Ana Sayfa 211. Sayı Yeni Kararlar Ne Kadar Yeni?

Yeni Kararlar Ne Kadar Yeni?

100

Sevgili Okur,
Bu yazıya büyük bir keyifle oturdum – hitap ihtiyacı da bunu paylaşma telaşımdan doğdu. Bu yazıyla birlikte Üçüncü Tekir Şahıs bir yaşını dolduruyor. Bir yıldır bu köşede mırıldanıyor tekir şahıs – insanlık için küçük, Ceren için kıymetli bir adım. Burada gündeme, içinden geçtiğimiz – takılıp düştüğümüz – günlere ve elbette kitaplara dair düşüncelerimi, hislerimi paylaşmaya çalıştım. Her ay içim dolu dolu oturdum masa başına, kafamda birikenleri, aklımda yer edenleri aktarmak için heyecan duyarak yazdım bu köşeyi. Umarım başarılı olabilmiş, aktarmak istediklerimi hakkını vererek yazabilmişimdir. Öyle ya da böyle, şimdi Üçüncü Tekir Şahıs daha genç, daha heyecanlı ve henüz yolun başında… Tabii aksi yönde bir talep gelmedikçe…
Güzün gelişiyle birlikte çoğu insan gibi ben de yeni kararlar, yeni hedefler, yeni gündemlerle kendimi tazeleme ihtiyacı duydum. Sanırım bu, yazın bitişinin verdiği hüzünle baş etme yolu – en azından benim için. Ama bundan ayrı olarak sonbaharın ve kışın içe döndürücü bir güzelliği var. Benim için sonbahar ve kış evde olmak demek; mekân olarak evde olmak ve içe dönüp esas evi aramak. Bu da daha çok okumak, daha çok yazmak ve tabii kedi-köpekle daha çok vakit geçirmek demek. Özellikle bu sonuncusunun insanı her şeyden çok geliştirdiğini belirtmek isterim.
Yeni kararlar demişken; bu husustaki esas sorun alınan kararların genellikle hızla esnemesi, bir süre sonra esnemekten sünüp tamamen biçimini kaybetmesidir. Listeler hemen her yıl aynıdır ama kat edilen yol bir ileri, iki geri… Kuşkusuz yeni kararların eşiğindeyken bunu düşünüp kendini baştan sabote etmemeli insan. Ama yeni kararların aslında çok yeni olmadığını da bir kenara yazmak gerek…

***

Ayfer Tunç okumamış olmaktan utanıyordum doğrusu. Sonunda Osman’la bu utançtan kurtuldum. Osman son derece sürükleyici, insanı tuhaf duygularla kendine bağlayan bir kitap. Tuhaf duygular zira kendimde şunu yakaladım: Mirasyedi Osman’ın zenginliğini, pervasızca para harcayışını okumak, zavallı Osman’ın sonunu bildiğim için bana haz verdi; bu hazzı fark ettim ve sürdürmek istedim. Kötücül bir şey bu, adeta hınçlı bir haset. Zenginliğinin bedelini ödeyeceğini bilerek okumak genel yoksulluğumuzun acısını yatıştırdı adeta. Zenginin malı gerçekten de çenemizi yoruyor.
Ayfer Tunç romanı iki kanaldan aktarıyor: söyleşiler ve günlükler. Ben bu iki yöntemi de çok riskli bulurum, laf kalabalığına çok açıktır ikisi de. Osman bence bu dertten muzdarip bir roman. Tunç romana Türkiye’nin yeni eski her tür toplumsal sorununa dair eleştirisini katmış; değinilmeyen bir şey yok gibi. Eleştirilerin çoğuna katılmakla birlikte (yeri gelmişken çevirmenlerin sorunlarına – da –  yer verdiği için Ayfer Hanım’a teşekkür etmek isterim) romanın bu kadar yükü kaldıramadığını söylemek zorundayım. Evet, buna rağmen sürükleyiciliğini koruyor ama bence edebi değerinden feragat ediyor.

***

Han Kang’ı Vejetaryen’le tanımıştım; hikâye taş gibi oturmuştu içime. Oysa Beyaz Kitap acılı bir annenin okşayan, yatıştırıcı eli gibi. Anılar, kayıplar, kayboluşlar, akışkan yaşamlar, hayalle gerçek arasında gidip gelen anlatılar… Sisli bir şiir gibi Beyaz Kitap, sık sık şiire de yer veriyor zaten. Beni en çok etkileyen acının bunca yumuşak anlatımı oldu sanırım; çaresizliğin bunca okşayıcı, ılık aktarımı. Kabulleniş gibi, yaşamaktan çok izlemek gibi; söylemekten çok işaret etmek gibi.
“Yeni yıkanıp kurutulmuş beyaz yastık kılıflarının ve yorganların dile gelip konuştukları hissine kapıldığı anlar oluyor. Kadının çıplak tenine değen pamuklu beyaz kumaşlar sanki bir şeyler söylüyor. Sen değerlisin, senin uykuların temiz ve masum, yaşıyor olman utanılacak bir şey değil diyorlar sanki.”

***

Kışa adım adım yaklaşırken elim yine Vanilya Kışı’na gitti. Zeynep Alpaslan’ın kısa şiirleri sadece çocuklar için değil – zaten böylesi haksızlık olurdu. Zarif şiirlere Baysan Yüksel’in naif çizimleri eşlik ediyor. Kitap her nasılsa vanilya kokusunu insanın ta burnunun ucuna getiriyor; kışa dair kimi hüzünlü kimi umutlu anıları, henüz zihne düşmemiş, kendini inşa etmemiş anıları çağırıyor.
“kasım ayı / solgun bir kırmızıdır / yanaklarında”
Her sayfası esin dolu bir ay dilerim.

-Osman, Ayfer Tunç, Can Yayınları, 2020, 504 s.
-Beyaz Kitap, Han Kang, Çev. Göksel Türközü, April Yayıncılık, 2021, 143 s.
-Vanilya Kışı, Zeynep Alpaslan, Çizen: Baysan Yüksel, Final Kültür Sanat Yayınları, 2017

Önceki İçerikKitapçı Rafı
Sonraki İçerikTavşanı Kovalayan Havuç, Kâsede Bir Bulut: Yaşamın Çeşitliliği ve Çorbadaki Ekoloji