Ana Sayfa Psikoloji Psikoterapi ne demektir?

Psikoterapi ne demektir?

1705
0

İnsanlığın gelişiminin bir ürünü olan modern toplumun, insanlığın hayatını kolaylaştıran birçok yönünün karşısında, yarattığı en önemli sorunlardan biri; doğaya, kendine, emeğine, emeğinin ürününe yabancılaşmış bireyler yaratmış olmasıdır, denilebilir.

Yabancılaşmış bireyler psikoterapiye her zaman olduğundan daha çok ihtiyaç duyuyorlar. Peki, psikoterapi nedir? Bu konuda etraflı bir bilimsel açıklama, Ali Nahit Babaoğlu’nun 50 Soruda Psikiyatri (1) kitabında şöyle veriliyor:

Psikoterapi ne demektir? Ne türlü psikoterapi modelleri vardır?
Kişilerin ruhsal yakınmalarının, zihinsel ve duygusal dengelerinde gösterdikleri ya da hissettikleri uyumsuzluk, uygunsuzluk ya da bozuklukların, bir başka kişinin ruhsal yeti, donatım ve araçlarıyla, kendileriyle belirli bir düşünce ve duygu alışverişi kurarak giderilmesi yol ve yöntemlerine toplu olarak “psikoterapi” adı verilir. Çok genel bağlamda söylemeye çalışırsak, zihinsel ve duygusal iç çatışmaları çözümleyen, bu çatışmalardan doğan gerginlik ve kaygıları, korku, huzursuzluk ve çöküntüleri azaltıp gideren, ruhsal uyumu geliştiren, kişinin kendisiyle barışık olmasını sağlayıp diğer kişilerle ilişkilerini olgunlaştıran bütün yol ve yöntemler psikoterapi adını hak ederler. Yaşam koşulları karşısında, toplumsal çevresiyle belirgin bir uyumsuzluk içine giren, kendi kişilik, yeti ve özelliklerinden hoşnutsuz olan, kendi varoluşunu başarıyla ve kendi istediği gibi, kendisi için doyurucu nitelik ve boyutta gerçekleştiremeyen herkesin psikoterapiye gereksinimi olduğu söylenebilir. Psikoterapi adı “ruhsal” gibi bir anlam veren “psiko” ön eki ile “tedavi” demek olan “terapi” sözcüğünün birleştirilmesiyle oluşmaktadır. Böylece ruhsal tedavi demektir. Ruhsallık gerek uygulanan obje için, gerekse uygulanan yöntem için söz konusudur. Yani ruhsal bozukluk, ruhsal yöntemlerle iyileştirilmektedir.

Yukarıda verilen tanım gerçekte psikoterapiyi tam olarak anlatıyorsa da, hukuki süreçler açısından yeterli bulunamamaktadır. Çünkü hukuk daha açık ve tam ifadeler istemektedir. Bu nedenle daha kapsamlı birçok tanım ortaya atılmışsa da, hemen hiçbiri yeterince kapsamlı değildir. 1975’te H. Strotzka tarafından formüle edilmiş olan tanım birçokları için yeterince açık ve kapsamlıdır. Buna göre:
Psikoloji ve psikoterapi alanında yeterli eğitimi almış,
deneyimi ve belgelenmiş yetkisi olan bir terapist tarafından uygulanan;
hasta, terapist ve ilgililerce tedavisi zorunlu sayılan,
davranış zorluk ve bozukluklarının ve diğer yakınmaların,
çoğunlukla konuşarak ve bazen de konuşmaya gerek olmayan yöntemlerle,
psikolojik bir iletişimle,
normal ve patolojik davranışlara ilişkin kapsamlı bir kurama dayalı olarak,
öğrenilebilir ve öğretilebilir olan bir yöntemle,
hasta ve terapistin birlikte, ilgililerin isteklerini de gözeterek kararlaştırılan bir
hedef doğrultusunda değiştirilip düzeltilmesi için
sürdürülecek olan bilinçli ve planlı, duygusal bir katılımı da gerektiren,
tıbbi bir etkileşim sürecidir.

Görüldüğü gibi bu ayrıntılı tanıma göre psikoterapi “tıbbi bir etkileşim sürecidir”,”yetkisi olan bir psikoterapist tarafından” ve “kapsamlı bir kurama dayalı”, “bilinçli ve planlı” yapılması gereken bir işlemdir. Buradan bu tedaviyi yalnız ruh hekimlerinin, psikiyatri uzmanlarının yapabileceği şeklinde, yanlış olmasa da eksik bir sonuç çıkartılmamalıdır. Her hekim ve hatta birçok yardımcı sağlık mesleği mensubu da psikoterapi ve psikoterapi genel kapsamı içinde sayılabilen kimi yöntemleri uygulayabilir ve uygulamak zorunda kalabilir. Ancak bu zorunlu oluş, sadece acil ve zorunlu kimi durumlar ve basit nitelikte olan yöntemler için söz konusudur. Örneğin bir ameliyat gereği narkoz uygulaması öncesi anestezi uzmanının yatıştırıcı ve güven verici bir konuşma yapmasında ya da cerrahın, hastanın kaygılarını giderici tavır ve sözlerinde, sistematik olmasa da, psikoterapilerde kullanılan kural ve yöntemler açıkça kullanılmaktadır. Bu sırada hekimin yaklaşımı kesinlikle psikoterapötiktir, fakat psikoterapi değildir. Sistematik bir psikoterapiyi düşünülmüş ve planlanmış bir tedavi biçimi olarak düzenli bir şekilde uygulamak için mutlaka bu alanda özgün bir eğitim görmüş olmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, psikoterapi kesinlikle bir tedavi türüdür; insan sağlığına ve varlığına yarar sağladığı gibi, yanlış ya da dikkatsiz uygulandığında ağır zararlara da neden olabilir. Üstelik olası zararlar tedaviyi görenin kişiliğinde, duygularında ve sosyal ilişkilerinde gerçekleşeceği için, etkileri ilgisiz üçüncü kişilere ve topluma kadar uzanabilir.

Psikoterapiler bazı ana kuramsal yönelişlere dayanır. Psikiyatri ve psikolojide insanın davranışlarını, davranışlardaki bozulmaları açıklamak ve bunların düzelme yollarını bulmak için sayıları binleri bulan çeşitli kuramlar geliştirilmiştir. Bu çeşitliliğin nedeni, konu olarak alınan “insan”ın standart olmayışı, kuramların masa başında değil, hastanın yatağı başında ya da karşısında uygulamayla ortaya atılıp geliştirilmesi ve her kuramcının kendi gözlemleyebildiği malzeme ile, yani çeşitli insan varlıklarının gösterdikleri durum ve tepkilere göre farklı yollarda ilerleyebilmesindedir. Bu kuramlara dayalı olarak elbette sayısız terapi yaklaşımı ortaya çıkmıştır ve daha da çıkmaktadır.

Psikiyatri ve klinik psikoloji içindeki bütün görüşler dört ana grupta toplanabilmektedir. Bu gruplamada terapinin dayandığı teorik temeller ve hasta-hekim ilişkisinin biçimi göz önünde tutulur. Bu dört yaklaşım sırasıyla organikbiyofizik, davranışsal-bilişsel, fenomenolojik-varoluşsal ve intrapsişik-dinamik yaklaşım kümeleridir.

Kaynak:
1) Babaoğlu, Nahit, 50 Soruda Psikiyatri, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, İstanbul 2011, ss. 127-130.