

Ünlü matematikçi Augustin-Louis Cauchy (1789-1857). Galois’nın matematik elyazmaları değerlendirilmek üzere Cauchy’ye sunuldu. Fakat Cauchy çalışmayla ilgilenmedi bile.

1829’da Galois ilk matematik çalışmasını yayınladı. Göreli olarak bu küçük araştırma, “sürekli kesirler” olarak bilinen konu hakkındaydı. Çalışma, ikinci dereceden denklemlerle ilgili uygulamalar içeriyordu ve Annales de Mathematiques Pures et Appliquees dergisinde yayınlanmıştı. Tesadüf eseri Abel, Galois’nın ilk çalışmasının yayınlanmasından beş gün sonra öldü. Galois için matematiksel araştırmaya bu giriş, kısa sürede yeni fikirlerin patlamasına dönüştü. 17 yaşındaki genç adam, cebirde devrim yapmak üzereydi. Abel belirsiz bir şekilde, beşinci dereceden bir denklemin sadece köklerin bulunması ve aritmetik işlem içeren bir formülle çözülemeyeceğini bulmuş olsa da, erken ölümü, çok daha büyük soruyu yanıtsız bırakmıştı: Verilen bir eşitliğin (beşinci veya daha yüksek dereceden), bir formülle çözülebilir olup olmadığı nasıl anlaşılabilir? Kısmi birçok eşitlik hâlâ çözülebilir durumdaydı. Prensip olarak Abel’in ispatı, bütün eşitliklerin kendine özgü formüllerle çözülebileceğini söylüyordu.

Çözülebilirlik sorununa çözüm bulmak için Galois’nın yapması gereken sadece kendisinden sonraki gelişmelere de temel oluşturan “grup” kavramını oluşturmaktı; ama gene de bugün “Galois Teorisi” olarak bilinen, cebire tamamen yeni bir dal da eklemesi gerekiyordu. Başlangıç olarak Galois, eşitlikler teorisini, Lagrange’ın bıraktığı yerden ele aldı. Burası, Galois’nın dehasının ortaya çıktığı yerdi. Galois, bütün eşitlikleri kendilerine ait bir tür “genetik kod”la eşleştirdi -ilgili eşitliğin Galois grubu- ve bir Galois grubunun özelliklerinin o eşitliğinin çözülebilir olup olmadığını gösterdiğini buldu. Simetri anahtar kavramdı ve Galois grubu, bir eşitliğin simetrikliğinin doğrudan ölçüsüydü. Richard, onun Ecole Polytechnique’e bir sınava bile ihtiyaç duymadan alınmasını gerektiğini düşünecek kadar, Galois’nın fikirlerinden etkilendi. Richard Galois’ya bu tutkulu hedefin yolunu açma adına bir şans tanımak için, Bilimler Akademisi’ndeki Cauchy’ye doğrudan sunulmak üzere, onu fikirlerini bilimsel araştırma haline dönüştürmesi konusunda cesaretlendirdi. Araştırmalar 25 Mayıs ve 1 Haziran 1829’da değerlendirilmek üzere Cauchy, Joseph Fourier (Akademi sekreteri), Claude Nevier ve Denis Poisson’a sunuldu.

Başvurudan 6 ayı geçkin bir zaman sonra, 18 Ocak 1830’da Cauchy Akademi’ye şu mektubu yazdı:

“Bugün Akademi’ye genç Galois’nın çalışmasına dair bir rapor ve ikinci bir araştırma sunmam gerekiyordu. Evde keyifsiz bir durumdayım. Bugünkü oturuma katılamadığım için üzgünüm, bu iki konuyu sunmak üzere bir sonraki oturuma plan yapılmasını talep ediyorum.”

Galois 1830’da Ecole Normale’in bilimler bölümüne kabul edildi.

25 Ocak’taki ikinci oturumda Cauchy’nin bencilce tutumu tekrar ortaya çıktı ve sadece kendi araştırmasını anlatıp Galois’dan hiç söz etmeyerek oturumu bitirdi. Bu, elyazmalarının başına gelen ilk talihsizlik değildi. Haziran 1829’da Bilimler Akademisi yeni bir matematik yarışması açtı. Cauchy’nin kararını beklemekten sıkılan, Abel’in eşitlikler teorisi hakkındaki çalışmasını da Ferrusac’s Bulletin’de okuyarak öğrenen Galois, çalışmasında bazı değişiklikler yaparak bu yarışmaya katılmaya karar verdi (Sonradan Galois’nın çalışmasından etkilendiğine dair doğrudan olmayan kanıtlar olmasına rağmen, Cauchy’nin Galois’yı yarışmaya katılmasını teşvik ettiği yönündeki spekülasyonlara doğrudan bir kanıt bulamadım). Galois’nin çalışması (Bir Eşitliğin Radikaller ile Çözülebilirliğinin Şartları Üzerine – 4 Aritmetik İşlem ve Köklerin Çıkarılması) hâlâ, matematik tarihinin en ilham verici şaheserlerinden biri olarak değerlendirilir. Başvuru, Ocak 1830’da, 1 Mart’taki süre bitimine kısa bir zaman kala yapıldı. Ödül jürisi Legendre, Poisson, Lacroix ve Poinsot gibi matematikçilerden oluşuyordu. Bilinmeyen nedenlerle, akademi sekreteri Fourier elyazmasını evine götürdü. 16 Mayıs’ta öldü ve elyazması, evindeki belgeler arasından hiçbir zaman geri alınamadı. Sonuç olarak Galois’nın çalışması, bilgisi dışında, ödül için değerlendirilmeye bile alınmadı. Ödül Abel’e (ölümünden sonra, diğer başvuruları için) ve Jacobi’ye verildi. Elyazmasının kaybolduğunu öğrendiğinde Galois’nın öfkesini tahmin edebilirsiniz. Paranoyak genç adam artık, vasatlığın bütün güçlerinin kendisini hak ettiği bir şöhretten alıkoymak üzere birleştiğine ikna oldu.

Felaket iki kere gelir

1829 Haziran’ında Galois el yazmasıyla akademiye başvurduktan sonra göreli olarak mutluydu, Temmuz’unda ise çok kötü. 10. Charles’ın 1824’de taç giymesinin ardından kilise ve radikal sağcılar önemli oranda güçlendi. Bourg-la-Reine’de bir papaz, diğer sağcı yöneticilerle Nicholas-Gabriel Galois’yı belediye başkanlığından indirmek üzere birleşti. Genç papaz bazı aptalca mısraların ve aşağılık vecizelerin altına belediye başkanının sahte imzasını attı. Bu ortaya çıkan çirkin skandalla başa çıkamayan kırılgan Nicholas-Gabriel zehirli gazla intihar etti. Bu trajedi, 2 Temmuz’da, Evariste’nin okulundan sadece bir taş atımı kadar uzakta, Nicholas-Gabriel’in Saint Jean-de-Beauvais caddesindeki evinde gerçekleşti. Mahvolmuş genç adam başka bir duygusal çileye katlanmak zorundaydı -cenaze töreninde, kötü huylu papaza karşı bir isyan patlak verdi.

Evariste’nin Ecole Polytechnique’e ikinci giriş sınavı için bundan daha kötü bir zaman olamazdı. Ne var ki sınav, cenazeden sadece bir ay sonra, 3 Ağustos Pazartesi günü, Galois hâlâ yastayken gerçekleşti. Matematik tarihi için bu kötü şöhretli sınav, neredeyse Gaileo’nun Engizisyon tarafından yargılanmasıyla eş anlamlı hale gelmiştir. Galois’yla kıyaslanırsa sınavı yapan iki kişi, Charles Louis Dinet ve Lefebure de Fourcy, E. T. Bell’in sözleriyle “kalemlerini keskinleştirmeye bile değmezdi”. Bu iki matematikçi bugün sadece bir şeyle hatırlanıyorlar: tüm zamanların en büyük matematik dehalarından birini sınavdan elemekle. Galois’nın adı, Dinet’nin “kabul edilebilir” bulduğu 21 adayın isminin bulunduğu listede bile yoktu.

Bu sınavda neler olduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Spekülasyon, Galois’nın düşüncelerini detaylarıyla göstermek yerine bütün hesaplamaları kafasından yapıp sadece sonucu tahtaya yazma huyunun kötü bir etki bıraktığı yönündedir. Dinet’nin göreli olarak basit sorular sormak ama yanıtları değerlendirirken bütünüyle uzlaşmaz bir tutum içinde olmak gibi bir şöhreti vardı. Galois’nın hiçbir zaman çok güçlü olmayan sabrı, babasının ölümü ve ardından yaşadıkları yüzünden sınırına dayanmış olmalıydı. Bir versiyona göre Galois, aritmetik logaritma teorisinin ana hatları sorulduğunda, gerçekte “aritmetik logaritmalar” diye bir şey olmadığı yanıtını verdi. Söylence, sıra dışı yöntemlerini anlamaktaki yetersizliklerinin yarattığı hüsranla tahta silgisini sınavı yapanlardan birinin üstüne fırlattığı yönündedir, karakterine uygun bir hareket olmakla beraber en azından Joseph Bertrand’a göre bu da yanlıştır.

Açıktır ki sınavdaki başarısızlık Evariste’yi derin bir şekilde yaralamış ve üzerindeki zulüm görme hissini artırmıştı. 20 yıl sonra Olry Terquem, New Annals of Mathematics dergisinde, “Üstün zekâlı bir aday, bayağı zekâlı biri tarafından yok edildi” diye yazmıştı. 1848’de Magasin Pittoresque adlı yayındaki biyografik bir yazıda, şöyle bir sonuca varılmıştı: “Karatahta tecrübesi denilen şeye sahip olmaması yüzünden, kalabalık bir topluluğun önünde soru çözme tecrübesi olmadığından, Galois uygun görülmedi.” En fazla iki başvuru yapılabildiği için Galois, daha az prestijli, (sonradan ismi Ecole Normale olacak) Ecole Prepatoire’a girmek zorunda kaldı. Ama hâlâ küçük bir engel vardı. Kabul edilebilmek için Galois’nın fen ve bilim alanında bakalorya (yüksekokul diploması) alması ve sözlü bir sınavı geçmesi gerekiyordu. Matematik haricindeki her şeye karşı kayıtsızlığı sınavları geçmekte zorlanmasına neden oldu. Fizik sınavını yapan Jean Claude Peclet, hayret içerisinde, “Hiçbir şey bilmiyor… Bana matematikte iyi olduğu söylendi. Bu beni fazlasıyla şaşırttı” diye yazmıştı. Bununla beraber, öncelikli olarak matematik sonuçları nedeniyle Galois 1830’da bilimler bölümüne kabul edildi.

Galois’nın yaşamında her şey de karanlık değildi. 1830’da üç makalesi -ikisi eşitlikler ve biri sayılar teorisi üzerine- Ferrusac’s Bulletin’de yayınlandı. Birinci makale, Galois’nın devrimci eşitlikler teorisinin öncüsüydü. İsmini dönemin öncü matematikçilerinin hemen yanında görmek Galois’ya biraz tatmin yaşatmış olmalı. Haziran sayısında Galois’nın iki makalesi, Cauchy’nin makalesinin önünde ve arkasında yayınlandı. Aynı yıl içerisinde Galois, sonradan en iyi arkadaşı olacak Auguste Chevalier ile tanıştı. Auguste ve kardeşi Michel, Galois’yı dinsel-eşitlikçi felsefeden etkilenmiş Saint-Simonizm olarak bilinen yeni sosyalist fikirlerle tanıştırdı. Bu ideolojinin sosyoekonomik yaklaşımı, sosyal eşitsizliklerin tamamen ortadan kaldırılmasına dayanıyordu. Galois’nın tutkulu tabiatı, fırtınalı siyasi eylemlerdeki etkinliği arttıkça, başına birçok bela açacaktı.

Devrim militanı Galois:
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik

1824’teki taç giyişinden itibaren 10. Charles, güçlü bir muhalefeti körükledi. Bourbonlara ve onların radikallerin kontrolündeki hükümetlerine karşı çıkanlar iki kampa ayrılmıştı: cumhuriyetçiler ve Orleanscılar. Esas olarak öğrenciler ve işçilerden oluşan birinci grup, devrimci fikirlerini La Tribune isimli gazetede yazıyordu. İkinci grup 10. Charles’ın yerine Orleans dükü Louis-Philippe’in geçmesini istiyor ve Le National isimli gazetede yazıyorlardı. 1830 Temmuz seçimlerinde muhalefet, hükümetin 143 sandalyesine karşı 274 sandalye kazanarak önemli bir zafer kazandı. Bunun üzerine 10. Charles, 26 Temmuz’da kötü şöhretli bazı yasalar çıkararak darbe girişiminde bulundu. “Basın özgürlüğü askıya alınmıştır… ne gazete ne de broşür, ne Paris’te, ne diğer bölgelerde görülmeyecektir.” Diğer bir yasa, mevcut seçim sonuçlarını iptal edip yeni seçim tarihlerini belirliyordu. Bu yasalara polis şefinin, kamusal alanlarda yasaklı gazetelerin okunmasını yasaklayan uyarısı eşlik ediyordu. Bütün bunlar, cesur Parislilerin hoş görebileceğinden fazlaydı. 27 Temmuz’da Orleanscı Louis Adolphe Thiers, yazdığı makalede belirgin olmayan ifadeler kullanarak halkı ayaklanmaya çağırdı. Sokaklardaki ayaklanma öğleden sonra erken saatlerde başladı. Her sokak köşesinde ellerinde mobilya parçaları taşıyan insanlar görülüyordu. Üç gün içerisinde kilise çan seslerinin eşliğinde 5000’den fazla barikat kuruldu. Latin Bölgesi’ndeki çatışmanın kontrolünü ele alan Ecole Polytechnique öğrencileri, “Trois Glorieses” (Üç Görkemli Gün) boyunca tarih yazdı. “Trois Glorieses” boyunca ortaya çıkan ruh ve enerji Eugene Delacroix’nın “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosunda muhteşem bir şekilde resmedilmiştir. Özgürlüğün arkasındaki kalabalıkta bir Polytechnique öğrencisinin şapkası kolaylıkla fark edilebilir.

) Fransız ressam Eugene Delacroix’nın 1830 Temmuz Devrimini resmeden “Halka Yol Gösteren Özgürlük” adlı tablosu. Özgürlüğün arkasındaki kalabalıkta bir Polytechnique öğrencisinin şapkası fark edilebilir.

Bu olaylar gelişirken Galois ve Ecole Normale’deki arkadaşları, katlanılmaz bir düş kırıklığı içerisinde, devrimi kapalı kapı ve pencerelerin arkasından dinlemek zorunda kaldılar. Okul müdürü M. Guigniault, askerleri çağırmakla tehdit etmek dâhil, her yolu deneyerek, öğrencilerinin isyana katılmasını engellemeye karar vermişti. 28’i akşamı Galois artık dayanamadı. Umutsuzca, birçok defa dış duvarı aşmaya çalıştı. Yaralı ve yenilmiş bir şekilde, devrimi kaçırdığını kabul etmek zorunda kaldı.

Sis dağıldığında geriye neredeyse 4000 ölü kalmıştı. Cumhuriyetçiler ile radikaller arasındaki uzlaşma gereği, Orleans dükü 30 Temmuz’da Paris’e girdi ve 9 Ağustos’ta Fransızların Kıralı “1. Louis-Philippe” sözüm ona uzlaştırıcı ismini alarak taç giydi. Kral 10. Charles sürgüne gitti ve Bourbonlara sadık Cauchy de Charles’ın torununun öğretmeni olarak aynı şekilde ülkeyi terk etti. Ecole Normale’in oportünist müdürü Guigniault da yeni geçici hükümete öğrencilerinin hizmetini sunmakta gecikmedi. Galois’nın ikiyüzlü okul müdürüne karşı öfkesi sınır tanımıyordu ve onun kurnaz sahtekârlığını ortaya çıkarmak için fırsat kollamaya başladı.

1830 Devrimi sırasında bir zamanların kırılgan ve tutuk Evariste’si kendisini idealleri için feda edebilecek tutkulu bir devrimciye dönüştü. (Jackpot’un çizimi)

O yaz Bourg-la-Reine’de Galois’nın ailesi, şaşkınlıkla, bir zamanların kırılgan ve tutuk Evariste’sinin kendisini idealleri için feda edebilecek tutkulu bir devrimciye dönüştüğünü fark ettiler. Bir sonraki dönem okula döndüğünde cumhuriyetçilerin militan kanadı Societe des Amis du Peuple’e (Halkın Dostları Topluluğu) katıldı. Aynı dönemde gelecekte büyük politik liderler olmaya yazgılı genç cumhuriyetçiler biyolog François-Vincent Raspail, daha sonra hapiste 36 yıldan fazla kalacak hukuk öğrencisi Louis Auguste Blanqui ve aktif cumhuriyetçi Napoleon Lebon’la arkadaş oldu. Topluluğun hedeflerine ulaşmak için saldırgan ve hatta şiddet içeren yöntemleri kullanmaktan çekinmemek gibi bir şöhreti vardı. Lideri Jean-Louis Hubert’in tutuklanmasından sonra topluluk, Raspail’nin başkanlığında, gizli bir yeraltı kuruluşuna dönüştü.

Ecole Normale’de Galois ile okul müdürü arasındaki gergin ilişki hızla bir hesaplaşmaya doğru ilerliyordu. Galois, Guigniault’nun düşünmeye bile hazır olmadığını bildiği şeyleri (Ecole Polytechnique üniformasına benzer bir üniforma, öğrenciler için askeri eğitim gibi) talep ediyordu. Aynı zamanda Guigniault’nun “iyi öğrenciler politikayla ilgilenmemeli” diyerek deklare ettiği politikası da Galois’nın kabul edebileceği bir şey değildi. Sonuç olarak Guigniault, 2 Aralık’ta, iki öğrenci gazetesinden birinde, Louis-le-Grand’ın liberal bir öğretmenine saldıran bir makale yazınca yanıt hızlı ve şiddetli oldu. La Gazette Des Ecoles (Okullar Gazetesi) mektubu, “Ecole Normale’den bir öğrenci” imzasıyla yayınladı.

Galois, cumhuriyetçilerin militan kanadı Societe des Amis du Peuple’e (Halkın Dostları Topluluğu) katıldı. Halkın Dostları’nın bir broşürü.

“M. Guigniault’nun gazetenizde yayınlanan bir makale üzerine dünkü Lycie’de yazdığı mektup, bana son derece edepsizce geldi. Bu adamın maskesini indirmek için harcanan çabayla ilgilenebileceğinizi düşünüyorum.

“46 öğrencinin tanıklık edebileceği gerçekler şu şekilde.

“28 Temmuz sabahı Ecole Normale’in birçok öğrencisi ayaklanmaya katılmak istediğinde M. Guigniault onlara, iki kere, düzeni sağlamak için polisi çağırabileceğini söyledi. 28 Temmuz’da polisi!

“Aynı gün M. Guigniault o bilindik bilgiçliğiyle bize ‘Her iki taraftan birçok cesur insan öldürüldü. Asker olsaydım neyi tercih edeceğimi bilemezdim. Neyi gözden çıkarmalıyım, özgürlüğü mü, meşruiyeti mi?’ dedi.

“Ertesi gün şapkasına üç renkli bir rozet takan, bu adamdır. Bunlar bizim doktriner liberallerimiz!

“Ayrıca sizi, asil vatansever ruhlardan ilham alan Ecole Normale öğrencilerinin, M. Guigniault’ya, gerektiğinde bölgelerini korumak için Eğitim Bakanlığı’na, silah talep eden, askeri eğitime katılma talebinde bulunan bir dilekçe yazma niyetinde oldukları bilgisini verdikleri hususunda bilgilendirmek isterim.

“M. Guigniault’nun yanıtı en az 28 Temmuz’daki yanıtı kadar liberaldi: ‘Bana yönelen talep, bizi gülünç gösterecekti; yükseköğretim kurumlarında daha önce yapılanların bir kopyasıdır. Söylemek isterim ki, benzer bir istek diğer yüksek eğitim kurumlarından bakanlığa ulaştığında, Kraliyet Heyeti’nin sadece iki üyesi lehte oy kullandı ve onlar da liberallerden değildi. Bakan, öğrencilerin yaratacağı, Üniversite ve Ecole Polytechnique’i tamamen ortadan kaldırabilecek kargaşadan duyduğu korkudan dolayı kabul etti.’

“M. Guignault’nun yeni Ecole Normale’e karşı önyargılı olmakla suçlanmamak için, kendini bu şekilde savunmasını anlıyorum. Onun için hiçbir şey eski Ecole Normale kadar güzel değildir.

“Yakın zamanda üniforma talebinde bulunduk, kabul edilmedi, eski okulda üniforma yoktu. Eski okulda dersler üç sene sürerdi. Yeni okul kurulduğunda üçüncü yıl yararsız görülmüş olsa da, M. Guigniault onu geri getirdi.

“Kısa süre sonra, Ecole Normale’in eski kuralları gereği, ayda bir izin alabiliyorduk ve saat 05.00’te dönmek zorundaydık. Cousin (Eğitim Heyeti’nin muhafazakâr üyesi Victor Cousin) ve Guigniault gibi adamları yetiştiren eğitim sistemi onun için harikaydı!

“Yaptığı her şey onun dar bakışını ve kökten muhafazakârlığını gösteriyor.

“Umarım bu ayrıntılar ilginizi çeker, doğru düşünmek adına saygıdeğer gazetenizin yararına olur.”

Gazete editörleri mektuptan imzayı bilerek kaldırdıklarını eklemişlerdi.

Galois, yaygın bir şekilde kendinden şüphelenilse de, mektubun yazarı olduğunu ne kabul ne de reddetti. Ancak Guigniault için bu, devamlı sorun çıkaran Galois’yı okuldan atmak için yeterli nedendi. Eğitim Bakanı’na yazdığı açıklama mektubunda Guigniault, Galois’dan bu işi yaptığına dair tam bir itiraf aldığını iddia etti ve bu noktaya kadar onun “geleneksel olmayan davranışlarına, tembelliğine ve çok zor karakterine” tahammül ettiğini söyledi.

Galois, daha sonra hapiste 36 yıldan fazla kalacak hukuk öğrencisi Louis Auguste Blanqui ile de arkadaş olmuştu.

Ecole Normale öğrencileri Galois’ya çok az destek gösterdi. Hatta bilim bölümünün öğrencileri, gelecek kariyerlerini düşünerek, müdürün tarafını tutan bir mektup yazdılar. Bununla beraber, La Gazette’de yayınlanan bir yazıdan en azından bir öğrencinin biraz cesaret gösterdiğini biliyoruz:

“Ecole Normale müdürünün her öğrenciye tek tek şu soruyu sorduğunu duyduk: ‘La Gazette des Ecoles’deki mektubun yazarı sen misin?’ İlk dördü olumsuz yanıt verdi, beşincisi ise ‘Bayım, bu soruya cevap verebileceğimi sanmıyorum, çünkü bu öğrenci arkadaşlarımdan birine ihanet etmem anlamına gelecek’ diye yanıtladı. M. Guignault bu gururlu, asil cevaptan son derece rahatsız oldu.”

Galois’nın kovuluşunu çevreleyen olaylar üç hafta devam etti. Galois’yu destekleyen mektupları takip eden Guigniault’yu destekleyenler, gazete sayfalarının kalıcı bir özelliği haline dönüştü. Galois son hitabını, 30 Aralık’ta, “Kendim için hiçbir şey istemiyorum, kendi onurunuz için ve kendi bilinciniz doğrultusunda konuşun” diye yazarak yaptı.

2 Ocak 1831’de Gazette de Ecoles’de Galois’nın “Bilim Öğretimi, Profesörler, Çalışmalar, Sınavcılar Üzerine” başlıklı yazısı yayınlandı. Bu yazı, bilimlerin öğretimine dair çarpıcı bir manifestoydu. Galois’nın şikâyetleri bugün bile geçerli sayılabilir:

“Ne zamana kadar gençler gün boyunca dinlemek ve tekrar etmek zorunda olacaklar? Ne zaman bilgi birikimlerini yansıtmak için, önermelerin sonsuz yığınını koordine edebilmek ve birbirleriyle ilişki kurabilmek için zaman bulacaklar? Öğrenciler sınavları geçmekle öğrenmekten daha ilgililer.”

Sınav yapanlarla ilgili muhtemelen kendi acı deneyimlerini kastederek Galois; “Neden sınavcılar adaylara sorularını doğrudan sormazlar? Görünen o ki sorguya çektikleri tarafından anlaşılmak istemiyorlar; bu yürekler acısı, sordukları soruları yapay bir şekilde karmaşıklaştırma huylarının kökeni nedir?” diye yazdı.

Maalesef zamanının eğitim sistemine dair meşru itirazlarına rağmen şartlar Galois’yı kendi “okul”unu açmaya zorladığında, gene büyük bir başarı ortaya çıkamadı.

1830 Temmuz’unun “Üç Görkemli Gün”ünü (Trois Glorieses) resmeden iki tablo

Fırtınalı bir yaşam

Okuldan ayrılıp liberal düşlerinin peşinden gitmek için özgür olduğunda Galois, ulusal muhafızların topçu bölüğüne gönüllü olarak yazıldı. Bu örgüt kendi üniformasına sahip olmakla övünse de daha çok milis kuvvetlerine benziyordu. Galois milis kuvvetleri dağıldıktan ve Galois’nın içerisinde olmadığı, vergi ödeyen halkı kapsamak için tekrar organize olduktan sonra bile üniformayı giymeye devam etti. Ancak öğrenci olmamanın bir bedeli vardı: Galois’nın artık herhangi bir maddi desteği yoktu. Matematik dersi vermeye karar verdi ve bir kitapçı arkadaşı Sorbonne Caddesi’ndeki dükkânındaki bir odayı onun kullanması için izin verdi. Galois Gazette des Ecoles’de “okullardaki cebir eğitiminin yetersiz olduğunu hisseden ve bilimin derinliklerine girmek isteyen” öğrencilere ders verebileceği yönündeki ilanını verdi. Bu para kazanmak adına iyi bir yol değildi. Galois’nın bazı cumhuriyetçi arkadaşları incelik adına katılım sağladılar ama çok yüksek seviye nedeniyle kısa sürede vazgeçtiler. Galois’nın siyasi faaliyetleri de zamanının gittikçe daha çoğunu alıyor ve işini zorlaştırıyordu. Galois’nın eğitimciliğe dair hırsları düşük seviye özel derslere kadar indi.

Erkeklerin cinsiyet barikatını ilk kez aşan ünlü matematikçi Sophie Germain (1776-1831) bile Galois’nın genel tutumunu “küfretme alışkanlığı” olarak karakterize etmişti

Araştırma cephesinde 1831 başında, daha sonra yeni bir hayal kırıklığı haline dönüşecek, ümit verici bir olay gerçekleşti. Galois’dan incelemesini Enstitü’ye tekrar sunması istendi. “Bir Eşitliğin Radikaller ile Çözülebilirliğinin Şartları” makalesinin yeni bir versiyonu 17 Ocak’ta, bu sefer Denis Poisson ve Sylvestre Lacroix gibi matematikçilerin incelemesi adına sunuldu. Ancak Akademi’den tek bir laf duymadan gene 2 ay geçti. Sinirlenen Galois bezginliğini, 31 Mart 1831’de bir mektupla dışa vurdu. Bu mektupta eleştirel bir şekilde, “İçimi rahatlatmak için Bay Lacroix ve Bay Poisson’u araştırmamı kaybettiklerini ya da Akademi’ye hakkında artık bir rapor yazacaklarını açıklamaya davet ederseniz çok minnettar olurum” diye yazdı.

Bu sırada siyasi olaylar Galois’nın hayatında etkili olmaya başlıyordu. Erkeklerin cinsiyet barikatını ilk kez aşan ünlü matematikçi Sophie Germain onun genel tutumunu “küfretme alışkanlığı” olarak karakterize ediyordu. “Tamamen delireceğini söylüyorlar, korkarım bu doğru” diyerek acı bir yorum da ekliyordu. Nisan ayında 19 topçu, birlikleri terhis edilmek istendiğinde reddettikleri için mahkemeye çıkarıldılar. Bir tanesi, Galois’nın ölümü meselesinde tekrar geri döneceğimiz Pescheux d’Herbinville’di. 16 Nisan’da, “Ondokuzların Davası” olarak bilinen kamuya mal olmuş bir mahkemede, cumhuriyetçilerin hoşuna gidecek şekilde tamamı beraat etti. Olayı kutlamak için Halkın Dostları Topluluğu Aux Vendanges de Bourgogne restoranında bir ziyafet düzenledi. 9 Mayıs’taki ziyafete, içlerinde Alexandre Dumas’nın, biyolog-politikacı Raspail’nin, Galois’nın bulunduğu 200 cumhuriyetçi katıldı. Dumas’nın sözleriyle “bütün Paris’te hükümete bundan daha düşman 200 kişi bulmak zor olurdu”. Şampanyalar aktıkça 1789 ve 1793 devrimlerine, Robespierre’e ve diğer birçoklarına kadeh kaldırıldı. En zekice sözler Dumas tarafından ediliyordu: “Sanata içiyorum! Hayatlarımızı adadığımız, ölmek için hazır olduğumuz sosyal değişim için, kalem ve fırça da silah ve kılıç kadar katkı sağlayacak.” Bir noktada, masalardan birinin ucunda bulunan Galois, ayaklarının üzerine sıçrayıp kadeh kaldırdı. Aynı elinde bir cep çakısı ve bir bardak şarap tutar haldeyken, şöyle bağırıldığı duyuldu: “Louis-Philippe’e!”. Olay, daha sonra Dumas’nın anılarında detaylarıyla şöyle anlatıldı:

“Solumdaki kişiyle özel bir sohbet yaparken ansızın 5 ya da 6 ıslık sesiyle birlikte Louis-Philippe’in ismi kulağıma çalındı. O tarafa döndüm. Benden 15 ya da 20 sandalye ileride en neşeli sahnelerden biri cereyan ediyordu.

“Aynı elinde bir kadeh ve açık bir hançer tutan genç bir adam, sesini duyurmaya çalışıyordu. Bu, daha sonra Pescheux d’Herbenville tarafından düelloda öldürülecek Evariste Galois’ydı.

“Evariste Galois o zaman henüz 23 ya da 24 yaşındaydı. En heyecanlı cumhuriyetçilerden biriydi.

“Bütün hissettiğim ortada bir tehdit olduğuydu ve Louis Philippe’in adının telaffuz edilmesinin amacının, bir bıçakla gösteriliyor oluşuydu.

“Bu, benim cumhuriyetçi fikirlerimin çok ötesine geçiyordu. Sol yanımdaki komşumun baskısına dayanamadım, ödün vermiş olmayı önemsemedik ve pencere eşiğinden bahçeye atladık.

“Eve endişeli bir şekilde gittim. Bu olayın bazı sonuçları olacağı belliydi. Gerçekten de, 2 ya da 3 gün sonra, Evariste Galois tutuklandı.”

Dumas’nın söylediklerinde rahatsız edici bazı hatalar olma olasılığı vardır (Galois’nın yaşı gibi) ve Galois’yı öldüren kişinin kimliğine sonra döneceğim, ancak temel gerçekler şüphesiz doğrudur. Guigniault ile kızgın tartışmaları döneminde Galois’yı destekleyen Gazette des&vies olaylarla ilgili kendi versiyonunu 12 Mayıs’taki sayısında şöyle yayınladı: “Birçok defa kadehler kaldırıldı, görünen o ki öğrenci olduğu söylenen bir nifakçı masadan kalktı, cebinden bir bıçak çıkarıp savururken ‘Louis-Philippe için böyle yemin edeceğim’ dedi.” Galois’nın bıçağı savurması, kralın yaşamını tehdit ettiği şeklinde algılandı. Ertesi gün annesinin evinde tutuklandı, Sainte-Pelagie hapishanesinde alıkondu, 15 Haziran 1831’de mahkemeye çıkarıldı.

Genç Galois Halkın Dostları’nın yemeğinde elinde bir bıçak ve bir bardak şarap tutar haldeyken şöyle bağırır: “Kral Louis-Philippe’e!” Ardından tutukluluk gelecektir.

Yargılama, mahkeme başkanının Galois’nın ziyafette yaşananları anlatmasını isteyen sorularıyla başladı. Sonra umulmayan oldu. Tutukluya, “Bıçağı çıkarıp (…) ‘Louis Philippe’e’ dediniz mi?” diye soruldu. Herkesin şaşkınlığı arasında Galois, “Yemek sırasında et kesmek için kullandığım bir bıçağım vardı. ‘Louis-Philippe’e, eğer bize ihanet ederse’ diyerek bıçağı salladım” diye yanıtladı. “Son sözlerim sadece en yakınımdakiler tarafından duyuldu çünkü sözlerimi ‘Louis Philippe’in sağlığına’ şeklinde anlayanlar ıslık çalmaya başlamıştı”. Şaşıran hâkim, Galois’ya, gerçekten kralın görevlerini yapmaması ve milletine ihanet etmesi tehlikesinden korkup korkmadığını sorguladı. Evariste “kralın bütün eylemleri, onun iyi niyetlerinden şüphe etmemize izin vermektedir” dedi. Hâkim ve Galois arasındaki soru-yanıtlar bir süre daha devam etti. Hem iddia hem savunma adına tanıklar çağırıldı. Buluşmanın özel mi kamusal mı olduğu merkezi bir mesele oldu. İkinci durumda (buluşmanın kamusal olması) Galois’nın müphem kadeh kaldırışı, krala karşı şiddeti teşvik edebilecek bir provokasyon olarak değerlendirilebilirdi. Tahrik edici ve umursamaz sözlerinin sıcakkanlı genç adamın kendi çöküşüne yol açabileceğini hisseden mahkeme başkanı, Galois’nın sözlerini kısa kesti. Yarım saat süren tartışmalardan sonra Galois beraat etti. Söylenceye göre, karar okunduktan sonra, Galois bıçağını mahkemenin delil masasından sakince aldı ve sessizce duruşma salonunu terk etti. Duruşma zaptındaki Galois’nın bıçağını restoranda kaybettiği yönündeki ifadesi nedeniyle, bu söylence ispatlanamaz. Öyle veya böyle, çabuk öfkelenen 19 yaşındaki genç, kendini tekrar sokaklarda özgür buldu.

15 Haziran’da, Galois’nın davasının başladığı gün, Le Globe gazetesi Galois’nın akademiyle olan sinir bozucu deneyimlerini anlatan bir hikâye yayınlamaya başladı. Büyük ihtimalle Galois’nın arkadaşlarından Chevalier kardeşlerden birinin yazdığı makale, Galois’nın dehasını anlatmakla başlıyor ve (Abel’i meşhur eden) eliptik fonksiyonları bağımsız olarak keşfeden kişi olduğunu söylüyordu. Metin daha sonra Galois’nın matematik kurumlarıyla yaşadığı inanılmaz sıkıntıları anlatıyordu. Özel olarak makale, Galois’nın eşitliklerin çözümüyle ilgili araştırmasının çektiği sıkıntıları kronolojik olarak anlatıyordu:

“Geçen sene, 1 Mart’tan önce Bay Galois, eşitliklerin çözülebilirliği üzerine çalışmasını Fransız Enstitüsü Sekreterliği’ne gönderdi. Bu araştırma onun Matematik Yarışması’na katılımı için gönderilmişti. Lagrange’ın kendisinin bile çözemediği bazı zorlukların üstesinden geliyordu. Bay Cauchy, araştırmanın yazarına yüksek övgüler sunuyordu. Ama neye yaradı? Araştırma kaybedildi, genç bilginin yarışmaya katılımı olmadan ödül verildi. Genç Galois’nın kendisine karşı kayıtsız tavra karşı şikayetçi olduğu mektuba verilen yanıtta Bay Cuvier’nin bütün yazabildiği şuydu: ‘Bu konu çok basit. Bu araştırma, incelemesi için teslim edildiği Bay Fourier’nin ölümü üzerine kayboldu.’ Araştırma şimdi tekrar yazıldı ve Enstitü’ye tekrar sunuldu. İncelemesi gereken Bay Poisson hâlâ bu görevi yapmadı, araştırmanın biçare yazarı beş aydır nazik bir kelime yanıt bekliyor.”

İlginç bir şekilde, bu makalenin içeriğinin Galois tarafından Chavalier’lere verildiğini farz edersek, aynı coşkuyu akademiye geçirmekte başarısız olsa bile, Cauchy’nin Galois’nın çalışmasını beğendiğini öğreniyoruz. Muhtemelen akademinin kayıtsızlığına karşı kamusal eleştirinin etkisiyle Poisson ve Lacroix sonuç olarak Galois’nın çalışması hakkındaki kararını açıkladı. Raporlarının tarihi 4 Temmuz 1831’di ve akademinin 11 Temmuz’daki oturumunda sunuldu. Bu bir bombaydı -Galois’nın önermelerini kabul etmediler. Poisson ve Lacroix’nın açıkça anlamadığını veya en hafif ifadeyle Galois’nın yenilikçi grup teorisine karşı önyargılı olduğunu ortaya koyan raporda, raportörler kaçamak bir şekilde şunları yazmıştı:

“Bay Galois’nın (bir eşitliğin hangi koşullar altında bir formülle çözülebileceği üzerine) kanıtını anlamak için mümkün olduğunca çaba gösterdik. Düşünceleri bizim doğruluğunu yargılamamız açısından ne yeterince açık, ne de yeterince gelişmiş ve bu raporda hakkında fikir belirtecek konumda değiliz. Yazar, araştırmasındaki özel önermenin genel bir teorinin parçası olduğunu ve birçok başka uygulama için ipucu olabileceğini iddia ediyor. Çoğunlukla bir teorinin değişik parçaları bir başkasını açıklığa kavuşturur ve izole bir şekilde ele alınmak yerine birlikte değerlendirildiklerinde kavranmaları daha kolaydır. Bu nedenle yazarın çalışmasını açıklayıcı bir şekilde bütünlüğüyle yayınlaması beklenmelidir ve şu anda Akademi’ye sunulan bölümün onaylanmasını önermiyoruz.”

Akademi bu olumsuz raporun vardığı sonuçları benimsedi. Galois’nın anlaşılırlığının güçlü olmadığını ve teorisini yeterli derecede açıklamadığını kabul etsek bile, cebir tarihindeki en yaratıcı fikirlerinden birinin muhafazakâr bir izleyici kitlesinden onay beklediği sonucuna varmaktan kaçış yoktur. Esas itibariyle Galois’nın fikirleri Poisson ve Lacroix’nın beklentilerinden farklı olmaları durumuna kurban gitmiştir. Hakemler karşılarındaki elyazmasında, katsayılarla oluşturulan bir formülün özel bir eşitliği çözüp çözemediğini görmeyi bekliyorlardı. Bunun yerine karşılarında yeni, bütün bir anlayış buldular: grup teorisi ve eşitliklerin farz edilen çözümlerinin şartları. Bu, 1831’de kabul edilmek için fazla yenilikçiydi.

Galois’nın tutuklanması

Akademi’nin vardığı yargı Galois’ya büyük bir darbe oldu. Bununla beraber önermelerinin doğru olduğundan emin olarak, elyazmalarına Poisson’un eklediği notlardan birinin yanına, “okuyucu bunu yargılasın” diye yazdı. Bilimsel olarak gücenmiş ve politik olarak bertaraf olmuş Galois’nın annesiyle ilişkileri tatsız bir şekilde gerildi. Bu yüzden aile evini terk etti ve Bernardins Caddesi 16 numaradaki bir odayı kiraladı.

Sorunlar hiçbir zaman yalnız gelmez. Bastille Günü (14 Temmuz) yaklaşmaktaydı ve cumhuriyetçiler büyük bir gösteri yapmayı planlıyordu. Bastille’de 40 yıl öncesinde yaşananları anan bir “özgürlük ağacı” dikmek istiyorlardı. Polis önlemlerini aldı ve bilinen eylemcilerden birçoğunu 13 Temmuz’u 14 Temmuz’a bağlayan gece tutukladı. Galois ya polisin kara listesinde olmayışıyla ya da o geceyi kendi odasında geçirmeyerek kaçmayı başardı. 14 Temmuz öğlen civarı Galois ve Ecoles des Chartes’ta öğrenci olan arkadaşı Ernest Duchatelet önderliğindeki 600 kişi Pont Neuf’ü geçmeye başladı. Evariste yasadışı ulusal muhafız üniformasını giyiyordu ve tepeden tırnağa silahlıydı. Hazırlıklı polis hızla müdahale etti. Galois ve Duchatelet köprünün üzerinde, diğer birkaç cumhuriyetçi lider başka yerlerde tutuklandı. Duchatelet hücresinin duvarına kralın kafasını armut şeklinde gösteren bir resim çizdi. Kafası bir giyotinin kenarında ve o günlerde cumhuriyetçilerin popüler söylevlerinden birinin yanında çizilmişti: “Philippe kafasını senin sunağına taşıyacak, ey Özgürlük”. Galois ve Duchatelet’nin mahkemesi 28 Ekim 1831’de başladı. Yasadışı bir üniformayı taşımayı inkâr etmek çok zor olduğundan Galois, muhtemelen hüküm giyecekti (silah taşımak o zamanlarda çok yaygındı). Şok edici olan anlamsız bir şekilde sert, 6 aylık hapis cezasıydı. Bela çıkaran bir kişi olarak daha az mimli Duchatelet sadece 3 ayla cezalandırıldı (Duchatelet’nin cezasının polisle işbirliği nedeniyle azaltıldığına ilişkin söylenti adına hiçbir kanıt bulamadım). Galois itiraz etti ama cezası 3 Aralık’ta onaylandı. İkisi de Saint-Pelagie hapishanesine gönderildi. Diğer tutuklu cumhuriyetçilerden, Halkın Dostları Grubu’nun önemli liderlerinden Raspail, Ocak 1832’de duruşmasında oldukça kışkırtıcıydı. Halkına ihanet eden kralın “Tuileries’nin harabeleri altına canlı canlı gömülmesi gerektiğini” söyleyecek kadar ileri gitti. Söylemeye gerek yok, bu sözleri hâkimler arasında pek sempati kazanmadı ve Saint Pelagie’de 15 ayla cezalandırıldı.

Bastille Günü’nün yıldönümünde (14 Temmuz 1831) yapılan gösterilerde tepeden tırnağa silahlı Galois polis tarafından tutuklandı. Mahkemede kralın “Tuileries’nin harabeleri altına canlı canlı gömülmesi gerektiğini” söyleyecek kadar ileri gitti. Ve arkadaşlarıyla birlikte Saint Pelagie Cezaevi’ne kapatıldı. Yukarda Galois’nın atıldığı cezaevi.

Saint-Pelagie dönemin Paris’inde olması beklenebilecek bir hapishane tipiydi. Yapının tamamını geniş bir duvar çevreliyordu ve hücrelerin içerisinde bulunan binalar üç tane iç alanı çevreliyordu. Mahkûmlar suçlarının çeşidine göre yerleştirilmişti, siyasi tutuklular yan bölmelerden birine konulmuştu. Maddi anlamda en düşük sınıf üyesi Galois büyük ihtimalle kendini 60 yataklı koğuşlardan birinde bulmuştu. Ödeyebilenler, yerel restoranlardan yemek getirilebilen özel hücrelere geçebiliyordu. Galois’nın hapishanedeki sefil koşullarıyla ilgili bütün bilgiler, genç adamı önemseyen üç kişinin yazdıklarından geliyor: Yazdıkları 8 sene sonra “Paris Hapishanelerinden Mektuplar” isimli bir kitapta toplanan hücre arkadaşı Raspail, Ocak 1832’de tutuklanan ve hapishane hakkında bir şiir bile yazan Gerard de Nerval ve Galois’nın hem bedenini hem ruhunu desteklemek için elinden gelen her şeyi yapan ve elinden geldiğince ziyaret eden sevgi dolu kız kardeşi: Nathalie Theodore.

Raspail’nin anılarındaki iki dramatik olay değinmeye değer. 29 Temmuz’da, mahkûmlar “Üç Görkemli Gün” anmasının üçüncü günündeyken hapishanenin önünden geçen Puits de l’Ermite caddesinden ateşlenen silah, Galois’nın hücresindeki bir kişiyi yaraladı. Arasında Galois’nın da bulunduğu mahkûmları temsil eden heyet ile muhafız şefi arasındaki takip eden görüşmede Galois, muhafızlardan birini ateş eden olmakla açıkça suçladı ve ona hakaret etti. Sonuç olarak hücreye atıldı ve bu mahkûmlar arasında şiddetli bir tepkiye yol açtı. Raspail bir mahkûmun muhafıza söylediklerini alıntılar: “Bu genç Galois sesini yükseltmez, çok iyi bildiğiniz gibi, sizinle konuşurken matematiği kadar sakin kalır.” Diğer mahkûmlar da buna katıldılar: “Galois hücrede! Sizi alçaklar! Bizim küçük öğrencimize karşı kinleri var.” Bu desteğin ardından mahkûmlar hapishanenin kontrolünü ele geçirdiler ve düzen ancak ertesi gün sağlandı. Başka isyanlardan korkulduğundan Galois hücreden salındı.

Raspail ayrıca Galois’nın garip ama rahatsız edici bir intihar girişiminden söz eder. Görünüşe bakılırsa çok fazla içki içmeye alışık olmayan genç Evariste’yle, içki içip baygınlık geçirdiğinde arkadaşları tarafından dalga geçiliyordu. “Sen ancak su içersin” diye alay ediyorlardı, “Zanetto (mahkûmlar tarafından takılan isim) cumhuriyetçilerin partisini bırak ve matematiğine geri dön” diyorlardı. Böyle bir olayda sarhoş genç adam Raspail’e babasıyla ilgili yaşadığı acıyı anlattı: “Babamı kaybettim ve kimse onun yerini alamadı.” Sonra tüyler ürpertici kâhince bir cümle ekledi: “Ben bir alt sınıf yosması için düelloda öleceğim.” Raspail ve arkadaşları onu yatağına yatırmaya çalışırken körkütük sarhoş Galois, “Beni küçümsüyorsunuz, siz arkadaşlarım! Haklısınız, böyle bir suç işleyen ben, kendimi öldürmeliyim!” diye bağırdı. Mahkûmların hızlı müdahalesi Galois’yı bu ölümcül niyetten alıkoydu.

Nerval’in hapishanedeki son dakikalarını anlatışı da aynı oranda dokunaklıdır: “Saat 5’ti. Hücre arkadaşlarımdan biri kapıya kadar eşlik edip öptü, hapishaneden çıktıktan sonra gelip beni ziyaret edeceğine söz verdi. Onun çıkmak için hâlâ birkaç ayı vardı. Bu, daha sonra hiç göremediğim, özgürlüğünü kazandıktan bir sabah sonra düelloda öldürülen, Galois’ydı.”

Galois’nın kız kardeşi Nathalie-Theodore kardeşinin fiziksel ve ruhsal durumuyla ilgili en yürek burkan betimlemeleri yapar. Kederli bir ziyaretin ardından günlüğüne ıstırapla şunları yazar: “Temiz hava solumadan beş ay daha katlanmak! Bu çok kötü ve sanırım sağlığı çok kötüleşecek. Ayrıca çok da yorgun. Herhangi farklı bir düşünceyle kafasının dağılmasına izin vermiyor, yaşını olduğundan büyük gösteren kasvetli bir karakter oldu. Gözleri 50 yaşında gibi çukur.”

Sarhoş olmadığında Galois günlerin çoğunu derin düşünceler içerisinde bahçeyi adımlamakla geçiriyordu. Akşamlar gürültülü cumhuriyetçi toplantılara ve üç renkli bayrağın etrafında vatansever seremonilere ayrılmıştı. Ama yine de Galois seçkin matematik araştırmalarına uzun bir önsöz eklemek için vakit buldu. Bu, bilimsel kurumlara ve eylemlerine yönelik sert bir eleştiriydi. Önsöz, biliminsanları arasındaki hiyerarşiyle alay ederek başlıyordu.

“Öncelikle bu çalışmanın ikinci sayfasının kesesi tütsü dumanıyla açılmış pinti bir prensin soy isimleriyle, Hıristiyan isimleriyle, unvanlarıyla, methiyeleriyle dolu olmadığını fark edeceksiniz. Ne de 20 yaşında bir insanın yazabilmesi için zaruri (kaçınılmaz diyecektim) olduğu düşünülen yüksek rütbeli bir biliminsanına veya zeki bir patrona büyük harflerle saygılar sunduğunu göreceksiniz.”

Eğer “prens” yerine “finansman sağlayıcı” dersek, Galois’nın dikkatini çektiği noktaların bugün de 170 yıl önce olduğu gibi tartışmalı olduğu görülecektir. Önemli bir biliminsanının bir zamanlar bana söylediği gibi: “Para talep etmek için ne yapmak istediğimi ve daha önce ne yaptığımı anlattığım raporlar yazmaktan gerçekten bir şey yapmaya zamanım kalmıyor.”

Galois önsözü umutlu bir tonda bitirirken “Ne zaman ki yarışmalar -bunlar bencillik- bilimde önemini kaybeder, ne zaman ki insanlar diğer insanlarla akademilerle kapalı kutular göndermek için değil çalışma yapmak için ilişki kurar, insanlar küçük de olsa yeni bir sonuca vardıklarında yayınlarlar” diyor ve “geri kalanını bilmiyorum” diyerek bitiriyordu.

Galois’nin Ölümü:
Âşık romantik

1832 ilkbaharında harap eden bir kolera salgını Avrupa’da yayıldı. Seine Nehri’nin kirli sularının her gün yaklaşık yüz ölüme neden olduğu iddia edilir.

Belki kırılgan sağlığından ötürü, ama daha büyük ihtimalle siyasi tutuklular için sıklıkla uygulandığı üzere Galois 13 Mart’ta Saint-Pelagie’den Lourcine Caddesi 84-86 numaradaki bakımevine şartlı tahliye edilerek transfer edildi. Sieur Faultrier Sağlık Evi olarak bilinen bu evde dramatik bir şey yaşandı: Galois âşık oldu. Bundan önce, belki annesinin baskın kişiliği nedeniyle Galois’nın kadınlarla hiç ilişkisi olmamıştı. Gerçekte, hapishanedeki içki âlemlerinden birinde Raspail’e şu sırrı vermişti: “Kadınları sevmiyorum ve görünen o ki ben ancak Tarpeia ya da Graccha’ya (iki efsanevi Romalı kadın: Tarpeia, Sabines için şehrine ihanet etmişti ve Graccha, Conelia Gracchus, Tiberius ve Gaia’nın anneleri/öğretmenleri) âşık olabilirim.” Alevlenen bağlılığının nesnesi, bakımevi ile aynı binada yaşayan genç Stephanie Potterin du Motel’di. Babası, Jean-Paul Louis Auguste Potterin du Motel, Napoleon ordusunun eski bir subayıydı ve o dönemde 16 yaşında olan erkek kardeşi, sonradan tıp doktoru oldu. Potterin du Moteller bakımevinin sahibiyle yakın bir arkadaşlık kurmuştu.

Galois’nın trajik sonunun başlangıcı Stephanie’ye duyduğu tutkulu aşk oldu.

Çok az aşk ilişkisinin bundan daha trajik sonuçları olmuştur. Stephanie muhtemelen başlangıçta tutkulu ve zeki genç adama ilgi gösterdi ancak daha sonraki ilerleme çabalarının tamamını soğukça reddetti. Geriye kalan kullanılmış kâğıtlardan birine Galois, Stephanie’nin mektuplarını kopyalamıştı. Ne yazık ki bu mektuplarda kelimelerin ve hecelerin kaybolduğu boşluklar bulunmaktadır. Muhtemelen Galois öfkelenerek orijinallerini yırtmıştı. Daha sonra, ne kadar acı verici olursa olsun, umutsuzca sevdiği kadının kelimelerini tekrar oluşturmaya çalışmıştı.

Yaşamış en büyük dehalardan birinin kaderi, o dönemde 17 yaşından küçük, “kötü şöhretli bir yosma”nın yürek parçalayan sözleriyle belirleniyordu. 14 Mayıs 1832 tarihli ilk mektupta şunlar yazıyordu:

“Bu meseleye lütfen bir son verelim. Benim bu tarz bir ilişkiyi sürdürecek cesaretim yok, ama eskiden olduğu gibi konuşmaya çaba göstereceğim.”

Mektup deneyimsiz ve muhtemelen çok heyecanlı Galois’nın Stephanie’yi ürkütecek veya incitecek bir şey yaptığı konusunda çok az şüphe bırakmaktadır. Soğuk üslup genç kadının çok da hevesli olmadığını gösteriyordu. Büyük ihtimalle birkaç gün sonra yazılan ikinci mektup daha da yıkıcıydı. Stephanie artık sadece bir arkadaşlıkla bile ilgilenmiyordu.

“Tavsiyenize uydum ve düşündüm, ne isim vermek isterseniz verin, bizim aramızda olanlar üzerine. Daha ötesi, bayım, sizi temin ederim ki daha fazlası olamazdı, yanlış varsayımlarda bulundunuz ve pişmanlıklarınızın temeli yok.”

Galois darmadağın olmuştu. Bu ilişkinin onun ruh durumuna ve hayattaki duygusal tutumuna nasıl yansıdığına dair 25 Mayıs’ta iyi arkadaşı Auguste Chevalier’e yazdığı mektupla bir yargıya varılabilir. O dönemde Auguste, kardeşi Michel, ve üç düzine Saint-Simoncu Paris’in doğusundaki Menilmontant’da küçük bir topluluk kurmuştu. Galois melankolik ruh haliyle şunları yazmıştı:

“Sevgili arkadaşım,

“Eğer bir insan teselli umut ediyorsa, hüzünde de bir haz vardır. Eğer bir insanın arkadaşları varsa acı çekerken mutludur. Zarafetle dolu mektubun bana biraz sakinlik verdi. Ama ben tecrübe ettiğim türde şiddetli duyguların izlerini nasıl sileceğim? Bir ay boyunca bir adamın yaşayabileceği en büyük mutluluğu tüketmişken kendimi nasıl avutacağım? Onu umutsuzca tüketmişken ve bunu bütün yaşamım için yaptığımdan eminken nasıl?”

Istırap dolu iç çekişmelerini anlatarak devam eder: “Bir daha araştırma yapamayacağıma dair zalim kehanetinin doğru olduğundan şüphe etmek istiyorum. Ama bunda biraz gerçeklik olduğunu kabul etmeliyim; bir biliminsanı olmak için sadece biliminsanı olunmalı. Kalbim kafama isyan ediyor. Ve senin yaptığın gibi ‘yazık’ diye de eklemiyorum.”

Bir umut parıltısıyla bitirir: “Seni 1 Haziran’da göreceğim. Haziran’daki iki haftalık tatilimde umarım sık sık görüşürüz. 15’inde Dauphine için ayrılacağım.” Ancak son paragrafta görülen tünelin sonundaki titrek ışık mektubun altındaki notun son cümlesiyle sönüyordu: “Nefret ettiğim bir dünya, beni nasıl kirletir?”

Galois’nın düellodan bir gün önce arkadaşlarına yazdığı mektuplardan bazı sayfalar.

Galois, Auguste’u bir daha görmeyecekti.

Şimdi Galois’nın öyküsünün en şaşırtıcı bölümüne geldik, gizemli ölümüne. Başlangıç olarak matematiksel bakış açısıyla ya da grup teorisinin ve simetriye uygulamalarının tarihiyle bakarsak, Galois’nın neden ve kim tarafından öldürüldüğü önemli değildir. Ancak bu önemli dehanın hayat öyküsü bu konular tartışılmadan eksik kalır. Özel olarak, çözülemeyen eşitliklerin hikâyesinin iki ana karakteri olan bu iki insanın hayatlarında çarpıcı benzerlikler vardır: Abel ve Galois. Her ikisi de ebeveynlerinden birisi tarafından eğitilmiş ve yetenekli bir öğretmenden ilham almıştı. Her ikisi de babalarını genç yaşta kaybetmiş ve kötü şöhretli zor problemleri çözmeye çalışmıştı. Ama hepsi bu değil. Her ikisi de aynı muhafazakâr matematik kurumlarının kurbanıydılar (özel olarak Cauchy’nin), (değişik nedenlerle) aşk ilişkilerinde acınacak durumdaydılar ve her ikisi de gençliğinin baharında trajik bir şekilde ölmüştü. Abel’in ölümünü çevreleyen bütün şartları detaylarıyla bilmekle birlikte Galois’nın ölümü gizemle, tartışmayla ve spekülasyonla örtülüdür. Buradaki simetri eksikliği beni gerçekten rahatsız ediyor. Sonuç olarak, her yönüyle Galois’nın hayatını ve özellikle ölümünü araştırmaya olabildiğince zaman ayırmak için bilinçli bir karar verdim. Her taşın altına bakmak, bütün belgeleri okumak ve bütün ilgili yerleri gezmek için elimden gelenin en iyisi yapmaya çalıştım. Varılan sonuçların harcadığım çabayı karşılamış olmasını ancak umut edebilirim.

Gizemli bir ölüm

Galois’nın 25 Mayıs ile rakibiyle silahlı düelloda karşılaştığı 30 Mayıs arasındaki eylemleri hakkında bilinenler çok azdır. 29 Mayıs günü, düellodan hemen önce, üç tane mektup yazdı. Bir tanesi “bütün cumhuriyetçilere” yazılmıştı:

“Vatansever arkadaşlarıma, ülkem dışında başka bir şey uğruna öldüğüm için sitem etmemeleri için yalvarıyorum.

“Adı çıkmış bir yosma ve onun aldattığı iki kişiye kurban olarak ölüyorum. Hayatımı söndüren zavallı bir dedikodu. Böylesine küçük, böylesine aşağılık bir neden için ölmek, neden?

“Gök şahidim, bu provokasyonu engellemek için elimden gelen her şeyi yaptım. Soğukkanlı bir şekilde dinleyemeyecek adamlara zehirli gerçeği söylediğim için pişmanım. Ama gene de gerçeği söyledim. Kendimle birlikte mezara yalanlardan arınmış bir bilinç ve lekesiz vatansever bir kan götürüyorum.

“Hoşça kalın! Beni hayatta tutan başkalarının iyiliğiydi. Beni öldürenleri affedin, niyetleri kötü değil.”

Çarmıhtaki İsa’yı andıran son sözleri (onları ne yaptıklarını bilmedikleri için affet) annesinden aldığı dinsel eğitimden izler taşır. Stephanie’nin mektuplarıyla birlikte ele alındığında bu sözlerden ortaya çıkan sonuç gayet nettir. Kelimeler veya eylemlerle Galois genç kadını incitmiş, onun aldattığı iki kişi de düelloyu kışkırtmışlardı. Galois “iyi niyetli” iki adama karşı hiçbir kin duymuyordu ve sadece doğru sözlü olmaktan pişmandı.

Sonrasında Galois iki cumhuriyetçi arkadaşı N. L. (neredeyse kesin bir şekilde Napoleon Lebon) ve V. D.’ye (neredeyse kesin bir şekilde Vincent Delaunay) mektup yazdı.

Düello 30 Mayıs 1832’de Gentilly’deki göletin yanında gerçekleşti.

“Benim iyi arkadaşlarım,

“İki vatansever tarafından düelloya kışkırtıldım. Reddetmem imkânsız.

“Size önceden bilgi vermediğim için affınızı talep ediyorum. Ancak hasımlarım herhangi bir vatansevere bilgi vermemem için yemin ettirdi.

“Göreviniz basit: anlaşmak için elimden gelen her şeyi yaptıktan yorulmuş bir halde isteğim dışında savaştığımı ispatlayın ve böyle abes bir konuda bile yalan söyleyemediğimi anlatın.

“Kader bana ülkemin beni hatırlamasını sağlayacak kadar uzun zaman vermemiş olsa da, beni hatırlayın.

“Arkadaşınız olarak ölüyorum.”

Bu depresif mektup önemli bir bilgi sağlamaktadır: rakipler, aktif cumhuriyetçi anlamında, birer vatanseverdi. Galois’nın otoriteye teslim olma hissi daha çok anlaşılmaktaydı: “benim için reddetmek imkansız (…) rakiplerim hiçbir cumhuriyetçiye bilgi vermemem için bana yemin ettirdi (…) kendi isteğim dışında savaştım.” Galois açık sözlülüğüne yoğun bir şekilde vurgu yapıyordu.

Bilimsel bir perspektifle yazılan üçüncü ve en önemli mektup Galois’nın matematikle ilgili mirasını içeriyordu. Sadık arkadaşı Auguste Chevalier’ye gönderilen çok uzun mektup, Poisson ve Lacroix’nın reddettiği ünlü araştırmanın ve diğerlerinin içerikleriyle ilgili bilinçli bir özetti.

“Sevgili arkadaşım,

“İncelememde yeni keşiflere ulaştım. Birincisi eşitlikler teorisiyle, diğerleri integral fonksiyonlarıyla ilgiliydi.

“Eşitlikler teorisinde, bir eşitliğin hangi şartlar altında çözülebilir olduğunu araştırdım: bu bana, teoriyi daha derinleştirmem için yol açtı ve eğer çözülemiyorsa, bir eşitlikte mümkün olan bütün dönüşümleri açıklama şansı verdi.

“Bütün bunlar üç araştırmadan oluşuyor.”

Galois daha sonra, Akademi’ye başvurduğu orijinal el yazmalarına birkaç yeni teoremin eklendiği, bugün “Galois Teorisi” olarak bilinen teorinin ana hatlarını anlatıyordu. Mektubun sonuna doğru, “Biliyorsun Auguste, bunlar keşfettiklerimin hepsi değil” diyordu. Birkaç diğer konunun açıklamalarını da yaptıktan sonra pişmanlıkla “Zamanım yok ve düşüncelerim uçsuz bucaksız bu zeminde hâlâ yeterince gelişmiş değil” diyerek bitiriyordu.

Sonuç olarak kendinden önceki Abel gibi inancını Alman matematikçi Jacobi’ye bırakıyordu: “Jacobi veya Gauss’tan bu teorilerin doğru olup olmadıklarıyla ilgili değil, ne kadar önemli olduklarıyla ilgili fikirlerini talep edin. Bundan sonra, umarım birileri bu kargaşayı çözmeyi yararlı bulur. Seni coşkuyla kucaklıyorum.” Yapılacak tek bir şey kalmıştı: elyazmalarının bir düzene konması. Galois matematik çalışmalarına daldı ve bazı son dakika düzeltmeleri yapıp bazı yorumlar ekledi. Bu dipnotlardan biri en unutulmaz ve en hüzünlü olandı: “Je n’ais pas le temps” – “Vaktim yok”.

Düello 30 Mayıs 1832’de Gentilly’deki göletin yanında gerçekleşti. Otopsi raporuna göre Galois midesinin sağ yanından vurulmuştu. Kurşun kalçasının soluna yerleşmeden önce bağırsaklarının birçok bölümüne zarar vermişti. Daha sonra ne olduğu bulanıktır. Şahitler olay yerini terk mi etmişti? Ya da Galois’yı hastaneye götüren onlardan biri miydi? Cochin Hastanesi kayıtları Galois’nın sabah 09.30’da hastaneye getirildiğini ve Saint Denis koğuşunda 6 numaralı yatağa yatırıldığını gösteriyor. Galois’nın kuzeni Gabriel Demante’ın çok sonraki şahitliğine göre Galois’yı hastaneye taşıyan yoldan geçen bir köylüydü ancak Magasin Pittoresque’de Evariste’nin eski bir sınıf arkadaşı Pierre Paul Flaugergues tarafından yazılan notta aynı rol “eski bir subaya” verilmişti. Haber verilen tek aile üyesi, Galois’nın genç kardeşi Alfred hastaneye koştu. Cerrah Dr. Denis Guerbois ve iki kardeş sonun yakın olduğunu fark etti. Galois tamamen bilinçli bir şekilde papaz hizmetini reddetti. Gözleri yaşlı Alfred’ten tek bir istekte bulundu: “Ağlama, 20 yaşında ölmek için bütün cesaretime ihtiyacım var.” Evariste Galois 31 Mayıs saat 10.00’da öldü, ölüm belgesi 1 Haziran’da imzalandı. Ölümün neredeyse farkına varılmadı bile. Bulletin de Paris 31 Mayıs’ta yanlışlıkla “Legallois’nın Ölümü” başlığını attı.

“Halkın Dostları” ile sıkı bağları olan Lyon gazetesi Le Precurseur 4 ve 5 Haziran’da şunları yazmıştı:

“Paris, 1 Haziran-dün yürekler acısı bir düello, bilim konusunda büyük umutlar veren ancak erken şöhretini siyasi eylemlerinden dolayı edinmiş bir genç adamı aramızdan aldı. Vendanges de Bourgogne’da kaldırdığı kadeh yüzünden 1 yıl ceza alan genç Evariste Galois, kendi gibi biriyle, kendi gibi Halkın Dostları Topluluğu’nun üyesi, kendi gibi bir siyasi davadan dolayı tanınmış eski arkadaşlarından biriyle kavga etti. Çatışmanın nedeninin aşk olduğu söylenmektedir. İki rakip tarafından seçilen silah tabancaydı, eski dostluklarından ötürü birbirlerine silah doğrultmaları çok zor oldu ve kararı ‘kör kader’e bıraktılar. Her ikisinde de bulunan tabancalar kısa mesafeden ateşlendi. Bu silahlardan sadece biri doluydu. Rakibinden çıkan kurşun Galois’yı yaraladı ve iki saat içerisinde öleceği Cochin Hastanesi’ne taşındı. 22 yaşındaydı, rakibi L. D. biraz daha gençti.”

Bir olay medyada yer alırken her zaman karşılaştığımız üzere bu haberde de birçok yanlış bilgi bulunmaktaydı. Düello 30 Mayıs’ta değil, 31’inde gerçekleşmişti; otopsi raporuna göre ateş yakın mesafeden değil 25 adımlık mesafeden açılmıştı; Galois iki saatte değil, ertesi gün ölmüştü; 1 yıl değil 6 ay ceza almıştı; 22 yaşında değil 20 yaşındaydı. Bu nedenle makaledeki diğer bilgileri de dikkatle değerlendirmeliyiz. Gazetenin başkentten uzakta, Lyon’da yayınlandığı düşünülürse bu doğru bir yaklaşım olur. Bununla beraber, rakibin ayrıntılı tasvirini ciddiye alırsak, kim buna uyabilir? Yanıt basittir: Duchatelet. Galois’dan biraz daha gençti, Pont Neuf’te tutuklanmıştı ve kendinden bir süre önce yargılanmıştı. Ancak makalede baş harfleri L. D. olarak verilse de, Duchatelet’nin ilk adı Ernest’di.

Dikkate alacağımız birkaç kanıt daha bulunmaktadır: İlki, Galois’nın kuzeni, Gabriel Demante, Galois’nın ilk biyografisini yazan Paul Dupuy’e, Galois’nın Stephanie ile son buluşmasında kendini birinden biri düelloyu tetikleyen bir sözde amca ve bir sözde nişanlı ile karşı karşıya bulduğunu yazmıştır. Galois’nın kendisi de sürekli iki adamdan söz etmişti (“bütün cumhuriyetçilere” ve “arkadaşlarına” yazdığı mektupların her ikisinde de). Gerçeği aydınlatmak için her çaba bu yüzden bir değil iki rakibi açığa çıkarmak zorundadır.

İkincisi, Alexandre Dumas’nın Galois’nın kadeh kaldırmasından sonra yaşananları anlattığı hatıralarında Galois’nın katili olarak Pescheux d’Herbinville ismini verdiğini hatırlayalım. “D” harfinin normalde d’Herbinville’in baş harfi olduğu normalde söylenemez ama 19. yüzyılın yazım uygulamaları bu tarz özgürlüklere izin vermekteydi. Örneğin Stephanie’nin soyadı bazen du Motel, bazen Dumotel olarak yazılabiliyordu. Evariste’nin anne tarafının soy ismi bile Mante’den Demante’ye çevrilmişti. Pescheux d’Herbinville hiçbir zaman Galois’yla aynı davada yargılanmamıştı, o “Ondokuzlar Davası”nda yargılanmıştı.

Son olarak polis şefi Henri-Joseph Gisquet kendi hatıralarında (1840) Galois’nın “kendi arkadaşı tarafından” öldürüldüğünü yazmıştı.

Bütün bunlar ne anlama geliyor?

Komplo teorileri

Galois’nın biyografisini yazanlardan çok azı onun siyasi rakipleri tarafından öldürüldüğü sonucuna varmıştır. Bazıları hayali komplolarını, “kötü şöhretli yosma”nın gerçekte bir fahişe veya bir provokatör işlevi gören gizemli bir polis ajanı olduğunu farz edecek kadar ileri götürdüler. Bu şaşırtıcı değildir. Alfred Galois tüm hayatı boyunca kardeşinin kralın gizli polisinin kurbanı olduğuna inanmıştı. Ama böyle komplo teorileri için yeterli delil var mıdır? Gerçekte hayır. Bu hayalperest açıklamaların çoğunluğu, “kötü şöhretli yosma”nın Stephanie du Motel olduğunun açıkça tespit edilmesinden önce yapılmıştır. Stephanie’nin kimliğini açığa çıkaran adli soruşturma beklenmedik bir dedektif tarafından yapılmıştı -Uruguaylı bir papaz. Montevideo Üniversitesi’nden Carlos Alberto Infantozzi vazgeçmedi. Özel bir aydınlatma ve bir mercek yardımıyla Stephanie’nin adını ve imzasını Galois’nın sildiği bazı elyazmalarında buldu. Sonrasında babasını ve bakımevi civarındaki evini bulmak için arşivleri dikkatle inceledi. Stephanie’nin polis ajanı veya bir fahişe olmadığı hemen hemen bellidir. 11 Ocak 1840’da Oscar Theodore Barrieu isminde bir dil profesörüyle evlendi. Bazı biyografi yazarlarının, Stephanie’nin babasının tıp doktoru olduğu yönündeki çıkarımı doğru değildir, Napoleon ordusunun eski bir subayı ve hapishane sisteminin müfettişlerinden biriydi. Kızı evlendiği zaman ölmüştü. Stephanie’nin kardeşi, Eugene P. Potterin du Motel, doktor olmuştu ancak Stephanie’nin Galois’yla ilişkisi sırasında henüz 16 yaşındaydı. Galois’yla ilgili belgelerde en geniş araştırmaları yapan araştırmacı Jean-Paul Auffray bazı başka ilginç gerçekleri ortaya çıkardı. Bakımevine ismini veren Denis Louis Gregoire Faultrier ulusal muhafızların eski komutanlarından biriydi. Stephanie’nin ölümünden sonra Potterin du Motel ailesinin bu samimi arkadaşı, Stephanie’nin annesiyle evlendi. Yakında göreceğimiz gibi, bu bulmacanın önemli bir parçası olabilir.

Düello yapan iki arkadaşın birbirine silah doğrultmadaki gönülsüzlüğü, kimin öleceğini tek bir silahı doldurarak kör talihe bırakmaları karakterleriyle tamamen tutarlıdır.

Merak edebilirsiniz, peki neden Alfred Galois kardeşinin polis tarafından öldürüldüğünde ısrarcı oldu? O dönemde 18 yaşında olan Alfred’in büyük kardeşine karşı sonsuz hayranlığı vardı. Ona göre dahi, cesur ama hastalıklı ve miyop kardeşinin böyle bir düellonun içinde bulunması için işin içinde mutlaka bir iş olmalıydı. Kapsamlı makalesi 1896’da yayınlanan Galois’nın ilk biyografi yazarı Dupuy, Alfred’in savlarının (Galois’nın ilk başta havaya ateş ettiği iddiası da dâhil) insanda “romantik birer icat” hissi uyandırdığını söyler. Bryn Mawr Koleji’nden fizikçi ve yazar Tony Rothman da benzer bir sonuca ulaşmıştı. Birçok biyografiyi inceledikten sonra “Bell, Hoyle ve Infeld’in masalları ‘Bizansvari’ değilse eğer, baroktur” sonucuna varmıştır. Tamamen katılıyorum.

Ancak ciddiye almamız gereken bir komplo teorisi daha var. En yeni ve en geniş Galois biyografilerinden birinde, İtalyan matematikçi, matematik tarihçisi Laura Toti Rigatelli meşhur düellonun gerçek bir düello olmadığını iddia eder. Toti Rigatelli depresyondaki ve hayal kırıklığına uğramış Galois’nın kendini cumhuriyetçi dava uğruna feda ettiği sonucuna varır. Cumhuriyetçilerin isyan çıkarmak için bir cesede ihtiyacı vardı ve o bunu önerdi; düello tamamen bir tezgâhtı. Toti Rigatelli’nin vardığı sonuç geniş bir araştırmaya, kısmi olarak da polis şefi Gisquet ve onun gizli ajanlarından Lucien de la Hodde’un yazdıklarına dayanıyordu.

Toti Rigatelli’nin teorisi gerçekten merak uyandırıcı olmakla birlikte bence ikna edici değil. Hikâyesinin tutarlı olması için Galois’nın son üç mektubunu kimsenin “ölümünün gerçek nedeninden şüphelenmemesi için” ürettiğini iddia etmek zorunda kalır. Bu, gerçeğe her zaman bağlı olan Galois’nın karakterinin tamamen dışında olmakla birlikte komplo teorisinin kendisiyle de tutarlı değildir. Bir devrimi kışkırtmak için polisi suçlayan bir mektup yazmak çok daha etkili olurdu. Toti Rigatelli’nin senaryosuna daha yakından bakılınca onun Galois’nın fedasına dair en kuvvetli delilin, cumhuriyetçilere, Lebon ve Delaunay’a yazdığı mektuplarda, kendi sözleriyle, “kesin ölüm üzerine ısrarı”ydı. Ama 21 yaşında ezilmiş bir romantiğin düellodan bir gün önce yazdığı elveda mektuplarında başka ne yazması beklenir ki? Üstelik yakında tartışacağım üzere, Galois’nın en azından bir rakibinin tabanca kullanmada genç matematikçiden daha deneyimli olduğuna inanmamız için nedenler vardır. Galois’nın “kesin ölüm” beklentisi bu yüzden tamamen anlaşılabilir. Öyleyse Galois’yı kim öldürdü ve neden öldürüldü?

Bir romantiğin ölümü

Biriken deliller düellonun gerçekliğine dair çok az şüphe bırakmıştır. İpuçları bunun klasik bir cherchez la femme vakası olduğunu gösterir. Ya bazı dikkatsiz sözler ya da fevri davranışlarla Galois bir şekilde genç kadını gücendirmişti ve kadın hızla iki adama bilgi vermişti. Bu “aldatılmışlar” Galois’ya karşı geldiklerinde ise Galois bütün ilişkiyi “zavallı bir dedikodu” olarak tanımlayıp kırgınlığa hakaret ekleyerek ilave bir hata yaptı. Sonuç korkunç oldu. Stephanie’nin onurunu korumak için iki adam Galois’yı düelloya davet etti. Kimdi bu iki adam? Galois’nın mektubundan ikisinin de cumhuriyetçi “vatanseverler” olduğunu öğreniyoruz. Galois’nın dili, en azından rakiplerinden birinin Galois’nın boyun eğmek zorunda hissettiği bir çeşit otoriteye sahip olduğunu gösterir. Napoleon ordusunun eski subayı Stephanie’nin babası Jean Louis Potterin du Motel de, ulusal muhafızların eski komutanı bakımevinin sahibi Denis Faultrier de bu profile uyar. İkincinin durumu, başka bir kanıtla da desteklenir. Galois’nın kuzeni rakiplerden birini “sözde amca” olarak tanımlıyordu. Stephanie’nin annesinin sonradan evlendiği aile dostu Faultrier bu tanıma eldiven gibi uyar. İkinci rakibin kimliği daha az açıktır. Yeni, iyi araştırılmış Galois biyografisinde Auffray bu iki adamın gerçekte Stephanie’nin babası ve Faultrier olduğunu iddia eder. Bu tanım, (“sözde nişanlı”dan söz eden) kuzenin ifadesini ve benim kabul etmekte zorlandığım Le Precurseur’deki tasviri görmezden gelir. Le Precurseur’deki makale böyle raporlardan beklenecek şekilde birçok hata barındırır. Gazetenin yazdıklarıyla Gabriel Demante’nin “sözde nişanlı” tanımı birleştirildiğinde bizi bir genç âşık tahminine götürür. Ama kim?

Galois’nın notlarından bir sayfa.

Ecole Des Chartes’ın genç öğrencilerinden ve Galois’nın arkadaşı Ernest Armand Duchatelet tanıma çok iyi uyar. Ayrıca polis şefi Gisquet’nin Galois’nın “bir arkadaş tarafından öldürüldüğü” yönündeki ifadesini hatırlayalım. Duchatelet’nin Faultrier bakımevinde zaman geçirdiğine dair herhangi bir kanıt bulamadığımı kabul etmeliyim; Galois’nın buraya transferinden aylar önce hapishaneden salınmıştı. Siyasi mahkûmlar geleneksel olarak böyle “sağlık evleri”ne yerleştirildiğinden Duchatelet muhtemelen Galois’nın gelişinden önce oradaydı. Üstelik Galois’nın ziyaretçi kabul etmesine izin veriliyordu ve gerçekten de arkadaşı Auguste Chevalier onu görmeye geldi. Duchatelet’in de geldiğini farz etmek imkânsız değildir. Sonuç olarak iki arkadaşın birbirine silah doğrultmadaki gönülsüzlüğü, kimin öleceğini tek bir silahı doldurarak kör talihe bırakmaları karakterleriyle tamamen tutarlıdır.

Rakip Pescheux d’Herbinville olabilir mi? Çok olası değil. Gazetedeki tanıma uymaz; Stephanie’yle buluşma şansı varsa da çok azdır (çok farklı sosyal çevrelerden oldukları için) ve homoseksüel bile olabilir (Dumas üstü kapalı bir şekilde bu imada bulunmuştur). Peki, Dumas neden onun ismini vermiştir? Bilmiyorum ama Dumas’nın birçok olayda bu tür detaylarla ilgili yanlış bilgiler verdiği bilinir. Bir cumhuriyetçiyi diğer biriyle karıştırması çok şaşırtıcı değildir.

Alçakgönüllülükle önerim Galois’nın iki rakibinin Duchatelet ve Faultrier olduğu yönündedir. Galois’yı kimin öldürdüğüne dair 200 yıllık gizem sonunda çözülmüş müdür? Belki de. Faultrier-Duchatelet ikilisinin bilinen bütün gerçeklerle tutarlı olduğuna güçlü bir şekilde inanmakla birlikte, yeni kanıtlar gün yüzüne çıkmadığı sürece somut bilgi eksiktir ve birçok belirsizlik kalacaktır.

İki rakibin kimliği üzerine benim vardığım sonuçların doğru olduğu farz edilirse, düello gününde yaşanan olaylar şu şekildedir: 30 Mayıs 1832 sabahı Faultrier sırasını beklerken, Galois ve Duchatelet 25 adımlık mesafede karşı karşıya geldiler. Rus ruleti tarzında bir prosedür ile Duchatelet dolu silahı aldı ve Galois’yı vurdu.

Otopsi raporu iki ilginç bilgiyi daha açığa çıkarır. Galois karşıdan vurulduğuna göre, vurulma şansını azaltmak için rakibine tamamen yan dönmemiştir. Hayatta kalmayı önemsemiyor muydu? Ruh hali göz önünde bulundurulduğunda, bu imkânsız değildir. Ne de olsa Galois’nın kasvetli hayatı şöyle özetlenebilir: Ecole Polytechnique’e iki başarısız giriş deneyimi, Akademi tarafından reddedilen iki araştırma, iki kere mahpusluk ve karşılıksız aşk nedeniyle kırık bir kalp. Gerçekte, ölmeden kısa bir süre önce Galois kendini, çok akıllı ve şövalye ruhlu olmakla birlikte herkesin dalga geçtiği, hayali bir karakter, kambur bir cüce, Riquet a la Houppe olarak çizmişti. 17. yüzyıl masalında Riquet genç bir kadının aptallığını tedavi etmiş ve aniden sevgisini kazanmış, “Güzel ve Çirkin” benzeri bir dönüşümün sembolü olmuştu. Maalesef Galois gerçek yaşamda daha az şanslıydı.

İkincisi, otopsi raporunda Galois’nın kafasında, düştüğünde oluşan büyük bir yaradan söz edilmişti. Eğer bilinçsiz bir şekilde düşmüş ve öldüğü düşünülmüşse bu, Galois’nın biyografisini yazanların kafasını karıştıran düello esnasında orada olanların hepsi değilse de çoğunun neden orayı terk ettikleri konusunu açıklayabilir. Gene Faultrier ihtimali, birçok araştırmacının kafasını karıştıran, neden şahitlerden birinin Galois’yı hastaneye götürmediği gizemini çözebilir. Önerilen senaryoda Faultrier, “eski subay”, Galois’yı gerçekten de Cochine Hastanesi’ne götüren kişi olabilir.

Ölümden sonra gelen şöhret

Galois’nın cenazesi 2 Haziran Cumartesi günü kaldırıldı. Cenazeye binlerce dost, “Halkın Dostları” üyeleri, hukuk ve tıp okullarından öğrenci delegasyonları katıldı. Halkın Dostları liderleri, Plagniol ve Charles Pinel, tutku dolu övgüler düzdüler. Eğer cumhuriyetçilerin cenazeyi bir isyanı kışkırtmak için kullanmak gibi bir planları vardıysa bu, beklenmeyen olaylar nedeniyle heba oldu. 30 cumhuriyetçiyi bir önceki akşam önlem olarak tutuklayan Polis şefi Gisquet olayları dikkatle izliyordu. Anılarında şöyle yazar:

“2 Haziran günü 2 ya da 3 bin cumhuriyetçi Legallois’nın (Galois’nın yanlış yazımı) cenazesinden sonra barikatlar kurmaya hazırlanırken General Lamarque’ın (Napoleon ordusunun generali) ölüm haberini aldılar ve böyle bir olayın ve generalin cenazesinde toplanabilecek kalabalığın avantajını kullanabileceklerini fark ettiler. Planları bu nedenle değişti, isyanın işaretini imparatorluğun generalinin tabutu verecekti. Hareket ayın 5’ine kadar ertelendi.”

Kader Galois’nın ölümünde bile bir isyan kışkırtma şansını elinden aldı. Harap olmuş Auguste Chevalier Eylül 1832’de yayınlanan kısa bir ölüm ilanı yazdı.

Şans eseri tanrılar, Galois’nın matematik mirası adına daha cömertti. İki kararlı genç adam, Galois’nın kardeşi Alfred ve arkadaşı Auguste Chevalier, Evariste’nin hatırasının ve matematik araştırmalarının unutulmaması işini üzerlerine aldılar. Adamakıllı bir şekilde her kâğıdı topladılar, bütün el yazmalarını tasnif ettiler ve bu değerli hazineyi matematikçi Joseph Liouville’e teslim ettiler. Liouville 1843 yılında hayranlıkla Bilimler Akademisi’ne şunları yazdı: “Evariste Galois’nın çalışmaları arasında, birinci dereceden indirgenemeyen bir eşitliğin çözülebilir olup olmadığıyla ilgili güzel teoremle ilgili derin bir çözüm buldum.” Liouville araştırmaları 1846’da kendi dergisinde yayınlarken dünyaya şöyle seslendi: “Galois’nın ispatladığı (eşitliklerin çözülebilirliğine dair) bu güzel teoremin kesin doğruluğunu anladım.” Kısa bir süre sonra daha fazla kişi teoremin doğruluğunu tanıdı. Galois’nın güvendiği Jacobi konunun doğru olduğunu ispatladı. Galois’nın araştırmalarını Liouville Journal’de okuduktan sonra Galois’nın transandantal fonksiyonlarla ilgili daha fazla çalışmasını bulmak adına hızla Alfred’le irtibat kurdu. 1856’da Galois’nın teorisi Fransa ve Almanya’da yüksek matematik derslerine girmeye başladı.

Galois’yı uzaklaştıran okul da fikrini değiştirdi. 100. yıl kutlamaları kapsamında Norveçli matematikçi Sophus Lie’den, Galois’nın teorisinin matematik tarihine etkisini özetleyen bir makale istedi. “Şimdiye kadar matematik tarihinde yapılmış en derin iki keşif (Abel’in teoremi ve Galois’nın cebirsel eşitlikleri) biri henüz 21 yaşındaki Abel, diğeri 20’sine ulaşamamış Galois tarafından yapıldı.” Büyük matematikçi Emile Picard 1897’de 19. yüzyıl matematik gelişmelerini değerlendirirken Galois hakkında şunları söyledi: “Onun tasarımlarının derinliği ve özgünlüğünü hiç kimse geçemez.”

Ecole Normale, 13 Haziran 1909’da müdürü Jules Tannery’nin, Galois’nın evine anı plaketi yerleştirilmesi etkinliğinde yaptığı özel sunumla, hatalarını telafi etmeye çalıştı. Müdür, duygularını zor kontrol ettiği konuşmasını etkili bir pişmanlıkla bitirdi:

“Ecole Normale’de sahip olduğum pozisyon nedeniyle burada konuşma yapma onuruna erişiyorum. Sayın belediye başkanına Galois’nın dehasına, gönülsüzce girdiği, yanlış anlaşıldığı ve kovulduğu okul adına özür dileme şansı verdiği için teşekkür ederim.”