Ana Sayfa Dergi Sayıları 222. Sayı Dinsel ideolojinin tektanrıcılığa evrindirilmesinde aşkınözneleştirilen beş başpeygamber Adem, Nuh, İbrahim, Musa,...

Dinsel ideolojinin tektanrıcılığa evrindirilmesinde aşkınözneleştirilen beş başpeygamber
Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa

651
0

Kimi peygamberlerin gerçekte var olup olmadığı gibi tartışmaların fazla yararı yok. Peygamberlerin söylediklerinin ve yaptıklarının doğa yasalarına, mantık kurallarına, evrensel insan haklarına uygun tarihsel gerçekler olup olmadığını irdelemek de öyle. Aynı tektanrıcı dinin sözcüleri dinciler, savunucuları olan yöneticiler ve finansörleri varsıllar ve sadık yandaşları üzerinde ve de yoksulların inanç, düşünce, çıkar ve davranışları üzerinde odaklaşmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Dinler çıkışlarından batışlarına kuşaklar boyu tartışıldı. Görünen o ki daha da tartışılacak. İçinde bulunduğumuz coğrafya, tarih, kültür çevresinde, MÖ 3500 dolayları “Sümer” denen Aşağı Mezopotamya’da kent devletleri biçiminde ilk sınıflı toplumlarda kenttanrıcılık biçiminde bir çoktanrıcılıktan başlatıldı. Ortadoğu’nun Babilonya ve Asur imparatorluklarından Doğu Roma’nın Bizans İmparatorluğu’nun Hıristiyanlığının, Arabistan’ın İslam imparatorluğu olan İslamlıktan geçilerek tektanrıcılık evresine ulaştırıldı.

Bu satırların yazarı, siyasal düşünceler odaklı tarih birikiminde, çoktanrılı dinler yerine “çoktanrıcılık”, tektanrılı dinler yerine “tektanrıcılık” kavramının tarihsel gerçekliği daha doğru yansıtacağı düşüncesine demir attı. Dahası üç farklı kitaplı tektanrılı dinin var olduğu yaygın görüşü yerine, Musevilik, Hıristiyanlık, İslamlık gelişme evreleriyle tek bir tektanrıcılık inanç akımının varlığı düşüncesine takıldı kaldı. Her okuyuşunda Tevrat, İncil, Kuran metinlerinde bu düşüncenin işlendiğini görüp tersini gösteren tek bir sözle karşılaşmadı.

Bu düşüncesi, kabul, Yahudi, Hıristiyan, İslam halklar arası soykırımlar, haçlılar, cihatlar derecesine varan savaşlar yaşanması gerçekliğiyle uyumlu görünmüyor. Konunun bir de bu inancın yüz yüze gelmemiş kurucu peygamberlerinin, birbirlerinin inançları hakkında söylediklerine inanılan sözlerinin kitaplarından taranarak çıkarılıp karşılaştırılması, üçü arasındaki uyumu ve kesintisiz sürekliliği gösterecektir.

Üç farklı “semavi/kitaplı din” görüşünden yana akademik ya da popüler tartışmalarda, kimi peygamberlerin varlığından kuşkulanılmasından tutun, birilerinin mucizelerinde, müjdelerinde ötekilere üstünlüğüne dek farklı savlar ileri sürülmüştür. Birilerinin “defne taçlı” barışçı, birilerinin kılıçlı savaşçı oldukları gibi içinden çıkılmaz tartışmalara girişilmiştir. Böyle tartışmalara girmeden, “başpeygamber” olarak gördüğüm İbrahim, Musa, İsa’nın söyledikleri ve yaptıkları hakkında üç “kutsal” kitapta yazılı olanlara bakmanın daha doğru olacağı görüşündeyim. Onlara Adem’in ve Nuh’un da katılması, genel çerçevenin daha net yansıtılmasına yardımcı olacaktır.

O zaman peygamberlerin söylediklerinin ve yaptıklarının doğa yasalarına, mantık kurallarına, evrensel insan haklarına uygun tarihsel gerçekler olup olmadığını irdelemenin nafile (boşuna çaba) olduğu anlaşılacaktır. Aynı tektanrıcı dinin sözcüleri dinciler, savunucuları olan yöneticiler ve finansörleri varsıllar ve sadık yandaşları üzerinde ve de yoksulların inanç, düşünce, çıkar ve davranışları üzerinde odaklaşmanın daha doğru bir yaklaşım olacağı görülecektir. Öyle ki ben de Kenttanrıcılıktan Tektanrıcılığa Dinsel İdeoloji ve Gönüllü Kulluk (İmge, 2021) kitabımda bunu yapmaya çalıştım. Bu yazımda da yapacağım gibi, sorunu özgün kaynaklardan doğrudan alıntılarla özetleyip, arada kısa yorumlarla yetinip, sonul yargıyı okurun eleştirel özgür aklına bıraktım.

TEVRAT’IN ADEM PEYGAMBERİ

Kitabı Mukaddes*, “Tekvin”

BAP 1

BAŞLANGIÇTA Allah** gökleri ve yeri yarattı. 2 Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allahın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. 3 Ve Allah dedi: Işık olsun; ve ışık oldu. 4 Ve Allah ışığın iyi olduğunu gördü; ve Allah ışığı karanlıktan ayırdı. 5 Ve Allah ışığa Gündüz, ve karanlığa Gece, dedi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, bir gün.

* Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul, 2000, Kitabı Mukaddes Şirketi, Eski Ahit 900 + Yeni Ahit 274 sayfa.

** Kutsal Kitap (Yeni Çeviri) İstanbul, 2001, Kitabı Mukaddes Şirketi ile Yeni Yaşam Yayınları, 1627 sayfa; yeni çeviride “Allah” yerine “Tanrı” deniyor. Adem, İbrahim ve Nuh’un yaşam öykülerinin Kitabı Mukaddes, Musa ile İsa’nın yaşam öykülerinin ise yeni çeviri Kutsal Kitap kaynağından özetlenerek alınışı, eski ve yeni sözcüklerin yeğlenmesi dışında aralarında hiçbir sayılama ve cümle farkının bulunmadığını göstermek içindir. Öyle ki okuyucu elinde hangisi olursa olsun anlam farklarının bulunmadığını görecektir.

Görüldüğü gibi, çağdaş, bilimsel evren ve insan anlayış ve açıklamalarında “nedensel” oluşum yaklaşımının ağır basmasına karşın, dinsel kainat ve insan anlayışına “ereksel” yaratılma inancı egemendir (A. Ş.).

Adem’in yaratılışı, Sistin şapeli, Michelangelo, 1508-1512.

6 Ve Allah dedi: Suların ortasında kubbe olsun, ve suları sulardan ayırsın. 7 Ve Allah kubbeyi yaptı, ve kubbe altında olan suları, kubbe üzerinde olan sulardan ayırdı; ve böyle oldu. 8 Ve Allah kubbeye Gök, dedi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün.

9 Ve Allah dedi: Gök altındaki sular bir yere biriksin, ve kuru toprak görünsün; ve böyle oldu. 10 Ve Allah kuru toprağa Yer, dedi; ve suların birikintisine Denizler, dedi; ve Allah iyi olduğunu gördü. 11 Ve Allah dedi: Yer ot, tohum veren sebze, ve yer üzerinde tohumu kendisinde olup cinslerine göre meyva veren ağaçlar hasıl etsin; ve böyle oldu. 12 Ve yer ot, cinslerine göre tohum veren sebze, ve tohumu kendisinde olup cinslerine göre meyva veren ağaçlar çıkardı; ve Allah iyi olduğunu gördü. 13 Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün.

14 Ve Allah dedi: Gündüzü geceden ayırmak için gök kubbesinde ışıklar olsun; ve alâmetler için, ve vakitler için, ve günler ve seneler için olsunlar; 15 ve yer üzerine ışık vermek için gök kubbesinde ışıklar olarak bulunsunlar; ve böyle oldu.

16 Ve Allah, daha büyük olan ışık gündüze hükmetmek için, ve küçüğünü geceye hükmetmek için, iki büyük ışık yaptı; yıldızları da yaptı. 17 Ve yer üzerine ışık vermek, ve gündüze ve geceye hükmetmek, ve ışığı karanlıktan ayırmak için, 18 Allah onları göklerin kubbesine koydu; ve Allah iyi olduğunu gördü. 19 Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün.**

** “Bilimsel Yaratılışçı” heterodoks tektanrıcılıkta, Kutsal Kitap, “Yaratılış” bölümünde önce ışığın yaratıldığının yazılı oluşuna dayanılarak, yaratılış inancının bilime ters düşmediği söylenir: Kanıtlarından biri, Büyük Patlama kuramındaki evrenin başlangıcında maddeden önce ışığın oluşması çağdaş astrofizik kuramıyla çakıştığıdır. Bu görüşte savunulan, bitkilerin yaratılışın üçüncü gününde, güneşin dördüncü gününde yaratılışı inancı, biyoloji biliminin “fotosentez” açıklamasıyla uyuşturulamaz (A. Ş.).

20 Ve Allah dedi: Sular canlı mahlûkların sürüler ile kaynaşsın, ve yerin üstünde, gökler kubbesinin yüzünde kuşlar uçsunlar. 21 Ve Allah büyük deniz canavarlarını, ve suların kendilerile kaynaştığı cinslerine göre hareket eden her canlı mahlûku, ve cinsine göre her kanatlı kuşu yarattı; ve Allah iyi olduğunu gördü. 22 Ve Allah: Semereli olun, ve çoğalın, ve denizlerde suları doldurun, ve karada kuşlar çoğalsın, diyerek onları mubarek kıldı. 23 Ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün.

24 Ve Allah dedi: Yer, cinslerine göre canlı mahlûkları, sığırları, ve sürünen şeyleri, ve cinslerine göre yerin hayvanlarını çıkarsın; ve böyle oldu. 25 Ve Allah yerin hayvanlarını cinslerine göre, ve sığırları cinslerine göre, ve toprakta sürünen her şeyi cinsine göre yaptı; ve Allah iyi olduğunu gördü. 26 Ve Allah dedi; Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve sığırlara, ve bütün yeryüzüne, ve yerde sürünen her şeye hâkim olsun. 27 Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı;* onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Ve Allah onları mubarek kıldı; ve Allah onlara dedi: Semereli olun, ve çoğalın, ve yeryüzünü doldurun, ve onu tabi kılın; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve yer üzerinde hareket eden her canlı şeye hâkim olun. 29 Ve Allah dedi: İşte, bütün yeryüzü üzerinde olup tohum veren her sebzeyi, ve kendisinde ağaç meyvası olup tohum veren her ağacı size verdim; size yiyecek olacaktır; 30 ve yerin her hayvanına, ve göklerin her kuşuna, ve kendisinde hayat nefesi olup yeryüzünde sürünen her şeye, bütün yeşil otu yiyecek olarak verdim; ve böyle oldu. 31 Ve Allah yaptığı her şeyi gördü, ve işte, çok iyi idi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.

* Buradaki insanın altıncı günde Allah/Tanrı suretinde (benzeyişinde) yaratıldığı sözleri çoktanrıcı dinin Sümer Yaratılış Mitosu’ndan devşirilmelidir. Bak. Samuel Henry Kramer, Sümerler, çev. Özcan Buze, İstanbul, 2002, Kabalcı Yayınevi, s.198 ve Alexander Heidel, Enuma Eliş (Babil Yaratılış Destanı), çev. İsmet Birkan, Ankara, 2000, Ayraç Yayınevi, s.90. Böyle bir özdeşleştirme dinsel düşünüşün yaratan-yaratılan ayrımı mantığına da ters düşmektedir (A. Ş.).

BAP 2
VE gökler ve yer ve onların bütün orduları itmam olundu. 2 Ve Allah yaptığı işi yedinci günde bitirdi; ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti. 3 Ve Allah yedinci günü mubarek kıldı, ve onu takdis etti; çünkü Allah yaratıp yaptığı bütün işten o günde istirahat etti.

4 RAB Allah yeri ve gökleri yaptığı günde, yaratıldıkları zaman, göklerin ve yerin asılları bunlardır. 5 Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu, ve bir kır otu henüz bitmemişti; çünkü RAB Allah yerin üzerine yağmur yağdırmamıştı; ve toprağı işlemek için adam yoktu; 6 ve yerden buğu yükseldi, ve bütün toprağın yüzünü suladı. 7 Ve RAB Allah yerin toprağından adamı yaptı, ve onun burnuna hayat nefesini üfledi; ve adam yaşayan can oldu. 8 Ve RAB Allah şarka doğru Adende bir bahçe dikti; ve yaptığı adamı oraya koydu. 9 Ve RAB Allah görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı, ve bahçenin ortasında hayat ağacını, ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. 10 Ve bahçeyi sulamak için Adenden bir ırmak çıktı; ve oradan bölündü, ve dört kol oldu. 11 Birinin adı Pişondur; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır; 12 ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır. 13 Ve ikinci ırmağın adı Gihondur; bütün Kuş ilini kuşatan odur. 14 Ve üçüncü ırmağın adı Dicledir; Aşurun önünden akan odur. Ve dördüncü ırmak Fırattır. 15 Ve RAB* Allah adamı aldı, baksın ve onu korusun diye Aden bahçesine koydu. 16 Ve RAB Allah adama emredip dedi: Bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; 17 fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemiyeceksin; çünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün.

* “Rab (İngilizce çevirilerde efendi anlamına da gelen Lord) Allah adamı aldı, baksın ve onu korusun diye (Dicle ve Fırat arasındaki) Aden bahçesine koydu” denmiş oluşu, tektanrıcı inanç anlayışında yaşamsal bir önem taşımaktadır. Şöyle ki, kaynağı Sümer/Babil yaratılış destanında olup, varlığını tektanrıcı anlayışa dek sürdüren dinsel ideolojinin Rab (efendi) ile hizmetçi/köle/kul ayrımı anlayışı biçiminde belkemiğini oluşturduğu söylenebilir (A. Ş.).

Peter Paul Rubens tarafından tasvir edilen Âdem ile Havva, 1628-29.

Gerçekten, Enuma Eliş Babil yaratılış destanında, insanın yaratılış amacı ve varlık nedeninin tanrıları çalışma yükünden kurtarmak olduğu (6. tablet 7.-8. dizelerde) açıkça belirtilmektedir. Bu inanç geleneğinin Kuran’daki anlatımının Zariyat 56’da “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ayetiyle sürdüğü görülüyor (A. Ş.).

18 Ve RAB Allah dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. 19 Ve RAB Allah her kır hayvanını, ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı; ve onlara ne ad koyacağını görmek için adama getirdi; ve adam her birinin adını ne koydu ise, canlı mahlûkun adı o oldu. 20 Ve adam bütün sığırlara, ve göklerin kuşlarına, ve her kır hayvanına ad koydu; fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı. 21 Ve RAB Allah adamın üzerine derin uyku getirdi, ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini etle kapadı; 22 ve RAB Allah adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı, ve onu adama getirdi.23** Ve adam dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik, ve etimden ettir; buna Nisa denilecek, çünkü o İnsandan alındı. 24 Bunun için insan anasını ve babasını bırakacak, ve karısına yapışacaktır, ve bir beden olacaklardır. 25 Ve adam ve karısı, ikisi de çıplaktılar, ve utançları yoktu.

** Tevrat’ın “Tekvin” (Yaratılış) bölümünde, aynı sayfada iki farklı yaratılış mitosu bulunmaktadır. İlkinde (Bap 1:27’de) “Allah insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı” denmekte. İkincisinde (1:7’de) “Yerin toprağından adamı [Adem] yaptı.. burnuna hayat nefesi üfledi (ki Kuran’a Secde, 9’da)” kendi ruhundan” biçiminde geçirilmiştir) denip sonra (1:21’de) kaburga kemiklerinin birinden Havva’nın yaratılışına geçilmektedir. Burada ilkel topluluk ve sihirsel düşünüş döneminden geçmiş olup dinsel inançlara da egemen olacak ataerkil kültür ve anlayışın izini yakalayabiliriz (A. Ş.).

BAP 3
VE RAB Allahın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı.* Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiç bir ağacından yemiyeceksiniz dedi mi? 2 Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; 3 fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz, dedi. 4 Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; 5 çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız. 6 Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi; ve kendisile beraber kocasına da verdi, o da yedi. 7 İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduklarını bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar. 8 Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan RAB Allahın sesini işittiler; ve adamla karısı RAB Allahın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler.

* Tektanrıcı dinde, “çiftanrıcı”, denebilecek Zerdüştlük’teki iyilik-kötülük tanrıları savaşımı anlayışından etkilenilerek yaratılmış İblis/Şeytan kavramı bir cankurtaran simidi işlevi görmektedir: “Her şeyi gören”, “Her şeyi bilen”, “Gücü her şeye yeten” yetkin yaratıcının, tanımı gereği yetkin olması gereken yaratısı olan dünyadaki insanların çektiği bütün acılar, acımasızlıklar, suçlar, mutsuzluklar bu günah keçisinin sırtına yüklenebilmektedir. Dolayısıyla burada, yaratılış inancının gerçekliğe uygun olup olmadığı tartışmasına girmekten çok, insan ve toplum üzerindeki etkisi, “işlevi” incelenecektir (A. Ş.).

Adam ve Havva’nın düşüşü, Sistin şapeli, Michelangelo, 1508-1512.

9 Ve RAB Allah adama seslenip ona dedi: Neredesin? 10 Ve o dedi: Senin sesini bahçede işittim, ve korktum, çünkü ben çıplaktım, ve gizlendim. 11 Ve dedi: Çıplak olduğunu sana kim bildirdi? Ondan yeme, diye sana emrettiğim ağaçtan yedin mi? 12 Ve adam dedi: Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi, ve yedim. 13 Ve RAB Allah kadına dedi: Bu yaptığın nedir? Ve kadın dedi: Yılan beni aldattı, ve yedim. 14 Ve RAB Allah yılana dedi: Bunu yaptığın için, bütün sığırlardan, ve bütün kır hayvanlarından daha lânetlisin; karnın üzerinde yürüyeceksin, ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyeceksin; 15 ve seninle kadın arasına, ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başına saldıracak, ve sen onun topuğuna saldıracaksın. 16 Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesile çoğaltacağım; ağrı ile evlât doğuracaksın; ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. 17 Ve Âdeme dedi: Karının sözünü dinlediğin, ve: Ondan yemiyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; 18 ve sana diken ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin; 19 toprağa dönünciye kadar, alnının terile ekmek yiyeceksin; çünkü ondan alındın; çünkü topraksın, ve toprağa döneceksin. 20 Ve adam karısının adını Havva koydu; çünkü bütün yaşıyanların anası oldu. 21 Ve RAB Allah Âdem için ve karısı için deriden kaftan yaptı, ve onlara giydirdi.

22 Ve RAB Allah dedi: İşte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye — 23 böylece RAB Allah onu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı. 24 Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Aden bahçesinin şarkına Kerubileri, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu…

BAP 5

ÂDEM zürriyetlerinin kitabı budur. Allah adamı yarattığı günde, onu Allah benzeyişinde yaptı; 2 onları erkek ve dişi yarattı, ve onları mubarek kıldı, ve yaratıldıkları günde onların adını Adam koydu. 3 Ve Âdem yüz otuz yaşında, kendi benzeyişinde, suretine göre bir oğulun babası oldu; ve onun adını Şit koydu, 4 ve Şitin babası olduktan sonra, Âdemin günleri sekiz yüz yıl oldu; ve oğullar ve kızlar babası oldu. 5 Ve Âdemin yaşadığı bütün günler dokuz yüz otuz yıl oldu; ve öldü.*

* Tevrat’ta, “Tekvin” (Yaratılış) bölümünde anlatıldığı biçimiyle Adem’in yaşayıp, çoğalıp, ölmüş tarihsel bir gerçek özne olduğu savını, eleştirel rasyonel akılla ve bilimsel kanıtlarla ileri sürmek güç. Onun ancak (eşi Havva ile birlikte) insanın bir prototipi, insanlığın simgesi olduğu söylenebilir. Ne var ki, insanın, evren, bitkiler, hayvanlarla aynı hafta içinde var oldukları inancı, astronomi, biyoloji, tarih bilimleri çağdaş birikimimize ters düşmektedir. Örneğin İrlanda başpiskoposu James Usher, 1650’de Kutsal Kitap’ta Adem ile başlatılan peygamberlerin yaşamöykülerine dayanarak dünyanın ve insanların MÖ 4004 yılında yaratıldığını hesaplamıştır. Radyokarbon tarihlemesi bile Homo sapiens fosillerinin 60 bin yıldan çok daha eskiden kaldığını kanıtlamış bulunmaktadır.

İslam kaynaklarında insanın yaratılışı zamanımızdan altı-yedi binyıl öncelere konmakta örneğin Dilipak, Adem Peygamberin ölümünü 4442’ye yerleştirmektedir; bak. Abdurrahman Dilipak, İnsanlığın Tarihi, İstanbul, 1990, İrşat-Ferşat, s.19.

Bilinen evrenin tek bilen, bildiğini bilen, bilinçli eylem gösteren canlısı “gerçek özne” olarak insan anlayışı “sanal özneler”, “saygın sanal özneler” ve “aşkınözne” kavramları için bak. Alâeddin Şenel (ed.) Bilim ve Bilimsel Yöntem, İstanbul, 2012, Bilim ve Gelecek Kitaplığı, s.15 ve Şenel’in dergimizdeki çeşitli yazıları, örneğin Alâeddin Şenel, “Aşkınöznelerin yaratılışı ve gerçek insanın aşkınözneye dönüşümü”, Bilim ve Gelecek, Mart 2021, no. 203, s.15.

İslam kaynaklarında Nuh Peygamber ve Tufan (başpiskopos Usher’in hesaplamalarını benimsemiş Hıristiyan kaynaklarına dayanıldığı anlaşılan bir tutumla) MÖ 2200’lere konmaktadır; bak. Dilipak, İnsanlığın Tarihi, s.19 (A. Ş.).

NUH PEYGAMBER MÖ 2206’DAN MI KALMA?

Kitabı Mukaddes, “Tekvin”

BAP 6

VE vaki oldu ki, toprağın yüzü üzerinde adamlar çoğalmağa başladı, ve onların kızları doğduğu zaman, 2 Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler,* ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar. 3 Ve RAB dedi: Ruhum adam ile ebediyen çekişmiyecektir, çünkü o da ettir; bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır. 4 Allah oğulları insan kızlarına vardıkları, ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim vardı; bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı.

* Tevrat, “Yaratılış” (Tekvin) 6:2’deki “Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler” ve “onlardan kendilerine karılar aldılar” denip onlardan büyüyünce dev gibi olacak “nefilim” soyunun türeyeceği sözlerinin, Tevrat derleyicilerinin nasıl gözünden kaçarak günümüze dek gelebildiği anlaşılır gibi değil. Öte yandan bu sözler tektanrıcı dinsel ideolojinin çoktanrıcı kökenleri hakkında ipuçları vermektedir.**

**Nefilim hakkında daha fazla bilgi (Tevrat, “Sayılar” 13:31-34) ve yorumu için, Alâeddin Şenel, İnsanlık Tarihi, Ankara, 2021, İmge Kitabevi Yayınları, s.650.

5Ve RAB gördü ki, yeryüzünde adamın kötülüğü çoktu, ve her gün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. 6 Ve RAB yeryüzünde adamı yaptığına nadim oldu, ve yüreğinde acı duydu. 7 Ve RAB dedi: Yarattığım adamı, ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim; çünkü onları yaptığıma nadim oldum. 8 Fakat Nuh, RABBİN gözünde inayet buldu.

Nuh’un gemisi.

9  Nuh sadık adamdı, ve kendi devirlerinde kâmildi; Nuh Allah ile yürüdü. 10 Ve Nuh üç oğul babası oldu: Sam, Ham ve Yafet. 11 Ve Allahın önünde yeryüzü bozulmuştu, ve yeryüzü zorbalıkla dolmuştu. 12 Ve Allah yeryüzünü gördü, ve işte, bozulmuştu; çünkü yeryüzünde bütün beşer yolunu bozmuştu. 13 Ve Allah Nuh’a dedi: Önüme bütün beşerin sonu geldi; çünkü onların sebebile yeryüzü zorbalıkla doldu, ve işte ben, onları yeryüzü ile beraber yok edeceğim.

BAP 7

6 Ve yeryüzü üzerinde sular tufanı olduğu zaman, Nuh altı yüz yaşında idi. 7 Ve tufanın suları yüzünden, Nuh, ve oğulları, ve karısı, ve oğullarının karıları kendisile beraber gemiye girdiler… 10 Ve vaki oldu ki, o yedi günden sonra, tufanın suları yeryüzü üzerinde idi. 11 Nuhun ömrünün altı yüzüncü senesinde, ikinci ayda, ayın on yedinci gününde, o günde büyük enginin bütün kaynakları yarıldılar, ve göklerin pencereleri açıldılar. 12 Ve yeryüzü üzerine kırk gün kırk gece yağmur yağdı.

13 Tam o günde Nuh, ve Nuhun oğulları, Sam ve Ham ve Yafet, ve Nuhun karısı, ve oğullarının üç karısı kendilerile beraber gemiye girdiler… 18 Ve sular yükseldiler, ve yer üzerinde ziyadesile çoğaldılar; ve gemi suların yüzü üstünde yürüdü. 19 Ve yer üzerinde sular pek çok yükseldiler, ve bütün gökler altında olan bütün yüksek dağlar örtüldüler. 20 Sular on beş arşın daha yükseldiler; ve dağlar örtüldüler. 21 Ve yer üzerinde hareket eden bütün beden sahipleri, gerek kuşlar, gerek sığırlar, ve hayvanlar, ve yer üzerinde her sürünen, ve her adam öldü; 22 bütün karada olanlardan, burunlarında hayat ruhunun nefesi olanların hepsi öldüler. 23 Ve adamdan sığırlara kadar, sürünenlere kadar, ve göklerin kuşlarına kadar, yeryüzü üzerinde yaşıyan her şey silindi; ve yeryüzünden silindiler; ve yalnız Nuh ve kendisile beraber gemide olanlar kaldılar. 24 Ve yüz elli gün sular yer üzerinde yükseldiler.

BAP 8

VE Allah Nuhu, ve onunla beraber gemide olan bütün hayvanları, ve bütün sığırları hatırladı; ve Allah yerin üzerinden bir rüzgâr geçirdi, ve sular alçaldı; 2 ve enginin kaynakları ile göklerin pencereleri kapandılar, ve göklerden yağmurun ardı kesildi; 3 ve gittikçe sular yerden çekildiler; ve yüz elli gün bittikten sonra, sular azaldılar. 4 Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde, Ararat dağları üzerine oturdu. 5 Ve sular onuncu aya kadar, gittikçe azaldılar; onuncu ayda, ayın birinde, dağların başları göründüler.

6 Ve vaki oldu ki, kırk gün bittikten sonra, Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı; 7 ve kuzgunu gönderdi, ve o, yerde sular kuruyuncıya kadar, öteye beriye gitti. 8 Ve sular toprağın yüzü üzerinden eksildi mi diye görmek için, yanından güvercini gönderdi; 9 fakat güvercin ayağının tabanına bir istirahat yeri bulmadı, ve gemiye onun yanına döndü; çünkü sular bütün yer üzerinde idiler; ve elini uzatıp onu tuttu, ve onu kendi yanına gemiye aldı. 10 Ve diğer yedi gün daha bekledi; ve güvercini gemiden tekrar gönderdi; 11 ve akşam vakti güvercin onun yanına girdi; ve işte, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağı vardı; ve Nuh suların yeryüzünden eksilmiş olduklarını bildi. 12 Ve diğer yedi gün daha bekledi, ve güvercini gönderdi; ve artık tekrar kendisine dönmedi…

18 Ve Nuh, kendisile beraber oğulları, ve karısı, ve oğullarının karıları çıktılar; 19 her hayvan, her sürünen şey, ve her kuş, yer üzerinde her hareket eden şey, nevilerine göre gemiden çıktılar.

20 Ve Nuh RABBE bir mezbah yaptı, ve her temiz hayvandan, ve her temiz kuştan aldı, ve mezbah üzerinde yakılan takdimeler arzetti. 21 Ve RAB hoş kokuyu kokladı; ve RAB yüreğinde dedi: Adamın yüzünden artık toprağı tekrar lânetlemiyeceğim; çünkü adamın yüreğinin tasavvuru gençliğinden beri kötüdür; ve artık her yaşıyan şeyi, ettiğim gibi, tekrar vurmıyacağım. 22 Yerin bütün günlerinin devamınca, ekme ve biçme, soğuk ve sıcak, yaz ve kış, gündüz ve gece kesilmiyecektir.

BAP 9

8 Ve Allah Nuha ve kendisile beraber oğullarına söyliyerek dedi: 9 Ve ben, işte, ben sizinle, ve sizden sonra zürriyetinizle, 10 ve sizinle beraber olan her canlı mahlûkla, gemiden çıkanların hepsinden bütün yerin hayvanlarına kadar, sizinle beraber olan kuşlar, sığırlar, ve bütün yerin hayvanları ile ahdimi sabit kılıyorum. 11 Ve ahdimi sizinle sabit kılacağım; ve bütün beşer artık tufanın suları ile kesilmiyecektir; ve yeryüzünü helâk etmek için artık tufan olmıyacaktır. 12 Ve Allah dedi: Benimle sizin, ve ebedî devirlerce sizinle beraber olan her canlı mahlûkun arasında yapmakta olduğum ahdin alâmeti şudur: 13 yayımı buluta koydum, ve benimle yerin arasında bir ahit alâmeti olacaktır. 14 Ve vaki olacaktır ki, yerin üzerine bulut getirdiğim zaman, yay da bulutta görünecektir, 15 ve benimle sizin ve yaşıyan her beden sahibi mahlûkun arasında olan ahdimi hatırlıyacağım, bütün beden sahiplerini yok etmek için sular artık tufan olmıyacaktır. 16 Ve bulutta yay olacaktır; ve Allahla yer üzerindeki bütün beden sahiplerinden yaşıyan her mahlûk arasında olan ebedî ahdi hatırlamak için onu göreceğim. 17 Ve Allah Nuha dedi: Benimle yer üzerindeki her beden sahibi arasında sabit kıldığım ahdin alâmeti budur.*

* Gökkuşağı (A. Ş.).

18 Ve gemiden çıkan Nuhun oğulları, Sam ve Ham ve Yafet idiler; ve Ham Kenânın atasıdır. 19 Bu üçü Nuhun oğulları idiler; ve bütün yeryüzüne yayılanlar bunlardan oldu.**

** Sam, Akad, Babil halklarının, İbranilerin, Arapların (Sami dilleri konuşan toplumların) Ham firavunluk dönemi Mısır halklarının; Yafet, sonradan Hint-Avrupa dilleri denen dilleri konuşan halkların atası sayılıyor (A. Ş.).

Nuh ve Tufan öyküsünün, dinsel ideolojide, Yaradan’ın buyruklarını dinlememe, uymama, uygulamama olası girişimlerine karşı bir korkutmaca olması yanı sıra başka işlevleri de vardır. Bunlardan en önemlisi doğuştan (kalıtsal) günahlı görülen insan soyu yok edilirken Allah’a sadık kalmış bir kulun (Nuh’un) soyundan biat sınavından geçirilecek yeni bir insanlığın tohumunun atıldığı inancıdır (A. Ş.).

Nuh ve Tufan öyküsünün, dinsel ideolojide en önemli işlevi doğuştan (kalıtsal) günahlı görülen insan soyu yok edilirken Allah’a sadık kalmış bir kulun (Nuh’un) soyundan biat sınavından geçirilecek yeni bir insanlığın tohumunun atıldığı inancıdır.

28 Ve Nuh tufandan sonra üç yüz elli yıl yaşadı. 29 Ve Nuhun bütün günleri dokuz yüz elli yıldı; ve öldü.***

*** Sümer/Babilonya arkeolojisinde önce, 19. yüzyılda çivi yazılı tabletlerin günışığına çıkarılmasıyla, sonra dilinin çözülmesiyle, Nuh ve Tufan öyküsünden başlanarak tektanrıcı inançların, ilk uygar (sınıflı, devletli, ideolojili, kentli) toplumların çoktanrılı dinsel ideolojilerinden türetildikleri gerçekliği ortaya kondu. Tevrat’ın Nuh ve Tufan öyküsüyle Gılgamış Destanı içindeki “Sümer Nuhu” denen, Fırat’ın kıyısındaki kent devleti Şuruppatk’ın tanrısına sadık dinci (rahip) kral Ziusutra’nın öyküsü, suların çekilip çekilmediğini anlamak için salınan kuşun birinde kuzgun, ötekisinde güvercin olduğu söylenecek derecede benzerdir (A. Ş.).

Gerçekten Gılgamış Destanı tabletlerinde ölümsüzlük otunun yerini öğrenmek için başvurduğu atası Ziusutra kendisine, başından geçen bütün asal öğeleriyle Tevrat’ta ve Kuran’da karşımıza çıkacak Tufan öyküsünü anlatacaktır. Öykünün kahramanının Ziusutra adı ise, Sami dilli tabletlerde Utnapiştim, bak. Gılgamış Destanı (çeşitli Türkçe çevirileri, 11. Tablet) Tevrat’ta ve Kuran’da Nuh olacaktır (A. Ş.).

AVRAM’DAN İBRAHİM’E KABİLE TANRISININ PEYGAMBERLİĞİ

Kutsal Kitap, “Yaratılış”

Rab’bin Avram’la yaptığı antlaşma
15: 1 Bundan sonra RAB bir görümde* Avram’a, “Korkma, Avram” diye seslendi, “Senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak.”

2 Avram, “Ey Egemen RAB, bana ne vereceksin?” dedi, “Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer’e kalacak. 3 Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak.”

4 RAB yine seslendi: “O mirasçın olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak.” 5 Sonra Avram’ı dışarı çıkararak, “Göklere bak” dedi, “Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.”

6 Avram RAB’be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.

7 Tanrı Avram’a, “Bu toprakları sana miras olarak vermek için Kildaniler’in Ur Kenti’nden seni çıkaran RAB benim” dedi.

8 Avram, “Ey Egemen RAB, bu toprakları miras alacağımı nasıl bileceğim?” diye sordu.

9 RAB, “Bana bir düve, bir keçi, bir de koç getir” dedi, “Hepsi üçer yaşında olsun. Bir de kumruyla güvercin yavrusu getir.”

10 Avram hepsini getirdi, ortadan kesip parçaları birbirine karşı dizdi. Yalnız kuşları kesmedi. 11 Leşlerin üzerine konan yırtıcı kuşları kovdu.

12 Güneş batarken Avram derin bir uykuya daldı. Üzerine dehşet verici zifiri bir karanlık çöktü. 13 RAB Avram’a şöyle dedi: “Şunu iyi bil ki, senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl kölelik edip baskı görecek. 14 Ama soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağım. Sonra soyun oradan büyük mal varlığıyla çıkacak. 15 Sen de esenlik içinde atalarına kavuşacaksın. İleri yaşta ölüp gömüleceksin. 16 Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri dönecek. Çünkü Amorlular’ın yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı.”

Gılgamış Destanı tabletlerinde, Gılgamış’ın ölümsüzlük otunun yerini öğrenmek için başvurduğu atası Ziusutra kendisine, başından geçen bütün asal öğeleriyle Tevrat’ta ve Kuran’da karşımıza çıkacak Tufan öyküsünü anlatacaktır.

17 Güneş batıp karanlık çökünce, dumanlı bir mangalla alevli bir meşale göründü ve kesilen hayvan parçalarının arasından geçti. 18-21 O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak** ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları –Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını– senin soyuna vereceğim.”

* İngilizce çevirilerde (bak. örneğin Kral James versiyonu The Holy Bible’de (“Genesis”, 15:1’de) “a vision” (hayal) içinde (A. Ş.).

** “Rab ile antlaşma” sözü, Avram’dan Musa’ya dek süren, “kabiletanrıcılık” denebilecek bir inanç geleneğinin ipuçlarını veriyor (A. Ş.).

Sünnet: antlaşma simgesi
17: 1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol. 2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım.”

3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı, 4 “Seninle yaptığım antlaşma şudur” dedi, “Birçok ulusun babası olacaksın. 5 Artık adın Avram değil, İbrahim* olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım. 6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak. 7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım. 8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.”

* Türkçe (2000 tarihli) eski çeviride Abram sözüne düşülen dipnotta yapılan açıklamada “Yüce Baba”; İbrahim (İngilizce çevirilerde (Abraham) sözünün ise “cumhurun babası” anlamına geldiği açıklaması bulunmaktadır. Bu, ataerkinde (patriarşi yönetiminde) şefliğe gidiş yolunda “aşiret başkanlığı” evresine geçişin ipucu olarak yorumlanabilir.) Böyle bir gelişmenin, Musa yönetimi zamanında kabile (aşiret) konfederasyonları başkanlığı ile “şeflik” düzeyine ulaşacağı söylenebilir. “Patriarşi ile devlet arası bir yönetim” sayılan şeflik için bak. Henry J. M. Claessen ve Peter Skalnik, Erken Devlet, çev. Alâeddin Şenel, Ankara, 1993, İmge kitabevi Yayınları, s.31.

“İbraniler” adı bu mitosa dayandırılmaktadır. İbranice dilini (Sami diller ailesinin bir dalını) kullanan halkların bir adı da “İsrail” (ya da “İsrailoğulları”) olarak geçirilir: İbrahim’in karılarından biri olan Rebaka’dan (Bak. “Tekvin” 25:23-26) ikiz çocukları doğar. Çocuklardan ikinci doğana “topuk tutan” anlamında “Yakup” adı verilmiştir. İnançlarının adı Musa Peygamber yöneticilerinden sonra “Musevilik” olur. Neden sonra kurulan Davut krallığı İsrail ve “Yahuda” olarak bölünmüştür. Yahuda seçkinlerinin Babil (MÖ 587) sürgününden dönüşlerinden, sonra (sürgünde Mezopotamya halklarının “yaratılış mitosu”ndan etkilenilerek derlenen Kutsal Kitap’taki inançları inançların savunulduğu dine “Yahudilik” denmeye başlanır (A. Ş.).

9 Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi, 10 “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. 11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. 12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu. 13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak. 14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”

15 Tanrı, “Karın Saray’a gelince, ona artık Saray demeyeceksin” dedi, “Bundan böyle onun adı Sara olacak. 16 Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak.”

17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, “Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?” dedi, “Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?” 18 Sonra Tanrı’ya, “Keşke İsmail’i* mirasçım kabul etseydin!” dedi.

* İsmail, İbrahim’in erkek çocuk doğuramayan yaşlı karısının kölesi olup, çocuk edinsin diye kocası Avram’a cariye olarak verdiği Hacer’den doğmuş oğludur. Ancak kalıtçısı (Tevrat’ta yazıldığına göre) Rab’bın geç yaşta Sara’dan edineceği İshak olacaktı (A. Ş.).

19 Tanrı, “Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın” dedi, “Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim. 20 İsmail’e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım. 21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara’nın doğuracağı oğlun İshak’la sürdüreceğim.” 22 Tanrı İbrahim’le konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.

İbrahim’in Kervanı, James Tissot, suluboya, 1903’ten önce (Yahudi Müzesi, New York).

23 İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail’i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi. 24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı. 25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu. 26 İbrahim, oğlu İsmail’le aynı gün sünnet edildi. 27 İbrahim’in evindeki bütün erkekler –evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar– onunla birlikte sünnet oldu.

İshak ile Rebeka
24 İbrahim kocamış iyice yaşlanmıştı. RAB onu her yönden kutsamıştı. 2 İbrahim, evindeki en yaşlı ve her şeyden sorumlu uşağına*, “elini uyluğumun altına koy” dedi. 3 “Yerin göğün tanrısı RAB’bin adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılar’dan oğluma kız almayacaksın. 4 Oğlum İshak’a kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin.”

52 İbrahim’in uşağı bu sözleri duyunca, yere kapanarak RAB’be tapındı. 53 Rebeka’ya altın, gümüş, takımlar giysiler, kardeşiyle annesine de değerli eşyalar çıkarıp verdi.

64 Rebeka İshak’ı görünce deveden indi 65 İbrahim’in uşağına “Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?” diye sordu.

Uşak “Efendim” diye karşılık verdi. Rebeka peçesini çıkarıp yüzünü örtü.

66 Uşak bütün yaptıklarını İshak’a anlattı. 67 İshak Rebeka’yı annesi Sara’nın yaşamış olduğu çadıra götürüp onunla evlendi. Böylece Rebeka İshak’ın karısı oldu. İshak onu sevdi. Annesinin ölümünden sonra onunla avunç buldu.

* Kitabı Mukaddes, “Tekvin” 24:2’de ve sonrasında uşak değil “köle” (A. Ş.).

İshak’ın hizmetkârı bileziğini Rebeka’nın koluna bağlıyor.

İbrahim’in ölümü
25: 5 İbrahim sahip olduğu her şeyi İshak’a bıraktı. 6 Cariyelerinin oğullarına da armağanlar verdi… 7 İbrahim yüz yetmiş beş yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı. Kocamış, yaşama doymuş, iyice yaşlanmış olarak son soluğunu verdi. Ölüp atalarına kavuştu… 11 Tanrı İbrahim’in ölümünden sonra oğlu İshak’ı kutsadı.

 

AGADE KRALI SARGON MİTOSUNDAN KOPYALANAN İBRANİ PEYGAMBERİ MUSA ÖYKÜSÜ

Kutsal Kitap, “Mısırdan Çıkış”

İsrailliler Mısır’da baskı görüyor
1: 8 Sonra Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısır’da tahta çıktı. 9 Halkına, “Bakın, İsrailliler sayıca bizden daha çok” dedi, 10 “Gelin, onlara karşı aklımızı kullanalım, yoksa daha da çoğalırlar; bir savaş çıkarsa, düşmanlarımıza katılıp bize karşı savaşır, ülkeyi terk ederler.”

11 Böylece Mısırlılar İsrailliler’in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. İsrailliler firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar. 12 Ama Mısırlılar baskı yaptıkça İsrailliler daha da çoğalarak bölgeye yayıldılar. Mısırlılar korkuya kapılarak 13 İsrailliler’i amansızca çalıştırdılar. 14 Her türlü tarla işi, harç ve kerpiç yapımı gibi ağır işlerle yaşamı onlara zehir ettiler. Bütün işlerinde onları amansızca kullandılar.

15 Mısır Kralı, Şifra ve Pua adındaki İbrani ebelere şöyle dedi: 16 “İbrani kadınlarını doğum sandalyesinde doğurturken iyi bakın; çocuk erkekse öldürün, kızsa dokunmayın.” 17 Ama ebeler Tanrı’dan korkan kimselerdi, Mısır Kralı’nın buyruğuna uymayarak erkek çocukları sağ bıraktılar. 18 Bunun üzerine Mısır Kralı ebeleri çağırtıp, “Niçin yaptınız bunu?” diye sordu, “Neden erkek çocukları sağ bıraktınız?”

19 Ebeler, “İbrani kadınlar Mısırlı kadınlara benzemiyor” diye yanıtladılar, “Çok güçlüler. Daha ebe gelmeden doğuruyorlar.”

20 Tanrı ebelere iyilik etti. Halk çoğaldıkça çoğaldı. 21 Ebeler kendisinden korktukları için Tanrı onları ev bark sahibi yaptı.

22 Bunun üzerine firavun bütün halkına buyruk verdi: “Doğan her İbrani erkek çocuk Nil’e atılacak, kızlar sağ bırakılacak.”

Musa’nın doğumu
2: 1 Levili bir adam kendi oymağından bir kızla evlendi. 2 Kadın gebe kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Güzel bir çocuk olduğunu görünce, onu üç ay gizledi. 3 Daha fazla gizleyemeyeceğini anlayınca, hasır bir sepet alıp katran ve ziftle sıvadı. İçine çocuğu yerleştirip Nil kıyısındaki sazlığa bıraktı.* 4 Çocuğun ablası kardeşine ne olacağını görmek için uzaktan gözlüyordu.

Suya salınan bebek mitosu, yasal (meşru) yönetici inancını, yöneticinin tanrının onay, sevgi ve yardımını hak ettiği düşüncesiyle destekleme işlevi gören dinsel ideolojik bir söylemdir.

* Suya salınan bebek mitosu, yasal (meşru) yönetici inancını, yöneticinin tanrının onay, sevgi ve yardımını hak ettiği düşüncesiyle destekleme işlevi gören dinsel ideolojik bir söylemdir. Bu niteliği, yazılı kaynaklardan sağlanan en eski (ilk?) örneği olan “Sargon mitosu” içinde apaçık görülmektedir. Agade (Akad) Sümer kralının sakisi Sargon, efendisini öldürüp (MÖ 2500 dolaylarında) tahta el koyduktan sonra Mezopotamya’nın yönetimi Sümerce konuşan bir halktan Sami dilleri konuşan Akad ve Babilonya halklarının eline geçmiştir. Bu yasadışı girişim, Sargon mitosunda Sargon, bir çoban (göçebe) olan babasını hiç görmediğini, Aşk Tanrıçası İştar için aşk yapıp tapınağa gelir sağlayan bir kadın olan annesinin kendisini ziftle yalıtılmış kamış örgü sepete koyup Fırat’a saldığı anlatır. Sepeti ve bebeği gören saray bahçıvanının onu alıp besleyip yetiştirdiğini söyler. Yakışıklılığını gören Kiş kralının kendisini sakisi yaptığını, tanrıça İştar’ın da kendisine aşık olup desteklediği, böylece kralı öldürüp tahta geçebildiğini ekler. Kendisine “Şarrum-Kin” (gerçek kral) dedirtip, söz konusu mitosun bulunduğu tabletlere, tanrılar beni desteklemeseydi kralı ahırda bir domuzu avlarcasına vuramazdım diye yazdırmıştı (A. Ş.).

5 O sırada firavunun kızı yıkanmak için ırmağa indi. Hizmetçileri ırmak kıyısında yürüyorlardı. Sazların arasındaki sepeti görünce, firavunun kızı onu getirmesi için hizmetçisini gönderdi. 6 Sepeti açınca ağlayan çocuğu gördü. Ona acıyarak, “Bu bir İbrani çocuğu” dedi.

7 Çocuğun ablası firavunun kızına, “Gidip bir İbrani sütnine çağırayım mı?” diye sordu, “Senin için bebeği emzirsin.”

8 Firavunun kızı, “Olur” diye yanıtladı. Kız gidip bebeğin annesini çağırdı. 9 Firavunun kızı kadına, “Bu bebeği al, benim için emzir, ücretin neyse veririm” dedi. Kadın bebeği alıp emzirdi. 10 Çocuk büyüyünce, onu geri getirdi. Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.*

* İlk sınıflı uygar toplumlarla birlikte Sümer kent devletlerinde başlayan yazılı uygarlık ve kültür geleneğinin Roma imparatorluğu ülkelerine dek Ortadoğu, Afrika, Anadolu ve Avrupa’ya yayılışında, tanrılarca desteklenen önder mitosu bu biçimiyle ilk formülleştirilişi, Agade (Akad) kralı Sargon ile ilgili çivi yazılı belgelerde karşılaşılır. Mezopotamya egemenliğinin Sümerce konuşan bir halktan Sami dilleri konuşan halkların eline (MÖ 2350 dolaylarında) geçişinin kutsallaştırılıp yasallaştırılması (meşrulaştırılması) işlevi görmüştür. Böyle bir mitos, ister istemez, Musa’nın tarihsel bir kişilikten çok “mitos kahramanı” olarak düşünülmesinin nedenlerinden birini oluşturmuştur. Hooke, onu Ortadoğu Mitolojisi yapıtının mitosları sınıflandırdığı girişinde (s.18’de) “prestij mitosları” içine sokmaktadır (A. Ş.).

Tanrı Musa’yı çağırıyor
3: 1 Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro’nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı’na, Horev’e vardı. 2 RAB’bin* meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor, ama tükenmiyor. 3 “Çok garip” diye düşündü, “Gidip bir bakayım, çalı neden tükenmiyor!”

4 RAB Tanrı Musa’nın yaklaştığını görünce, çalının içinden, “Musa, Musa!” diye seslendi.

Musa, “Buyur!” diye yanıtladı.

5 Tanrı, “Fazla yaklaşma” dedi, “Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır. 6 Ben babanın Tanrısı, İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı’yım.” Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı’ya bakmaya korkuyordu.

Hz. Musa ve on emir tableti, Rembrandt.

* Eski çeviri Kitabı Mukaddes içinde “RAP” olarak yazılan söz yeni çeviri (2001) Kutsal Kitap içinde RAB biçimiyle geçmektedir (A. Ş.).

7 RAB, “Halkımın Mısır’da çektiği sıkıntıyı yakından gördüm” dedi, “Angaryacılar yüzünden ettikleri feryadı duydum. Acılarını biliyorum. 8 Bu yüzden onları Mısırlılar’ın elinden kurtarmak için geldim. O ülkeden çıkarıp geniş ve verimli topraklara, süt ve bal akan ülkeye, Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına götüreceğim. 9 İsrailliler’in feryadı bana erişti. Mısırlılar’ın onlara yapmakta olduğu baskıyı görüyorum. 10 Şimdi gel, halkım İsrail’i Mısır’dan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.”

11 Musa, “Ben kimim ki firavuna gidip İsrailliler’i Mısır’dan çıkarayım?” diye karşılık verdi.

12 Tanrı, “Kuşkun olmasın, ben seninle olacağım” dedi, “Seni benim gönderdiğimin kanıtı şu olacak: Halkı Mısır’dan çıkardığın zaman bu dağda bana tapınacaksınız.”

13 Musa şöyle karşılık verdi: “İsrailliler’e gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’* dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?”

14 Tanrı, “Ben Ben’im” dedi, “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size Ben Ben’im diyen gönderdi.’

* Burada, nesnelerin (ve insanların) güçlerinin onların simgelerinde (adlarında) da bulunduğu inancına dayanan sihirsel düşünüşün, kültür geleneği yoluyla dinsel düşünüşe de geçişinin bir örneğiyle karşı karşıyayız. Nesnelerin ve nesnel olguların yol açtığı sorunlarına çözüm bulamayan insan, çözümü onların simgelerini (büyüyle) etkileyerek kendilerini etkileyebileceği umudunda aramıştır. İbrani tanrısı bu yüzden, adıyla birlikte gücünün kara büyüde kullanılmak üzere düşmanının eline geçeceği korkusuyla (Elohim olan) adını saklayıp, “ben ben olayım” anlamına gelen Yahve (ya da Yehova) düzmece adını vermektedir. Benzeri bir tutumla Mısır mitolojisinde “Güneş Tanrı Ra’nın Gizli Adı” mitosunda da karşılaşmaktayız. bak. Hooke, Ortadoğu Mitolojisi, s.90 (A. Ş.).

15 “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı, İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı Yahve gönderdi.’ Sonsuza dek adım bu olacak. Kuşaklar boyunca böyle anılacağım. 16 Git, İsrail ileri gelenlerini topla, onlara şöyle de: ‘Atalarınız İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un Tanrısı Yahve bana görünerek şunları söyledi: Sizinle ve Mısır’da size yapılanlarla yakından ilgileniyorum. 17 Söz verdim, sizi Mısır’da çektiğiniz sıkıntıdan kurtaracağım; Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına, süt ve bal akan ülkeye götüreceğim.’**

** “Vaad edilmiş ülke” mitoslarının (Aztekler’de de vardı – bak. Şenel, İnsanlık Tarihi, s.950) göçebe çoban ilkel toplulukların, öykündükleri sınıflı, devletli, yerleşik uygar topluma geçiş savaşımlarında bir “yerleşme ve devletleşme” ideolojisi işlevi gördükleri düşüncesindeyim (A. Ş.).

İlk fısıh bayramı
12: 29 Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısır’daki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü. 30 O gece firavunla görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı. Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.

Mısır’dan çıkış
31 Aynı gece firavun Musa’yla Harun’u çağırttı ve, “Kalkın!” dedi, “Siz ve İsrailliler halkımın arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB’be tapın. 32 Dediğiniz gibi davarlarınızı, sığırlarınızı da alın götürün. Beni de kutsayın!”

33 İsrailliler’in ülkeyi hemen terk etmesi için Mısırlılar diretti. “Yoksa hepimiz öleceğiz!” diyorlardı. 34 Böylece halk mayası henüz katılmamış hamurunu aldı, giysilere sarılı hamur teknelerini omuzlarında taşıdı.

Altın Buzağı, Eski Ahit’e göre, Musa Sina Dağı’na çıktığında isyan başlatan İsrailoğullarını memnun etmek için Harun tarafından yapılan bir puttur.

35 İsrailliler Musa’nın dediğini yapmış, Mısırlılar’dan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi. 36 RAB İsrailliler’in Mısırlılar’ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular.

37 İsrailliler kadın ve çocukların dışında altı yüz bin kadar erkekle yaya olarak Ramses’ten Sukkot’a doğru yola çıktılar. 38 Daha pek çok kişi de onlarla birlikte gitti. Yanlarında çok sayıda davar ve sığır vardı. 39 Mısır’dan getirdikleri hamurla mayasız pide pişirdiler. Maya yoktu. Çünkü Mısır’dan kovulmuşlar, kendilerine azık hazırlayacak zaman bulamamışlardı.

40 İsrailliler Mısır’da dört yüz otuz yıl yaşadı. 41 Dört yüz otuz yılın sonuncu günü RAB’bin halkı ordular halinde Mısır’ı terk etti. 42 O gece RAB İsrailliler’i Mısır’dan çıkarmak için sürekli bekledi. İsrailliler de kuşaklar boyunca aynı gece RAB’bi yüceltmek için uyanık olmalıdır.

On buyruk
20: 1 Tanrı şöyle konuştu:

2 “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.”

3 “Benden başka tanrın olmayacak.”

4 “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. 6 Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.”

7 “Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.”

8 “Şabat Günü’nü kutsal sayarak anımsa. 9 Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. 10 Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB’be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. 11 Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü’nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.”

12 “Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.”

13 “Adam öldürmeyeceksin.”

14 “Zina etmeyeceksin.”

15 “Çalmayacaksın.”

16 “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.”

17 “Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.”

Altın buzağı
32: 1 Halk Musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun’un çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz!”

7 RAB Musa’ya, “Aşağı in” dedi, “Mısır’dan çıkardığın halkın baştan çıktı. 8 Buyurduğum yoldan hemen saptılar. Kendilerine dökme bir buzağı yaparak önünde tapındılar, kurban kestiler. ‘Ey İsrailliler, sizi Mısır’dan çıkaran ilahınız budur!’ dediler.”

9 RAB Musa’ya, “Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum” dedi, 10 “Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.”

15 Musa döndü, elinde antlaşma koşulları yazılı iki taş levhayla dağdan indi. Levhaların ön ve arka iki yüzü de yazılıydı. 16 Onları Tanrı yapmıştı, üzerlerindeki oyma yazılar O’nun yazısıydı.

[İnancın temelindeki şiddet]*

19 Musa ordugâha yaklaşınca, buzağıyı ve oynayan insanları gördü; çok öfkelendi. Elindeki taş levhaları fırlatıp dağın eteğinde parçaladı. 20 Yaptıkları buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelinceye dek ezdi, sonra suya serperek İsrailliler’e içirdi.

* Kitabı Mukaddes (2000 tarihli eski çevirisinde) sayılarla belirtilen BAP’lar içinde hiçbir içbaşlık bulunmamaktadır. Yeni çeviride (2001 çevirisinde, BAP’lar kaldırılmış, BAP sayıları büyütülerek verilmiştir. Ayrıca bold harflerle içbaşlıklar eklenerek, okuyucuya ve araştırıcıya bir Bap’ın içindeki önemli konuları belirtme kolaylığı sağlanmıştır. Ne var ki Mısır’dan Çıkış bölümünün, Musa’nın ayaklanmayı bastırışında “o gün halktan üç bine yakın adamı öldürüldü” denen olay, Altın Buzağı başlığı altında verilip ayrıca özel bir içbaşlık koymaya değer bulunmamıştır. Köşeli ayraçlar içinde ben koydum A. Ş.).

21 Harun’a, “Bu halk sana ne yaptı ki, onları bu korkunç günaha sürükledin?” dedi.

22 Harun, “Öfkelenme, efendim!” diye karşılık verdi, “Bilirsin, halk kötülüğe eğilimlidir. 23 Bana, ‘Bize öncülük edecek bir ilah yap. Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz’ dediler. 24 Ben de, ‘Kimde altın varsa çıkarsın’ dedim. Altınlarını bana verdiler. Ateşe atınca, bu buzağı ortaya çıktı!”

25 Musa halkın başıboş hale geldiğini gördü. Çünkü Harun onları dizginlememiş, düşmanlarına alay konusu olmalarına neden olmuştu. 26 Musa ordugahın girişinde durdu, “RAB’den yana olanlar yanıma gelsin!” dedi. Bütün Levililer çevresine toplandı.

27 Musa şöyle dedi: “İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Herkes kılıcını kuşansın. Ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.’ ” 28 Levililer Musa’nın buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü. 29 Musa, “Bugün kendinizi RAB’be adamış oldunuz” dedi, “Herkes öz oğluna, öz kardeşine düşman kesildiği için bugün RAB sizi kutsadı.”

30 Ertesi gün halka, “Korkunç bir günah işlediniz” dedi, “Şimdi RAB’bin huzuruna çıkacağım. Belki günahınızı bağışlatabilirim.”

“Yasanın Tekrarı”

Yeşu Musa’nın yerine geçecek
31: 1 Musa İsrailliler’e şöyle dedi: 2 “Yüz yirmi yaşındayım. Bundan böyle size önderlik edemem. Üstelik RAB bana, ‘Şeria Irmağı’nın karşı yakasına geçmeyeceksin’ dedi. 3 Tanrınız RAB önünüzden geçecek. Bu ulusları önünüzden yok edecek. Ülkelerini mülk edineceksiniz. RAB’bin sözü uyarınca Yeşu size önderlik edecek.

Musa’nın ölümü
34: 1 Bundan sonra Musa Moav ovalarından Nevo Dağı’na giderek Eriha kenti karşısındaki Piska Dağı’na çıktı. RAB ona bütün ülkeyi gösterdi.

4: İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a ‘Senin soyuna vereceğim’ diye ant içtiğim ülke budur. Ülkeye sana gösterdim ama oraya gitmeyeceksin.

5 Böylece RAB’bin sözü uyarınca RAB’bin kulu Musa orada, Moav ülkesinde öldü.

7 Musa öldüğünde 120 yaşındaydı; ve gözleri zayıflamıştı, ve de gücü tükenmişti.

8 İsrailliler Moav ovalarında Musa için 30 gün yas tuttular.

İSA ALLAH’IN OĞLU MU?

HIRİSTİYANLIK TEKTANRICI BİR DİN Mİ?

Kutsal Kitap, “Matta”

İsa Mesih’in doğumu
1: 18 İsa Mesih’in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. 19 Nişanlısı Yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. 20 Ama böyle düşünmesi üzerine Rab’bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “Davut oğlu Yusuf, Meryem’i kendine eş olarak almaktan korkma. Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır. 21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.”

22 Bütün bunlar, Rab’bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: 23 “İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacaklar.”* İmmanuel, Tanrı bizimle demektir.

* Bak. Kitabı Mukaddes, Matta 1:23’e düşülen dipnotta, İsa’nın geleceği, Tevrat, “İşaya” 7:14’te bu sözle önceden bildirildiği açıklanmış (A. Ş.).

24 Yusuf uyanınca Rab’bin meleğinin buyruğuna uydu ve Meryem’i eş olarak yanına aldı. 25 Ama oğlunu doğuruncaya dek Yusuf ona dokunmadı. Doğan çocuğun adını İsa koydu.

Yıldızbilimcilerin ziyareti
1-2 İsa’nın Kral Hirodes devrinde Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğmasından sonra bazı yıldızbilimciler doğudan Yeruşalim’e* gelip şöyle dediler: “Yahudiler’in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O’nun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik.”

* Kudüs’e (A. Ş).

İsa vaftiz oluyor (Leonardo da Vinci’nin tablosu).

3 Kral Hirodes bunu duyunca kendisi de bütün Yeruşalim halkı da tedirgin oldu. 4 Bütün başkâhinleri ve halkın din bilginlerini toplayarak onlara Mesih’in nerede doğacağını sordu. 5 “Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde” dediler.

7 Bunun üzerine Hirodes yıldızbilimcileri gizlice çağırıp onlardan yıldızın göründüğü anı tam olarak öğrendi. 8 “Gidin, çocuğu dikkatle arayın, bulunca bana haber verin, ben de gelip O’na tapınayım” diyerek onları Beytlehem’e gönderdi.

9 Yıldızbilimciler, kralı dinledikten sonra yola çıktılar. Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol gösteriyordu, çocuğun bulunduğu yerin üzerine varınca durdu. 10 Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular. 11 Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındılar. Hazinelerini açıp O’na armağan olarak altın, günnük ve mür sundular. 12 Sonra gördükleri bir düşte Hirodes’in yanına dönmemeleri için uyarılınca ülkelerine başka yoldan döndüler.

Nasıra’ya dönüş
2: 19-20 Hirodes öldükten sonra, Rab’bin bir meleği Mısır’da Yusuf’a rüyada görünerek, “Kalk!” dedi, “Çocukla annesini al, İsrail’e dön. Çünkü çocuğun canına kıymak isteyenler öldü.”

Yahya’nın çağrısı
3: 1-2 O günlerde Vaftizci Yahya Yahudiye Çölü’nde ortaya çıktı. Şu çağrıyı yapıyordu: “Tövbe edin! Göklerin Egemenliği yaklaşmıştır.” 3 Nitekim Peygamber Yeşaya aracılığıyla sözü edilen kişi Yahya’dır…
5-6 Yeruşalim, bütün Yahudiye ve Şeria yöresinin halkı ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria Irmağı’nda vaftiz ediliyordu.
Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben O’nun çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim. O sizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek. 12 Yabası elindedir. Harman yerini temizleyecek, buğdayını toplayıp ambara yığacak, samanı ise sönmeyen ateşte yakacak.”

İsa vaftiz oluyor
3: 13 Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile’den Şeria Irmağı’na, Yahya’nın yanına geldi. 14 Ne var ki Yahya, “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?” diyerek O’na engel olmak istedi.

15 İsa ona şu karşılığı verdi: “Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan her şeyi bu şekilde yerine getirmemiz gerekir.” O zaman Yahya O’nun dediğine razı oldu.

16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. 17 Göklerden gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi.

İsa ilk öğrencilerini seçiyor
4: 18 İsa, Celile Gölü’nün kıyısında yürürken Petrus diye de anılan Simun’la kardeşi Andreas’ı gördü. Balıkçı olan bu iki kardeş göle ağ atıyorlardı. 19 Onlara, “Ardımdan gelin” dedi, “Sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım.” 20 Onlar da hemen ağlarını bırakıp O’nun ardından gittiler. 21 İsa daha ileri gidince başka iki kardeşi, Zebedi’nin oğulları Yakup’la Yuhanna’yı gördü. Babaları Zebedi’yle birlikte teknede ağlarını onarıyorlardı. Onları da çağırdı. 22 Hemen tekneyi ve babalarını bırakıp İsa’nın ardından gittiler.

İsa dağda öğrencilerine sesleniyor.

İsa hastaları iyileştiriyor
23 İsa, Celile bölgesinin her tarafını dolaştı. Buralardaki havralarda öğretiyor, göksel egemenliğin Müjdesi’ni duyuruyor, halk arasında rastlanan her hastalığı, her illeti iyileştiriyordu. 24 Ünü bütün Suriye’ye yayılmıştı. Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, saralıları, felçlileri O’na getirdiler; hepsini iyileştirdi. 25 Celile, Dekapolis, Yeruşalim, Yahudiye ve Şeria Irmağı’nın karşı yakasından gelen büyük kalabalıklar O’nun ardından gidiyordu.*

* İsa gerçekten ölüleri diriltmiş, cinleri saralılardan çıkarmış, körlerin gözünü, tükürüğüyle yerin tozunu karıp sürerek açabilmiş midir? Bu tür dinbilgisel (teolojik) tartışmalara girişmek, dinsel ideolojinin varlık nedenini perdeleyeceği gibi toplumsal, siyasal işlevini ortaya çıkarma yolunda geliştirilecek düşünceleri hiçbir sonuca götürmeyecektir.
Bu durumun en uygun örneği Hıristiyanlığın aşkınözneleri Baba Tanrı, Kutsal Ruh, Oğul Tanrı olarak sunulan gizemli üçleme (teslis) bilgisidir. Bununla bağlantılı olarak Hıristiyanlığın tektanrıcı olup olmadığı tartışmasıdır.
Gene de, İncil’de okunana, değil mi ki İsa’nın öldükten sonra dirildiğine, sonra babası yanına döndüğüne, zamanı gelince yeryüzünde tanrı yönetimini dünya çapında kurmak için döneceğine inanılıyor, savları bilimsel yollardan irdelenip yanıtlandırılmalıdır.
İsa’nın tarihsel bir gerçek özne olup olmadığı incelenirken, yaşamı, ölümü, söyledikleri, değerleri ile ilgili bilgilerin irdelenmesine önce ana kaynağı olan, Yeni Antlaşma sayılan İncil’den başlanmalıdır.
Caddelerde ellerinde kitapçıklarla “İsa Yaşıyor” diyenleri gördüm. Kuran, Nisa, 157-158’de öldürülenin İsa’ya benzetilen biri olduğunu, Allah’ın (asıl İsa’yı) kendi nezdine (yanına) kaldırdığını okudum. Bir gazetede İran (Şii) İslam Cumhuriyeti döneminde başkent Tahran’ın yıllarca belediye başkanlığını yapmış Ahmedinejad’ın, uzaklaştırıldıktan sonra, “bir cuma Tahran metrosundan çıkıp gelecek” diye her cuma orada Mehdi’yi beklediği bildiriliyordu. Ortaçağ Hıristiyanlığında, cin çıkaran İsa’ya öykünerek kim bilir kaç papaz, yanan bir sopayı birilerinin boğazından karnına sokma girişiminde, cin çıkarıyorum derken can çıkarmıştı! (A. Ş.).

Gerçek mutluluk
5: 1 İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi. 2 İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti:

3 “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara!

Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

4 Ne mutlu yaslı olanlara!

Çünkü onlar teselli edilecekler.

5 Ne mutlu yumuşak huylu olanlara!

Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.

6 Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara!

Çünkü onlar doyurulacaklar.

7 Ne mutlu merhametli olanlara!

Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

8 Ne mutlu yüreği temiz olanlara!

Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.

9 Ne mutlu barışı sağlayanlara!

Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

10 Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere!

Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.

11 Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! 12 Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.

Göze göz, dişe diş
5: 38 ‘Göze göz, dişe diş’ dendiğini duydunuz. 39 Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. 40 Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin. 41 Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün. 42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.*

İsa’nın gömü hazırlığı ( Raphael’in tablosu).

* İncillerde, hatta aynı incilin içinde verilen, İsa’ya çeşitli yer ve bağlamda söyletilen sözler tutarsızdır. Örneğin, buradakinin tersine (Matta, 5:38’de) Eski Ahit’te kısasın buyruluşuna karşı çıkarak, kötüye direnmeyip “Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin” dediği yazılıyken, başka yerde (Matta, 5:17-18’de) Şeriatı, eski peygamberlerin söylediklerini geçersiz kılmaya değil tamamlamaya geldiğini söyletilip, sözleri, “yer ve gök ortadan kalkmadan.. Kutsal Yasa’dan (Şeriattan)… bir nokta bile yok olmayacak” diye tamamlatılmaktadır. Bir başka yerde yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın diyerek, (Luka, 12:49’da) “Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş şimdiden alevlenmiş olsaydı” demektedir. İsa’nın bu gidiş gelişlerinin onu vaftiz eden Yahya peygamberin etkisiyle açıklanabileceği görüşüm için bak. Şenel, İnsanlık Tarihi, s.796 (A. Ş.).

Düşmanlarınızı sevin**
43  ‘Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz. 44 Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. 45 Öyle ki, göklerdeki Babanız’ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır. 46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? 47 Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu? 48 Bu nedenle, göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.

** İsa’nın olduğu söylenen Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncilleri derleyicilerince ve (Hıristiyanlığın asıl kurucusu) Pavlus’un onlarınkine eklenen mektuplarına ve gene onun yazdığına inanılan Elçilerin/Resullerin İşleri bölümlerinde İsa’ya “söyletilenlere” bakılırsa, -bak. Şenel, İnsanlık Tarihi, s.795-798- İsa, Yoksullardan, kölelerden yana, faize ve varsıllara karşı “Tanrı’nın gelecekteki yeryüzü yönetimine giremeyecekler” deme derecesinde ağır sözler söylemiştir.
Ama aynı zamanda, bu kaynaklardaki, kendisinin Tevrat “Kutsal Yasa”sının (Şeriatının) sürdürücüsü olup, elçilerine/havarilere İsrail topluluklarından başkasına gitmemelerini buyuran sözleri, aynı kişinin ağzından çıkamayacak denli öncekilerden farklı, yöneticilerden, varsıllardan köle sahiplerinden yanaydı. Bunu göstermeye (Matta, 25:14-30’da anlatılan “emanet para benzetmesi” yeter:
Bir varsıl efendi, yolculuğa çıkarken, üç hizmetçi kölesine çeşitli tutarlarda para bırakmıştır. Dönüşünde, beş talant verdiği, işletip iki katına çıkardığı parayı geri verir. Efendisi onu büyük işlerinde çalıştıracağı “iyi ve güvenilir kölesin” diye över. İki talant verdiği dört talanta çıkarmıştır. Bir talant verdiği üçüncüsü, “sert efendi olduğun için korkup parayı gömdüm” diyerek eksiksiz geri verir. Efendisi onu “kötü ve tembel köle” diye azarlayıp “parayı faize verip işletmeliydin” der. Elindeki bir talantın alınıp, on talantı kağışladığına verilmesini buyurur. “Çünkü kimde varsa ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa kendisinde olan da elinden alınacak. Şu yararsız köleyi dışarıya, karanlığa atın” demiştir.
Tamam, İsa’ya söyletilen bu mesel cımbızlanmıştır. Ve öteki söylediklerine hiç benzememektedir. İsa gerçekten yaşamış ve İncillerde gerçekten söyledikleri aktarılmış olsa bile bu sözleri müjdeleri arasına sokuşturulmuş olabilir.
Sorun, İsa’nın yaşayıp yaşamamış olmasının, neleri söyleyip neleri söylemediğinin bitmez tükenmez tartışılmasında değildir. Asıl sorun, Kutsal Kitap’ta yazılanların, her okunuşunda, her dinlenişinde din bilginlerinin, papazların, keşişlerin, yöneticilerin, varsıl yoksul inananların duygu, düşünce ve davranışlarını yönlendirmesinde düğümlenmektedir.
Bu etki, belki en iyi Althusser’in (İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları yapıtında sunduğu) “genel ideoloji” ve “seslenme” kavramlarından gidilerek anlaşılabilir. İslam’dan örneklendirilirse, gerçek öznelere “seslenilip” (“ey ümmeti Müslüman” denerek) onlara dinsel bir sanal öznelik yüklenir. Bu öznelik tanımlanarak “İslam şudur, İslam budur” denir. Bu kimlik, tapınma törenleri sırasında öznelerce içselleştirilecek derecede yinelenerek benimsetilir. “İslam olan şunu yapar, bunu yapmaz” diye pekiştirilir. Sonunda, “İslam’san inancının buyurduğunu yap” denerek “gönüllü kulluk” etmekle övünen kişilere buyrulur: “cihada katıl, cennet hazır!”
Kutsal kitaplar, dinsel ideolojinin ideolojik savaşımda kullanılacak ideolojik araçlar silahlığıdır. Oradan sınıf savaşının bir toplumda, bir tarihte içinde bulunulan koşullarına uygun olanlar seçilip, dinsel ideologların, yöneticilerin söz, yazı ve açıklamalarıyla yeniden üretilip çoğaltılarak kullanılmaktadır (A. Ş.).

Yahuda’nın ihaneti
26: 14-15 O sırada Onikiler’den biri -adı Yahuda İskariot olanı- başkâhinlere giderek, “O’nu ele verirsem bana ne verirsiniz?” dedi. Otuz gümüş tartıp ona verdiler. 16 Yahuda o andan itibaren İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

İsa tutuklanıyor
47 İsa daha konuşurken, Onikiler’den biri olan Yahuda geldi. Yanında, başkâhinlerle halkın ileri gelenleri tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı büyük bir kalabalık vardı. 48 İsa’ya ihanet eden Yahuda, “Kimi öpersem, İsa O’dur, O’nu tutuklayın” diye onlarla sözleşmişti. 49 Dosdoğru İsa’ya gidip, “Selam, Rabbî!” diyerek O’nu öptü.

50 İsa, “Arkadaş, ne yapacaksan yap!” dedi. Bunun üzerine adamlar yaklaştı, İsa’yı yakalayıp tutukladılar. 51 İsa’yla birlikte olanlardan biri, ani bir hareketle kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. 52 O zaman İsa ona, “Kılıcını yerine koy!” dedi. “Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. 53 Yoksa Babam’dan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. 54 Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelir?”

55 Bundan sonra İsa kalabalığa dönüp şöyle seslendi: “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta oturup öğretiyordum, beni tutuklamadınız. 56 Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazdıkları yerine gelsin diye oldu.” O zaman öğrencilerin hepsi O’nu bırakıp kaçtı.

İsa’nın dirilişi (Carl Bloch’un tablosu).

İsa’nın ölümü
27: 45 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

48 İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. 49 Öbürleri ise, “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu kurtaracak mı?” dediler.

50 İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti.

51 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. 52 Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. 53 Bunlar mezarlarından çıkıp İsa’nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler.

54 İsa’yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar, “Bu gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu!” dediler.

55 Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile’den İsa’nın ardından gelip O’na hizmet etmişlerdi. 56 Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf’un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı.

İsa’nın dirilişi
28: 1 Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler.

2 Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab’bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. 3 Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. 4 Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar.

5 Melek kadınlara şöyle seslendi: “Korkmayın! Çarmıha gerilen İsa’yı aradığınızı biliyorum. 6 O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O’nun yattığı yeri görün. 7 Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: ‘İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’ İşte ben size söylemiş bulunuyorum.”

Son buyruk
28: 16 On bir öğrenci Celile’ye, İsa’nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. 17 İsa’yı gördükleri zaman O’na tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi. 18 İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. 19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; 20 size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.”

SONUÇ
İsa yaşamış mıdır? İncillerde okunan sözleri söylemiş midir? Öldükten sonra diriltilmiş, Tanrı’nın yanına alınmış mıdır? William H. McNeill Dünya Tarihi (çev. Alâeddin Şenel, Ankara, 2019, 17. baskı s. 226’da) İsa sorununa bilimsel bir yorum getirmektedir: İsa ve öğrencileri, Tanrı’nın hemen dünyanın bozulan gidişine el atıp onu düzelteceğini ummuşlardı. Umduklarının çıkmayıp öğretmenlerinin haçta can vermesiyle dünyaları yıkılmıştır. Ama kendilerini toplayıp “yukarı oda”da toplanınca, öğretmenlerinin yüreklere sıcaklık veren varlığını duyumsayarak (hissederek), beklenen yargı gününde (Tanrı’nın yönetimini yeryüzünde kurmak üzere) döneceği sonucuna vardılar. Bu tür şaşırtıcı haberler öğrencilerince her yere hızla yayılmıştır. Bir avuç coşkulu misyonerin çevresinde yavaş yavaş Hıristiyanlığın son derece karmaşık dokusu gelişmiştir.
Tarihsel gerçekliğe inanç gözlükleriyle bakan bir din tarihçisi sayılabilecek eski Eski Antlaşma Derneği Başkanı Samuel Henry Hooke (Ortadoğu Mitolojisi, s.196’da) firavun ile tartışmasında onu, Mısır’dan ayrılmalarına izin vermesi yolunda zorlarken, Musa’nın tüm Nil sularını kana dönüştürmesinin olanaksızlığını kabul etmektedir. İsa’nın ölüp dirilmesi inancında, Mezopotamya mitolojisinden yazın ölüp ilkbaharda dirilen doğa tanrısı Dumuzi/Tammuz mitosundan esinlenildiğini kabul etmektedir. Ancak bu ve benzeri inançların tarihsel gerçekliği yansıtıp yansıtmadığına değil, inananların düşünce ve davranışlarına etkilerine (işlevlerine) odaklanılmasının daha doğru olacağı görüşünü savunmaktadır. O zaman bu tür dinsel inançların (din felsefecisi Berdiayev’in belirttiği gibi) insanı, aklın diliyle kavranan sıradan gerçeklik üzerinde olan bir sonsuz gerçekliği algılama düzeyine yükselteceğini ileri sürmektedir. Bu görüşlere Ortadoğu Mitolojisi çevirime, çevirenin okuyucuya sorumluluğu anlayışıyla, çeviri sonuna eklediğim bir notta (bak. s.255-258) verdiğim yanıtlar bulunmaktadır. Onlardan bazılarını bu yazımda da Kutsal Kitap’tan yaptığım alıntılar arasına serpiştirmiş bulunuyorum.
Kimi din savunucuları, kutsal kitaplarda geçen, örneğin kısas hukukuyla cezalandırmaların zaten uygulanmadığını söyleyerek dinsel inançları rasyonel bilimsel eleştirilerden korumaya çalışabilirler. Onları uygulanmayan “ölü yasa” konumunda gösterebilirler. Ancak çağdışı bazı “kutsal yasalar” (şeriat) kitaplarda durup tapınmalarda okundukça kimlerce ve ne zaman patlatılacakları belirsiz mayınlara benzer bir nitelik taşımaktadırlar. Bunlara örnek olarak Musevilikte, Musa’nın dinden dönüp altın buzağıya tapınanlara yaptıklarıyla ilgili “Mısır’dan Çıkış” 32:27’deki (“Herkes kılıcını kuşansın, Ordugâhta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün”) buyruğu verilebilir. Hıristiyanlıkta, İsa’yı izleyerek “cin çıkarma” filmlere senaryo yapılacak derecede ilgi çekicidir. Müslümanlıktan Kuran, Maide 33’deki “Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvağlığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Siyasal İslam’ın yöneticileri bu ayet hakkında ne düşünürler?